logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hakan Olğun [1.B.], B. No: 2013/7588, 17/2/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAKAN OLĞUN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7588)

 

Karar Tarihi: 17/2/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör Yrd.

:

Gizem Ceren DEMİR KOŞAR

Başvurucu

:

Hakan OLĞUN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Ceza İnfaz Kurumunda görevli jandarma personeli tarafından hükümlü/tutuklunun darp edilmesi iddiasıyla ilgili olarak etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/9/2013 tarihinde Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 17/4/2014 tarihinde, başvurucunun adli yardım talebinin kabulünekarar verilmiştir.

4. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 17/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından 25/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 24/6/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

7. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş, 7/7/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 13/7/2015 tarihinde ibraz etmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda mahkûmiyete bağlı tutukluğunun devam ettiği 13/7/2012 tarihinde adliyeye götürülmüştür.

10. Ceza İnfaz Kurumuna geri getirildiğinde görevli jandarma personeli tarafından darp edildiğini beyan etmesi üzerine Ceza İnfaz Kurumu idaresince, sağlık raporu alınması amacıyla Tekirdağ Devlet Hastanesine gönderilmiştir.

11. Tekirdağ Devlet Hastanesi tarafından düzenlenen 13/7/2012 tarihli raporda, başvurucuda darp ve cebir izi bulunmadığı belirtilmiştir.

12. Başvurucu, kendisini adliyeye götüren Ceza İnfaz Kurumu Jandarma Taburunda görevli askerler tarafından, Mahkeme önünde ve adliye nezarethanesinde darp edildiği iddiasıyla 16/7/2012 tarihinde Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde, olayı gören başka mahkûmların bulunduğunu belirtmiş; bu mahkûmlardan birinin kimlik bilgilerini bildirerek bu kişilerin dinlenilmesini talep etmiştir.

13. Anılan şikâyet üzerine Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı, Ceza İnfaz Kurumu Tabur Komutanlığında görevli askerler hakkında soruşturma başlatmış; 9/11/2012 tarihinde ilgili Ceza İnfaz Kurumundan, şikâyetekonu olay ile ilgili olarak varsa doktor raporları ile tutanak ve diğer belgelerin gönderilmesini talep etmiştir.

14. Tekirdağ 1 No.lu F tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 14/1/2013 tarihli cevap yazısıyla başvurucu hakkında, 13/7/2012 tarihinde Tekirdağ Devlet Hastanesinden aldırılan ve herhangi bir darp, cebir izi bulunmadığı belirtilen doktor raporu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş ve olayla ilgili olarak başkaca bilgi ve belgenin Kurumlarında bulunmadığı belirtilmiştir.

15. Cumhuriyet Başsavcılığı 5/2/2013 tarihli ve K.2013/630 sayılı kararı ile şüphelilerin tamamı hakkında, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:

"...şikayet konusuna ilişkin idarece yapılan yazılı açıklama ve müştekinin yaralanmasının bulunmadığı yönündeki suç tarihli adli rapora göre, cezaevi tabur komutanlığı görevlilerine yüklenebilecek, suç ve suç unsuruna rastalanmadığı (anlaşılmıştır)."

16. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz, Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/4/2013 tarihli ve 2013/324 Değişik iş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.

17. Anılan karar başvurucuya 12/9/2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 24/9/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. Başvurucu, hâlen Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmaktadır.

B. İlgili Hukuk

19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 94. maddesi şöyledir:

"(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

...

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur."

20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 160. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar."

21. 5271 sayılı Kanun'un 172. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir."

22. 5271 sayılı Kanun'un 173. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir."

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 17/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumundan ifade vermek için Mahkemeye götürüldüğü esnada görevli jandarma personeli tarafından darp edildiğini, darp eyleminden şikâyetçi olması üzerine Ceza İnfaz Kurumu yönetimi tarafından sağlık raporu alınması amacıyla hastaneye sevk edildiğini, kendisini darp eden görevliler tarafından hastaneye götürüldüğünü ve yolda kendisine cinsel tacizde ve cinsel saldırı tehdidinde bulunulduğunu, Cumhuriyet Savcılığına şikâyette bulunmasına karşın etkili ve hızlı bir soruşturma yürütülmediğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş; soruşturmanın yenilenmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

26. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:

"Herkes, … maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

...

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

27. Bakanlık görüşünde, başvurucunun adli muayene raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı gibi başvurucunun kötü muamele iddialarını destekleyici herhangi bir delil de sunmadığını ifade edilmiştir.

28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı sunduğu beyanda özetle; darp fiili nedeniyle burnu kırılmış olmasına karşın hastaneye darp fiilini gerçekleştiren görevlilerle sevk edilmesi nedeniyle raporun gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğini, darp fiilini kanıtlayabilecek imkânlardan mahrum olduğunu, kanıtlama işinin yargının görevi olduğunu belirtmiştir.

29. Somut başvuru açısından negatif yükümlülüğün ihlal edilip edilmediği ancak yürütülecek etkili bir soruşturma sonucunda tespit edilebileceğinden başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü etkili soruşturma yürütme yükümlülüğü kapsamında incelenecektir.

a. Genel İlkeler

30. Devletin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).

31. Buna göre bireyin, bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi, “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Şayet bu olanaklı olmazsa bu madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

32. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil, uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 56).

33. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma; bağımsız, hızlı ve derinlikli bir şekilde yürütülmelidir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

34. Kamu görevlileri tarafından yapılan işkence ve kötü muamele iddiaları hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için, soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişiler olaylara karışan kişilerden bağımsız olmalıdır. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal bağlantının olmamasını değil, aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).

b. Genel İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlülerin özgürlüklerinin kısıtlanmış olduğu, olası bir kötü muamele durumunda sağlık kurumuna ya da birtakım bilgi ve belgelere tek başlarına erişimlerinin mümkün olmayacağı, kötü muamele iddiasının Cumhuriyet Savcılığına iletilmesinden sonra da suç isnat edilen kamu görevlilerinin kontrolü altında kalmaya devam ettikleri gibi husular dikkate alındığında suç isnat edilen kamu görevlilerinden bağımsız görevlilerce yürütülecek bir soruşturmanın derhâl başlatılarak gerekli tıbbi delillerin sağlanması, müşteki ve tanık beyanları ile şüphelilerin ifadelerinin alınması soruşturmanın etkililiği açısından önem taşımaktadır.

36. Somut olayda başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda görevli jandarma personeli tarafından darp edildiğini beyan ettiği bir dilekçeyi Cumhuriyet Savcılığına iletmiştir. Başlatılan adli soruşturma kapsamında Ceza İnfaz Kurumundan, şikâyetekonu olay ile ilgili olarak varsa doktor raporları ile tutanak ve diğer belgelerin gönderilmesi talep edilmiş; Ceza İnfaz Kurumu idaresince bildirilen doktor raporu (bkz. § 11) ve olayla ilgili olarak başkaca bilgi ve belgenin Kurumlarında bulunmadığı bilgisi doğrultusunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.

37. Soruşturma aşamasında başvurucunun beyanının alınmadığı, dinlenilmesini istediği ve bir kısmının kimlik bilgilerini verdiği tanıkların dinlenilmediği, şüphelilerin ifadesinin alınmadığı, başvurucunun rapor alınması için bir sağlık kurumuna sevk edilmediği, yalnızca Ceza İnfaz Kurumundan toplanan belgeler doğrultusunda karar verildiği anlaşılmaktadır.

38. Tamamen Ceza İnfaz Kurumundan alınan bilgi ve belgeler doğrultusunda soruşturmanın sonuçlandırılması ve soruşturmanın hiçbir aşamasında başvurucunun Cumhuriyet Savcısı önüne çıkarılmaması değerlendirildiğinde devletin usul yükümlülüğü kapsamında soruşturmadan sorumlu olan ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsızlığını gerektiren ilkenin (bkz. § 34) ihlal edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.

39. Başvurucunun, Ceza İnfaz Kurumu idaresince aldırılmış olan sağlık raporunun kendisini darp eden görevliler nezaretinde aldırıldığını ileri sürmesine karşın anılan iddianın da araştırılmadığı anlaşılmaktadır.

40. Devletin kontrolü altında bulunan kişilere yönelik tıbbi muayenelerin sağlanması, kötü muameleye karşı önemli tedbirlerden birini oluştururken bu muayenelerin usulüne uygun olarak yapılması ve raporların usulüne uygun düzenlenerek gerekli mercilere sunulması vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

41. Tıbbi muayeneler güvenilir ve gerçeğe uygun raporlarla sonuçlanmalı, bunun için de muayeneler güvenlik görevlileri ve diğer kamu görevlilerin bulunmadığı bir şekilde, tıp uzmanlarının kontrolünde özel olarak yapılmalıdır (bkz. İstanbul Protokolü Ek 1, madde 6).

42. Somut olayda, Ceza İnfaz Kurumu tarafından aldırılan sağlık raporunun gerekli koşulları taşıyıp taşımadığının araştırılmayarak tek başına karara esas alınmasının anılan ilkelere aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

43. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

45. Başvurucu, soruşturmanın yenilenmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

46. Başvuru konusu olayda Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

47. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama (soruşturma) yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama (soruşturma) yapılmak üzere Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

48. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya ayrıca net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

49. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun maddi tazminat talebine ilişkin bir dayanak sunmadığı ve tespit edilen ihlal ile maddi tazminat talebi arasında bir nedensellik bağı bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

17/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hakan Olğun [1.B.], B. No: 2013/7588, 17/2/2016, § …)
   
Başvuru Adı HAKAN OLĞUN
Başvuru No 2013/7588
Başvuru Tarihi 20/9/2013
Karar Tarihi 17/2/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, Ceza İnfaz Kurumunda görevli jandarma personeli tarafından hükümlü/tutuklunun darp edilmesi iddiasıyla ilgili olarak etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Diğer kötü muamele iddiaları İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 94
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 160
172
173
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi