TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET REŞİT ARSLAN BAŞVURUSU (4)
|
(Başvuru Numarası: 2013/2909)
|
|
Karar Tarihi:9/3/2016
|
R.G. Tarih ve Sayı: 12/4/2016-29682
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Reşit ARSLAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, cezaevinde daha önce izin verilen ve kullanılan uzun
dalgalı radyoya el konulması nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2013 tarihinde Kırıkkkale
Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Başvurucu, bireysel başvuru harcını karşılama imkânının
bulunmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/1/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından 5/6/2015 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 19/8/2015 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
1/9/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanlarını 2/9/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan(kapatılan) İstanbul 3. Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 6/3/2000 tarihli ve E.1993/268, K.2000/50 sayılı ilamı
ile verilen 36 yıl ağır hapis cezası Kırıkkale Ceza İnfaz Kurumunda infaz
edilen başvurucunun odasında 25/1/2013 tarihinde yapılan aramada radyosuna el
konulmuştur.
10. Başvurucu söz konusu radyoyu beş yıl önce kurum kantininden
satın aldığını iddia etmektedir.
11. Adalet Bakanlığı Ceza ve TevkifevleriGenel
Müdürlüğünün 24/5/2012 tarihli "GİZLİ"
ibareli yazısı ile Cumhuriyet başsavcılıklarına gönderdiği yazıda, kurum
kantininde FM ve orta dalga radyo cihazlarının satılması konusunda gerekli
özenin gösterilmesi istenmiştir.
12. Başvurucuya radyonun uzun dalgalı olması nedeniyle el
konulduğu belirtilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, radyonun uzun dalgasının
iptal edilerek kendisine iade edilmesi talebiyle 31/1/2013 ve 1/2/2013 tarihli
dilekçeler ile Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur.
13. Kırıkkale İnfaz Hâkimliği, 21/2/2013 tarihli ve E.2013/69,
K.2013/89 sayılı kararı ile "...uzun
dalgalı radyonun, bilirkişi incelemesi yaptırılarak hükümlüye verilmesi gerekir
ise de, uzun dalgalı radyonun kameralı, mp3 çalar, ses ve video kaydı yapma
özelliği ile hafıza kartı takma özelliği, fotoğraf çekimi yapma özelliği, cep
telefonu özelliğinin olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması
durumunda uzun dalgalı radyonun bozulma ihtimali olduğu, bilirkişiye ödenecek
ücretin de, radyonun değerinden fazla olması" nedeniyle talebin
reddine karar vermiştir.
14. Başvurucunun anılan karara itirazı üzerine Kırıkkale Ağır
Ceza Mahkemesi, 13/3/2013 tarihli ve 2013/272 Değişik İş sayılı kararıyla
benzer gerekçe ile itirazın reddine karar vermiştir.
15. Nihai karar başvurucuya 27/3/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu 22/4/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun
4. maddesi şöyledir:
“İnfaz hâkimliklerinin görevleri şunlardır:
1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul
edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve
giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal
sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması,
dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin
şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahedeye
tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve
tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere
ilişkin şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan
disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya
yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan
şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak.
4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme
kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve
tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri
raporları inceleyerek, varsa şikâyet niteliğindeki konular hakkında karar
vermek.
5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan
konulara ilişkin hükümler saklıdır.”
18. 4675 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“(2) Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi,
duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek
gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında
resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca
ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı
görüşünü alır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Disiplin cezasına karşı
yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını
aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını
verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Hükümlü veya tutuklu, savunmasını,
hazır bulunmak ve vekâletnamesini ibraz etmek koşuluyla
avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. (Ek cümle:
22/7/2010-6008 S.K./5.md.) İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya
tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.”
19. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 67. maddesi şöyledir:
“(1) Hükümlü, ceza infaz kurumlarında merkezî
yayın sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon
yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan
kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek
önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo
izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi
tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde
olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve
bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık ceza infaz kurumları ile
çocuk eğitimevlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme
programları çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve
işitsel eğitim araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve
iyileştirme programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten
yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Adalet
Bakanlığının uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak
bilgisayarın ceza infaz kurumuna alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, tehlikeli hâlde bulunan veya
örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.”
20. 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 90. maddesi
şöyledir:
"(1) Hükümlü, kurumlarda merkezî yayın
sistemi bulunduğu takdirde bu sisteme bağlı olarak radyo ve televizyon
yayınlarını izleme hakkına sahiptir.
(2) Merkezî yayın sistemi bulunmayan
kurumlarda, yararlı olmayan yayınların izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek
önlemler alınmak suretiyle bağımsız anten kullanılarak televizyon ve radyo
izlenmesine ve dinlenmesine izin verilir. Bu cihazlar, bedeli kendisi
tarafından ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınır. Her ne biçimde
olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo, televizyon ve
bilgisayarlar kuruma alınmaz.
(3) Kapalı ve açık kurumlar ile çocuk eğitimevlerinde ancak, eğitim ve iyileştirme programları
çerçevesinde kurum yönetimince belirlenen yerlerde görsel ve işitsel eğitim
araç ve gereçlerinin kullanımına izin verilebilir. Eğitim ve iyileştirme
programları gerekli kıldığı takdirde denetim altında internetten
yararlanılabilir. Hükümlü, odasında bilgisayar bulunduramaz. Ancak, Bakanlığın
uygun görmesi hâlinde eğitim ve kültürel amaçlı olarak bilgisayarın kuruma
alınmasına izin verilebilir.
(4) Bu haklar, idare ve gözlem kurulu kararı
ile tehlikeli hükümlü oldukları saptananlar veya örgüt mensubu hükümlüler
bakımından kısıtlanabilir.
(5) İşlediği suçun nitelik ve işleniş biçimi
göz önüne alındığında, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan, kurumdaki tutum
ve davranışlarıyla, suç işlemek amacıyla kurulan silâhlı
örgütün yöneticiliğini yapmaya devam eden, bu konuda herhangi bir yöntemle,
kurum içi veya dışındaki kişilere talimat veya mesaj veren hükümlülerin, idare
ve gözlem kurulu kararıyla televizyon yayınlarını izlemesine ve bilgisayar ile
internetten yararlanmasına izin verilmez."
21. 17/6/2005 tarihli ve 2005/25848 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarında
Bulunadurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında
Yönetmelik'in (Yönetmelik) 9. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Koğuş, oda ve eklentilerinde, kantinden
temin edilmek koşuluyla, bir adet otuzyedi ekran
televizyon ile elektrikli su ısıtıcısı, saç kurutma makinesi ve büro tipi
buzdolabı ile kurumun bulunduğu coğrafi bölgenin iklim koşulları dikkate
alınarak, her koğuş veya odada bir adet vantilatör bulundurulmasına izin
verilebilir. Ayrıca her hükümlü, kurum kantininden satın almak kaydıyla bir
adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 9/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu hükümlü olarak kalmakta olduğu Kırıkkale F tipi
Ceza İnfaz Kurumu idaresince çeşitli eşyaların bulundurulmasının keyfî olarak
yasaklandığını, odalarda sık sık arama yapılarak tüm eşyalarının dağıtıldığını
ve bu aramalar sonucu infaz kurumu kantininden temin edilen çeşitli eşyalarına
el konulduğunu, en son beş yıldır kullanmakta olduğu radyoya el konulduğunu,
başvurularına rağmen radyonun geri verilmediğini, radyosuna el konulması
nedeniyle mülkiyet, eğitim, adil yargılanma ve haber alma hakkı ve
özgürlüklerinin ihlal edildiğini, Ceza İnfaz Kurumu idaresinin siyasi ve etnik
kimliği nedeniyle kendisini cezalandırmak için bu uygulamaları
gerçekleştirdiğini belirterek Anayasa'nın 10., 17., 22., 35., 36., 42. ve 141.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ve adli yardım talep etmiştir.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun dile getirdiği iddiaların
Anayasa'nın 26. maddesinde tanımlananifade özgürlüğü
kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Adli Yardım Talebi
Yönünden
25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181,
17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüdegüçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme
gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun, açıkça dayanaktan yoksun olmayan
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
b. İfade Özgürlüğünün
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Bakanlık görüşünde, başvurunun kabul edilebilirliğine
ilişkin olarak herhangi bir husus belirtilmemiştir.
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu, hükümlü olarak bulunduğu Kırıkkale F Tipi Ceza
İnfaz Kurumu idaresince daha önce kullanmasına izin verilen, kurum kantininden
satın aldığı ve beş yıldır kullandığı radyoya el konulduğunu, tüm taleplerine
rağmen radyonun kendisine verilmediğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık, ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olup
olmadığı, gerçekleştirilen müdahalenin yasayla öngörülmüş olup olmadığı,
müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin demokratik bir
toplumda gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiğini belirterek ve
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bazı kararlarına atıfta bulunarak
cezaevlerinde bulunan kimselerin eylemlerinin belirli ölçüde kontrolünün başlı
başına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ihlaline sebebiyet
vermeyeceğini, keza ceza infaz kurumunun olağan ve makul gereksinimleri dikkate
alınarak bir değerlendirmede bulunmanınyerinde
olacağını ifade etmiştir. Bakanlık, başvuru konusu olayda başvurucunun
radyosunun uzun dalgalı olması nedeniyle emanet eşya deposuna alındığını ve
kurum kantininde uzun dalga özelliği bulunan radyo satılmadığını belirtmiştir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı verdiği beyanda daha
önceden izin verilen ve parayla cezaevi kantininden satın aldığı radyoya beş
yıl sonrabulundurulması yasak eşya işlemi yapılarak
el konulmasının ve yeniden ücret vererek radyo almaya zorlanmasınınhukuk
devleti ilkesine aykırı olduğunu ve mağduriyetiningiderilmesi
gerektiğini belirtmiştir.
31. Anayasa’nın “Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo,
televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine
bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik,
kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi
ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların
cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin
açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının
yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının
kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek
kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
32. Anayasa’nın 26. maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında
başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim
veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade
aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın [GK], B. No: 2013/2602,
23/1/2014, § 43).
33. İfade özgürlüğü; insanın serbestçe haber ve bilgilere,
başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı
kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin
Aydın [GK], § 40).
34. Somut olayda başvurucunun Cezaevi idaresi aracılığıyla temin
etmiş olduğu uzun dalgalı radyoya sahip olmasının, haberlere ulaşma ve bilgi
edinme kapsamında olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
35. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa’nın veSözleşme’nin
ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir. (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,
B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65) Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade
özgürlüğü de Anayasakapsamında koruma altındadır.
36. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
istisnalar gereğince ifade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde değildir.
Sınırlanabilir nitelikte olmasına rağmen ifade özgürlüğünün demokratik
toplumlar için önemi gözetildiğinde sınırlamaların daha dar yorumlanması ve bir
sınırlamanın gerekliliğinin inandırıcı ve makul olması gerekmektedir (Yankov/Bulgaristan, B. No: 39084/97, 11/12/2003,
§ 129). Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13.
maddesindeki ölçütler gözönüne alınmak zorundadır. Bu
sebeple ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa’nın 13.
maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve 26. maddesi kapsamında yapılması
gerekmektedir (İbrahim Bilmez, B.
No: 2013/434, 26/2/2015, § 51).
37. Öte yandan, cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak
suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin
korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda,
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir. Ancak bu durumda
dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlandırma makul
ve ölçülü olmalıdır (Mehmet Reşit Arslan ve
diğerleri, § 65).
38. Açıklanan ilkeler ışığında başvuruya konu olayda ifade
özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde öncelikle
müdahalenin mevcut olup olmadığının, sonrasında ise müdahalenin haklı sebeplere
dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
a. Müdahalenin Varlığı
39. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucunun radyosunauzun dalgalı olduğu gerekçesiyle el konulmuştur.
Dolayısıyla radyoya el konulması, başvurucunun kendini ifade etmek için
dinlediği ve haber edindiği bilgiler temelinde ifade özgürlüğüne yönelik bir
müdahale oluşturduğu açıktır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
40. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve
Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe
Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın
Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili
maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme; Anayasanın sözüne
ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının
belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz,
B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 36).
i. Kanunilik
41. Başvurucu, müdahalenin kanuniliğine ilişkin herhangi bir
görüş beyan etmemiştir. Ancak daha önceden kullanmasınaizin
verilen ve beş yıldır kullandığı radyoya el konulmasının hukuk aykırı olduğunu
ileri sürmüştür.
42 Yapılan değerlendirmeler neticesinde 5275 sayılı Kanun’un 67.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Yönetmelik gereğince başvurucunun
ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanuni dayanağı olduğu açıktır.
ii. Meşru Amaç
43. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi
için Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen, millî güvenliğin,
kamu düzeninin, kamu güvenliğinin, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin
ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması; suçların önlenmesi,
suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş
bilgilerin açıklanmaması; başkalarının şöhret
veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü
meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarına yönelik olması gerekir (Mehmet Ali Aydın [GK], B.No:
2013/9343, 5/6/2015, § 57).
44. Başvuru konusu olayda başvurucunun hükümlü olması nedeniyle
yukarıdaki paragrafta belirtilen meşru amaçların, Cezaevinin kendi koşulları
açısından değerlendirilmesi gerekir. Bu çerçevede uzun dalgalı radyo
bulundurulması açısından ceza infaz kurumlarında hükümlü ve tutukluların hak ve
özgürlüklerinin sınırlandırılmasında temel meşru amaç, kamu düzeninin
sağlanması ve terörle mücadelenin bir yöntemi olarak cezaevinde güvenliğin ve
disiplinin sağlanmasıdır. Başvurucunun kullandığı radyoya Yönetmelik'te
belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle el konulmasının, Cezaevi düzeni ve
güvenliğinin sağlanması ile suçun önlemesi amacıyla yapıldığı, bunun da
Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında
meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma
ve Ölçülülük
45. İfade özgürlüğü
bazı sınırlandırmalara tabi olabilir. İfade özgürlüğüne ilişkin olarak
Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların
Anayasa’nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin
gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir
değerlendirme yapılması gerekmektedir (Mehmet
Ali Aydın [GK], § 64).
46. 1982 Anayasası'nda belirtilen “demokratik toplum düzeni” kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir
anlayışla yorumlanmalıdır. “Demokratik
toplum düzeni” ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile Sözleşme’nin “demokratik toplum düzeninin gerekleri”
ölçütünün bulunduğu 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça
yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve
açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Mehmet
Ali Aydın [GK], § 65).
47. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde
sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Demokratik bir hukuk devletinde,
temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hâle getiren
sınırlamalara yer verilemez. Anayasa’nın, temel hak ve hürriyetlerin
sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’da öngörülen sebeplerle ve ancak kanunla
sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Anayasal açıdan dokunulamayacak öz, her
temel hak ve özgürlük açısından farklılık gösterir. Bununla birlikte kanunla
getirilen sınırlamanın, hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hakların
kullanılmasını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olmaması ve
etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir (Mehmet Ali Aydın [GK], § 66).
48. Temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yapılan
sınırlamalar yönünden ise bu sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin
gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bir başka
deyişle, öze dokunan sınırlamalar “demokratik
toplum düzeni gerekleri” ve “ölçülülük
ilkesi”ne
evleviyetle aykırı olacağından Anayasa koyucu temel hak ve özgürlüklerin özüne
dokunan sınırlamalar yönünden “demokratik
toplum düzeni gerekleri” ve “ölçülülük
ilkesi” bakımından ayrıca inceleme yapılmasına gerek görmemiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], § 67).
49. Öze dokunma yasağını ihlal etmeyen müdahaleler yönünden
gözetilmesi öngörülen “demokratik toplum
düzeninin gerekleri” kavramı, öncelikle ifade özgürlüğü üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmasını ve
başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak
göstermesini gerektirmektedir. “Demokratik
toplum düzeninin gerekleri”nden
olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal
ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir
toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek en son çare
niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir
olarak değerlendirilemez (Mehmet Ali Aydın
[GK], § 68).
50. Ceza infaz kurumlarında barındırılan hükümlü ve tutukluların
oda ve eklentilerinde bulundurabilecekleri eşya ve maddeler Yönetmelik'te
düzenlenmiş; bu çerçevede bulundurulacak eşyaların sayısı, niteliği, hacmi ve
bunların temin edilme şekilleriaçıklığa
kavuşturulmuştur. Buna göre her bir hükümlünün kurum kantininden satın almak
kaydıyla bir adet kulaklıklı küçük el radyosu bulundurabilme ve kullanma
hakları bulunmaktadır.5275 sayılı Kanun'un 67. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkralarında hükümlünün radyodinleme ve televizyon
yayınlarını izleme hakkı bulunduğu belirtildikten sonra bunların nasıl
kullanılacağı ve edinme şekilleri degösterilmiştir.Kanunda,
merkezî yayın sistemi bulunmayan cezaevlerinde, yararlı olmayan yayınların
izlenmesini ve dinlenmesini engelleyecek önlemler alınmak suretiyle bağımsız
anten kullanılarak televizyon ve radyo izlenmesine ve dinlenmesine izin verilebileceği;bu tür cihazların, bedeli kendisi tarafından
ödenmek koşuluyla hükümlü adına kurumca satın alınabileceği fakat her ne
biçimde olursa olsun dışardan gelenler tarafından getirilen radyo ve
televizyonun kuruma alınmayacağı belirtilmiştir. Adalet Bakanlığı Ceza ve TevkifevleriGenel Müdürlüğünün 24/5/2012 tarihli "GİZLİ" ibareli yazısı ile Cumhuriyet
başsavcılıklarına gönderdiği yazıda, kurum kantininde FM ve orta dalga radyo
cihazlarının satılması konusunda gerekli özenin gösterilmesi istenmiştir.
51. Somut olayda, başvurucunun idare aracılığıyla temin etmiş
olduğu ve beş yıldır kullandığı radyoyauzun dalga
özelliği taşıması nedeniyle 25/1/2013 tarihinde yapılan aramada el konulmuştur.
Bunun dışında herhangi farklı bir amaçla radyoya el konulduğuna dair bir bilgi
bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen düzenlemeler ışığında her türlü radyonun
ve iletişim aracının değil, sadeceuzun dalga özelliği
taşıyan radyonun ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak
veya ceza infaz kurumlarındaki düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde
bulundurulması ve dinlenmesi yasaklanmıştır.
52. Dolayısıyla somut olay açısından esas olan başvurucunun
bulundurduğu ve sahip olduğuuzun dalgalı radyonun
ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak nitelikte olup
olmadığının incelenmesidir. Bu bağlamda ceza infaz kurumlarındaki güvenliği
veya disiplini bozacak şekilde eşya bulundurmanın müeyyideye (el koymaya) tabi
tutulması, tek başına ifade özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurmayacaktır.
53. Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan müebbet hapis cezasıylahükümlü
olan başvurucunun; bedeli kendisi tarafından ödenmek üzere Cezaevi idaresince
satın alınan ve beş yıldır kullanılan uzun dalga özelliği bulunan radyoyu
bulundurması, Ceza ve TevkifevleriGenel Müdürlüğü'nün
24/5/2012 tarihli yazısı sonrasında Ceza İnfaz Kurumu tarafından kurumun düzeni
ve güvenliği için bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu tehdide yönelik
olarak Ceza İnfaz Kurumu idaresi, çok ağır olduğu söylenemeyecek bir işlem ile
(bkz. § 9) düzenin ve güvenliğin bozulmasını engellemeyi hedeflemiştir.
54. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması
için koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulacak eşyalara karşı daha hassas
olunması gerektiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Başvuru konusu
olayda uzun dalga özelliğine sahip radyo bulundurulması ve bu radyo ile yasak
yayınlar kapsamında terör örgütü propagandası yapan yayınların dinlenmesi ile
takip edilmesinin, buradan verilecek mesajlara göre hareket edilmesinin Ceza
İnfaz Kurumunun düzeni ve güvenliği açısından idarenin daha hassas davranmasını
gerektirdiği açıktır. Bu nedenle başvurucuya uygulanan müeyyidenin, ceza infaz
kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması, dolayısıyla kamu düzeninin
sağlanması amacıyla demokratik toplum düzeni bakımından alınması gereken
tedbirler kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. Bu şekilde demokratik toplum
düzeni bakımından alınması gerekli tedbirler kapsamında başvurucunun ifade
özgürlüğü sınırlandırılırken Ceza İnfaz Kurumunda düzeninin sağlanması
şeklindeki kamu yararı ile kişilerin ifade özgürlüğü arasında makul dengenin
kurulamadığı kabul edilemez (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 18139/07, 11/5/2010).
55. Başvuru konusu olayda başvurucunun uzun dalgalı radyosuna
Kanun ve Yönetmelik kapsamında emanete alınmak üzere el konulmuştur. Bu
bağlamda başvurucunun; kurum tarafından düzenlenecek diğer aktivitelere
katılımının engellenmesi, diğer haberleşme ve iletişim araçlarından
istifadesinin yasaklanması ya da kurum kantininden bu özelliği taşımayan radyo
satın alarak kullanmasının engellenmesi söz konusu olmadığından tecrit şartları
oluşmamıştır. Dolayısıyla el koyma işleminin, Cezaevinde düzenin ve disiplinin
sağlanması amacını gerçekleştirmek için ölçüsüz bir müdahale olduğu söylenemez
(benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Atilla
ve diğerleri/Türkiye).
56. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE, Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun
339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine
neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF
TUTULMASINA
9/3/2016tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucunun kurum kantininden satın aldığı ve beş yıldır
kullandığı radyosuna uzun dalgalı olmasından dolayı hükümlü olarak bulunduğu
Kırıkkale F Tipi Ceza İnfaz Kurumu idaresince el konulmuştur. Bunun üzerine
başvurucu, radyonun uzun dalgasının iptal edilerek kendisine iade edilmesi
talebiyle Kırıkkale İnfaz Hakimliğine başvurmuştur.
2. Kırıkkale İnfaz Hakimliği, 21/2/2013 tarihli ve E.2013/69,
K.2013/89 sayılı kararı ile, "...uzun
dalgalı radyonun, bilirkişi incelemesi yaptırılarak hükümlüye verilmesi gerekir
ise de, uzun dalgalı radyonun kameralı, mp3 çalar, ses ve video kaydı yapma
özelliği ile hafıza kartı takma özelliği, fotoğraf çekimi yapma özelliği, cep
telefonu özelliğinin olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması
durumunda uzun dalgalı radyonun bozulma ihtimali olduğu, bilirkişiye ödenecek
ücretin de, radyonun değerinden fazla olması" nedeniyle talebin
reddine karar vermiştir.
3. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa’nın ve Sözleşme’nin ortak
alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptirler (bkz. Mehmet Reşit Arslan ve
diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No. 74025/01, 6/10/2005, §
69). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de (bkz. Yankov/Bulgaristan, B. No. 39084/97, 11/12/2003;
T./Birleşik Krallık, B. No.
8231/78, 12/10/1983) Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır.
4. Anayasa’nın 26. maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında
başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim
veya başka yollar” olarak belirtilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal
koruma altında olduğuna işaret edilmiştir (Emin
Aydın [GK], B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43).
5. Başvurucunun cezaevi kantininden temin etmiş olduğu uzun
dalgalı radyoya sahip olmasının ve bu aracı haberlere ulaşma ve bilgi edinme
bağlamında kullanmasının Anayasa’nın 26. maddesinde belirtilen “başka yollar” kapsamında olduğu
değerlendirilmektedir
6. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen
istisnalar gereğince ifade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde değildir. Buna
ek olarak, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13.
maddesindeki ölçütler de göz önüne alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade
özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer
alan ölçütler çerçevesinde ve 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409,
25/6/2014, § 70).
7. Suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde
güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin
olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir.
Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir
sınırlandırma makul ve ölçülü olmalıdır (bkz. Silver
ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72; 6205/73… 23/3/1983,
§§ 99-105).
8. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucunun radyosuna uzun
dalgalı olduğu gerekçesiyle el konulması ifade özgürlüğüne yönelik bir
müdahaledir. Bu müdahalenin kanuni dayanaklarını 5275 sayılı Kanun’un 67.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Ceza İnfaz Kurumlarında
Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik oluşturmaktadır.
9. Uzun dalgalı radyo bulundurulması açısından ceza infaz
kurumlarında hükümlü ve tutukluların hak ve özgürlüklerinin
sınırlandırılmasında temel meşru amaç, kamu düzeni ve suçların önlenmesi genel
amacı temelinde cezaevinde güvenliğin ve disiplinin sağlanmasıdır. Başvurucunun
kullandığı radyoya Yönetmelik'te belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle el
konulması, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç
taşımaktadır.
10. Başvurucunun uzun dalgalı olmasından dolayı radyosuna el
konulması ifade özgürlüğünün özüne dokunmayan bir müdahaledir. Ancak bunun
demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olmaması
gerekir. Demokratik toplum düzeninin gerekleri kavramı bir sınırlamanın
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade
etmektedir. Buna göre, sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı
karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek en son çare niteliğinde değilse,
demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak
değerlendirilemez (Mehmet Ali Aydın
[GK], § 68).
11. Başvurucunun ceza infaz kurumu kantininden satın aldığı ve
beş yıldır kullandığı uzun dalga özelliği bulunan radyoyu bulundurması, Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün 24/5/2012 tarihli
yazısı sonrasında ceza infaz kurumu tarafından kurumun düzeni ve güvenliği için
bir tehdit olarak değerlendirilmiştir. Uzun dalgalı radyo ile yasak yayınlar
kapsamında terör örgütü propagandası yapan yayınların dinlenmesi ve takip
edilmesi, buradan verilecek mesajlara göre hareket edilmesi ceza infaz
kurumunun düzeni ve güvenliği açısından bir risk oluşturabilecektir.
12. Başvurucunun talebinin özünü uzun dalganın iptal edilerek
radyosunun kendisine geri verilmesi oluşturmaktadır. Başvurucu, uzun dalgalı
radyo bulundurmayı talep etmemektedir. Başvurucunun, ceza infaz kurumu
kantininden uzun dalgalı olmayan radyo satın alma imkanı
olmakla birlikte, kendisinin tekrar bir ücret vererek radyo almaya zorlanması
demokratik toplum düzeni gereklerine uygun düşmemektedir. İdare'nin, radyonun
bozulma olasılığını ve bilirkişi ücretinin radyonun bedelinden yüksek olmasını
gerekçe göstererek (bkz. §2), radyonun uzun dalga niteliğini iptal etmekten
kaçınması ve bu nedenle radyoyu başvurucuya iade etmemesi ifade özgürlüğüne
dönük demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmayan bir müdahale anlamına
gelmektedir.
13. Aslında, somut olayda bireyin ifade özgürlüğü ile ceza infaz
kurumunda düzeninin sağlanması şeklindeki kamu yararı arasında bir
karşılaştırmadan söz etmek mümkün değildir. Çünkü, burada karşılaştırılan ifade
özgürlüğü ile bunu sağlayacak olan işlemin maliyetidir. Nitekim, bu husus
ilgili mahkeme kararında açıkça belirtilmiştir (bkz. §2).
14. Tıpkı diğer özgürlükler gibi ifade özgürlüğü, üzerinde
maliyet hesapları yapılacak iktisadi bir meta değildir. Özgürlüklerle onların
güvence altına alınmasının maliyetinin karşılaştırılması bizi tehlikeli sulara götürecektir.Maliyet gerekçesiyle
bir özgürlüğün demokratik toplum gereklilikleriyle bağdaşmayacak şekilde ve
ölçüsüzce sınırlandırılması, hukuk devletinin iktisadi devlete feda edilmesi
sonucunu doğurabilecektir.
15. Yukarıdan belirtilen nedenlerle Anayasa'nın 26. maddesinde
güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.