TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHİR AKARSU (ARASLI) BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/1096)
|
|
Karar Tarihi: 20/2/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Mahir AKARSU (ARASLI)
|
Vekili
|
:
|
Av. Bayram Güner ÖZGÜN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 10/3/2011 tarih
ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967
tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici
32. maddesinde düzenlenen haklardan yararlanmak için yaptığı başvurunun Milli
Savunma Bakanlığınca reddedildiğini, bu işlem aleyhine başvurduğu yargısal
yollardan da sonuç alamadığını belirterek Anayasa’nın 10., 15., 24., 27., 31.,
32., 38., 40., 133., 138. ve 142. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 13/12/2012
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 23/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, subay statüsünde
görev yapmakta iken disiplinsizlik nedeniyle 31/8/1972 tarihinde resen emekliye
sevk edilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
6. 6191 sayılı Kanun’un 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32.
madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine kapalı idari işlemler
veya Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla TSK’dan ilişiği kesilenlere bazı
haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru imkânı getirmiş ve bu
hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren
60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına başvurulması gerektiği hükme
bağlanmıştır.
7. Başvurucunun, 926 sayılı
Kanun’a eklenen geçici 32. madde kapsamından yararlandırılması talebiyle yaptığı
başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 8/9/2011 tarihli işlemi ile reddedilmiştir.
8. Başvurucu tarafından, anılan
işlemin iptali istemiyle açılan davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)
Üçüncü Dairesi, 13/4/2012 tarih ve E.2011/2830, K.2012/844 sayılı kararla, “ Davacının Türk Silahlı Kuvvetleri’nden re’sen emekli
edilmesinin yargı denetimine kapalı bir idari işlem veya Yüksek Askeri Şura
kararı ile tesis edilmemiş olması nedeniyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun geçici 32’nci maddesinde öngörülen haklardan yararlanma
isteminin kabul edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır”
gerekçesine yer vererek, davayı reddetmiştir.
9. Başvurucunun bu karara karşı
karar düzeltme talebinde bulunması üzerine hazırlanan AYİM Başsavcılığının
10/9/2012 tarihli düşüncesi, 9/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. AYİM Üçüncü Dairesi
1/11/2012 tarih ve E.2012/1649, K.2012/2122 sayılı kararı ile karar düzeltme
talebini reddetmiştir.
11. Karar, başvurucuya 14/11/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
12. 926 sayılı Kanun’un geçici
32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar,
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak
sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli
Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en
geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
13. Anayasa’nın “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” kenar
başlıklı 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca
tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin
idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve
son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda
ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından
olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt
çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer
için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve
nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca
her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en
fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim
sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi, yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve
özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir.”
14. 4/7/1972 tarih ve 1602
sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Teminat” başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire
Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri olarak Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında hizmet
görürler.”
15. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9.
ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim sınıfından
olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt çoğunluğu
ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay Başkanlığınca
her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve
üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının
onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim
sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981 - 2568/1 md.)
Askeri Hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en
fazla dört yıldır.”
16. 1602 sayılı Kanun’un "Dava dosyalarının Başsavcılığa verilmesi "
başlıklı 47. maddesi şöyledir:
“Dilekçeler ve savunmalar alındıktan veya cevap süreleri
geçtikten sonra, dava dosyaları Genel Sekreterlikçe Başsavcılığa verilir.
Başsavcılığın düşüncesi alındıktan sonra dosyalar Genel Sekreterliğe geri
gönderilir. Başsavcılık düşüncesi Genel Sekreterlikçe taraflara tebliğ edilir.
Taraflar tebliğden itibaren yedi gün içerisinde cevaplarını yazılı olarak
Mahkemeye bildirebilirler. Bu süre uzatılamaz. Tarafların cevapları alındıktan
veya cevap süresi geçtikten sonra dosyalar görevli daireye Genel Sekreterlik
aracılığı ile gönderilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 20/2/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 13/12/2012 tarih ve 2012/1096
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, ilişik kesme
işleminin iptali için gidilebilecek şekli anlamda bir yargı yolu olmasına rağmen,
o günün şartlarında bu yargısal yola başvurmanın mümkün olmadığını ve bu yolun
fiilen kapalı olduğunu, siyasi nedenlere dayalı olarak ilişiğinin kesildiğini,
TSK’dan ilişiği kesilenler ile ilgili özlük ve statü haklarının geri
verilmesini düzenleyen 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden
yararlandırılması gerektiğini, aksi durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu,
idare ve mahkemenin yapılan düzenlemeyi hatalı yorumladığını, AYİM’in kuruluşu
ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız olmadığını, AYİM
tarafından davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık tarafından
hazırlanan yazılı düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıca AYİM daire
kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını, karar düzeltme
taleplerinin AYİM’in aynı dairesi tarafından incelendiğini belirterek,
Anayasa’nın 10., 15., 24., 27., 31., 32., 38., 40., 133., 138 ve 142.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
19. Başvuru dilekçesinde,
başvurucu, resen emekliye sevk edilerek ilişiğinin kesilmesi işleminden, 926
sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı
davada adil yargılama yapılmamasından ve AYİM’de iki dereceli yargılama
olmamasından şikâyet etmektedir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları üç ayrı
şikâyet çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Resen Emekliye Sevk İşlemi Yönünden
20. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici
1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
21. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi
olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin
yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, §
16).
22. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B.
No: 2012/51, 25/12/2012, § 22).
23. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun, 31/8/1972 tarihinde resen emekliye sevk edilmek suretiyle Türk
Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiştir. Bu durumda ilişiğinin kesilmesine
yönelik şikâyet zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında
kalmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu işleme yönelik ihlal iddiasının 23/9/2012 tarihinden öncesine
ait olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
25. Başvurucu, 926 sayılı
Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın
reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf
subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız olmadığını, AYİM tarafından davanın
reddine karar verilmeden önce Başsavcılık tarafından hazırlanan yazılı
düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ileri sürmüş olup, bu iddiaların ayrı
ayrı değerlendirilmesi gerekmiştir.
a. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının Adil Olmadığı
İddiası
26. Başvurucu, 926 sayılı
Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın reddedildiğini
belirterek, bu durumun sonuç itibarıyla adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini
ileri sürmüştür.
27. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı
Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir.
28. Bireysel başvuruya konu
davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve
uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi
ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün
esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde
değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal
edilmediği sürece ve açıkça keyfilik içermedikçe derece mahkemelerinin
kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde ele
alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz takdir
hatası veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire
müdahalesi söz konusu olamaz (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
29. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılmamasının
ayrımcılık olduğunu, ilişiğinin kesilmesine ilişkin işleme karşı ilişiğin
kesildiği dönemde yargı yolunun şeklen açık olduğunu, bu dönemde ise idare ve
mahkemenin yapılan düzenlemeyi hatalı yorumladığını belirtmiş, AYİM ise
başvurucunun yargı yolu açık bir işlem ile TSK’dan ilişiğinin kesilmiş olduğu
gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Başvurucunun iddialarının mevzuatın
yorumlanmasına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
30. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün
adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle, bireysel başvuruda
adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun
yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı
veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe
ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut olayda başvurucunun
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge
sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın içeriğinin adil olmadığı
şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız ve
Tarafsız Olmadığı İddiası
32. Diğer taraftan, başvurucu,
AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle bağımsız ve tarafsız
olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
33. Başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Anayasa Mahkemesi tarafından
bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan
askeri hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti
altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin
bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı
idareye hesap verme durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM
Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en fazla dört
yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen
Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari veya askeri
yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu subayların
idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM kararları
için bkz: Mustafa Yavuz ve Diğerleri/Türkiye
(kk.), B. No: 29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye,
B. No: 23522/05, 20/4/2010, § 30).
35. Açıklanan nedenlerle,
mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından
başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c. Başsavcılık Düşüncesinin Bildirilmediği
İddiası
36. Başvurucu, AYİM tarafından
davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık tarafından hazırlanan yazılı
düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
37. AİHM, dosyaya ilişkin
bağımsız bir inceleme yaparak görüşünü mahkemeye sunan AYİM Başsavcısının
düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Bkz. Miran/Türkiye, B. No: 43980/04,
21/4/2009). Bu nedenle Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ
edilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini hazırlama imkânı
verilmesi adil yargılanma hakkının bir gereğidir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013,
§ 33).
38. Bu kapsamda kanun koyucu
yasal değişikliğe gitmiş ve 3/6/2012 tarih ve 28312 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 22/5/2012 tarih ve 6318 sayılı Kanun’un 60. maddesi ile 1602 sayılı
Kanun’un 47. maddesine Başsavcılık düşüncesinin Genel Sekreterlikçe taraflara
tebliği ve tebliğden itibaren yedi gün içerisinde tarafların cevaplarını yazılı
olarak Mahkemeye bildirebilmesi imkânını öngören bir kural eklenmiştir (B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 34).
39. Dosyanın incelenmesinden ilk
derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ
edildiği anlaşılamamaktadır. Bunun yanında, başvurucunun davasının reddedilmesi
üzerine yaptığı karar düzeltme başvurusu sonrasında hazırlanan 10/9/2012
tarihli Başsavcılık düşüncesinin, 9/10/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ
edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu ilk derece yargılaması
aşamasında tebliğ edilmemiş olsa bile karar düzeltme aşamasında Başsavcılık
düşüncesinden haberdar olmuş ve buna yönelik görüşlerini hazırlama ve mahkemeye
sunma imkânı bulmuştur.
40. Diğer taraftan başvurucu
eğer ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesi tebliğ edilmiş
olsaydı mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine
ilişkin olarak da herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle
başvurucunun ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden
tebliğ edilmemesi sebebiyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir
imkândan mahrum bırakıldığı söylenemez. Sonuç olarak somut olayda silahların
eşitliği ilkesinin ihlal edilmediği anlaşılmaktadır (B. No: 2012/660,
7/11/2013, § 47).
41. Açıklanan nedenlerle,
AYİM’in kararlarında silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
yönelik açık bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. İki Dereceli Yargılanma Hakkı Yönünden
42. Başvurucu, ayrıca, AYİM
daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını, karar
düzeltme taleplerinin AYİM’in aynı dairesi tarafından incelendiğini ve bu
durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
43. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da
girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanı
dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
44. Başvurucunun başvuru
dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma
hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı
gibi, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin
kapsamına da girmemektedir.
45. Açıklanan
nedenlerle, başvuru
konusu ihlal iddialarının Anayasa ve AİHS’in
ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun
1.
Resen emekliye sevk edilmesine yönelik şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik”,
2.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
4.
Başsavcılık düşüncesinin bildirilmediği iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
5.
İki dereceli yargılanma hakkı iddiasının “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
20/2/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.