TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİT ABDULLAH BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2012/26)
|
|
Karar Tarihi: 26/3/2013
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Canbulut
ŞAŞMAZ
|
Başvurucu
|
:
|
Halit ABDULLAH
|
Vekili
|
:
|
Av. Cevat BOZBIYIK
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Ürdün vatandaşı olduğu
sırada yabancı uyruklu öğrenci statüsünde iken tıpta uzmanlık belgesi almaya
hak kazandığını, daha sonra ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul
edildiğini, bunun üzerine devlet hizmeti yükümlülüğüne tabi tutulduğunu ve bu
kapsamda tıpta uzmanlık belgesinin elinden alındığını, idarenin bu işlemine karşı
tükettiği yargısal yollardan sonuç alamadığını, hukuka aykırı olarak alınan
kararlar sonucu anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 26/09/2012 tarihinde
Anayasa Mahkemesine bizzat yapılmış; belirlenen eksikliklerin tamamlanmasının
ardından başvuru dilekçesi ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde
Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı belirlenmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 25/12/2012
tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı
alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Ürdün vatandaşı olduğu sırada yabancı uyruklu
öğrenci statüsünde 14/7/1996 tarihinde Hacettepe
Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olmuş, 1/6/2006 tarihinde İstanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Bölümünde uzmanlık
eğitimini tamamlayarak tıpta uzmanlık belgesi almaya hak kazanmış ve uzmanlık
belgesinin tescili yabancı uyruklu olarak 28/8/2006 tarihinde yapılmıştır.
6. Başvurucu, 7/6/2006 tarihinde
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmesi nedeniyle 13/9/2007 tarihinde
idareye başvurarak, uzmanlık belgesinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
tescilini talep etmiş, bunun üzerine 14/9/2007 tarihinde uzmanlık belgesinin
tescili yeni hukuki durumuna göre yapılmıştır.
7. Başvurucu, 16. Dönem Devlet Hizmeti Yükümlülüğü Kurasına
tabi tutularak, 16/11/2007 tarihinde çekilen kura ile
Mardin Kızıltepe Devlet Hastanesine atanmıştır. Bunun üzerine başvurucu 22/11/2007 tarihinde idareye başvurarak uzmanlık belgesinin
verilmesini talep etmiş, ancak bu talebi 7/6/2006 tarihi itibariyle Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olduğu ve 1/6/2006 tarihinde uzmanlığa hak kazandığı ve
kendi talebi doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak diploma tescil
işlemlerinin yapıldığı, bu nedenle devlet hizmeti yükümlülüğüne tabi olduğu
gerekçesiyle talebi reddedilmiştir.
8. Başvurucu, başvurusunun idarece reddedilmesi işleminin
iptaline karar verilmesi istemiyle Ankara 11. İdare Mahkemesinde dava açmış,
yapılan yargılama sonucunda anılan Mahkemenin 31/10/2008
tarih ve E.2008/336, K.2008/2235 sayılı kararı ile işlem hukuka uygun bulunarak
dava reddedilmiştir.
9. Bu karara karşı başvurucu temyiz yoluna başvurmuş,
Danıştay Beşinci Dairesinin 13/12/2011 tarih ve
E.2009/2392, K.2011/7344 sayılı kararıyla temyiz isteminin reddine ve anılan
kararın onanmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucu, Danıştay Beşinci Dairesinin onama kararına
karşı karar düzeltme isteminde bulunmuş, akabinde 26/9/2012
tarihli dilekçe ile karar düzeltme talebinden feragat etmiştir.
B. İlgili Hukuk
11. 6/1/1982 tarih ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 2, 46 ve 54. maddeleri, 7/5/1987 tarih ve 3359
sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 3. maddesi ile geçici 6. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
12. Mahkemenin 26/3/2013 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 26/9/2012 tarih ve 2012/26 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği görüşüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu, Ürdün vatandaşı olduğu sırada yabancı uyruklu
öğrenci statüsü ile Türkiye’de tıp fakültesinden mezun olduğunu, yine bu
statüde uzmanlık eğitimini tamamlayarak 1/6/2006
tarihinde iç hastalıkları uzmanlığına hak kazandığını, Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlığına ise yabancı uyruklu olarak uzmanlığa hak kazandığı tarihten
sonra 7/6/2006 tarihinde kabul edildiğini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına
uzmanlığa hak kazandığı tarihten sonra kabul edilmesi nedeniyle devlet hizmeti
yükümlüsü olmadığını, buna rağmen mevzuatın yanlış yorumlanarak devlet hizmeti
yükümlülüğüne tabi tutulduğunu ve bu kapsamda tıpta uzmanlık belgesinin elinden
alındığını, idarenin bu işlemine karşı tükettiği yargısal yollardan sonuç alamadığını,
hukuka aykırı olarak alınan kararlar sonucu çalışma hürriyetinin ve seyahat
hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
14. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
15. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru
hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(2) İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
16. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup, bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle
derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır.
17. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia
edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde
başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun
ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke
uyarınca, başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle
ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve
aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir.
18. İdari işlemler, idarenin kamu gücünü kullanarak tesis
ettiği, tek yanlı irade açıklaması ile hukuksal sonuç doğuran işlemlerdir. 2577
sayılı Kanun’da ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem veya eylem
dolayısıyla Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri,
mahkemelerce verilen nihai kararların Danıştay’da temyiz edilebileceği, temyiz
talebi üzerine verilen Danıştay kararlarına karşı bir defaya mahsus olmak üzere
kararın düzeltilmesi yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
19. Bu çerçevede, idari işlemlerden kaynaklanan hak
ihlallerinin giderilmesi için öncelikle idari yargıda dava açılması gerektiği,
olağan kanun yolları tüketildikten sonra hak ihlali hâlâ devam ediyorsa ancak
bu takdirde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabileceği açıktır.
20. Başvuru konusu olayda başvurucu, devlet hizmeti
yükümlülüğüne tabi tutulmasına ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle
Ankara 11. İdare Mahkemesinde dava açmış ve dava anılan Mahkemenin 31/10/2008 tarih ve E.2008/336, K.2008/2235 sayılı kararı
ile reddedilmiştir. Bu karara karşı Danıştay nezdinde temyiz talebinde
bulunulmuş, Danıştay Beşinci Dairesinin 13/12/2011
tarih ve E.2009/2392, K.2011/7344 sayılı kararıyla temyiz isteminin reddine ve
anılan kararın onanmasına karar verilmiştir. Başvurucu, Danıştay Beşinci
Dairesinin onama kararına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuş, ancak 26/9/2012 tarihli dilekçesi ile karar düzeltme talebinden
feragat etmiştir.
21. Bir kanun yoluna başvurulmuş olması tek başına bu yolun
tüketildiği anlamına gelmez. Bir kanun yolunun tüketildiğinden söz edilebilmesi
için öncelikle yapılan başvurunun sonucunun beklenmesi ve inceleme süresince
öngörülmüş olan yöntem, biçim, süre ve diğer koşullara uygun hareket edilmesi
gerekir. Başvurucunun, etkili ve sonuç almaya yeterli görerek başvurduğu bir
kanun yolunun sonucunu beklemeksizin, karar düzeltme talebinden feragat etmek
suretiyle bu süreci kendi iradesiyle sona erdirdiği ve böylece olağan kanun
yollarını usulüne uygun bir şekilde tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu
anlaşılmaktadır.
22. Açıklanan nedenlerle, başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun,
“başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 26/3/2013
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.