TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET BİLEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6009)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet BİLEN
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail Erdem GENCAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, “yasa dışı
terör örgütüne yardım ve yataklık etmek” suçunu işlediği iddiasıyla
hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve
manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 31/7/2013 tarihinde Diyarbakır Bölge İdare
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/1/2015 tarihinde,
başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul
edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/2/2015 tarihinde, başvurunun
esas incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 10/3/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Başvurucu, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 18/4/2001 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
8. Başvurucu ve diğer otuz dört şüpheli hakkında, Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 24/5/2001 tarih ve
E.2001/568 sayılı iddianamesi ile "yasa
dışı terör örgütünün kurucusu ve üyesi olmak" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava, Diyarbakır 2 No.lu Devlet
Güvenlik Mahkemesinin E.2001/197 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılması üzerine,
yargılamaya Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile
görevli) E.2001/197 sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir.
10. Mahkemece, 27/11/2012 tarih ve E.2001/197, K.2012/773
sayılı karar ile başvurucu hakkında her ne kadar "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçundan kamu
davası açılmışsa da yapılan yargılama sonucunda başvurucunun eyleminin “yasa dışı terör örgütüne yardım ve yataklık etmek”
suçunu oluşturduğu ve bu suça ilişkin zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle
kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
11. Karar, başvurucuya 25/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu, 31/7/2013 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi, 104. maddesinin ikinci
fıkrası ve 169. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 31/7/2013 tarih ve 2013/6009 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi
Cumhuriyet Başsavcılığının 24/5/2001 tarihli iddianamesi ile "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak"
suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Esas Yönünden
16. Başvurucu, “yasa dışı
terör örgütüne yardım ve yataklık etmek” suçundan hakkında açılan
kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde
göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38–39).
18. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "yasa dışı terör örgütü üyesi olmak" suçunu
işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan
suç 765 sayılı mülga Kanun’un 168. maddesinin ikinci fıkrasında hapis cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
20. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca gözaltına
alındığı 18/4/2001 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise
suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru
açısından bu tarih, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucu hakkında
açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar
verildiği 27/11/2012 tarihidir.
21. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 18/4/2001 tarihinde gözaltına alınan başvurucu ile diğer
otuz dört şüpheli hakkında, Başsavcılığın 24/5/2001 tarihli iddianamesi ile "yasa dışı terör örgütünün kurucusu ve üyesi
olmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı,
davanın, Diyarbakır 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin E.2001/197 sayılı
dosyasına kaydedildiği tespit edilmiştir. Devlet güvenlik mahkemelerinin
kapatılması üzerine, yargılamaya Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2001/197 sayılı dosyası üzerinden devam edildiği, Mahkemece başvurucunun
savunması ile tanık beyanlarının alındığı, uzun süre başvurucu dışındaki diğer
sanıkların savunmalarının alınabilmesi için haklarında çıkarılan yakalama
emirlerinin infazının beklendiği belirlenmiştir. Mahkemece, 27/11/2012 tarihli
karar ile başvurucu hakkında, her ne kadar "yasa
dışı terör örgütü üyesi olmak" suçundan kamu davası açılmışsa
da yapılan yargılama sonucunda başvurucunun eyleminin “yasa dışı terör örgütüne yardım ve yataklık etmek”
suçunu oluşturduğu ve bu suça ilişkin zamanaşımı süresi dolduğu gerekçesiyle
kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
22. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
23. Başvuruya konu davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken
usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya
koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 11
yıl 7 aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
24. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
25. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılmadığı için 15.000,00 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
26. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
27. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin 11 yıl 7 aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya net 11.650,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
29. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 11.650,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.