TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KENAN YILDIRIM VE TURAN
YILDIRIM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/711)
|
|
Karar Tarihi: 3/4/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
1. Kenan YILDIRIM
|
|
|
2. Turan YILDIRIM
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Yusuf İzzettin DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, Esenyurt Belediye
Başkanlığı aleyhine açtıkları kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin
ödenmesi davası sonunda Mahkemece hükmedilen bedelin ödenmediğini, Belediye
aleyhine yaptıkları icra takiplerinin sonuçsuz kaldığını belirterek, mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep
etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/1/2013 tarihinde Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 31/10/2013 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Birinci Bölümün 14/11/2013 tarihli ara kararı gereğince
başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığının 27/12/2013 tarihli görüş yazısı
13/1/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiş olup, başvurucular vekili
15/1/2014 havale tarihli dilekçesinde, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade
edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. İstanbul ili Büyükçekmece ilçesi Esenyurt
köyü, 190 ada 15 parsel numaralı taşınmaz, Esenyurt
Belediyesi tarafından başvuruculara yapılan satış sonucu, 21/8/1991 tarihinde
başvurucular adlarına 1/2'şer pay oranlarıyla tapuya tescil edilmiştir.
8. Başvurucular, 14/5/2008 tarihinde Esenyurt
Belediye Başkanlığı aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açtıkları davada, davalının, tadilat imar planı ile 190 ada 15 parsel numaralı
taşınmazın tamamını park alanına dönüştürdüğünü, fiilen taşınmaza el attığını,
yapılan imar değişikliği ile ikinci kez Düzenleme Ortaklık Payı (DOP) kestiğini
ileri sürerek kamulaştırma yapılmaksızın el atılan taşınmazın bedeli olarak
7.000 TL'nin tahsilini talep etmişlerdir.
9. Mahkemece, 26/11/2008 tarih ve E.2008/519, K.2008/1438
sayılı kararla; imar planı değişikliği ile taşınmazın park alanı olarak
ayrıldığı ve bu doğrultuda davalı tarafından kamulaştırma kararı alınarak
taşınmazın tapu kaydına şerh verildiği, başvurucuların taşınmazı
kullanmalarının engellendiği, taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığı
gerekçesiyle; taşınmazın 158.012 TL olan toplam değerinden taleple bağlı
kalınarak 7.000 TL'sinin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan
tahsili ile eşit oranda başvuruculara ödenmesine taşınmazın davacılar adına
olan tapu kaydının iptali ile davalı Belediye adına tapuya tesciline karar
verilmiştir.
10. Temyiz üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14/12/2009
tarih ve E.2009/10244, K.2009/17487 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
11. Karar düzeltme istemi, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin
8/4/2010 tarih ve E.2010/5515, K.2010/6076 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucular, 4/2/2010 tarihinde anılan Mahkeme kararına
dayalı olarak Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine
Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün E.2011/3809 sayılı dosyasında 7.000 TL asıl
alacak, işlemiş faiz, vekalet ücreti, faiz ve yargılama giderleri ile birlikte
10.058,77 TL'nin asıl alacağa uygulanacak %9 faiz ile tahsili amacıyla ilama
dayalı icra takibi başlatmışlar ve Esenyurt Belediye
Başkanlığına icra emri gönderilmiştir.
13. Başvurucular, 11/5/2010 tarihinde Esenyurt
Belediye Başkanlığı aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açtıkları davada, davalının 190 ada 15 parsel numaralı taşınmaza kamulaştırma
yapmaksızın el attığı iddiasıyla ilk kararda hesaplanan 158.012 TL'den
Mahkemece 26/11/2008 tarih ve E.2008/519, K.2008/1438 sayılı kararla hükmedilen
7.000 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin mahsubu ile bakiye 151.012 TL'nin
tahsilini talep etmişlerdir.
14. Mahkemece, 15/9/2010 tarih ve E.2010/687, K.2010/959
sayılı kararla; davalının kamulaştırma yapmaksızın taşınmaza el attığı,
taşınmazın değerinin 158.012 TL olduğu ve ilk kararda 7.000 TL'nin davalıdan
tahsiline ve taşınmazın Belediye adına tapuya tesciline karar verildiği
gerekçesiyle davanın kabulüne, bakiye 151.012 TL taşınmaz bedelinin 14/5/2008
tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile eşit oranda
başvuruculara ödenmesine karar verilmiştir.
15. Temyiz üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 29/9/2011
tarih ve E.2011/5379, K.2011/15196 sayılı kararıyla hüküm onanmıştır.
16. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 26/3/2012 tarih ve
E.2011/21571, K.2012/5735 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
17. Başvurucular, 19/10/2010 tarihinde, temyizden önce,
anılan Mahkeme kararına dayalı olarak Esenyurt
Belediye Başkanlığı aleyhine Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğünün E.2010/10753
sayılı dosyasında 151.012 TL asıl alacak, işlemiş faiz, vekalet ücreti, faiz ve
dava giderleri ile birlikte 198.949,30 TL'nin asıl alacağa uygulanacak %9 faiz
ile tahsili amacıyla ilama dayalı icra takibi başlatmışlar ve Esenyurt Belediye Başkanlığına icra emri gönderilmiştir.
18. Başvurucular, 4/12/2012 tarihinde Esenyurt
Belediye Başkanlığına başvurarak, kesinleşmiş Mahkeme kararlarına dayalı
alacaklarının ne zaman ödeneceğinin ve ödeme sırasının bildirilmesini talep
etmişlerdir.
19. Esenyurt Belediye Başkanlığınca, 11/12/2012
tarih ve 5056 sayılı yazı ile her iki icra takip dosyasındaki taleplerin,
10/12/2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 34.
maddesi gereği ödeme yapılmak üzere sıraya alındığı bildirilmiş, icra ödeme
listesinde başvurucuların alacaklarının ödenmediği ve ödeme yapılacaklar
arasında 30. ve 31. sırada oldukları belirtilmiştir.
20. Anılan yazı 18/12/2012
tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
B. İlgili Hukuk
21. 16/5/1956 tarih ve 1956/1-6
sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı şöyledir:
“Taşınmazına
kamulaştırmasız el konulan malik, el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi,
bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmaz bedelini isteme hakkı da
bulunmaktadır. Taşınmaz sahibinin el konulan taşınmazın bedelini talep ederek
dava açması halinde, taşınmazın el koyma tarihindeki bedeli değil, mülkiyet
hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki değerinin belirlenerek
tahsiline karar verilir.”
22. 5018 sayılı Kanun'un “Ödenemeyen giderler ve bütçeleştirilmiş
borçlar” kenar başlıklı 34. maddesinin birinci ve
ikinci fıkraları şöyledir:
“Ödeme
emri belgesine bağlandığı halde ödenemeyen tutarlar, bütçeye gider yazılarak
emanet hesaplarına alınır ve buradan ödenir. Ancak, malın alındığı veya
hizmetin yapıldığı malî yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar talep edilmeyen
emanet hesaplarındaki tutarlar bütçeye gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar,
mahkeme kararı üzerine ödenir.
Kamu idarelerinin nakit mevcudunun tüm
ödemeleri karşılayamaması halinde giderler, muhasebe kayıtlarına alınma
sırasına göre ödenir. Ancak, sırasıyla kanunları gereğince diğer kamu
idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, prim, fon kesintisi, pay ve
benzeri tutarlara, tarifeye bağlı ödemelere, ilama bağlı borçlara, ödenmemesi
halinde gecikme cezası veya faiz gibi ek yük getirecek borçlara ve ödenmesi
talep edilen emanet hesaplarındaki tutarlara öncelik verilir.”
23.
5018 sayılı Kanun’un “Taşınır ve taşınmaz edinme” kenar başlıklı 45. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri, kamu
hizmetlerinin zorunlu kıldığı durumlarda gereken nicelikte ve nitelikte taşınır
ve taşınmazları, yurt içinde veya yurt dışında, bedellerini peşin veya taksitle
ödeyerek veya finansal kiralama suretiyle edinebilirler. Kamu idareleri,
taşınmaz satın alma veya kamulaştırma işlemlerini yetki devri yoluyla bir başka
kamu idaresi eliyle yürütebilir. Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin
edindiği taşınmazlar Hazine adına, diğer kamu idarelerine ait taşınmazlar ise
tüzel kişilikleri adına tapu sicilinde tescil olunur. Hazine adına tescil
edilen taşınmazlar Maliye Bakanlığı tarafından yönetilir. Bu tescil işlemleri,
adına tescil yapılan idarenin taşınmazın bulunduğu yerdeki ilgili birimine
bildirilir.”
24.
9/6/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Haczi Caiz
Olmıyan Mallar ve Haklar” kenar başlıklı 82.maddesinin
1.fıkrası şöyledir:
“Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:
1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında
haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,
…”
25.
4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 18/6/2010 tarih ve 5999
sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun’la eklenen “Kamulaştırmasız
el koyma sebebiyle tazmin” kenar
başlıklı geçici 6. maddenin son fıkrası şöyledir:
“Bu
madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak
ve alacakları haczedilemez."
26. 2942
sayılı Kanun’un, 24/5/2013 tarih ve 4687 sayılı Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile
değiştirilen, “Kamulaştırılmaksızın kamu
hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” kenar başlıklı geçici
6. maddesinin sekizinci ve onbirinci fıkraları
şöyledir:
“Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu
madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi
yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için
öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve
hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye
ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe
gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri
toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen
alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde,
ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten
ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile
alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı
Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı
gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları
da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem
yapılabilir.
….
“Bu madde uyarınca
ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları
haczedilemez.”
27. 3/7/2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” kenar
başlıklı 15. maddesinin son fıkrası şöyledir:
“Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla
elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan
malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri
haczedilemez.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 3/4/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 11/1/2013 tarih ve 2013/711 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
29. Başvurucular, Esenyurt Belediye
Başkanlığından satın aldıkları ve adlarına tapuya tescilli taşınmazlarına
Belediye tarafından kamulaştırma yapılmaksızın el atıldığını, Belediye aleyhine
Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davalar sonunda taşınmazın
bedelinin Belediyeden tahsiline karar verildiğini, Mahkeme kararlarının icrası
amacıyla Küçükçekmece 1. ve 2. İcra Müdürlüklerinde yapılan ilama dayalı icra
takibine rağmen hükmedilen bedellerin ödenmediğini, Belediyenin kamu mallarının
haczedilmezliğine dayalı kanun hükümlerine dayanarak
ödemeden kaçındığını, taşınmazın mülkiyetinin Belediyeye geçtiğini, buna rağmen
taşınmazın bedelinin ödenmediğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespitini, taşınmazın
değerinin artması nedeniyle Mahkemece karar verilen ve ödenmeyen 158.012 TL
tazminatın rayiç değeri olarak, 395.000 TL maddi tazminata ve 100.000 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Başvurucuların, Mahkeme kararıyla hükmedilen taşınmaz
bedelinin ödenmemesiyle ilgili şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı
gibi, bu şikâyetler için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de
bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Başvurucular, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz
bedelinin ödenmesi davaları sonunda hükmedilen bedellerin ödenmediğini
belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
32. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, başvurucuların,
kesinleşmiş ve infaz edilebilir mahkeme kararının infazının sağlanmadığına dair
ihlal iddialarının, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlali iddiaları
kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
33. Adalet Bakanlığının görüşüne karşı başvurucular, mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, başvuru dilekçelerindeki
hususları tekrar ettiklerini bildirmişlerdir.
34. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 18).
35. Anayasa’nın 138. maddesinin
son fıkrası şöyledir:
“Yasama ve yürütme organları ile idare,
mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını
hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
36. Başvurucunun ihlal iddiaları, iki ayrı başlık altında
değerlendirilmiştir.
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
37. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
38. Sözleşme’nin “Adil
yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
39. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve
adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın
36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve
AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
40. Anayasa’nın 36. maddesinde
ifade edilen hak arama özgürlüğü, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken
şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biri olmakla birlikte aynı zamanda toplumsal barışı güçlendiren,
bireyin adaleti bulma, hakkı olanı elde etme, haksızlığı önleme uğraşının da
aracıdır. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri
önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil,
yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM,
E.2009/27, K.2010/9, K.T. 14/1/2010).
41. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye
erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme
ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da
kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve
yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın
da bir anlamı olmayacaktır (bkz. Hornsby / Yunanistan, B. No: 18357/91,
19/3/1997, § 40).
42. Yargı kararlarının uygulanması “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında
değerlendirilmektedir. Buna göre, yargılama sonucunda mahkemenin bir karar
vermiş olması yeterli değildir; ayrıca bu kararın etkili bir şekilde
uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını,
taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hale getiren
düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde
engellenmesi hallerinde, “mahkemeye erişim
hakkı” da anlamını yitirir (B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
43. AİHM, kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının,
lehine karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda,
Sözleşme’nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkının bir
anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Hangi yargı makamı verirse versin,
bir yargı kararının veya hükmünün infaz edilmesi, 6. madde anlamında “dava”nın
tamamlayıcı unsuru olarak değerlendirilmelidir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00,
7/5/2002, § 34).
44. Davaya taraf olan kişinin etkin korunması ve hukuka
uygunluğun sağlanması, idarenin kendisi hakkında verilebilecek nihai yargı
kararlarına uymasını gerektirmektedir. Şayet idare, yargı kararını uygulamayı
reddediyor veya ihmal ediyor ya da onu uygulamayı geciktiriyorsa, bu durumda
davada taraf olan kişinin davanın safahatı süresince yararlandığı Sözleşme’nin
6. maddesinde öngörülen teminatlar, her türlü varlık nedenini kaybetmektedir
(bkz. Süzer ve Eksen Holding A.Ş. / Türkiye,
B. No:6334/05, 23/10/2012, § 115).
45. AİHM, Sözleşme’nin 6. maddesi kapsamında bir yargı yerine
ulaşma hakkının, sadece teorik olarak bu hakkın tanınmasını değil, aynı zamanda
o yargı yerinden alınan nihai kararın icrasına yönelik meşru bir beklentiyi de
koruduğunu kabul etmiştir (bkz. Apostol / Gürcistan, B. No:40765/02, 28/2/2007,
§ 54).
46. Devlet, bir kurumu aleyhinde verilen nihai ve bağlayıcı
mahkeme kararıyla ortaya konulan borcunu ifa etmemek için ekonomik kaynak
yokluğunu mazeret olarak ileri süremez (bkz.
Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002,
§ 35).
47. Devlet aleyhine birey lehine verilmiş olan nihai bir
kararın söz konusu olduğu durumlarda, birey ayrı bir icra takibi yapmaya
zorlanamaz (bkz. Manushaqe
Puto ve Diğerleri / Arnavutluk, B. No:
604/07, 34770/09, 43628/07, 31/7/2012, § 71).
48. Başvuru konusu olayda, kamulaştırma yapılmaksızın ve
bedeli ödenmeksizin taşınmaza el atıldığı iddiasıyla Belediye aleyhine açılan
dava sonucunda taşınmazın bedelinin Belediyeden tahsiline karar verilmiş olup,
bu sorunun çözümüne yönelik olarak yürütülen somut yargılama faaliyetinin,
medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
49. Başvurucular, Esenyurt Belediye
Başkanlığı aleyhine Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davalar
sonunda tazminatın Belediyeden tahsiline karar verildiğini, Mahkeme
kararlarının icrası amacıyla Küçükçekmece 1. ve 2. İcra Müdürlüklerinde
başlattıkları ilama dayalı icra takiplerine rağmen hükmedilen alacakların
ödenmediğini, taşınmazın mülkiyeti Belediyeye geçtiği halde Belediyenin kamu
mallarının haczedilmezliğine dayalı kanun hükümlerine
dayanarak ödemeden kaçındığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
50. Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesince başvurucular
lehine verilen kararın icra edilebilir olmasına ve başvurucuların hukuk
sisteminde düzenlenen tüm başvuru yollarını kullanmalarına rağmen, Mahkeme
kararıyla hükmedilen taşınmaz bedeli herhangi bir sebep gösterilmeden İdare
tarafından ödenmemiş ve bu şekilde Mahkeme kararı başvurucular aleyhine sonuç
doğuracak şekilde uygulanmamıştır.
51. Mahkemece hükmedilen taşınmaz bedelinin ödenmesindeki
normal olmayan gecikmeler, paranın değer kaybetmesi göz önünde tutulduğunda,
taşınmazına el konulan kişileri belirsizlik içinde bırakarak maddi kayıplara
neden olabilir. Hatta mahkemece faize hükmedilse dahi bu faiz miktarının, maddi
zararların tamamını karşılama imkanı olmayabilir (bkz. Akkuş / Türkiye, B.No:19263/92,
9/7/1997, § 29).
52. 2942 sayılı yasaya eklenen geçici 6. maddenin onbirinci fıkrası, 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri
arasındaki kamulaştırmasız el atmalar nedeniyle mahkemelerce hükmedilen
tazminatların tahsili amacıyla idarelerin mal, hak ve alacaklarının
haczedilemeyeceği hükmünü içermektedir. Kanun'da bu amaçla idarelerin
bütçelerinden belli bir pay ayrılması ve ödemelerin bu paylar üzerinden
yapılması, ayrılan payın hükmedilen tazminat miktarını karşılamaması halinde
ödemelerin gelecek yıllara aktarılarak taksitle ve garameten
yapılması öngörülmüştür. Taksitlendirme halinde kanuni faiz ödenmesi de kurala
bağlanmıştır (AYM, E.2010/83, K.2012/169, K.T. 1/11/2012). Ancak hukuka aykırı
olarak bireyin mülkiyet hakkına müdahale eden idarenin, kesinleşen mahkeme
kararlarıyla hükmedilen alacakları veya tazminatları ödememekte ısrar etmesi
halinde, adil yargılanma hakkının kapsamında mahkemeye erişim hakkı ihlal
edilmiş olur. Anılan düzenleme, kesinleşen mahkeme kararlarıyla hükmedilen
alacak veya tazminatları ödememe sebebi olamaz.
53. Kesinleşmiş mahkeme kararlarının makul sürede
uygulanmaması ya da icra edilmemesi adil yargılanma hakkının ihlali
niteliğindedir. Somut olayda başvurucular lehine verilen Mahkeme kararları,
başvurucuların bu kararların icrası için gerekli tüm girişimlerde bulunmalarına
rağmen Belediye tarafından gerekçe gösterilmeksizin dört yılı aşkın süre
boyunca yerine getirilmemiştir. Anılan kararların niteliği dikkate alındığında
bu sürenin makul olmadığı açıktır.
54. Belediyenin, aleyhine verilen, kesinleşmiş ve infaz edilebilir
yargı kararlarının infazını sağlamak için gerekli tedbirleri almamakla
başvuranların mahkemeye erişim haklarını ihlal ettiği ve dolayısıyla
Anayasa’nın 36. maddesini etkili sonuçları bakımından konusuz bıraktığı
anlaşılmış olup, başvurucuların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
b. Mülkiyet Hakkının İhlali
İddiası
55. Anayasa’nın “Mülkiyet
hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması
toplum yararına aykırı olamaz.”
56. Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün “Mülkiyetin korunması” kenar başlıklı 1.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına
saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı
sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel
ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez”
57. Anayasa’nın 35. maddesi ve Ek 1 No.lu Protokol’ün 1.
maddesi paralel düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir.
58. Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesi
üç temel kuraldan oluşmaktadır. Birinci kural, genel olarak mülkiyetten
barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesidir. Bu husus, birinci fıkranın
ilk cümlesinde düzenlenmiştir. İkinci kural mülkiyetten yoksun bırakmayı
düzenler ve bunu belirli koşullara bağlı kılar. Bu da aynı fıkranın ikinci
cümlesinde düzenlenmiştir. Üçüncü kural ise devletlerin kamu yararına uygun
olarak ve bu amacın gerektirdiği ölçüde yasaların uygulanması yoluyla
mülkiyetin kullanımını kontrol etme yetkisini tanır, bu ise ikinci fıkrada yer
almaktadır (bkz. Sporrong
ve Lönnroth / İsveç, B. No: 7151/75, 7152/75, 23/9/1982,
§ 61).
59. Anayasa’nın 35. maddesi de Sözleşme’ye
Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesindeki düzenlemeye paralel şekilde, birinci
fıkrasında mülkiyet hakkını tanımış, ikinci ve üçüncü fıkralarında ise mülkiyet
hakkının sınırlandırılması ve bu sınırlandırmanın ölçütü belirtilmiştir.
60. AİHM, yargı kararlarının icrasının gecikmesini, “mülkten barışçıl yararlanma” hakkına
müdahale olarak kabul etmektedir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40).
61. Somut olayda olduğu gibi, kamulaştırma işlemi yapmaksızın
bireylere ait taşınmaza el atan idarenin, bu fiili nedeniyle aleyhine açılan
dava sonucunda hükmedilen alacağı veya tazminatı ödememesi, mülkiyetten
barışçıl yararlanma veya mülkiyete saygı ilkesini ihlal niteliğindedir.
62. Anayasa’nın 35. maddesine
uygun olarak bir kimsenin mülkiyet hakkına devlet tarafından müdahale edilmişse
veya malvarlığı üzerindeki hakları kullanılamaz hale getirilmişse, bu kişinin
hakkının korunması gerekir. Bu da ancak mülkiyete konu malvarlığının değerinin
ödenmesi suretiyle gerçekleştirilebilir. Kural olarak devlet tarafından el
atılan malvarlığının değerini, devletin kendiliğinden ödemesi beklenir (bkz. Carbonara
ve Ventura / İtalya, B. No: 24638/94, 30/5/2000, § 67).
63. Mülkiyet hakkının kapsamına dâhil olabilecek malvarlığı
değerlerinin de belirlenmesi gerekir. Anayasa’nın 35. maddesi ile 1 No.lu Ek
Protokol’ün 1. maddesinin koruma alanı içinde yer alan menfaatlerin kapsamına,
mevcut bir mülk girebileceği gibi kesin bir şekilde tanımlanmış alacak hakları
da girebilir (AYM, E.2000/42, K.2001/361, K.T. 10/12/2001; AYM, E.2006/142,
K.2008/148, K.T. 24/9/2008).
64. Bir mahkeme hükmünden doğan alacak, icra edilebilir
olduğunun kanıtlanması durumunda mal ve mülk olarak kabul edilebilir (bkz. Burdov / Rusya, B.
No:59498/00, 7/5/2002, § 40). Kamulaştırma
yapılmaksızın el atılan taşınmaz bedelinin ödenmesine yönelik mahkeme kararının
icra edilebilir olduğunda şüphe bulunmamaktadır.
65. AİHM, demokratik bir toplumda hukukun üstünlüğü ilkesine
atıfla, alacak hakkı bulunduğunu gösteren yargı kararlarının uygulanmaması
nedeniyle mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini kabul etmektedir (bkz. Süzer ve Eksen Holding A.Ş. / Türkiye, B.
No:6334/05, 23/10/2012, § 155).
66. Öte yandan, Sözleşme’nin 6. maddesi ile Protokol’ün 1.
maddesi, devlete, yargı kararlarının uygulanması bakımından etkili bir sistem
kurma yükümlülüğü getirmektedir. (bkz.
Fuklev / Ukrayna, B. No: 71186/01, 30/11/2005, § 84). Bir mahkeme kararını uygulamakla görevli
kamu makamları, bu kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması
için gerekli özeni göstermemekteyse bu durum Anayasa’nın 35. ve 36.
maddelerinin ihlali anlamına gelir.
67. Başvuruya konu Mahkeme kararlarıyla Belediye tarafından
kamulaştırma yapılmaksızın el atılan taşınmaz bedelinin Belediyeden tahsiline
karar verilmiş olup, hüküm altına alınan taşınmaz bedeli, başvurucuların alacak
hakları olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mahkeme kararına dayalı bu
alacaklar “mülkiyet” hakkı kapsamında değerlendirilir.
68. “İyi yönetişim” ilkesi, kamu yararı kapsamında bir konu
söz konusu olduğunda, kamu otoritelerinin, uygun zamanda, uygun yöntemle ve her
şeyden önce tutarlı olarak hareket etmelerini gerektirir (bkz. Krstic / Sırbistan, B.
No: 45394/06, 10/12/2013, § 78).
69. Yukarıda açıklandığı üzere
(bkz. §§ 26-27), kamulaştırmasız el atmalar nedeniyle mahkemelerce hükmedilen
tazminatların tahsili amacıyla idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez.
Bu kuralın amacı, idarelerin yerine getirmekle görevli oldukları kamu
hizmetlerinin yürütülebilmesi için gerekli olan kaynaklarının korunmasıdır. Toplumsal
yaşamın sürekli, düzenli ve sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için zorunlu
olan kamu hizmetlerinin kesintisiz bir biçimde yürütülmesi, idarelerin belli
ayni ve nakdi varlıklara sahip olmalarına bağlıdır. İdarelerin, kamu
hizmetlerini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu malların haczedilmesi halinde
bu hizmetlerin aksayacağı ya da hiç yerine getirilemeyeceği açıktır. İdarelerin
mal, hak ve alacaklarının haczedilememesi nedeniyle bireyler tazminat
alacaklarını daha geç tahsil edebileceklerse de bu gecikme için kanuni faiz
ödenmesiyle kamu yararı ile birey hakları arasında makul bir denge kurmaya
çalışılmıştır. Bu nedenle kamu hizmetlerinin aksatılmadan yerine getirilmesini
güvence altına almak amacıyla birey haklarına getirilen bu sınırlamanın ölçüsüz
olduğu söylenemez (AYM, E.2010/83, K.2012/169, K.T. 1/11/2012).
70. Ancak idarelerin, mal, hak ve alacaklarının
haczedilememesi kuralının arkasına sığınarak mahkeme kararıyla hükmedilen ve
kesinleşen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelini ödemekten imtina
etmeleri, kamu yararı ile kişi hakları arasındaki dengeyi kişilerin zararına
olacak şekilde bozabilir. Bu durum, taşınmazına el konulduğu halde, Mahkemece
hükmedilen taşınmazının bedeli ödenmeyen kişi yönünden mülkiyet hakkının ihlali
niteliğinde kabul edilir.
71. Başvuru konusu olayda, başvurucular tarafından Esenyurt Belediye Başkanlığı aleyhine 14/5/2008 tarihinde
Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen
26/11/2008 tarihli karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince karar düzeltme isteminin
reddedildiği tarih olan 8/4/2010 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucular anılan
karara dayalı olarak Belediye aleyhine 4/2/2010 tarihinde Küçükçekmece 1. İcra
Müdürlüğünde ilama dayalı icra takibi başlatmışlardır.
72. Yine başvurucular tarafından Esenyurt
Belediye Başkanlığı aleyhine 11/5/2010 tarihinde Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk
Mahkemesinde açılan dava sonucunda verilen 15/9/2010 tarihli karar, Yargıtay 5.
Hukuk Dairesince karar düzeltme isteminin reddedildiği tarih olan 26/3/2012
tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucular anılan karara dayalı olarak, Belediye
aleyhine 19/10/2010 tarihinde Küçükçekmece 2. İcra Müdürlüğünde ilama dayalı
icra takibi başlatmışlardır.
73. Başvurucuların her iki karara dayalı olarak başlattıkları
icra takiplerine rağmen Belediye tarafından başvuruculara ödeme yapılmamış,
yalnızca ödemenin sıraya konulduğu bildirilmiştir.
74. Başvurucuların, Mahkeme kararına dayalı ve mülkiyet hakkı
kapsamında kabul edilen alacaklarının tahsili amacıyla İdare aleyhine
yaptıkları icra takibinin uzun sürmesi ve alacağa ulaşmada bir belirsizlik
bulunması, Mahkemece verilen kararı, etkili sonuçları bakımından konusuz
bırakmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle; Mahkemece hükmedilen taşınmaz
bedelinin Belediye tarafından ödenmemesi nedeniyle başvurucuların, Anayasa’nın
35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
76. Başvurucular, Mahkeme kararına dayalı alacaklarının
ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğinin
tespitini, 395.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın ödenmesini talep
etmişlerdir.
77. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucuların tazminat
talebi konusunda değerlendirme yapılmamıştır.
78. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
79. Başvurucular, hak ihlalinin giderilmesi için maddi ve
manevi tazminat talep etmişlerdir. Başvurucuların mahkeme kararına dayalı
alacaklarının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiği anlaşılmıştır. Başvurucuların maruz kaldıkları zarar, derece
mahkemelerinin nihai kararları verdikleri tarihte almaları gereken tazminatın
ödenmemesiyle ilişkilidir. Başvurucuların, Mahkeme kararlarının icrasına
başladıkları 4/2/2010 tarihinden itibaren Anayasa Mahkemesince karar verildiği
tarihe kadar 4 yıl 1 ay 29 gün süren icra safhasının makul olmadığı ve
başvurucuların mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği nazara
alındığında, başvurucuların yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında her bir başvurucuya takdiren
6.650,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
80. Başvurucular, taşınmazın rayiç değerinin arttığını, dava
tarihindeki rayiç değerin üzerinde değer kazandığını, aradaki değer farkının
faizle karşılanmasının mümkün olmadığını belirterek, maddi tazminat talebinde
de bulunmuşlardır. Maddi zararın karşılanması için tazminata hükmedilmesi,
başvurucuların ihlal ile mali kayıp arasında illiyet bağı olduğunu
kanıtlamalarına bağlıdır. Başvuruya konu kararlarda Mahkemece, kamulaştırmasız
el atılan taşınmaz bedelinin yasal faiziyle Belediyeden tahsiline karar
verilmiş, başvurucular tarafından da icra takiplerinde yasal faizle tahsil
talebinde bulunulmuştur. Başvurucular, dava tarihi itibarıyla taşınmazın gerçek
rayicinin belirlendiğini ve o tarih itibarıyla belirlenen değerin uygun
olduğunu, ancak aradan geçen süre içinde taşınmazın rayiç değerinin çok
arttığını, rayiç değer farkının faizle karşılanamayacağını ileri sürmüşler,
ancak başka bir sebebe dayalı olarak maddi zarar iddiasında bulunmamışlardır.
Başvuru konusu olayda, Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinin ihlal edildiği
tespit edilmiş olmakla beraber, başvurucuların, faiz ile enflasyon oranı
arasındaki farktan kaynaklanan zarar iddiasında bulunmadıkları, Mahkeme
kararıyla taşınmazın değerinin tespit edildiği ve mülkiyetinin el değiştirdiği
dikkate alındığında, taşınmazın rayiç değerinin artması nedeniyle talep
ettikleri maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
81. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
82. Başvuruya konu yargılama sonunda verilen kararların icra
edilmediği ve bu hususun başvurucuların mülkiyet ve adil yargılanma haklarını
ihlal ettiği gözetilerek, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, Mahkeme kararlarının mümkün olan en
kısa sürede yerine getirilmesini teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Belediyeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun mahkeme
kararlarının yerine getirilmemesi sonucu alacak hakkının ödenmemesiyle ilgili şikâyet
yönünden KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. ve 36.
maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara ayrı ayrı
olmak üzere 6.650,00 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
başvurucuların diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucular tarafından
yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35
TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucuların Maliye Hazinesine başvuru tarihinden itibaren
dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona
erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Esenyurt Belediye Başkanlığına gönderilmesine,
3/4/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.