TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDÜLHALİM ÇOKSÜER VE DİĞERLERİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/3841)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
Abdülhalim ÇOKSÜER
|
|
|
Yüksel ÇOKSÜER
|
|
|
İbrahim Halil ÇOKSÜER
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Hakan GELERİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, 9/1/1980 tarihinde Derik Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını
kullanmadıklarını, taşınmazların gelirlerinden mahrum bırakıldıklarını ve çiftçilere verilen doğrudan gelir desteğinden
faydalanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 7/6/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde Komisyona sunulmasına engel eksiklik bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 25/4/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/12/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/1/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Mardin ili, Derik ilçesi, Taşıt köyünde 1979 yılında
kadastro çalışmaları yapılmış, 30, 31, 42, 61, 63, 64, 65, 78 ve 85 parsel
numaralı taşınmazlar başvurucuların da aralarında bulunduğu kişiler adına
tespit edilmiştir.
8. Bu tespit üzerine, A.A., A.A. ve H.A. tarafından 9/1/1980
tarihinde Derik Kadastro Mahkemesinde bu taşınmazlar hakkında kadastro
tespitine itiraz davası açılmıştır. 30 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava,
Derik Kadastro Mahkemesinin E.1980/52 sayılı dosyasına; 78 parsel numaralı
taşınmaza ilişkin dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1980/42 sayılı dosyasına;
42 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava, Derik Kadastro Mahkemesinin
E.1980/56 sayılı dosyasına; 31 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava, Derik
Kadastro Mahkemesinin E.1980/70 sayılı dosyasına; 85 parsel numaralı taşınmaza
ilişkin dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1980/83 sayılı dosyasına; 65 parsel
numaralı taşınmaza ilişkin dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1980/84 sayılı
dosyasına; 64 parsel numaralı taşınmaza ilişkin dava, Derik Kadastro
Mahkemesinin E.1980/85 sayılı dosyasına; 63 parsel numaralı taşınmaza ilişkin
dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1980/86 sayılı dosyasına, 61 parsel
numaralı taşınmaza ilişkin dava, Derik Kadastro Mahkemesinin E.1980/2 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
9. Söz konusu parsellerle ilgili olarak açılan tüm davalar,
Derik Kadastro Mahkemesinin 23/12/1983 tarihli kararıyla, Mahkemenin E.1980/2
sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir.
10. Derik Kadastro Mahkemesi, 23/6/2014 tarih ve E.1980/2,
K.2014/28 sayılı kararıyla davanın reddine, taşınmazların tespit gibi tapuya
tesciline karar vermiştir.
11. Gerekçeli karar yazılmış olup tebliğ aşamasındadır.
12. Başvurucular, 7/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
13. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ile 21/6/1987 tarih ve 3402
sayılı Kadastro Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrası, 28. maddesinin
birinci fıkrası, 29. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, 30.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 32. maddesinin birinci fıkrası ve 36.
maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi (Bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§
16-22).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 7/6/2013 tarih ve 2013/3841 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
15. Başvurucular, 9/1/1980 tarihinde Derik Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını
kullanmadıklarını, taşınmazların gelirlerinden mahrum bırakıldıklarını ve
çiftçilere verilen doğrudan gelir desteğinden faydalanamadıklarını belirterek,
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Başvurucular, 9/1/1980 tarihinde Derik Kadastro
Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, bu sürede taşınmazlarını
kullanmadıklarını, taşınmazın gelirlerinden mahrum bırakıldıklarını ve
çiftçilere verilen doğrudan gelir desteğinden faydalanamadıklarını belirterek,
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
18. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil
yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
19. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
20. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin
6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda taşınmaz
mülkiyeti hakkında Derik Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanunlar’da yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 9/1/1980 tarihidir.
22. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Mardin
ili Derik ilçesi, Taşıt köyünde 1979 yılında yapılan kadastro çalışmaları
sonucunda 30, 31, 42, 61, 63, 64, 65, 78 ve 85 parsel numaralı taşınmazların
başvurucuların da aralarında bulunduğu kişiler adına tespit edildiği, bu tespit
üzerine Derik Kadastro Mahkemesinde ayrı ayrı kadastro tespitine itiraz
davaları açıldığı, bu davaların Mahkemenin E.1980/2 sayılı dava dosyasında
birleştirilmesine karar verildiği, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine,
dava konusu taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline karar verildiği
anlaşılmaktadır. Gerekçeli kararın yazıldığı ve tebliğ aşamasında olduğu,
kararın henüz kesinleşmediği belirlenmiştir.
24. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya
konu yargılamanın kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir
yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel
usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul
sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 13).
25. Kadastro mahkemesi nezdindeki yargılamaların makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve
yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara
alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B.
No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673,
19/12/2013, §§ 37-43).
26. Başvuruya konu davanın taraf sayısı ve mahiyeti nedeniyle
icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık
nitelikte olduğunu ortaya koymakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında,
3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine
ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir
yön bulunmadığı ve otuz beş yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama
sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucular uzun süren yargılama nedeniyle taşınmazlarını
kullanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup, başvurucuların makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler
ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucular, maruz kaldıkları zarar karşılığı olarak
toplam 250.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmişlerdir.
30. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin otuz beş
yılı aşkın bir süredir devam eden yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında her bir başvurucuya net
23.700,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
34. Başvuruya konu yargılamanın otuz beş yılı aşkın bir
süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği
gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1.
Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuların her birine net 23.700,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Derik Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.