TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MİTHAT BAKİKUŞAĞI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/4682)
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 5/11/2014-29166
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Mithat BAKİKUŞAĞI
|
Vekili
|
:
|
Av. Özel EROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve hapis
cezasının kalan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz
edilmesi talebinin hakkında devam eden üst sınırı yedi yıl ve üzeri hapis
cezasını gerektiren bir suçtan kovuşturma olduğundan bahisle reddedilmesi
nedeniyle eşitlik ilkesinin ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüş ve tahliye talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 21/6/2013 tarihinde Balıkesir Cumhuriyet
Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 26/2/2014 tarihinde
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, başvuru tarihinde Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.
6. Başvurucu, 5/4/2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile
13/12/2004 tarih ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Kanun’a eklenen 105/A maddesi kapsamında Balıkesir İnfaz Hâkimliğinden,
cezasının koşullu salıverme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
7. Anılan talebe istinaden hazırlanan Ceza İnfaz Kurumu
İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 2/5/2013 tarih ve 2013/1873 sayılı "Değerlendirme Raporu" ve
Disiplin Kurulu Başkanlığının 2/5/2013 tarih ve 2013/845 sayılı "İyi Hal Tespiti Görüş Bildirme Kararı"nda
başvurucunun açık ceza infaz kurumlarına ayrılma koşullarını taşımadığı, bu
sebeple talebinin kabulünün mümkün olmadığı görüşü İnfaz Hâkimliğine
gönderilmiştir.
8. İnfaz Hâkimliği 2/5/2013 tarih ve E.2013/905, K.2013/899
sayılı kararı ile başvurucunun talebini reddetmiştir. Gerekçe şöyledir:
“6291 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun ile Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma
Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle 5275
sayılı Kanuna eklenen 105/A-(1-2) maddesine göre bir hükümlü hakkında cezasının
koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri
uygulanmak suretiyle karar verilebilmesi için ön koşulun açık ceza infaz
kurumlarına ayrılma şartlarını taşıyor olması gerektiği,
Ancak hükümlü hakkında, İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesi’nin 2012/13 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda
5411 sayılı Kanunun 160/1. maddesinde altı yıldan oniki
yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para
cezası ile yaptırıma bağlanan zimmet suçundan anılan Mahkeme’nin 12/06/2012
tarih ve 2012/13 Esas 2012/36 sayılı kararı ile 4 yıl 2 ay hapis ve 1.360,00 TL
Adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükümlü hakkında
verilen bu mahkumiyet hükmünün Yargıtay aşamasında olup henüz kesinleşmediği,
Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma
Yönetmeliğinin 8/2-b maddesine göre "Haklarında üst sınırı yedi yıldan az
olmayan başka bir suçtan soruşturma veya kovuşturması devam etmekte olanlar ile
üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet
kararı bulunanların bu durumları devam ettiği sürece açık kurumlara
ayrılamayacakları" bilinmekle, hükümlünün bu tarih itibariyle açık ceza
infaz kurumlarına ayrılma koşullarını taşımadığı anlaşıldığından, hükümlünün
talebinin reddi ile…”
9. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz Balıkesir
2. Ağır Ceza Mahkemesinin 21/5/2013 tarih ve 2013/438 Değişik İş sayılı kararı
ile reddedilmiştir. İtiraz mercii benzer gerekçelere dayanmıştır.
10. Karar, başvurucuya 22/5/2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve
başvurucu 21/6/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. 5275 sayılı Kanun’un 14. maddesinin (4) numaralı
fıkrasının tamamının veya belirli bölümlerinin iptaline karar verilmesi
istemiyle Anayasa Mahkemesine itiraz başvurusunda bulunulmuş ve Mahkemenin,
9/4/2014 tarih ve E.2014/26, K.2014/78 sayılı kararı ile 5275 sayılı Kanun’un
14. maddesinin (4) numaralı fıkrasında yer alan “…veya soruşturma konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst
sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir
suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte…” ibaresinin iptaline
karar verilmiştir. Kararın gerekçesi 23/5/2014 tarihinde Resmi
Gazetede yayınlanmıştır.
12. Başvurucu, anılan iptal kararından sonra 22/4/2014
tarihinde Balıkesir İnfaz Hâkimliğinden tekrar cezasının koşullu salıverme
tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
infaz edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
13. İnfaz Hâkimliği, 24/4/2014 tarih ve E.2014/706,
K.2014/703 sayılı kararı ile anılan iptal kararı sonrası başvurucunun önceki
açık ceza infaz kurumlarına ayrılma talebinin reddine dair verilen kararın
gerekçesinin ortadan kalktığını belirterek başvurucunun talebinin kabulü ile
tahliyesine ve cezasının koşullu salıverilme tarihi olan 7/6/2014 tarihine
kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına
karar vermiştir.
14. Bu kapsamda, başvurucu 24/4/2014 tarihinde Sındırgı A
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan tahliye edilerek denetimli serbestlik
tedbirinin uygulanması için Bandırma Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne
gönderilmiştir.
B. İlgili Hukuk
15. 6291 sayılı Kanun ile 5275 sayılı Kanun’a eklenen 105/A
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak,
aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla;
a) Açık ceza infaz kurumunda cezasının son
altı ayını kesintisiz olarak geçiren,
b) Çocuk eğitimevinde
toplam cezasının beşte birini tamamlayan,
koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin
talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının
denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu
idaresince hükümlü hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak,
infaz hâkimi tarafından karar verilebilir."
16. Anayasa Mahkemesinin 9/4/2014 tarih ve E.2014/26,
K.2014/78 sayılı iptal kararı öncesi 5275 sayılı Kanun’un 14. maddesinin (4)
numaralı fıkrası şöyledir:
“ Açık ceza infaz kurumunda bulunan
hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları
suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı veya soruşturma
konusu olan suçun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan
bir başka suçtan soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam
etmekte olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri
bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum
yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler.
Bu karar, infaz hâkiminin onayına sunulur."
17. Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin 8.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Kapalı kurumda hükümlü olup, işlediği
iddia olunan başka bir suçtan dolayı haklarında 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesine
göre tutuklama kararı verilenler, bu durumları devam ettiği sürece açık
kurumlara ayrılamaz."
18. Anılan Yönetmeliğin 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
4/6/2014 tarih ve 29020 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanan değişiklik öncesi hali şöyledir:
"(2) Kapalı kurumda hükümlü olup;
(…)
b) Haklarında üst sınırı yedi yıldan az
olmayan başka bir suçtan soruşturma veya kovuşturması devam etmekte olanlar ile
üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet
kararı bulunanlar,
bu durumları devam ettiği sürece açık kurumlara ayrılamaz.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 17/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 6/2/2014 tarih ve 2013/4682 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, 5275 sayılı Kanun’un 105/A maddesinin
yürürlüğe girmesi ile koşullu salıverme tarihine bir yıl ve daha az süresi
kalan hükümlülerin denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle hapis
cezasının infazının cezaevi dışında gerçekleşmesinin mümkün hale geldiğini,
kendi cezasının da 29/4/2013 tarihinde bir yılın altına düştüğünü, ancak
denetimli serbestlikten yararlanma talebinin hakkında devam eden üst sınırı
yedi yıl ve üzeri hapis cezasını gerektiren bir suç nedeniyle kovuşturma
olduğundan bahisle reddedildiğini, benzer durumda olan başka hükümlünün
talebinin ise kabul edildiğini, ayrıca hakkında kesin bir hüküm olmadan
denetimli serbestlik tedbirinden yararlandırılmamasının kişiyi suçlu kabul
etmek olduğunu belirterek Anayasa’nın 10. ve 38. maddesinde tanımlanan eşitlik
ilkesi ve masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürmüş ve denetimli serbestlik
tedbirinin uygulanarak tahliyesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
21. Başvurunun konusu, infaz aşamasında
denetimli serbestlik tedbirinden yararlanmanın ön şartı olan açık ceza infaz
kurumuna ayrılmanın “haklarında üst sınırı
yedi yıldan az olmayan başka bir suçtan soruşturma veya kovuşturması devam
etmekte olanlar ile üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan henüz
kesinleşmemiş mahkûmiyet kararı bulunanlar” açısından
sınırlandırılmasıdır. Dolayısıyla,
incelenmesi gereken sorun infaz şekline ilişkin yapılan düzenlemelerin ve
bunların sonuçlarının değerlendirilmesidir.
22. 5/4/2012 tarih ve 6291 sayılı Kanun ile 5275 sayılı
Kanun’a eklenen 105/A maddesi cezaların infazına ilişkin olarak belirli şartlar
altında koşullu salıverme tarihinden bir yıl önce hükümlüleri denetimli
serbestlik tedbirinden yararlandırarak bazı yükümlülükler altında erken
tahliyesini öngörmektedir. Bu kapsamda anılan madde hükümlerinin uygulaması
hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacağı sürenin belirlenmesi açısından önemlidir.
23. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hükümlü olup
olmadığına bakılmaksızın herkesin Sözleşme’nin 5. maddesi kapsamında kişi
özgürlüğü ve güvenliğine sahip olduğunu, bunun da 5. maddenin birinci
fıkrasında belirlenen istisnalar dışında özgürlükten yoksun bırakmama veya
yoksun bırakmanın devamının engellenmesi ve uygun olduğu ölçüde tutuklama veya
gözetim altına alınma durumlarında 5. maddenin (2), (3) ve (4) fıkralarının
sağladığı çeşitli koruma mekanizmalarının sağlanması anlamına geldiğini belirtmiştir.
Hükümlülerin infaz rejimi kapsamında yararlandıkları koşullu salıverme gibi
cezanın infazının ceza infaz kurumları dışında gerçekleştirilmesine dair bir
uygulama da Sözleşme’nin 5. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir (Bkz. Weeks/Birlesik Krallık,
B.No. 9787/82, 2 Mart 1987, § 40).
24. Bakanlık görüş yazısında, denetimli serbestlik tedbirinin
uygulanmasına dair hususun kişinin ceza infaz kurumunda kalacağı süreyi
belirlemede etkili olacağı gözeterek başvurucunun şikâyetinin Anayasa’nın 19. maddesinde
güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çerçevesinde
incelenmesinin gerektiğini belirtmiştir.
25. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
26. Bu çerçevede hükümlülerin, ceza infaz kurumlarında
kalacağı süreyi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen durumların Anayasa’nın
19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir. Başvurucunun şikâyet biçimi dikkate
alındığında, Anayasa’nın 10. ve 38. maddesinde tanımlanan eşitlik ilkesi ve
masumiyet karinesinin ihlal edildiğine dair iddialarının özü, hakkında
denetimli serbestlik tedbirinin uygulanamaması nedeniyle ceza infaz kurumunda
kalacağı sürenin kendisiyle aynı süre hapis cezası alan mahkûmlara göre daha
fazla olması hususu ile ilgili olduğundan başvurucunun
bütün iddiaları aşağıda kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çerçevesinde
değerlendirilmesi gerekir.
27. Anayasa’nın 19. maddesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı
cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse
hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“1. Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına
sahiptir. Aşağıda belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun
olmadan hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
(a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş
mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
…”
29. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin
kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan
sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek
şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı
olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının
kısıtlanması ancak Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan
herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabilir (B.No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
30. Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ilk istisnası “Mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca
verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik
tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul
edilmeyecektir. Diğer taraftan “suç şüphesine bağlı
tutma” kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna “bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı” ifade
etmektedir. (Benzer kararlar için bkz. B.No: 2012/338, 2/7/2013, § 41, B.No:
2014/912, 6/3/2014, § 70).
31. “Bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutma”nın infazına ilişkin uygulamaların da
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında kalıp kalmayacağı anılan meşru
sınırları belirlemek için elzemdir.
32. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak
Anayasa’nın 19. maddesi ve AİHS’nin 5. maddesi açık bir hüküm içermemektedir.
Bununla birlikte herkesin, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olması ve
bu hakka getirilebilecek sınırlamaların ayrıntılı olarak madde metinlerinde
belirtilmesi, “keyfi bir biçimde”
bu haktan kimsenin mahrum bırakılmamasını amaçlamaktadır. Yetkili bir mahkeme
tarafından verilen bir mahkûmiyet kararının infazının sağlanması ve ceza infaz
kurumunda tutma süresi de bu hak kapsamında değerlendirilmelidir. Ceza
mahkemelerinin kararına uygun hareket edilmesi de hakkın korunması açısından
bir zorunluluktur. Dolayısıyla hükümlülerin ceza infaz kurumunda kalacakları
sürenin mahkûmiyet kararına uygun olması Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi ve AİHS’nin 5. maddesi birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında güvence altına alınmıştır.
33. Diğer taraftan, Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü
fıkrasının birinci cümlesi ve AİHS’nin 5. maddesi birinci fıkrasının (a) bendi
bir mahkûmun af yasasından ya da erkenden şartla tahliye veya kesin tahliye
durumlarından yararlanması gibi hususları güvence altına almamaktadır (Mouesca/Fransa, B.No.:52189/99, 18/10/2001, İrfan Kalan/Türkiye, B.No.
73561/01, 2/10/2001, Çelikkaya/Türkiye (kabul
edilebilirlik hakkında karar), B.No: 34026/03,
1/6/2010, § 60, Alican Demir/Türkiye,
B.No: 41444/09, 25/2/2014, § 89). Ancak AİHM, ulusal
mahkemelerin, bu tür bir tedbirden faydalanmak için kanunda belirtilen
koşulları yerine getiren herkese, herhangi bir takdir yetkileri bulunmadan, bu
tedbiri uygulamakla yükümlü olmaları halinde durumun farklı olacağını
belirtmektedir (Del Rio Prada/İspanya
[BD], B.No: 42750/09,
10/7/2012, § 126, Hıdır Durmaz/Türkiye
(No. 2), B.No. 26291/05, 12/7/2011, § 26). AİHM’in yukarıda belirtilen Alican Demir/Türkiye kararında, şartla tahliyenin süre ve
iyi hale ilişkin şartları gerçekleştikten sonra hâkimin şartla tahliyeye karar
vermekle yükümlü olduğunu ve bu kapsamda hâkimin görevi bu koşulların bir araya
gelip gelmediğini incelemekle sınırlı olup tahliyenin uygun olup olmadığını değerlendirme
imkânına sahip olmadığını ve dolayısıyla hâkimin takdir yetkisinin
bulunmadığını belirtmiştir. Bu çerçevede şartla tahliyeye kadar olan sürenin
hesaplanmasını AİHS’in 5. maddesi birinci fıkrasının
(a) bendi kapsamında incelemiştir (Alican
Demir/Türkiye, §§ 91-92).
34. Yukarıda belirtilen ilkeler temelinde başvuru konusu
olaya ilişkin her türlü değerlendirmeden önce başvurucunun, mahkûmiyetine
ilişkin hukuki bir temelin olmadığına dair herhangi bir iddiasının olmadığını
ortaya koymak gerekmektedir. Başvurucu, hakkındaki hapis cezasının 5275 sayılı
Kanun’un 105/A maddesi kapsamında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak
suretiyle infaz edilmesi talebinin reddedilmesinden şikâyetçi olmuştur.
35. 6291 sayılı Kanun ile 5275 sayılı Kanun’a eklenen 105/A
maddesi, hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını
sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla şartla tahliyelerine
bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi halinde,
cezalarının şartla tahliye tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik
tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü
hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından
karar verilebileceğini hükme bağlamaktadır. Sonuç olarak anılan maddenin,
hükümlülerin ceza infaz kurumunda geçirecekleri süreyi kısalttığı açıktır.
36. Hükümlülerin denetimli serbestlik tedbirlerinden
yararlanmaları anılan madde uyarınca bazı şartlara bağlanmıştır. Hükümlülerin
açık ceza infaz kurumuna ayrılması için gereken şartlardan biri hükümlü
hakkında üst sınırı yedi yıl ve üzeri hapis cezasını gerektiren başka bir suça
ilişkin soruşturma veya kovuşturma olmaması ile üst sınırı yedi yıldan az olmayan
bir suçtan henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet kararı bulunmamasıdır. Aksi takdirde
hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartı gerçekleşmediğinden açık ceza
infaz kurumuna ayrılamadığı gibi denetimli serbestlik tedbirinden de
yararlanamayacaktır.
37. Hükümlülerin denetimli serbestlik tedbirinden
yararlanarak koşullu salıverme tarihinden önce serbest kalmasının Anayasa’nın
19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin güvencesinde olup
olmadığının tespitinde denetimli serbestlik tedbirinde infaz hâkiminin takdir
yetkisi olup olmadığı belirlenmesi gerekir.
38. 5275 sayılı Kanun’un 105/A maddesi infaz hâkiminin takdir
yetkisi ve belirlenecek yükümlülükler çerçevesinde hükümlülerin infaz rejiminin
şeklini belirleyip cezalarının bir kısmının denetimli serbestlik tedbiri
uygulanarak ceza infaz kurumu dışında geçirmelerini sağlamaktadır. Anılan kural
uyarınca, hükümlünün talebi ve kanuni şartlar oluşmuş olsa dahi infaz hâkimi
tedbirin uygulanması talebini reddedebilecektir. Dolayısıyla bütün hükümlüler
için Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hapis cezasının tamamının veya bir
kısmının denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması suretiyle infaz edilmesi
zorunluluğu bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile denetimli serbestlik tedbiri
kararının yetkili infaz hâkiminin takdir yetkisinde olduğundan Anayasa’nın 19.
maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ve AİHS’nin 5. maddesi birinci
fıkrasının (a) bendi kapsamında güvence altına alındığından bahsetmek mümkün
değildir (Bkz., § 33). Ancak bu durumun kişi hürriyeti ve güvenliği açısından
infaz hâkimlerine açıkça keyfi bir şekilde karar vermesi sonucunu doğurduğu da
söylenemez. Öte yandan başvurucunun denetimli serbestlikten yararlanamaması
hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün süresini de uzatmamaktadır.
39. Somut olayda başvurucu hakkında İstanbul 8. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2012/13 sayılı dosyasında üst sınırı yedi yıldan az olmayan
hapis cezasını gerektiren bir kovuşturma olduğundan bahisle açık ceza infaz
kurumuna ayrılma şartını gerçekleştiremediğinden cezasının koşullu salıverme
tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz
edilmesi talebi reddedilmiştir. Daha sonra başvurucunun talebinin reddine
gerekçe oluşturan 5275 sayılı Kanun’un 14. maddesinin dördüncü fıkrasının “...veya soruşturma konusu olan suçun kanunda
öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir başka suçtan
soruşturması veya böyle bir suçtan tutuksuz yargılaması devam etmekte...” ibaresi Anayasa Mahkemesi tarafından
iptal edilmiştir.
40. Başvurucu ikinci kez 22/4/2014 tarihinde denetimli
serbestlik tedbirinden yararlanma talebinde bulunmuş ve Balıkesir İnfaz
Hâkimliğinin 24/4/2014 tarihli kararı ile başvurucunun koşullu salıverme
tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle
infazına ve başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Dolayısıyla Anayasa
Mahkemesinin iptal kararından sonra başvurucunun talebi gecikmeksizin
değerlendirilmiş ve İnfaz Hâkimliğinin karar verdiği gün başvurucu tahliye
olmuştur. Ayrıca İnfaz Hâkimliğinin kararlarında herhangi bir keyfilik de
tespit edilmemiştir.
41. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun mahkûm olduğu cezadan
daha uzun bir süre ceza infaz kurumunda tutulmadığı gibi ceza infaz kurumu
dışında cezasının infazına imkân tanıyan ve sadece kendi talebi ve infaz
hâkiminin takdiri kapsamında uygulanabilecek bir tedbirinin uygulanamamasına
ilişkin kararda açık bir keyfilik de tespit edilmemiştir. Dolayısıyla açık ve
görünür bir ihlal olmadığı anlaşılmakla başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle başvurunun, “açıkça dayanaktan
yoksun olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 17/9/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.