TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HURŞİT YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/1199)
|
|
Karar Tarihi: 20/2/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
Raportör
|
:
|
Bahadır YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hurşit YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Bayram Güner ÖZGÜN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 10/3/2011 tarih
ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun 10. maddesi ile 27/7/1967
tarih ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu’na eklenen geçici 32. maddesinde düzenlenen haklardan yararlanmak için
yaptığı başvurunun Milli Savunma Bakanlığınca reddedildiğini, bu işlem aleyhine
başvurduğu yargısal yollardan da sonuç alamadığını belirterek Anayasa’nın 10., 15., 24., 27., 31., 32., 38., 40., 133., 138 ve 142.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/2/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış
ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca,
19/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, subay statüsünde
görev yapmakta iken disiplinsizlik nedeniyle 31/8/1972
tarihinde re’sen emekliye sevk edilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiği kesilmiştir.
6. 6191 sayılı Kanun’un 10.
maddesinin (7) numaralı fıkrası ile 926 sayılı Kanun’a eklenen geçici 32.
madde, 12/3/1971 tarihi sonrasındaki yargı denetimine
kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla TSK’dan ilişiği
kesilenlere bazı haklarının iadesinin sağlanması amacıyla idareye başvuru
imkânı getirmiş ve bu hükümden yararlanabilmek için 6191 sayılı Kanun’un
yürürlük tarihinden itibaren 60 gün içinde Milli Savunma Bakanlığına
başvurulması gerektiği hükme bağlanmıştır.
7. Başvurucunun, 926 sayılı
Kanun’a eklenen geçici 32. madde kapsamından yararlandırılması talebiyle
yaptığı başvuru, Milli Savunma Bakanlığının 28/9/2011
tarihli işlemi ile reddedilmiştir.
8. Başvurucu tarafından, anılan
işlemin iptali istemiyle açılan davada Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) Üçüncü
Dairesi, 20/9/2012 tarih ve E.2011/2827, K.2012/1766
sayılı kararla “ … davacı
hakkında düzenlenen Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma işlemi yargı denetimine
kapalı olarak oluşturulan bir işlem olmadığından kanun kapsamında olmayan
davacının talebinin reddedilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık
bulunmamaktadır” gerekçesine yer vererek, davayı reddetmiştir.
9. Başvurucunun bu karara karşı
karar düzeltme talebinde bulunması üzerine hazırlanan AYİM Başsavcılığının 22/11/2012 tarihli düşüncesi, 5/12/2012 tarihinde
başvurucuya tebliğ edilmiştir.
10. AYİM Üçüncü Dairesi 7/1/2013 tarih ve E.2013/18, K.2013/7 sayılı kararı ile
karar düzeltme talebini reddetmiştir.
11. Karar, başvurucuya 25/1/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
12. 926 sayılı Kanun’un geçici
32. maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“12 Mart 1971 tarihinden bu Kanunun yayımı tarihine kadar,
yargı denetimine kapalı idari işlemler veya Yüksek Askerî Şûra kararları ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilenler veya vefatları hâlinde hak
sahipleri, bu madde hükümlerinden yararlanabilmek için altmış gün içinde Milli
Savunma Bakanlığına başvururlar.
Milli Savunma Bakanı, başvurunun kabulüne veya reddine en
geç altı ay içinde karar verir. Milli Savunma Bakanı, hazırlık amacıyla sadece
gerekli yazışmaların yapılması hususunda yardımcı olmak üzere gerektiğinde
komisyonlar kurabilir ve bu komisyonlara, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve
kuruluşlarından temsilci çağırabilir. İlgililerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinden
ilişiklerinin kesilmesine esas bilgi ve belgeler Genelkurmay Başkanlığınca en
geç altmış gün içinde Milli Savunma Bakanlığına gönderilir.
…
Başvurunun reddi hâlinde, bu ret işlemine karşı ilgililer
altmış gün içinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde dava açabilirler.”
13. Anayasa’nın “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi” kenar
başlıklı 157. maddesi şöyledir:
“Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerî olmayan makamlarca
tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askerî hizmete ilişkin
idarî işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve
son derece mahkemesidir. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda
ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz.
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından
olan üyeleri, mahkemenin bu sınıftan olan başkan ve üyeleri tamsayısının salt
çoğunluğu ve gizli oy ile birinci sınıf askerî hâkimler arasından her boş yer
için gösterilecek üç aday içinden; hâkim sınıfından olmayan üyeleri, rütbe ve
nitelikleri kanunda gösterilen subaylar arasından, Genelkurmay Başkanlığınca
her boş yer için gösterilecek üç aday içinden Cumhurbaşkanınca seçilir.
Askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev süresi en
fazla dört yıldır.
Mahkemenin Başkanı, Başsavcı ve daire başkanları hâkim
sınıfından olanlar arasından rütbe ve kıdem sırasına göre atanırlar.
(Değişik fıkra: 7/5/2010-5982/21 md.)Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi,
yargılama usulleri, mensuplarının disiplin ve özlük işleri mahkemelerin
bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.”
14. 4/7/1972 tarih ve 1602 sayılı Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun “Teminat”
başlıklı 4. maddesi şöyledir:
“Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanı, Başsavcı, Daire
Başkanları ve üyeleri; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi hakimleri
olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kendilerine sağladığı teminat altında
hizmet görürler.”
15. 1602 sayılı Kanun’un 8., 9. ve 10. maddeleri şöyledir:
“Üyelerin seçimi:
Madde 8 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin askeri hakim
sınıfından olan üyeleri, bu sınıftan olan başkan ve üyeler tam sayısının salt
çoğunluğu ile her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Hakim sınıfından olmayan üyeleri, Genelkurmay
Başkanlığınca her boş yer için gösterilecek üç aday arasından,
Cumhurbaşkanınca seçilir.”
“Atanma:
Madde 9 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Seçilenler arasından rütbe ve kıdem sırasına göre Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlığına, Başsavcılığına, daire başkanlıklarına ve
üyeliklere, Milli Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı, Cumhurbaşkanının
onaylayacağı Kararname ile atama yapılır. Atamalar Resmi Gazete'de
yayımlanır.
Başkan, Başsavcı ile daire başkanlarının askeri hakim sınıfından olması şarttır.”
“Görev süresi:
Madde 10 – (Değişik: 25/12/1981 -
2568/1 md.)
Askeri Hakim sınıfından olmayan
üyelerin görev süresi en fazla dört yıldır.”
16. 1602 sayılı Kanun’un "Dava dosyalarının Başsavcılığa verilmesi "
başlıklı 47. maddesi şöyledir:
“Dilekçeler ve savunmalar alındıktan veya cevap süreleri
geçtikten sonra, dava dosyaları Genel Sekreterlikçe Başsavcılığa verilir.
Başsavcılığın düşüncesi alındıktan sonra dosyalar Genel Sekreterliğe geri
gönderilir. Başsavcılık düşüncesi Genel Sekreterlikçe taraflara tebliğ edilir.
Taraflar tebliğden itibaren yedi gün içerisinde cevaplarını yazılı olarak
Mahkemeye bildirebilirler. Bu süre uzatılamaz. Tarafların cevapları alındıktan
veya cevap süresi geçtikten sonra dosyalar görevli daireye Genel Sekreterlik
aracılığı ile gönderilir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 20/2/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
11/2/2013 tarih ve 2013/1199 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
18. Başvurucu, ilişik kesme
işleminin iptali için gidilebilecek şekli anlamda bir yargı yolu olmasına
rağmen, o günün şartlarında bu yargısal yola başvurmanın mümkün olmadığını ve bu
yolun fiilen kapalı olduğunu, siyasi nedenlere dayalı olarak ilişiğinin
kesildiğini, TSK’dan ilişiği kesilenler ile ilgili özlük ve statü haklarının
geri verilmesini düzenleyen 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden
yararlandırılması gerektiğini, aksi durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu,
idare ve mahkemenin yapılan düzenlemeyi hatalı yorumladığını, AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle
tarafsız ve bağımsız olmadığını, AYİM tarafından davanın reddine karar
verilmeden önce Başsavcılık tarafından hazırlanan yazılı düşüncenin kendisine
tebliğ edilmediğini, ayrıca AYİM daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir
temyiz merciinin olmadığını, karar düzeltme taleplerinin AYİM’in
aynı dairesi tarafından incelendiğini belirterek, Anayasa’nın 10., 15., 24., 27., 31., 32., 38., 40., 133., 138 ve 142.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
19. Başvuru dilekçesinde,
başvurucu, resen emekliye sevk edilerek ilişiğinin kesilmesi işleminden, 926
sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı
davada adil yargılama yapılmamasından ve AYİM’de iki
dereceli yargılama olmamasından şikâyet etmektedir. Bu sebeple başvurucunun
iddiaları üç ayrı şikâyet çerçevesinde değerlendirilmiştir.
1. Resen Emekliye Sevk İşlemi Yönünden
20. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel
başvuruları inceler.”
21. Anılan hüküm uyarınca
Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman bakımından başlangıcı 23/9/2012
tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin
yetki kapsamının anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da
içerecek şekilde genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
22. Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin
geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B.
No: 2012/51, 25/12/2012, § 22).
23. Başvuru konusu olayda,
başvurucunun, 31/8/1972 tarihinde resen emekliye sevk
edilmek suretiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilmiştir. Bu durumda
ilişiğinin kesilmesine yönelik şikâyet zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin
yetkisi dışında kalmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle,
başvuru konusu işleme yönelik ihlal iddiasının 23/9/2012
tarihinden öncesine ait olduğu anlaşıldığından başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
25. Başvurucu, 926 sayılı
Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın
reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, AYİM’in
kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle tarafsız ve bağımsız
olmadığını, AYİM tarafından davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık
tarafından hazırlanan yazılı düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ileri
sürmüş olup, bu iddiaların ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmiştir.
a. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının Adil
Olmadığı İddiası
26. Başvurucu, 926 sayılı
Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılması talebiyle açtığı davanın
reddedildiğini belirterek, bu durumun sonuç itibarıyla adil yargılanma hakkını
ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Maddede geçen “adil yargılanma hakkının” kapsamı
Anayasa’da açık bir şekilde düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir.
28. Bireysel başvuruya konu
davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve
uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve
değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından
getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru
incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasa’da yer alan hak ve
özgürlükler ihlal edilmediği sürece ve açıkça keyfilik içermedikçe derece
mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru
incelemesinde ele alınamaz. Bu çerçevede, derece mahkemelerinin delilleri
takdirinde bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (B.No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
29. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesinden yararlandırılmamasının
ayrımcılık olduğunu, ilişiğinin kesilmesine ilişkin işleme karşı ilişiğin
kesildiği dönemde yargı yolunun şeklen açık olduğunu, bu dönemde ise idare ve
mahkemenin yapılan düzenlemeyi hatalı yorumladığını belirtmiş, AYİM ise
başvurucunun yargı yolu açık bir işlem ile TSK’dan ilişiğinin kesilmiş olduğu
gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Başvurucunun iddialarının
mevzuatın yorumlanmasına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin
olduğu anlaşılmaktadır.
30. Adil yargılanma hakkı
bireylere dava sonucunda verilen kararının değil, yargılama sürecinin ve
usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu
nedenle, bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin
incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı
gösterilmediğine, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde
itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya
da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi
tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi, mahkeme kararının
oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya
da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir. Somut
olayda başvurucunun yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir
bilgi ya da belge sunmadığı, aksine yargılama sonucunda verilen kararın
içeriğinin adil olmadığı şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, derece mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik
de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Bağımsız ve
Tarafsız Olmadığı İddiası
32. Diğer taraftan, başvurucu, AYİM’in kuruluşu ve bünyesindeki sınıf subayları nedeniyle
bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
33. Başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
34. Anayasa Mahkemesi tarafından
bu konu daha önce incelenirken belirtildiği üzere, AYİM’in
oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa ve ilgili Kanun’da hüküm altına
alınmıştır. AYİM’e atanan askeri hâkimlerin
bağımsızlığının Anayasa ve ilgili Kanun hükümleri ile garanti altına alındığı,
atanma ve çalışma usulleri yönünden, askeri hâkimlerin bağımsızlıklarını
zedeleyecek bir hususun olmadığı, kararlarından dolayı idareye hesap verme
durumunda bulunmadıkları, disipline ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin
Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan, sınıf subayı üyelerin en
fazla dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda
bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri zarfında idari
veya askeri yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları, bu
subayların idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir (Benzer yöndeki AİHM
kararları için bkz: Mustafa
Yavuz ve Diğerleri/Türkiye (kk.), B. No:
29870/96, 25/5/2000; Bek/Türkiye,
B. No: 23522/05, 20/4/2010, § 30).
35. Açıklanan nedenlerle,
mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından
başvurunun bu bölümünün “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
c. Başsavcı
Düşüncesinin Bildirilmediği İddiası
36. Başvurucu, AYİM tarafından
davanın reddine karar verilmeden önce Başsavcılık tarafından hazırlanan yazılı
düşüncenin kendisine tebliğ edilmediğini ve bu suretle adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
37. AİHM, dosyaya ilişkin
bağımsız bir inceleme yaparak görüşünü mahkemeye sunan AYİM Başsavcısının
düşüncesinin önceden taraflara tebliğ edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği
ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Bkz. Miran/Türkiye, B. No: 43980/04, 21/4/2009). Bu nedenle Başsavcılık düşüncesinin önceden
taraflara tebliğ edilerek incelemelerine sunulması ve karşı görüşlerini
hazırlama imkânı verilmesi adil yargılanma hakkının bir gereğidir (B. No:
2013/1134, 16/5/2013, § 33).
38. Bu kapsamda kanun koyucu
yasal değişikliğe gitmiş ve 3/6/2012 tarih ve 28312
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22/5/2012 tarih ve
6318 sayılı Kanun’un 60. maddesi ile 1602 sayılı Kanun’un 47. maddesine
Başsavcılık düşüncesinin Genel Sekreterlikçe taraflara tebliği ve tebliğden
itibaren yedi gün içerisinde tarafların cevaplarını yazılı olarak Mahkemeye
bildirebilmesi imkânını öngören bir kural eklenmiştir (B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 34).
39. Dosyanın incelenmesinden ilk
derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden taraflara tebliğ
edildiği anlaşılamamaktadır. Bunun yanında, başvurucunun davasının reddedilmesi
üzerine yaptığı karar düzeltme başvurusu sonrasında hazırlanan 22/11/2012 tarihli Başsavcılık düşüncesinin, 5/12/2012
tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu
ilk derece yargılaması aşamasında tebliğ edilmemiş olsa bile karar düzeltme
aşamasında Başsavcılık düşüncesinden haberdar olmuş ve buna yönelik görüşlerini
hazırlama ve mahkemeye sunma imkânı bulmuştur.
40. Diğer taraftan başvurucu
eğer ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesi tebliğ edilmiş
olsaydı mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine
ilişkin olarak da herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle
başvurucunun ilk derece yargılaması sırasında Başsavcılık düşüncesinin önceden
tebliğ edilmemesi sebebiyle yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkândan mahrum bırakıldığı söylenemez. Sonuç
olarak somut olayda silahların eşitliği ilkesinin ihlal edilmediği
anlaşılmaktadır (B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 47).
41. Açıklanan nedenlerle, AYİM’in kararlarında silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik açık bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
3. İki Dereceli
Yargılanma Hakkı Yönünden
42. Başvurucu, ayrıca, AYİM
daire kararlarına karşı başvurulabilecek bir temyiz merciinin olmadığını, karar
düzeltme taleplerinin AYİM’in aynı dairesi tarafından
incelendiğini ve bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüştür.
43. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da
girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve AİHS’nin ortak koruma alanı
dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013,
§ 18).
44. Başvurucunun başvuru
dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde temyiz, yani iki dereceli yargılanma
hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden olmadığı
gibi, AİHS ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin
kapsamına da girmemektedir.
45. Açıklanan
nedenlerle, başvuru
konusu ihlal iddialarının Anayasa ve AİHS’in ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.
Resen emekliye sevk edilmesine yönelik şikâyetinin “zaman bakımından yetkisizlik”,
2.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararının adil olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığı iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
4.
Başsavcılık düşüncesinin bildirilmediği iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
5.
İki dereceli yargılanma hakkı iddiasının “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
20/2/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.