logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Zeki Rüzgar [1.B.], B. No: 2013/6084, 6/4/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZEKİ RÜZGAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/6084)

 

Karar Tarihi: 6/4/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör Yrd.

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

Zeki RÜZGAR

Vekili

:

Av. Murat YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; yasal gözaltı süresinin aşılması, yargılamanın genel olarak adil yürütülmemesi, başvurucunun gerçek dışı delillere dayanılarak mahkûm edilmesi, yargılamada zamanaşımı süresinin hatalı hesaplanması, soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, sorgu sırasında avukat bulundurulmasına izin verilmemesi, tanık dinletme taleplerinin reddedilmesi, yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma, kişi hürriyeti ve güvenliği, özel yaşamın gizliliği haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/8/2013 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 23/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. BirinciBölüm, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve başvuru belgelerinin bir örneğinin bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 71. maddesinin(2) numaralı fıkrası uyarınca başvurununiçtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenilmeden incelenmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine bağlı polisler 8/1/1999 tarihinde saat 15.30’da başvurucuya ait avukatlık bürosunda arama yapmışlardır. Daha sonra saat 17.30’da, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet başsavcısı ve başvurucunun hazır bulunduğu sırada evinde arama yapmışlardır.

7. Aynı gün başvurucu Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmış ve daha sonra yasadışı DHKP/C örgütüne (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi) mensup olmaktan hakkında soruşturma başlatılmıştır.

8. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 11/1/1999 tarihinde başvurucu gözaltı süresini 13/1/1999 tarihine kadar uzatmıştır. Başvurucu 13/1/1999 tarihinde tutuklanmıştır.

9. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının E.1999/20 sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında yasa dışı DHKP/C örgütünün üyesi olmak ve örgütsel faaliyette bulunmak iddiasıyla kamu davası açılmıştır.

10. Başvurucu 17/6/1999 tarihinde tahliye edilmiştir.

11. Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin (DGM) 30/12/1999 tarihli ve E.1999/15, K.1999/211 sayılı kararı ile başvurucunun on beş yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

12. Temyiz üzerine Ankara 1 No.lu DGM'nin 30/12/1999 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/10/2000 tarihli ve E.2000/1393, K.2000/2638 sayılı ilamı ile bozulmuştur.

13. DGM'lerin kaldırılmasına ilişkin yasal değişikliklerden sonra dosyanın incelenmesine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir.

14. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/11/2006 tarihli ve E.2004/35 K.2006/209sayılı kararı ile başvurucunun 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

15. Temyiz üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/11/2006 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2/5/2007 tarihli ve E.2007/1893, K.2007/3669 sayılı ilamı ile yeniden bozulmuştur.

16. Bozma üzerine yargılanmasına devam edilen başvurucunun, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli ve E.2007/236, K.2010/9 sayılı kararı ile 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

17. Gerekçeli kararın başvurucu ile ilgili kısmı şöyledir:

"Hazırlık soruşturmasında Avukat olan sanık Zeki Rüzgar’ın bürosunda ve evinde arama yapılmış, bürosunda yapılan aramada masa üzerinde bulunan ajandanın incelenmesinde içerisinde bir mektup zarfı ele geçirildiği, zarfın içerisinde değişik boydaki kağıtlara yazılı notlar ve krokiler bulunduğu, küçük boy dört adet pelur kağıda yazılmış notların şifreli olduğu görülüp bunların bilirkişiye yapılan çözümünde ….Ayö-Der yapılanması oturdu, her üniversitede komitelerini kurdu, çalışmalar devam ediyor, yılbaşından sonra aktif olarak çalışmaya başlayacak, Ö.Y ve T.nin durumları iyi, süreç iyi geçecek, liseliler çok heyecanlı ve verimli, kendileri ile ileriye dönük teoriler yapılıyor, gözaltı kitapçığı herkese bırakıldı, kapsamlı olarak gözaltında neler yapılacağı anlatıldı, TİYAD’lı psikolojisi değerlendirilmeli, Adli Tıp da C.A. ile irtibat sağlandı, giriş raporları gözaltından sonra ya hiç ya az verilecek, çıkış raporlarının günü yüksek tutulacak, ayrıca muayene sırasında telefon imkanı olacak, mahalli alanlarda yapılanma sürüyor, yeni yapılanmalardan polisin haberi yok, özellikle şu an çalışmalar devam ediyor ve kendilerini yakmamaları söylendi, Kurtuluş’da A., ve S. cezaevine girdikten sonra bir duraksama olduysa da yavaş yavaş toparlanıyor, C. A.’nın telefon numarası xxxdevrimci selamlar, içeride görüşüldüğü gibi DGM’deki N.M. – T. – C. V. – D. – S. – E. hakkındaki çalışmalar tamam, gerekli bilgiler verildi, devrimci selamlar,

8 adet pelur kağıda çizili olan krokilerde İnönü Bulvarı üzerindeki General Lojmanları, Lalegül caddesi üzerinde bulunan Jandarma Alay Komutanlığı, Yenimahalle de bulunan Mit Müsteşarlığı, Emekte bulunan Mit Bölge Başkanlığı, İrfan Baştuğ caddesinde bulunan Jitem, Kehribar sokakta bulunan DGM lojmanları, Yavuz Selim polis karakolu, Küçükesat polis karakolu binalarını gösterdiği anlaşılmış, Ajanda içerisinde ayrıca cezaevlerinin ayrıntılı şekilde krokileri, DGM’lere hayır başlıklı Çağdaş Hukukçular imzalı bildiri, 2 sayfalık Almanca faks bulunmuş, sanığa ait işyerinde ele geçen örgütsel dökümanların 9 ayrı şahsın el yazısı ürünü olduğu, ekspertiz daire raporu ile görülmüştür. Sanığın evinde yapılan aramada bilgisayar disketlerinin çözümünde kontrgerilla devletin suçluları başlıklı doküman çıkmış, buradan çok sayıda terörle mücadelede yer alan Silahlı Kuvvetler, Mit, Emniyet Mensupları, DGM Hakim ve Savcıları, basın mensupları, cezaevi Savcı ve Müdürlerinin isimlerinin bulunduğu, örgüt tarafından neyle suçladıklarının belirlendiği bu dökümanın benzerinin 07.10.1998 tarihinde örgütün yayın organı olan Halk İçin Kurtuluş dergisinin İstanbul’da bulunan bürosunun aranmasında da ele geçirilmiş olduğu, bunun amacının örgüte karşı yasal zeminde mücadele eden kamu görevlilerinin hedef olarak gösterilip örgütün yıldırma, sindirme amacını gerçekleştirmeye yönelik olduğu görülmüş, ayrıca sanık Zeki’ye gönderilen bir çok devrimci sol tutsakları, hatta bir tanesinde …… Bartın Cezaevi DHKPC tutsakları imzalı el yazısı ile yazılmış ve gönderilmiş pek çok kart, el yazısı ile yazılmış Dursun Karataş savunması, ölüm oruçları ile ilgili doküman, devrim sol isimli kitapçık ele geçirilmiştir. Sanığın Ulucanlar cezaevinde yasadışı örgüt mensupları ile birlikte yasadışı örgüt pankartı altında çekilmiş resimleri bulunmuş, sanık Zeki cezaevindeki örgüt mensupları ile dışarıdaki örgüt mensupları arasında irtibat kurmak için kuryelik yapmış, yine M. Y. adlı müşteki hazırlık ifadesinde sanık Zeki’nin cezaevlerindeki örgüt mensupları ile birlikte çalışıp, hakkında soruşturma olan örgüt mensupları tarafından sanık Zeki ve diğer örgüt avukatlarından başka avukat tutulmayacağı hususunda tutuklu yakınlarını tehdit ettiği belirtilmiştir. İstanbul’da meydana gelen Gazi olayları ile ilgili olarak yabancı ülke mensupları ile yapılan görüşmede demokratik anlamda sosyalist mücadele verdiklerini, hükümetin silahla karşılık verdiğinden kendilerinin de silahla karşılık vermek zorunda kaldıklarını söylediği anlaşılmıştır. Bütün bu sayılanlar sanık Zeki’nin yasadışı örgütle ilişkisini göstermekte, sanık yasadışı örgüte kesintisiz, sürekli ve uzun zaman devam eden ilişki içerisinde olup eylemleri belli bir yoğunluğa ulaşarak, bu durum örgütle arasında organik bağ kurulduğunu göstermektedir."

18. Temyiz üzerine, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 26/2/2013 tarihli ve E.2010/10948, K.2013/2850 sayılı ilamı ile onanmıştır.

19. Başvurucu, onama kararını 19/7/2013 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.

20. Başvurucu 5/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

21. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu;

i. Gözaltında bulunduğu süre içinde hakkındaki suçlamalara ve delillere ilişkin kendisine hiçbir bilgiverilmediğini, gözaltı süresinin aşıldığını,

ii. Suçsuzluğunu kanıtlamak için toplanmasını talep ettiği hiçbir delilin toplanmadığını, bu kapsamda başvurucu bürosunda bulunduğu ileri sürülen belgeleri yazmış olabilecek polis memurlarının el yazısının alınmadığını, kendisi hakkında soruşturma açılmasına neden olan M.Y adlı kişinin Mahkeme huzurunda dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini, bürosunda bulunduğu ileri sürülen zarfın bir polis tarafından arama sırasında savcıya verildiğini gören ve arama sırasında büroda hazır bulunan üç tanığın dinlenmesi talebinin dikkate alınmadığını, dava dosyasının yaklaşık bir buçuk yıl boyunca tarafsız olmadığı Yargıtay kararı ile sabit olan hâkimlerin tasarrufuna bırakıldığını, "Aramalara gidecek polisler için bize örgütsel doküman hazırlatılıyor." diyerek Savcılığa suç duyurusunda bulunan başkomiserin duruşmada dinlenilmesi talebinin reddedildiğini, kendisi hakkında iftira dolu açıklamalarda bulunan M.K. isimli şahsın iddialarının doğru olmadığına ilişkin anılan şahsın avukatının dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, lehine olan delillerin toplanmadığını, tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiğini,

iii. Delillerin tümünün gerçek dışı olduğunu, bu delillere dayanılarak karar verildiğini,

iv. Soruşturma devam ederkensoruşturmayı yürüten savcı ve Emniyet Müdürlüğü tarafından basın açıklamalarında bulunulduğunu, bu suretle soruşturmanın gizliliğinin ve masumiyet karinesinin ihlal edildiğini,

v. Arama sırasında hiçbir yasal düzenlemeye uyulmadığını, kişisel eşyalarının alındığını, arama sırasında büroda bulunan üç kişinin aramaya refaket etmesine izin verilmediğini, ilgili kanunda belirtildiği şekilde hazır bulunması gereken kişilerin aramada hazır bulundurulmadığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını ileri sürmüş; tazminat ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun gözaltında bulunduğu süre içinde hakkındaki suçlamalara ve delillere ilişkin kendisine hiçbir bilgi verilmediği ve gözaltı süresinin aşıldığı yönündeki iddialarının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında, arama kararının hukuka aykırı bir şekilde uygulandığı iddiasının özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkı kapsamında, diğer şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamındadeğerlendirilmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

25. Başvurucu gözaltında bulunduğu süre içinde hakkındaki suçlamalara ve delillere ilişkin kendisine hiçbir bilgiverilmediğini ve gözaltı süresinin aşıldığınıileri sürmüştür.

26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

27. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkemenin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında anılan tarihten önce kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

28. Somut olayda başvurucu8/1/1999 tarihinde yakalanmış ve 13/1/1999 tarihinde tutuklanmıştır. Bu belirlemelere göre başvurucunun anılan şikâyetleri 8/1/1999 ve 13/1/1999 tarihleri arasında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olup bu tarihlerin, Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önceye ait olması nedeniyle başvurunun bu kısmı hakkında zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerekir.

b. Özel Hayatın Gizliliği ve Konut Dokunulmazlığı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Başvurucu arama sırasında hiçbir yasal düzenlemeye uyulmadığını, kişisel eşyalarının alındığını, arama sırasında büroda bulunan üç kişinin aramaya refaket etmesine izin verilmediğini, ilgili kanunda belirtildiği şekilde hazır bulunması gereken kişilerin aramada hazır bulundurulmadığını ileri sürmüştür.

 30. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya aittir (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).

31. Başvurucuların; kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemeleri şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, § 20).

32. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu tarafından yukarıda belirtilen iddialar soyut şekilde ileri sürülmüş;başvurucu, ileri sürdüğü bu olguları ispatlayacakherhangi bir bilgi ya da kanıt sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucu ileri sürdüğüiddialarını temellendirememiştir.

33. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

34. Başvurucu suçsuzluğunu kanıtlamak için ileri sürdüğü hiçbir delilin toplanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu kapsamda başvurucu bürosunda bulunduğu ileri sürülen belgeleri yazmış olabilecek polis memurlarının el yazısının alınmadığını, kendisi hakkında soruşturma açılmasına neden olan M.Y adlı kişinin mahkeme huzurunda dinlenme taleplerinin reddedildiğini, bürosunda bulunduğu ileri sürülen zarfın bir polis tarafından arama sırasında savcıya verildiğini gören ve arama sırasında büroda hazır bulunan üç tanığın dinlenmesi talebinin dikkate alınmadığını, dava dosyasının yaklaşık bir buçuk yıl boyunca tarafsız olmadığı Yargıtay kararı ile sabit olan hakimlerin tasarrufuna bırakıldığını, "aramalara gidecek polisler için bize örgütsel doküman hazırlatılıyor" diyerek savcılığa suç duyurusunda bulunan başkomiserin duruşmada dinlenilmesi talebinin reddedildiğini, kendisi hakkında iftira dolu açıklamalarda bulunan M.K. isimli şahsın iddialarının doğru olmadığına ilişkin anılan şahsın avukatının dinlenilmesi taleplerinin reddedildiğini, lehine olan delillerin toplanmadığını, tevsii tahkikat taleplerinin reddedildiğini ileri sürmüştür.

35. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvuruculara ait olmasına rağmen başvurucu tarafından; yukarıda belirtilen iddialar soyut şekilde ileri sürülmüş; bu taleplerin hangi celsede ileri sürüldüğüne ve Mahkemece bu taleplerin hangi sebeplerle karşılanmadığına dair Anayasa Mahkemesine bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır. Diğer taraftan başvurucu sorgusu sırasında avukat bulundurulmadığını ileri sürmüşse de bu iddiasını da temellendirecek herhangi bir bilgi ve belge sunmamıştır.

36. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Yargılanmanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia

37. Başvurucu hakkındaki delillerin tümünün gerçek dışı olduğunu ve bu delillere dayanılarak karar verildiğini ileri sürmüştür.

38. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır. 6216 sayılıKanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

39. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

40. Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine; bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir.

41. Somut olayda Derece Mahkemesi esas hakkında karar verirken başvurucunun evinde ele geçirilen bilgisayar ve disket çözüm tutanakları, başvurucuya ilişkin iş yeri arama ve tespit tutanağı, başvurucuya ilişkin ev arama ve tespit tutanağı, başvurucunun iş yerinden elde edilen 11 adet kroki aslı, başvurucuya ait ajanda içinden elde edilen dökümanlar,iş yerinde elde edilen ajanda içinde bulunan beyaz zarf içerisinde küçük pelur kağıtlara yazılmış notlar, şifreli notlar ve çözümü gibi delillere dayanmıştır. Temyiz üzerine Derece Mahkemesinin kararı, delillerin takdir ve gerekçeleri gösterilmek suretiyle kurulan hüküm, usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle Yargıtayca onanmıştır.

42. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.

43. Diğer taraftan başvurucu zamanaşımı dolmasına rağmen hakkındaki davanın düşürülmediğini iddia etmiştir. Başvurucu bu iddiasını Yargıtay önünde dile getirdiğini belirtse de bu hususa ilişkin bir bilgi veya belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Başvurucunun Mahkememize sunduğu İlk Derece Mahkemesinin 23/2/2010 tarihli kararında ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin onama kararında bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmamış vedolayısıyla Derece Mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası ile açık keyfîlik bulunmadığı görülmüştür.

44. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

iii. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

45. Başvurucu; soruşturma devam ederkensoruşturmayı yürüten savcı ve Emniyet Müdürlüğü tarafından basın açıklamalarında bulunulduğunu, bu suretle soruşturmanın gizliliğini ve masumiyet karinesini ihlal ettiklerini ileri sürmüştür.

46. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen başvurucu tarafından yukarıda belirtilen iddialar soyut şekilde ileri sürülmüş; soruşturma makamlarınca başvurucuyu suçlayıcı ne gibi açıklamalarda bulunulduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır. Dolayısıyla başvurucu iddialarını temellendiremediğinden başvurusunun esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır.

47. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

iv. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

48. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

49. Başvurucu, hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ceza davalarına ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiş (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin Ceyhan, B. No:2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40) ve bu kapsamda yapılan incelemeler sonucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (Mehmet Fatih Özdemir, B. No: 2013/1607, 17/11/2014; Ömer Çoygun, B. No: 2013/3396, 22/6/2015; Osman Bayrak, B. No: 2013/3803, 25/2/2015).

50. Başvuru konusu olay; Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde terör örgütü üyesi olmak suçundan açılan ceza davasına ilişkindir. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih,başvurucunun gözaltına alındığı 8/1/1999 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup somut davada bu tarih; Yargıtay 9. Ceza Dairesince İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün onandığı 26/2/2013 tarihidir (Ersin Ceyhan, § 35).

51. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla, usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 14 yıl 1 ay 18 günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

52. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

53. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

54. Başvurucu 500.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebinde bulunmuştur.

55. Başvuruda adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğisonucuna varılmıştır.

56. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

57. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin 14 yıl 1 ay 18 günlük yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

58. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası dışındaki diğer adil yargılanma hakkı iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 18.000 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Zeki Rüzgar [1.B.], B. No: 2013/6084, 6/4/2016, § …)
   
Başvuru Adı ZEKİ RÜZGAR
Başvuru No 2013/6084
Başvuru Tarihi 5/8/2013
Karar Tarihi 6/4/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yasal gözaltı süresinin aşılması, yargılamanın genel olarak adil yürütülmemesi, başvurucunun gerçek dışı delillere dayanılarak mahkûm edilmesi, yargılamada zamanaşımı süresinin hatalı hesaplanması, soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi, sorgu sırasında avukat bulundurulmasına izin verilmemesi, tanık dinletme taleplerinin reddedilmesi, yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma, kişi hürriyeti ve güvenliği, özel yaşamın gizliliği haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Zaman Bakımından Yetkisizlik
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Konut dokunulmazlığı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Anayasa 2709 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası geçici 1
50
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi