TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
KAHRAMAN GÜVENÇ BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2013/2260)
Karar Tarihi: 4/2/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör Yrd.
Hikmet Murat AKKAYA
Başvurucu
Kahraman GÜVENÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun bir yayınevine göndermek istediği mektuba el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin, adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 19/2/2013 tarihinde Kırşehir Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlatılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/6/2015 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 16/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 3/7/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için 3/7/2015 tarihinde Adalet Bakanlığa (Bakanlık) bildirilmiştir. Bakanlık, görüşünü 22/7/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 5/8/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. Başvurucu, daha önceden aynı Disiplin Kurulu kararı kapsamında milletvekillerine göndermek istediği mektuplara el konulmasını da şikâyet etmiştir. Başvurucunun inceleme konusu olan bireysel başvuru formunda, sadece yayınevine göndermek istediği mektuba ilişkin şikâyette bulunduğu ve gönderilmek istenen diğer mektupların muhataplarının farklı olması gerekçesiyle birleştirme kararı verilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Hâlihazırda Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun, Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda iken "Kutsal Kitap Bilgilendirme Merkezi" adlı bir yayınevine ve 24. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) üyesi olan eski milletvekilleri Melda Onur ile Hüseyin Aygün'e göndermek istediği mektuplar, Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 12/11/2012 tarihli ve 2012/398 sayılı kararıyla sakıncalı olarak değerlendirilerek gönderilmemiştir.
11. Başvurucunun, milletvekilerine göndermek istediği mektupların alıkonulmasını ayrı bir başvuru formuyla ve 2013/2072 numaralı bireysel başvuru numarasıyla şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Gönderilmek istenen mektupların muhataplarının farklı olması sebebiyle anılan mektuplarla ilgili bireysel başvuruları ayrı ayrı ele almanın daha uygun olacağı değerlendirilerek dosyalar birleştirilmemiştir.
12. Söz konusu mektubun ilgili kısımları şöyledir:
“Kutsal kitap bilgilendirme merkezine merhaba.
Mesihin sevgisi üzerinizden eksik olmasın dileklerimle sevgi ve saygılarımla.
Ben 07.09.2011 tarihinde RR031.. barkod numaralı tauütlü mektupla Epesus Dağıtım Merkezi Bakırköy adresine başvurdum. Kutsal kitabı almak istedim. Bu mektuptan sonra cezaevinde şahsıma yönelik saldırılar başladı. Bu tarihten sonra gönderdiğim mektuplar engellendi. Dilekçelerim engellendi. Yasal herhangi bir hakkım tanınmıyor. Bu nedenle 26.04.2012 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yaptım. İyadeli tauütlü mektupla yaptığım bu başvuru kayıptır. RR088.. barkotludur. Bu mektubum kayıp olduğu için defalarca savcılığa suç duyurusunda bulundum. Ancak dilekçelerim işleme konmuyor.
...
15. 10.2012 tarihinde Kırıkkale Nüfus Müdürlüğüne dilekçe yazarak Hıristiyan olmak istediğimi, kimliğimdeki İslam silinip dinimin Hıristiyan olduğunu yazmanızı istiyorum diye dilekçe verdim...
Yapılan uygulamalar karşısında tahammül gücüm kalmadığımdan 02.11.2012 tarihinde süresiz açlık gırevine başlıyorum. Bu nedenle aşağıda yazacaklarım benim vasiyetimdir. Bu niteliktedir. Zaten ölmesemde ayrı bir durum
1. Ben ölür isem .... (kişiler) sorumludur.
2. Ben ölür isem beni Hıristiyanlık geleneklerine göre defin etmenizi rica ediyorum ve eyer mümkün ise bir rahip ya da papaz aracılığı ile vattiz olmak istiyorum.
Ben dinimiz Hristiyanlık üzerinde yaklaşık olarak 5 yıldır çalışıyor ve araştıyor inceliyorum. "Devletten bazı kesimler niye Hıristiyanlığı bu kadar önemsiyorsun diye bana çeşitli sorular soruyorlar. Verdiğimi cevaptan anlamadıkları için diyorum Hıristiyanlar bana para yardımını yapıyorlar." bu bir masum yalandır ancak Türkiye toplumu idolist felsefeden kültürden öyle koparılmış ki verecek başka bir cevap yok..
Selam ve sevgilerimi sunarken
mesihin sevgisine emanet olun.
Kahraman Güvenç
Not: Zarfın içinde Hıristiyan yaşam programının tanıtım kaydı
1. okuyucu kuponu
1. Anket vardır.
Büyük ihtimal ile bu size son mektubum olacak. Maddi imkanım el vermiyor. Şayet imkanım olur ise size yazarım. ... "
13. İlgili mektubun eklerinde Hristiyan inancı ile ilgili bir program tanıtım kartının ve bir kitapla ilgili olduğu anlaşılan okuyucu kuponunun bulunduğu, bu kuponda ve "Dinin ötesinde" adındaki bir kitapçıkta yer alan anketlerin işaretlenip mektupla beraber yayınevine gönderilmek istendiği anlaşılmaktadır.
14. Okuyucu kuponunun bir bölümünde "...inanç ile ilgili veya buna benzer yaşamsal önemi olan sorularınız varsa, mektubunuzu bekliyoruz...", kitapçıkta yer alan anketlerin yer aldığı kâğıdın başında ise "...Anket sorularını cevaplayarak bize gönderirseniz, Hristiyan inancını açıklayan diğer kitaplarımıza hiç bir ücret ödemeden sahip olacaksınız...." denilmektedir.
15. Milletvekillerine gönderilmek istenen mektuplarla beraber anılan mektuplar değerlendirilmiş ve İnfaz Kurumu Disiplin Kurulunca, bunların tamamının sakıncalı bulunarak alıcısına gönderilmemesine karar verilmiştir. Gerekçenin ilgili kısımları şu şekildedir:
“...hükümlünün mektubunun içeriğinde yer alan ifadalerde kuruma ilk girişi esnasında eşyalarının kayıt altına alınmadığına, ilgili yerlere yazdığı mektupların alıcılarına gönderilmediğine veya kaybolduğuna, kuruma yazdığı dilekçelerinin işleme konulmadığına dair yalan yanlış ve de aksinin kanıtlanması mümkün iddialar ile kurum ve görevlilerini hedef göstermeye yönelik çaba içerisinde olduğu anlaşılmış olmakla birlikte iddiasında yer alan; gönderilmediğini ifade ettiği mektuplarının gönderildiği PTT onaylı çıktılarından, eşyalarının ise kayıt altına alındığına dair hükümlünün imzası bulunan belgeden ve dilekçelerinin gönderildiği uyap kayıtlarından anlaşılmıştır. Bu sebep ile;
- Hükümlü Kahraman Güvenç tarafından CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur'a, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'e, Kutsal Kitap Bilgilendirme Merkezine gönderilmek istenen mektupların tamamının sakıncalı bulunarak alıcılarına gönderilmemesine;
- ...;
karar verilmiştir."
16. Başvurucu bu karara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliği nezdinde şikâyet başvurusunda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği 19/12/2012 tarihli ve E.2012/614, K.2012/554 sayılı kararla başvurucunun şikâyetini reddetmiştir. Şikâyetin reddedilme sebebi şu şekildedir:
“Hükümlü Kahraman Güvenç tarafından gönderilmek istenen mektuplarda, cezaevi idaresince yapılan işlemlerin kanuna aykırı olarak yapıldığı intibaanı uyandıracak şekilde yalan yanlış yazılar bulunduğundan, kurumu hedef gösterme gayesi söz konusu olduğundan, cezaevi idaresince sakıncalı bulunarak mektupların gönderilmemesi kararı Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ve Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Tüzük'ün 123. maddesine uygun olduğundan hükümlünün şikayetinin reddine …”
17. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı itiraz yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi 4/2/2013 tarihli ve 2013/117 Değişik İş sayılı kararla İnfaz Hâkimliğinin kararını usul ve yasaya uygun bularak başvurucunun itirazını reddetmiştir.
18. Anılan karar başvurucuya 13/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 19/2/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (B. No: 2013/1822, §§ 16-19) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin mevzuata yer verilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 4/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu; göndermek istediği mektubun herhangi bir illegal örgüte yollanmadığını, yapılan suç duyurularından sonuç alınamadığına ve aynı inanca sahip bir gruba sorunlarını anlatmak istediğini, yayınevine gönderilmek istenen mektuplara el konulmasının mevzuata aykırı olduğunu, idarenin daha önce çeşitli kişi ve kuruluşlara yolladığı dilekçeleri işleme koymadığını, dinî ve etnik kimliği nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulduğunu ve bu nedenlerle mektubunun gönderilmediğini belirterek Anayasanın 10., 11., 36., 38. ve 129. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde başvurucunun iddialarının özünün, göndermek istediği mektubun Cezaevi idaresince sakıncalı görülerek gönderilmemesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin kısıtlanmasına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun bütün iddiaları haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilmiştir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de haberleşme alanında ifade özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS/Sözleşme) 8. maddesi ile güvence altına alındığını hatırlatmaktadır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72…, 25/3/1983, § 107; Fazıl Ahmet Tamer/Türkiye, B. No: 6289/02, 5/12/2006, § 33; Ahmet Temiz, § 23).
23. Başvurucunun, yayınevine göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Başvurucu ve Bakanlık Görüşleri
24. Başvurucu, gönderilmek istenen mektubun Cezaevi idaresince mevzuata aykırı olarak gönderilmediğini, şikâyet ve itiraz yollarından da sonuç alamadığını belirterek tazminat talebinde bulunmuştur.
25. Bakanlık görüşünde AİHM içtihatları hatırlatılarak başvurucunun iddialarının bu kararlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.
b. Genel İlkeler
26. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 28-34) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir.
c. İlkelerin Olaya Uygulanması
i. Müdahalenin Varlığı
27. Somut olayda İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu kararıyla başvurucunun yayınevine göndermek istediği mektubun sakıncalı olduğuna karar verilmiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulmuştur.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın; Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).
Kanunilik
29. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 37-46) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Somut olayda bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Meşru Amaç
30. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 47-50) kararındahükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde "meşru amaç" ilkesine ilişkin genel ilkelere yer verilmiştir.
31. 5275 sayılı Kanun’un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgrafların” hükümlüye verilmeyeceği, hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmeyeceği düzenlenmiştir. Burada belirtilen sebeplerin, Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmış olan kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi genel amacı çerçevesinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasını hedeflediği söylenebilir.
32. Somut olayda başvurucunun göndermek istediği mektupların Disiplin Kurulu Başkanlığınca sakıncalı bulunarak reddedilme sebebi, anılan mektupların aksinin kanıtlanması mümkün yalan yanlış iddialar içermesine ve başvurucunun Kurum ve görevlilerini hedef göstermeye yönelik çaba içerisinde olduğu düşüncesine dayandırılmıştır.
33. Bu kapsamda başvurucunun mektuplarının, Cezaevi Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahalenin; kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi ile cezaevlerinde asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa'nın haberleşme özgürlüğüne ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük
34. Başvurucu; yayınevine gönderilmek istenen metnin içeriğinde daha önce yazılan mektupların yollanmadığını belirten ifadelerin ve idarenin hukuka aykırı tutumlarının bulunduğunu, mektubu düşünceleri ve inancı gereği yazdığını ancak İnfaz Kurumunca mektubun sakıncalı görüldüğünü, haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, AİHM kararlarında ceza infaz kurumlarında bulunan kişilerin yazışmalarının belirli ölçüde kontrolünün başlı başına Sözleşme’nin ihlaline sebebiyet vermeyeceği belirtilmiş; başvuruya konu mektubun gönderilmemesinin amaçlanan hedefler açısından orantısız olup olmadığı, bu bağlamda demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığı açısından değerlendirmede bulunulmasının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
36. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz (§§ 58-68) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara cezaevi idareleri tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninde gerekli olma ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer verilmiştir.
37. Cezaevi yetkilileri, mektup gönderme ve almanın ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ve tutukluların dış dünya ile en önemli bağlantısı olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmeleri hususunda mahpuslara destek ve yardım sağlamalıdırlar. Somut olayda okuyucu kuponunda ve anketlerde yer alan yazılardan (bkz. §§ 12-14) "Kutsal Kitap Bilgilendirme Merkezi" adlı bir yayınevine mektup yazma saikinin esas olarak Cezaevinde yaşadığı sorunları anlatmaktan ziyade başvurucunun mensubu olduğu din hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak amacı taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan başvurucunun maddi imkânsızlıkları sebebiyle yayınevinde çalışan ilgili kişilerden ve yayınevinin sağladığı imkânlardan yararlanmak istiyor oluşunun mektubun değerlendirilmesinde ayrıca dikkate alınması gerekmektedir.
38. Mektuplarda geçen bazı ifadelerde açlık grevinden ve bazı kişilerin eylemlerinden bahsedilmekte ancak bu ifadelerin mektubun muhatabı da dikkate alındığında hükümlülerin açlık grevine teşvik veya ikna edilmeleri niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Cezaevi idaresi ve Derece Mahkemelerinin, hükümlü tarafından gönderilmek istenen mektubun sadece yalan yanlış bilgiler içerdiğini değil, aynı zamanda bu bilgilerin kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek nitelikte olduğunu karar gerekçelerinde göstermeleri gerekmektedir.
39. Bunun yanı sıra gerek Cezaevi Disiplin Kurulu kararında gerekse Derece Mahkemeleri kararlarında, anılan mektupların alıkonulmasını gerektirecek boyutta Cezaevinde düzeni ve güvenliği tehlikeye sokan özel ve olağanüstü koşulların bulunduğuna dair herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir.
40. Buna göre başvurucunun mektubuna özgü ve milletvekillerine gönderilen diğer mektuplardan bağımsız olarak bir değerlendirme yapılmadığı; suçun önlenmesi, disiplinin ve cezaevinde güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin somut bilgilere dayalı olarak ortaya konulmadığı, başvurucunun göndermek istediği mektuba el konulması suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli gerekçelere dayandırılmadığı dolayısıyla yapılan müdahalenin "demokratik toplum düzeninde gerekli" olmadığı kanaatine varılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucu anayasal haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle toplam 250.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
44. Başvurucunun Anayasa'nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğinin tespit edilmesi gerekçeleri dikkate alındığında, yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yeniden yargılama yapılması başvurucuyu manevi olarak yeteri kadar tatmin etmesi nedeniyle manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
45. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin haberleşme hürriyetinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine GÖNDERİLMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/2/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.