TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHAT KÖK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/3223)
Karar Tarihi: 17/9/2014
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Zehra Ayla PERKTAŞ
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Muharrem İlhan KOÇ
Başvurucu
Ahat KÖK
Vekili
Av. Özlen ÖZERGİN SUYAKAR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet kararına ilişkin yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedilmesi nedeniyle Anayasanın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 9/5/2013 tarihinde Fethiye 4. Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 7/4/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu hakkında, emniyeti suistimal suçlamasıyla Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığının 31/12/2003 tarih ve 2003/1405 esas sayılı iddianamesi ile Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
6. Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 12/10/2009 tarih ve E.2004/14, K.2009/561 sayılı kararıyla, emniyeti suistismal suçundan başvurucunun 2 ay 10 gün hapis ve 400 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir.
7. Temyiz talebi süresinde yapılmadığından Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 8/5/2012 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
8. Başvurucu, kendisine isnat edilen suçun işlendiği tarihte Türkiye’de bulunmadığını, bu nedenle suçu işlemesinin mümkün olmadığını, kaybettiği pasaportunu ele geçiren kimliği belirsiz kişilerce dava konusu suçun işlendiğini, bu hususlar araştırılmadan hakkında hüküm kurulduğunu belirterek 12/11/2012 tarihinde yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir.
9. Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi, 22/1/2013 tarihli ek kararıyla “Mahkememizce sanığın yurt dışına giriş çıkış tarihleri gerekli kurumlardan araştırılmış ve yine mahkememizce yapılan yargılama öncesi bu durum tartışılıp gözetilerek karar verildiği sanık müdafiinin talebinin yargılamanın yenilenmesini gerektirir yeni bir talep olmadığı, daha önce yapılan yargılama öncesinde de bu husus tartışılıp karar verildiği…” gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar vermiştir.
10. Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin karara karşı yaptığı itiraz, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinin 22/3/2013 tarih ve 2013/359 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. Bu karar, başvurucu vekiline 11/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 9/5/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı Mülga Türk Ceza Kanunu’nun “Emniyeti Suistimal” kenar başlıklı 508. maddesi.
14. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 321. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 9/5/2013 tarih ve 2013/3223 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, isnat edilen suçun işlendiği tarihte Türkiye’de bulunmadığını, bu nedenle suçu işlemesinin mümkün olmadığını, hatalı değerlendirmelerle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
18. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
20. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/10/2009 tarihli kararıyla başvurucunun emniyeti suistimal suçunu işlediği sabit görülerek mahkûmiyetine karar verildiği, bu karara ilişkin temyiz talebinin, süresinde yapılmadığı belirtilerek 8/5/2012 tarihinde Yargıtayca reddedildiği görülmektedir.
21. Başvurucu, suçun işlendiği tarihte Türkiye’de bulunmadığını, bu nedenle suçu işlemesinin mümkün olmadığını ileri sürerek 12/11/2012 tarihinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme, ileri sürülen hususların yargılama aşamasında araştırıldığını ve kararda tartışıldığını, dolayısıyla yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yeni bir durum olmadığını belirterek talebi 22/1/2013 tarihli ek kararla reddetmiştir. Bu karar yapılan itirazın reddedilmesiyle 22/3/2013 tarihinde kesinleşmiştir.
22. Başvurucu, derece mahkemesince yargılamanın yenilenmesi isteminin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte olup, iddiaların özü Mahkemenin hukuk kurallarını yorumlamada ve olayları değerlendirmede isabet edemediğine ilişkindir. Dolayısıyla başvuru bu haliyle kanun yolu incelemesi talebi niteliğinde olup, yargılamanın yenilenmesi talebiyle ilgili anılan Mahkeme kararlarının açıkça hukuka aykırı olarak kabul edilmesini gerektiren bir olgu tespit edilmemiştir.
23. Açıklanan nedenlerle, kanun yolu incelemesi talebi niteliğinde olan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Serruh KALELİ ve Nuri NECİPOĞLU bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Serruh KALELİ ve Nuri NECİPOĞLU’nun karşı oyları ve OY ÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına OY BİRLİĞİYLE,
17/9/2014 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Olağanüstü kanun yollarından yargılamanın yenilenmesi başlıklı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 311. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin yeni olaylar ve yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte olması halini hükümlü lehine yargılanmanın yenilenmesi nedenlerinden saydığı görülmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğü herkesin yargı mercileri önünde taraf sıfatı ile iddia ve savunmada bulunma ve adil biçimde yargılanma hak sahipliğini mutlak koruma altına almıştır.
Anılan bu özgürlük, diğer temel hak ve özgürlüklerden de yararlanılmasını ve korunmasını temin eden bir güvencede sayıldığından, hak arama özgürlüğü kapsamının belirlenmesi için mahkeme kararlarının mutlak gerekçeli olması gereğini vurgulayan Anayasa’nın 141. maddesi ile birlikte düşünülmesi gerektiği açıktır.
İleri sürülen iddianın sonuca etkisi anlamında, her davanın kendi şartları yönünden farklı değerlendirilmelere tabi tutulabileceği koşulu yanında, mahkeme gerekçesi yazılan hükmün vazgeçilmezi ve uyuşmazlıkta adaletin nasıl tecelli ettirildiğini, değerlendirildiğini gösteren asli unsurudur.
Derece mahkemelerince yapılan hukuki değerlendirilmeler; davanın esasına ilişkin temel iddiaların kararda tartışıldığına açık bir yanıt vermeli ve takdirde ki bariz hata ya da keyfiyet şüphesini içermez nitelikli olmalıdır.
Başvuruya konu olgu ve olay, yargılanmanın yenilenmesine esas delilin bizatihi dava sonucuna etkisel yönden niteliği ve bu yönüyle gerekçeli kararda değerlendirilme şekli olduğu dikkate alındığında, karar gerekçesine etki eden bu husus, adil yargılanma hakkı kapsamında bireysel başvuruda mahkememizce mutlak surette ele alınmasını gerektirmekte olup, “iddianın özünün hukuk kuralının yorumlaması ve olayı değerlendirmede isabete ilişkin olduğu bu yönüyle kanun yolu inceleme talebi gibi değerlendirilmesi gerektiği ve bu nedenle de açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle başvurunun kabul edilemez olduğuna” ilişkin bölüm karar düşüncesine katılınmamıştır.
Somut olay incelenecek olursa;
18.09.2003 tarihinde Türkiye’ye giriş yapan ve geldiği gün Antalya otogarında nüfus cüzdanı, ehliyet, cep telefonu ve parasını çaldıran başvurucunun 30.09.2003’de Türkiye’den 22.09.2003’de çıkarttığı yeni pasaport ile ayrıldığı, 16.11.2003 tarihinde kısa bir süre için, çalınan pasaport fotokopisi ibrazı ile adına kiralanan arabanın iade edilmemesi ve arama ile terk halde bulunması üzerine yapılan soruşturma sonucunda başvurucu hakkında açılan emniyeti suistimal davasında, suç tarihinde Türkiye’de olmadığı 15.07.2008’e kadar da hiç gelmediği savunması karşısında, davaya bakan mahkemenin Konya Valiliği Emniyet Müdürlüğüne yazdığı müzekkere ile sanığın 22.09.2003’de yeni bir pasaport alıp almadığı, aldı ise bunu öncekini kaybettiğinden dolayımı aldığı hususunun araştırılarak cevaplandırılması ve bir fotoğrafını istemiş verilen cevabi yazıda da davalı sanığa çalıntı nedeniyle böyle bir talep üzerine bir sene geçerli yeni bir pasaport verildiğini ve pasaport dosyasından taranmış bir fotoğrafı da ekleyerek cevap verildiği görülmektedir.
Dosyada sanığın suç tarihinde Türkiye’de olmadığını belirlemeye yarayacak savunmasını doğrulayan resmi yanıtın mevcudiyeti yanında, müştekice fotoğraftan yapılan teşhis karşısında suçun subut bulduğu nedeniyle sanık başvurucu hakkında 2 ay 10 gün hapis ve 400 TL adli para cezası ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Sanık vekili, Konya Emniyet Müdürlüğü’ne müracaat ile Fethiye Asliye Ceza Mahkemesi’ne verilmek üzere müvekkilinin Türkiye’ye yaptığı giriş çıkış kayıtlarını gösterir bir belge istemesi üzerine verilen 09.06.2011 tarihli 01.01.2002 -31.12.2011 tarihleri arasında yapmış olduğu giriş çıkış kayıtlarını gösterir belge ile de Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi’ne yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2004/14 esas kayıtlı dosya ile baktığı bu müracaata karşın, Muğla valiliği Emniyet Müdürlüğü’ne yazdığı müzekkere ile sanığın 01.01.2002 den itibaren yaptığı giriş çıkış kayıtlarının tespitini istediği ve başvurucu vekilinin elindeki kaydın aynısı, cevabın mahkemece de alındığı saptanmıştır.
Dava sonunda talebin reddine ilişkin mahkeme gerekçesinde;
“Sanığın yurtdışına giriş çıkış tarihleri gerekli kurumlardan araştırılması ve yine mahkememizce yapılan yargılama öncesi BU DURUM TARTIŞILIP GÖZETİLEREK karar verildiği, sanık vekilinin talebinin yargılamanın yenilenmesini gerektirir nitelikte olmadığı daha önce yapılan yargılama öncesinde de BU HUSUS TARTIŞILIP KARAR VERİLDİĞİ görülmekle talebin reddine karar vermek gerekmiştir” şeklinde bir ifade ile hüküm kurduğu görülmektedir.
Kısaca tekrar etmek gerekir ise, mahkememizce gerekçeli karar hakkı yönünden yapılacak bir değerlendirme de gerekçenin gözetileceği ve içeriğinin değerlendirileceği açıktır. Bu anlamda gerekçe; olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı göstermeli, hukuk düzenince talep konusunu özenle seçilmiş kelimeler ile aydınlatmaya yeterli, beklentiyi karşılayan bir yanıt içermelidir.
Somutlaştırıldığında, suç tarihinde Türkiye’de yoktum savunmasını karşılamak için yargılamanın yenilenmesi talep edilen mahkemeye sunulan yurtdışı-giriş çıkış kaydı dikkate alınarak bir kez daha yetkilisinden istenen bilgi mahkemeye ulaşmış, kayıt bilgileri incelendiğinde suç tarihinde Türkiye’de olmadığı sonucunu çıkaran Emniyetin cevabi yazısı savunmayı doğrulasa da, mahkemesince yargılamanın yenilenmesine konu delil önceki yapılan yargılamada tartışıldığı yönündeki bir gerekçe ile reddedilince, önceki karar gerekçesine yapılan atıf nedeniyle mahkumiyet hükmü kurulan gerekçeye bakılmak gerekmiştir.
Bu nedenle önceki karar ve gerekçesi gözetildiğinde ise; kararda,
Yargılama sürecinde mahkemenin sanığın savunması kapsamında araştırma yapmak amacı ile sorduğu soruya verilen cevapta, Türkiye’ye giriş yaptığı pasaportu çaldırdığı, yerine yenisini aldığı belirli iken hakkında Emniyeti suistimal suçunu sabit bulduğu nedeniyle kurduğu ceza hükmünün gerekçesinde, suç tarihinde Türkiye’de bulunmamasına karşın suçu nasıl işlemiş sayıldığının şüpheden soyutlanmış adalet duygusunu iknaya ve açıkca anlaşılmasına yarayacak, savunmayı karşılayacak bir yanıt bulunmamaktadır.
Yargılama sürecinde, davada taraf müştekinin fotoğraftan teşhis delili ile mahkemece sonuca ulaşıldığı anlaşılan karar ve gerekçesi, bizatihi dava sonucuna etkili bir niteliği olduğu anlaşılan, suçsuzluk şüphesini yoğunlaştıran yargılamanın yenilenmesi talebine konu resmi belge niteliğindeki delilinin nasıl değerlendirildiğini izah etmekten uzaktır. Kaldı ki ne önceki mahkumiyet ne de sonraki başvuruya konu red karar gerekçesinde sanığın Türkiye’de bulunmamasına ilişkin tartışılmış bir değerlendirme bulunmamaktadır.
O halde, Fethiye 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/14 Esas, 2005/561 Karar sayılı ek kararı ile atıf yaptığı başvuru hakkında hükme esas 12.10.2009 tarihli karar, hak arama özgürlüğü kapsamında adil yargılanma hakkının alt unsurlarından olan gerekçeli karar hakkını, yukarıda izah edilen Anayasal nedenlerle takdirde hata ve keyfilik içermek suretiyle ihlal etmiştir.
Anılan nedenler ile çoğunluk kararına katılınmamıştır.
KARŞI OY YAZISI
Başvurucu, isnat edilen suçun işlendiği tarihte Türkiye’de bulunmadığını, bu nedenle suçu işlemesinin mümkün olmadığını, hatalı değerlendirmelerle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Başvurucu hakkında emniyeti suistimal suçundan mahkemece mahkumiyet kararı verilmiş, temyiz talebi, süresinde yapılmadığından karar kesinleşmiştir.
Başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebi, mahkemece reddine karar verilmiş, buna ilişkin karara karşı yapılan itiraz, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
Başvurucunun suç tarihinde Türkiye’de olmadığına ilişkin belgeye dayanarak, suç tarihinden önce kaybettiği söylenen pasaportla birlikte, yeniden çıkarılan pasaport ya da pasaportların, nüfus cüzdanı ya da cüzdanların çıkarılıp çıkarılmadığı, buna yönelik belgelerin resmi makamlara müracaatta ya da seçim gibi olgularda kullanılıp kullanılmadığı, başvurucunun başka ülke vatandaşı olduğu dikkate alınarak yabancı ülke pasaportu ile Türkiye’ye giriş yapıp yapmadığı hususları ile birlikte değerlendirilmemesi başlı başına adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracağından, çoğunluğun başvurunun kabul edilemez olduğuna yönelik karara katılamadım.
Üye