logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Semih Tufan Günaltay [2.B.], B. No: 2013/1130, 17/9/2013, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SEMİH TUFAN GÜNALTAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/1130)

 

Karar Tarihi: 17/9/2013

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Mustafa BAYSAL

Başvurucu

:

Semih Tufan GÜNALTAY

Vekili

:

Av. A. Çiğdem TEZELLER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, tutukluluğunun kanunda öngörülen azami sınırı aşması nedeniyle hukuka aykırı hâle geldiğini ve böylece özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 23/1/2013 tarihinde Silivri Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 6/6/2013 tarihinde başvurunun karara bağlanması için Bölüm tarafından ilke kararı alınması gerekli görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 33. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, 2/4/2007 tarihinde göz altına alınmış ve 6/4/2007 tarihinde tutuklanmıştır. Hakkında yürütülen soruşturma neticesinde 2007/355 numaralı iddianame ile dava açılmış ve bu dava İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin E.2007/367 sayılı dosyası üzerinden görülmüştür.

6. Mahkeme, 24/2/2012 tarih ve E.2007/367, K.2012/19 sayılı kararla başvurucunun cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar vermiştir.

7. Başvurucu, 2/4/2012 tarihinde 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen azami sürenin dolmuş olması nedeniyle tahliye talebinde bulunmuş, ancak bu konuda verilen karar başvurucuya tebliğ edilmemiştir.

8. Başvurucu, 12/7/2012 tarihinde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben bir dilekçe ile 5 yıllık tutukluluk süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle adli kontrol talepli yeni bir tahliye talebinde daha bulunmuştur.

9. Mahkeme, 30/7/2012 tarihinde vermiş olduğu kararla, "dosyanın Yargıtay aşamasında olması" nedeniyle başvuruyu reddetmiştir. Bu karar başvurucuya tebliğ edilmemiştir.

10. Başvurucu, 2012/796 Değişik İş sayılı bu karara, bir örneğini Mahkeme kaleminden almak suretiyle 31/8/2012 tarihinde itiraz etmiştir.

11. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi itiraz dilekçesini merciine göndermeden talebin reddine karar vermiştir. Bu karar 5/11/2012 tarihinde tebliğ edilmiştir.

12. Bundan önce başvurucu, 23/10/2012 tarihinde, 2012/979 Değişik İş numaralı bu karara karşı dilekçeyle ve kararın imzasız bir suretiyle birlikte itiraz etmiştir. Dilekçede talebin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi istenmiştir.

13. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi bu dilekçeyi merciine göndermiş, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise 2012/909 Değişik İş sayılı kararla, "temyizde geçen sürenin tutukluluktaki makul süreden sayılmadığı" gerekçesi ile talebi reddetmiştir.

14. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin iş bu kararı 24/12/2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

B. İlgili Hukuk

15. 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklulukta geçecek süre” kenar başlıklı 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir;

“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez..

16. Aynı Kanun’un “Şüpheli veya sanığın salıverilme sistemleri” kenar başlıklı 104. maddesi şöyledir:

“(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir.”

17. Aynı Kanun’un “Kanun yollarına başvurma hakkı” kenar başlıklı 260. maddesi şöyledir:

(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.

(2) Asliye ceza mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.

(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 17/9/2013 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 23/1/2013 tarih ve 2013/1130 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu, Kanun’da öngörülen azami tutukluluk süresinin dolduğunu, buna rağmen tahliye edilmediğini belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin önlenmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

20. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

21. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, § 14, 12/2/2013).

22. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun, ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespiti ve buna bağlı olarak serbest kalmaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür. Ancak, başvurucu tutuklu bulunduğu yargılamada hükümlü veya hükmen tutuklu sıfatını almış ise bu takdirde serbest kalma ihtimali ortadan kalkar. Bu takdirde ancak tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespiti ve talep halinde buna bağlı olarak tazminata hükmedilmesine karar verilmesi gerekir. Ne var ki bu tür talepler için de varsa olağan kanun yolları denendikten sonra ve gerekiyorsa bireysel başvuru yapılmalıdır. (B. No: 2012/726, §§ 30 ve 31, 2/7/2013).

23. Öte yandan, başvurunun kabul edilebilir bulunabilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem veya kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olmaları da gerekmektedir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür.

24. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresinin en çok iki yıl olduğu ve bu sürenin zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği, ancak uzatma süresinin toplam üç yılı geçemeyeceği belirtilmiştir. Buna göre uzatma süreleri dâhil toplam tutukluluk süresinin azami beş yıl olabileceği anlaşılmaktadır (B. No: 2012/239, § 47, 2/7/2013).

25. Somut olayda başvurucu 2/4/2007 tarihinde göz altına alınmış ve 6/4/2007 tarihinde tutuklanmıştır. Başvuru ekindeki belgelerden, ilk derece mahkemesinin 24/2/2012 tarihinde davanın esasını karara bağlayarak başvurucunun mahkûmiyetine hükmettiği anlaşılmaktadır. Başvurucu, beş yıllık azami sürenin dolduğu iddiasıyla muhtelif zamanlarda tahliye talebinde bulunmuş ise de, davanın karara bağlanmasından sonraki döneme tekabül eden bu taleplerden bir sonuç alamamıştır. Buna göre başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına dair kararların çoğunlukla Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlamadığı dönemde kesinleştikleri anlaşılmaktadır.

26. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi başladıktan sonra da tutukluluk durumuna itiraz etmiş ve bu itirazı reddedilmiştir (§§ 12 ve 13). Ancak, Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten sonra verilmiş olsa bile, kişi hakkındaki tutmanın niteliği üzerinde bu kararların herhangi bir etkisi yoktur. Zira başvurucunun tutukluluk hali davanın esasına ilişkin kararın açıklanmasıyla birlikte sona ermiştir. Kararla birlikte başvurucuya isnat olunan suç sabit görülerek cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Dolayısıyla, hükmen tutukluluğa itiraz ve incelemesinin 23/9/2012 tarihinden sonra gerçekleştirilmiş olmasının Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır (B. No: 2012/239, § 35, 2/7/2013).

27. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun tutukluluğa ilişkin şikâyetlerine konu olan kararların tamamının Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önce kesinleştiği anlaşıldığından, başvurunun “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Başvurunun, “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 17/9/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Semih Tufan Günaltay [2.B.], B. No: 2013/1130, 17/9/2013, § …)
   
Başvuru Adı SEMİH TUFAN GÜNALTAY
Başvuru No 2013/1130
Başvuru Tarihi 23/1/2013
Karar Tarihi 17/9/2013

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, tutukluluğunun kanunda öngörülen azami sınırı aşması nedeniyle hukuka aykırı hâle geldiğini ve böylece özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 102
104
260
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi