TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ŞÜKRAN KASIRGA BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/1238)
Karar Tarihi: 25/3/2015
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Şükran KASIRGA
Vekili
Av. Mehmet ERBİL
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "yasa dışı terör örgütüne yardım etmek" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 30/1/2013 tarihinde İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 30/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 21/11/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 22/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Hatay Emniyet Müdürlüğünce başlatılan soruşturma kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine 28/6/2007 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının tutuklama talebi üzerine, Cizre Sulh Ceza Mahkemesi, 29/6/2007 tarih ve 2007/59 Sorgu sayılı kararı ile tutuklama talebinin reddine ve başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasına karar vermiştir.
9. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 9/7/2007 tarih ve 2007/130 sayılı karar ile yetkisizlik kararı verilerek, dosya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
10. Başvurucu hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili), 31/7/2007 tarih ve E.2007/1081 sayılı iddianamesi ile "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış, dava İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2007/560 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
11. Mahkemece, 17/8/2007 tarih ve E.2007/560, K.2007/369 sayılı karar ile E.2007/560 sayılı dava dosyasının İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2007/335 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya E.2007/335 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.
12. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK. 250. maddesi ile görevli), 16/2/2010 tarih ve E.2007/335, K.2010/16 sayılı kararla başvurucunun "yasa dışı terör örgütüne yardım etmek" suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/10/2012 tarih ve E.2011/10802, K.2012/11088 sayılı ilâmıyla suç tarihinde yürürlükte olan ve dava zamanaşımı yönünden 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre lehe hükümler içeren 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ve 104. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca zamanaşımı süresinin geçtiği belirtilerek kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.
14. Karar, 24/1/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu, 30/1/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 765 sayılı mülga Kanun'un 102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi ve 104. maddesinin ikinci fıkrası ile 169. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 25/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 30/1/2013 tarih ve 2013/1238 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçundan yürütülen soruşturma kapsamında 28/6/2007 tarihinde gözaltına alındığını, 29/6/2007 tarihinde Cizre Sulh Ceza Mahkemesince serbest bırakıldığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davası sonunda verilen mahkûmiyet kararının temyizi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Başvurucu, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 28/6/2007 tarihinde gözaltına alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
21. Anayasa'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
"Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir."
22. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir."
23. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
24. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
25. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
26. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 5237 sayılı Kanun’un 314. maddesinin (2) numaralı fıkrasında hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
27. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun gözaltına alındığı 28/6/2007 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 9. Ceza Dairesince zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verildiği 11/10/2012 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
28. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 28/6/2007 tarihinde gözaltına alındığı ve Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yurt dışına çıkış yasağı konularak 29/6/2007 tarihinde serbest bırakıldığı, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada 9/7/2007 tarihinde yetkisizlik kararı verilerek, dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği tespit edilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 31/7/2007 tarihli iddianame ile başvurucu hakkında "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2007/560 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemece, 17/8/2007 tarihli karar ile E.2007/560 sayılı dava dosyasının İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2007/335 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya E.2007/335 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verildiği belirlenmiştir. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince, savunmasının alınabilmesi amacıyla başvurucuya tebligat gönderildiği, 4/3/2008 tarihli duruşmada, yapılan tebliğe rağmen duruşmaya gelmeyen başvurucunun zorla getirilmesine karar verildiği ve bu kararın 18/11/2008 tarihinde yerine getirilerek başvurucunun savunmasının alındığı, 2/6/2009 tarihli duruşmada ek savunmasının alınabilmesi amacıyla başvurucuya tebligat gönderilmesine karar verildiği, 1/10/2009 tarihli duruşmada başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verildiği ve bu kararın 9/11/2009 tarihinde yerine getirildiği görülmüştür. Mahkemece, 16/2/2010 tarihli kararla başvurucunun "yasa dışı silahlı terör örgütüne yardım etmek" suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, temyiz üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/10/2012 tarihli ilâmıyla zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
29. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak AİHM, mutlak bir süreye göre değerlendirme yapmamakta, her davanın özelliğine göre, makul sürenin aşılıp aşılmadığını incelemektedir. Davanın karmaşıklığı, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu, AİHM tarafından bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde içtihat yoluyla geliştirilmiş olan kriterlerdir (Frydlender/Fransa, No: 30979/96, 27/6/2000, § 43; Ezel Tosun/Türkiye, No:33379/02, 10/1/2006, § 21; Namlı ve Diğerleri/Türkiye, No: 51963/99, 23/5/2007, § 24; Alhan/Türkiye, No: 8163/07, 2/4/2013, § 21; Danespayeh/Türkiye, No: 21086/04, 16/7/2009, § 28).
30. Davanın taraflarının yargılama sürecindeki tutumu açısından ceza davalarında sanık, adli makamlarla aktif bir işbirliği yapmak zorunda olmadığı gibi hukuk sisteminin sunduğu savunma imkânlarını kullandığı için de kusurlu bulunamaz (Zana/Türkiye, No: 18954/91, 25/11/1997, § 79; Yağcı ve Sargın/Türkiye, No: 16414/90, 8/6/1995, § 66). Fakat buna rağmen başvurucunun tutumu, yargılamanın uzunluğu tespit edilirken, nesnel bir gerçek olarak dikkate alınır (Eckle/Almanya, No: 8130/78, 15/7/1982, § 82). Devlet, başvurucunun tutumu nedeniyle ortaya çıkan gecikmelerden sorumlu tutulamaz. Hakkında suçlama olan bir sanık kaçarsa ya da ortadan kaybolursa, yargılamaya katılmadığı süre, yargılama süresi belirlenirken hesaba katılmaz (Girolami/İtalya, No: 13324/87, 19/2/1991, § 13).
31. Başvuru konusu olayda, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 28/6/2007 tarihinde gözaltına alınan başvurucu hakkındaki kamu davasında, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince 16/2/2010 tarihli kararla başvurucunun mahkûmiyetine hükmedilmiş, temyiz üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11/10/2012 tarihli ilâmıyla zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir. Başvurucuya bir suçun isnat edildiği 28/6/2007 tarihi ile suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı 11/10/2012 tarihi arasında geçen süre 5 yıl 3 ay 13 gündür.
32. Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 28/6/2007 tarihinde gözaltına alınmış, 29/6/2007 tarihinde serbest bırakılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 31/7/2007 tarihinde "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçunu işlediği iddiasıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2007/560 sayılı dosyasında açılan kamu davasının, 17/8/2007 tarihinde, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2007/335 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine ve yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen yargılamada on duruşma yapılmış, birinci duruşmada savunmasının alınabilmesi amacıyla başvurucuya tebligat gönderilmesine karar verilmiş, 4/3/2008 tarihli duruşmada, yapılan tebliğe rağmen duruşmaya gelmeyen başvurucunun zorla getirilmesine karar verilmiş ve bu karar 18/11/2008 tarihli beşinci duruşmada yerine getirilerek başvurucunun savunması alınabilmiştir. 2/6/2009 tarihli yedinci duruşmada ek savunmasının alınabilmesi amacıyla başvurucuya tebligat gönderilmesine karar verilmiş, 1/10/2009 tarihli duruşmada başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmış ve bu karar 9/11/2009 tarihli dokuzuncu duruşmada yerine getirilerek başvurucunun savunması alınabilmiştir. Mahkemece yapılan duruşmaların tamamının başvurucunun savunması alınamadığı için ertelendiği anlaşılmıştır.
33. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
34. Somut olayda, başvuruya konu ceza davasının iki dereceli yargılamada 5 yıl 3 ay 13 gün devam ettiği tespit edilmiştir. Yargılama süresinin bütünü değerlendirildiğinde, başvurucunun, hakkında açılan kamu davasından haberdar olduğu halde İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmalara başından itibaren katılmadığı göz önünde bulundurulduğunda, yargılamaya katılmadığı süre dikkate alınarak yargılama süresinin uzamasında başvurucunun hakkını ihlal edecek şekilde bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
35. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamanın makul süreyi aştığı yönündeki iddiası konusunda, açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından, başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
25/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.