TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAKAN ÖZKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/1225)
|
|
Karar Tarihi: 15/10/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Hakan ÖZKAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, uzun süre tutuklu
yargılanması ve tahliye taleplerinin reddi ile tutukluluk halinin devamına
karar verilmesi nedeniyle Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 14/12/2012
tarihinde Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca, 17/4/2014 tarihinde kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 27/6/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 27/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına
bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, 24/7/2014 tarihinde
daha önceki görüşlerine atıfta bulunarak başvuruya ilişkin ayrıca görüş sunmaya
gerek görülmediğini bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, cinsel saldırı ve
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarıyla ilgili olarak Muğla 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 4/2/2011 tarih ve 2001/24 sayılı
kararıyla tutuklanmıştır.
8. Başvurucu hakkında, isnat
edilen suçlarla ilgili olarak Muğla Cumhuriyet Başsavcılığının 6/1/2011 tarihli iddianamesiyle Muğla 2. Ağır Ceza
Mahkemesine kamu davası açılmıştır.
9. Muğla 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2011/24 sayılı dosyasında tutuklu devam eden yargılamada, 10/2/2011 tarihli ilk duruşmada başvurucunun “üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut
delil durumu itibariyle hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların bulunması ve sanığın kaçma, delilleri yok etme şüphesinin olması ile
birlikte atılı suçun CMK 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olmasına göre CMK
100 ve müteakip maddeleri gereği tutuklanmasına” karar verilmiştir
10. Başvuru tarihi itibarıyla,
Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/24 sayılı dosyasında tutuklu devam eden
yargılamada, 8/10/2012 tarihli duruşmasında tahliye
talebi “Sanığın üzerine atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, mevcut delil durumu itibariyle halen kuvvetli suç şüphesinin
varlığını gösteren olguların bulunması, sanığın kaçma şüphesinin bulunması, delillerin
tam olarak toplanmamış olması ve tutuklulukta kaldığı süreye göre,”
reddedilmiş ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
11. Bu karara yapılan itiraz
Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/11/2012 tarih ve
2012/1330 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiş, karar başvurucuya 9/11/2012
tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 14/12/2012
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Muğla 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 28/1/2013 tarih ve E.2011/24, K.2013/30
sayılı kararıyla başvurucu neticeten 17 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edilmiş
ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
14. Başvurucu hakkındaki
mahkumiyet kararı Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 3/12/2013
tarih ve E.2013/6969, K.2013/12530 sayılı onama kararıyla kesinleşmiştir.
B. İlgili
Hukuk
15. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 102. ve 109. maddeleri.
16. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Kanun’un
141. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına
karar verilen,
…
d) Kanuna uygun olarak
tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu
süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
…
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten
isteyebilirler.”
17. 5271 sayılı Kanun’un 142.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine
tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme
tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 15/10/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
14/12/2012 tarih ve 2012/1225 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
19. Başvurucu, 4/2/2011 tarihinde tutuklandığını uzun süre tutuklu kalması
nedeniyle yaptığı tahliye talebinin reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 19.
maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tutuksuz yargılanmasına karar
verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
20. Şikâyetin özü ilk derece
yargılamasında devam eden tutukluluk ve tahliye talebinin reddine karar
verilmesiyle tahliye edilmemesidir.
21. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
22. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası
şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
23. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
24. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
25. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde
buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak
gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest
kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest
bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel
başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam
ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013,
§ 30).
26. Ancak başvurucu hakkında ilk
derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından
talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır (B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 31).
27. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı
davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi
itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma
kapsamından çıkmaktadır. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla, isnat olunan
suçun işlendiği, bundan sanığın sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte
ve bu nedenle sanık hakkında cezaya hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte
kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk
hali sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca
gerekmez. Nitekim gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerekse
Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak
nitelendirmemektedir. (B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §
26).
28. Tutukluluk hâli sona
erdikten sonra tutuklama süresinin makul olmadığını iddia eden başvurucunun,
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak, iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).
29. Bu çerçevede 5271 sayılı
Kanun’un 141. ve 142. maddelerinde öngörülen tazminat yolunun başvurucunun
şikâyetleri açısından tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının incelenmesi
gerekir.
30. 5271 sayılı Kanun’un 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinde, makul sürede hakkında hüküm
verilmeyen bir tutuklu için tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır.
Bu yol bir yandan başvurucunun maruz kaldığı tutukluluk süresinin makul olup
olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle, 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen
hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir
çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 48).
31. Somut olayda başvurucu isnat
edilen suç nedeniyle 4/2/2011 tarihinde
tutuklanmıştır. Yargılama sonunda 28/1/2013 tarihli
kararla başvurucunun 17 yıl 9 ay hapis cezasına mahkumiyetine karar verilmiş ve
bu karar 3/12/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
32. Başvurucu, hakkındaki
mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun’un 141.
maddesine dayanarak süresi içinde tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir.
Mahkumiyet kararının kesinleşmesiyle birlikte tutukluluk sürecine ilişkin
olarak sadece tazminat talebinde bulunabileceği dikkate alındığında, bu talep
yönünden etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yolu
tüketilmeksizin bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun
ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir (B. No: 2012/338, 2/7/2013,
§ 49).
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemesi”
nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle, başvurucunun “kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine ilişkin başvurusunun “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 15/10/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.