TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ ÖKSÜZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/6065)
|
|
Karar Tarihi: 3/4/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Serhat ALTINKÖK
|
Başvurucu
|
:
|
Ali ÖKSÜZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, uzun bir süredir tutuklu olduğunu ve kendisine verilen cezanın
haksız olduğunu belirterek, Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinde tanımlanan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 31/7/2013 tarihinde
Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca, 31/12/2013 tarihinde başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Adana Cumhuriyet
Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında Osmaniye 1. Sulh Ceza
Mahkemesinin 31/1/2008 tarih ve 2008/11 sayılı kararıyla tutuklanmıştır.
6. Başvurucu hakkında, Adana
Cumhuriyet Başsavcılığının 16/6/2008 tarih ve 2008/246-371-295 sayılı
iddianamesi ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma, tasarlayarak adam öldürmeye
azmettirme, teşebbüs aşamasında kalan tasarlayarak adam öldürmeye azmettirme,
kamu malına zarar verme suçuna azmettirme, kişi hürriyetinden yoksun bırakma,
geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal etme, silahla yaralama, tehdit ve
10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler
Hakkında Kanun’a muhalefet etme suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
7. Başvurucunun, Adana 7. Ağır
Ceza Mahkemesinin 6/6/2012 tarih ve E.2008/169, K.2012/81 sayılı kararıyla
26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82., 86., 106., 109., 116.
ve 220. maddeleri ile 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca müebbet hapis,
27 yıl 61 ay hapis ve 500,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir.
8. Başvurucu 31/7/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurucu hakkında görülen
dava başvuru tarihi itibariyle temyiz aşamasındadır.
B. İlgili
Hukuk
10. 5237 sayılı Kanun’un 82.,
86., 106., 109., 116. ve 220. maddeleri.
11. 6136 sayılı Kanun’un 13.
maddesi
12. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“Tutuklama nedenleri
Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya
güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı
şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk
Ceza Kanununda yer alan;
…
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, madde 220),
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 3/4/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 31/7/2013 tarih ve 2013/6065
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, uzun bir süredir tutuklu olduğunu ve kendisine verilen cezanın
adil olmadığını belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinde tanımlanan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, tutukluluk halinin sona erdirilmesi ve beraatına karar verilmesi
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Yönünden
15. Başvurucu, uzun bir süredir
tutuklu olduğunu iddia etmiştir.
16. 6216 sayılı Kanun’un geçici
1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem
ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
17. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu
düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları
da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No:
2012/832, 12/2/2013, § 14).
18. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde
buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak
gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest
kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun
yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun
olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla
belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma
amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, başvuru yolları tüketilmek şartıyla,
tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 30).
19. Ancak başvurucu hali hazırda
tahliye olmuş ya da hakkında ilk derece mahkemesinde hüküm kurulmuş ise
bireysel başvuru açısından talebi, hukuka aykırılığın tespiti ve gerekiyorsa
belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu
tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra bireysel
başvuru yapılmalıdır (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 31).
20. Ne var ki başvurunun kabul
edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem veya
kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olmaları da gerekmektedir.
Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit
edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu
tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür
(B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).
21. Ancak kişi serbest
bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm
olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla da tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu
durumda kişinin hukuki durumu “bir suç
isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır.
Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete
hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar
verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun
sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı
cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin
kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali
sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca
gerekmez (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
22. Somut olayda başvurucu 31/1/2008
tarihinde Osmaniye 1. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanmış, ilk derece
mahkemesinin mahkûmiyet kararını verdiği 6/6/2012 tarihinde “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu”
olma hali bu anlamda sona ermiştir.
23. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın
ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerine konu olayda tutuklamaya ilişkin nihai
kararın, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012
tarihinden önce verildiği anlaşıldığından başvurunun “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
24. Başvurucu, hakkında verilen
cezanın adil olmadığını ileri sürmüştür.
25. 6216 sayılı Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
26. Bu hüküm uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen
işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerekir.
27. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil
nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan kanun yolları ile çözüme
kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin
bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir
(B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 17, 18). Başvurucu hakkındaki dava derdest
olup, temyiz aşamasındadır. Dolayısıyla bu şikâyet bakımından başvuru yolları
henüz tüketilmemiştir.
28. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun bu kısmının “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A.
Açıklanan gerekçelerle;
1. “Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı”nın ihlal edildiğine
yönelik iddiaların “zaman bakımından
yetkisizlik”,
2. “Adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiğine
yönelik iddiaların “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
3/4/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.