TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GÜNAY OKAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2013/8114)
|
|
Karar Tarihi: 17/9/2014
|
R.G. Tarih-Sayı: 5/11/2014-29166
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Zehra Ayla PERKTAŞ
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Recep ÜNAL
|
Başvurucu
|
:
|
Günay OKAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Faruk SARIASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, koşullu
salıverilmesinin geri alınmasına dair karar sonucunda Anayasa’nın 2., 36. ve
38. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/11/2013
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 31/12/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesi ve
eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
5. Nazilli 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2000/264, K.2001/44 sayılı kararı ile başvurucunun, kasten
öldürme suçundan 15 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Bu karar Yargıtay 1. Ceza Dairesinin “2001/3033-3253 sayılı ilâmı ile” onanarak kesinleşmiştir.
1/6/2005 tarihinde yürürlüğe giren 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanunu nedeniyle, lehe kanun değerlendirmesi yapılması gerektiğinden,
kesinleşmiş hüküm uyarlanmış ve Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesince 6/4/2006
tarihinde başvurucunun 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Bu karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23/3/2007 tarih ve
E.2007/349, K.2007/1876 sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmiştir.
6. Cezanın infazı devam
ederken, Fethiye Ağır Ceza Mahkemesinin 26/9/2006 tarih ve 2006/362 Müt. sayılı kararı ile
başvurucunun koşullu salıverilmesine karar verilmiştir. Başvurucu bu karara
istinaden 29/10/2006 tarihinde koşullu salıverilmiştir. Başvurucunun hak ederek
tahliye tarihi 25/10/2015’tir.
7. Başvurucu hakkında alkol etkisi altında araç kullanmak suretiyle trafik
güvenliğini tehlikeye sokma suçunu 16/5/2011 tarihinde işlediği
iddiası ile kamu davası açılmıştır. Yargılama sonucunda Aydın 1. Sulh Ceza
Mahkemesinin 25/10/2011 tarih ve E.2011/669, K.2011/899 sayılı kararı ile
başvurucunun bir ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve “karar kesinleştiğinde Nazilli Ağır Ceza Mahkemesine
müzekkere yazılarak 2006/94 Esas 2006/99 Karar sayılı kararları ile verilen
şartla tahliyenin kaldırılması için gereğinin ... takdirinin istenmesine”
karar verilmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12.
Ceza Dairesinin 1/7/2013 tarih ve E.2012/23594, K.2013/17848 sayılı ilâmıyla, mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
8. Nazilli 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin 4/9/2013 tarih ve E.2006/94, K.2006/99 sayılı kararı ile
başvurucunun “deneme süresi içerisinde
kasıtlı suç işlediği kesin mahkumiyet hükmü ile
kanıtlanan hükümlü hakkında verilen önceki koşullu salıverme kararının geri
alınmasına, hükümlünün 2. suç tarihi ile bihakkın tahliye tarihi arasında kalan
cezasının aynen ceza infaz kurumunda çektirilmesine” karar verilmiştir.
Başvurucu bu karara karşı itiraz yoluna başvurmuş olup, itiraz mercii olan
Nazilli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/10/2013 tarih ve 2013/896 D.İş sayılı kararı ile itiraza
konu kararın “usul ve yasaya uygun”
olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Bu karar başvurucuya
23/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
9. 13/12/2004 tarih ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Koşullu salıverilme” kenar başlıklı 107.
maddesi şöyledir:
“(1) Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun
kurumdaki infaz süresini iyi hâlli olarak geçirmesi gerekir.
(2) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş
olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm
edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde,
koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.
…
(6) Koşullu salıverilen hükümlünün tâbi tutulacağı denetim
süresi, yukarıdaki fıkralara göre infaz kurumunda geçirilmesi gereken sürenin
yarısı kadardır. Ancak süreli hapislerde hakederek
tahliye tarihini geçemez.
…
(12) Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis
cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen
yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi hâlinde
koşullu salıverilme kararı geri alınır.
(13) Koşullu salıverilme kararının geri alınması hâlinde
hükümlünün;
a) Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezasının
aynen,
…
Ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Koşullu
salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir
daha koşullu salıverilme kararı verilmez.
…”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
10. Mahkemenin 17/9/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/11/2013 tarih ve 2013/8114
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
11. Başvurucu, hakkında tesis
edilen koşullu salıverilme kararının geri alınmasına dair kararda, öldürme ve
trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarının aynı kapsamda
değerlendirildiğini; bu durumun, suç ile ceza arasında olması gereken ölçülülük
ilkesine aykırı olduğunu; 5275 sayılı Kanun’un 107. maddesinin (12) numaralı
fıkrasının, Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğunu; kişilerin,
yasaklanan eylem sonucunda hangi cezaya çarptırılacaklarını önceden
bilebilmeleri gerektiğini; ayrıca başvuruya konu uygulamanın hakkaniyete uygun
yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş, anılan kuralın iptalini talep
etmiştir.
B. Değerlendirme
12. Anayasa Mahkemesine yapılan
bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için başvurunun, Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetki alanına girip girmediğinin tespiti gerekir.
Bireysel başvuru incelemesinde, bir ihlal iddiasının Anayasa Mahkemesinin konu
bakımından yetki alanına girip girmediğinin tespitinde Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı esas alınmaktadır (B. No:
2012/1049, 26/3/2013, § 18; B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 24).
13. Başvurucu, deneme süresinde
işlediği ve bir ay hapis cezası ile cezalandırılmasına neden olan suç
nedeniyle, suç tarihi olan 16/5/2011’den, hak ederek salıverileceği tarih olan
25/10/2015’e kadar hapis cezasının aynen infazına karar verilmesinden
şikâyetçidir. Başvurucu, hakkında verilen koşullu salıverilmenin geri
alınmasına dair karar nedeniyle, suç ve cezada kanunilik ve ölçülülük ilkeleri
ile hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder.
Başvurucunun, mahkûmiyet kararı nedeniyle hürriyetinden yoksun bırakılmasına
dayanan şikâyetinin, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fırkası yönünden
incelenmesi gerekir.
14. Anayasa’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” kenar
başlıklı 19. maddesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve
güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri dışında kimse
hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
…”
15. Sözleşme’nin “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı
5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda
belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse
özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş
mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
...”
16. Görüldüğü üzere, kişinin
Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alınan
özgürlüğünden yoksun bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin
mahkûmiyet kararına dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu
doğrultuda, cezanın infazı devam ederken kişi koşullu salıverildikten sonra,
deneme süresi içerisinde işlediği bir suç nedeniyle koşullu salıverilme
kararının geri alındığı ve yeniden hapsedildiği durumlar da Anayasa ve
Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin konu
bakımından yetkisi kapsamındadır.
17. Anayasa’nın 19. maddesinin
birinci fıkrasında, özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı
maddenin ikinci fıkrasında ise şekil ve şartları kanunda gösterilen belirli
haller dışında, kişilerin başka bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılması
yasaklanmıştır. Anılan ikinci fıkradaki sınırlama nedenlerinden biri de
mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin
yerine getirilmesi halidir.
18. Sözleşme’nin 5. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında ise Anayasa’nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye
yer verildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve güvenliğinin
istisnası olarak “yetkili bir mahkeme
tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulma”
hali düzenlenmiştir. Sözleşme’ye göre, özgürlüğe
getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet kararı sonrası
“tutma” hali veya hapsedilmenin,
“yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka
(kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
yönünden “tutma” hali, geniş
anlamda kullanılmakta olup; gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk
ve hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin
özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri
uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan
bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (Benzer
AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And
Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66,
2899/66, 18/6/1971, § 78; Engel ve
Diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71, 5102/71, 5354/72,
5370/72, 8/6/1976, § 68). Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve
Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fırkasının (a) bendi kapsamına,
mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hallerinde ortaya
çıkan özgürlükten yoksun bırakma halleri dâhil ise de anılan kurallar,
mahkûmiyet kararının değil, tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına
almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis
cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz.
19. Anayasa’nın 19. maddesinin
ikinci fıkrası gereğince, kural olarak tutma hali, mahkûmiyet kararına bağlı
olmalıdır. Koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle kişinin
yeniden hapsedilmesi durumunda da infazına karar verilen ceza ile önceki
mahkûmiyet arasındaki nedensellik bağının kesilmemiş olması gerekir. AİHM’e göre Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde geçen “mahkûmiyet
kararı sonrasında” ibaresi ile kastedilen, sadece “tutma”nın
zaman bakımından mahkûmiyet kararından sonra olması değil, aynı zamanda
mahkûmiyet nedeniyle olmasıdır (Bkz. Van Droogenbroeck/Belçika, B. No: 7906/77,
24/6/1982; Weeks/Birleşik Krallık, B. No: 9787/82,
2/3/1987, § 42; Stafford/Birleşik Krallığı, [BD], B. No: 46295/99,
§ 64; M./Almanya, B. No:
19359/04, 17/12/2009, § 88).
20. Koşullu salıverilme, cezanın
çektirilmesinin kişiselleştirilmesi, başka bir deyişle cezaevindeki tutum ve
davranışlarıyla (iyi haliyle) topluma uyum sağlayabileceği izlenimini veren
hükümlünün şarta bağlı olarak ödüllendirilmesidir. Suçlunun kendisine verilen
cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık duyması ve bunu
iyi davranışıyla kanıtlaması durumunda, cezaevinde daha fazla kalması gereksiz
olabilir. Bu durumda koşullu salıverilme, infaz sistemindeki en etkili araçtır.
Koşullu salıverilmenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir süre çekilmiş
olması, hükümlünün bu süre içinde iyi durum göstermesi, koşullu salıverildikten
sonra gözetim altında kalması ve koşullu salıverilmenin gereklerine uyulmaması
durumunda koşullu salıverilme kararının geri alınabilmesidir (AYM, E.2001/4,
K.2001/332, K.T. 18/7/2001).
21. Yukarıda da belirtildiği
üzere, yetkili mahkemece verilmiş bir mahkumiyet
hükmüne dayalı tutmanın aynı zamanda kanuni olması gerekmektedir.
22. Anayasa’nın 2. maddesinde
yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre,
yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya
ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması,
ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu bir takım güvenceler içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi,
hukuksal güvenlikle bağlantılı olup; birey, belirli bir kesinlik içinde, hangi
somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını,
bunların kamu otoritesine hangi müdahale yetkisini doğurduğunu, kanundan
öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda kendisine düşen
yükümlülükleri öngörüp, davranışlarını düzenleyebilir. Hukuk güvenliği,
kuralların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete
güven duyabilmesini, devletin de kanuni düzenlemelerde bu güven duygusunu
zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2009/51, K.2010/73, K.T.
20/5/2010; AYM, E.2009/21, K.2011/16, K.T. 13/1/2011; AYM, E.2010/69,
K.2011/116, K.T. 7/7/2011; AYM, E.2011/18, K.2012/53, K.T. 11/4/2012).
23. Kanunilik şartı, hak ve
özgürlüklere yönelik sınırlamaların yalnızca şekli olarak kanunla düzenlenmesi
ile sınırlı olmayıp, bunların içerik olarak da belirli bir amacı
gerçekleştirmeye elverişli olmalarına ilişkin gerekliliği de ifade etmektedir.
Bu açıdan kanun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle,
hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını
belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme
alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanun, muhtemel etki ve
sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır. Bununla birlikte,
kanun metninin tüm sonuç ve etkileri göstermesi her zaman beklenemeyeceğinden,
aranan açıklığın ölçüsü, söz konusu metnin içeriği, düzenlemeyi hedeflediği
alan ile hitap ettiği kitlenin statü ve büyüklüğü gibi faktörler dikkate alınarak
belirlenebilir. Bu özelliklere sahip kanunun, aynı zamanda kolaylıkla
erişilebilir nitelikte olması gerekir (AYM, E.2011/62, K.2012/2, K.T.
12/1/2012).
24. AİHM içtihatlarına göre de
bir kanuni düzenlemenin bireylerin davranışını ona göre düzenleyebileceği kadar
kesinlik içermesi, kişinin gerektiği takdirde hukuki yardım almak suretiyle, bu
kanunun düzenlediği alanda belli bir eylem nedeniyle ortaya çıkacak sonuçları
makul bir düzeyde öngörebilmesi gerekmektedir. Öngörülebilirliğin mutlak ölçüde
olması gerekmez. Kanunun açıklığı, arzu edilir bir durum olmakla birlikte;
bazen aşırı bir katılığı da beraberinde getirebilir. Oysa hukukun ortaya çıkan
değişikliklere uyarlanabilmesi gerekmektedir. Birçok kanun, işin doğası gereği,
yorumlanması ve uygulanması pratik gerçekliğe bağlı olan yoruma açık formüller
içermektedir (bkz. Kayasu/Türkiye, B. No: 64119/00, 76292/01,
13/11/2008, § 83).
25. İlgili hukuk kısmında
gösterilen hükümler (§ 9) incelendiğinde, koşullu salıverilmeden
yararlanabilmek için hükümlünün, infaz süresinin kanunda belirlenen kısmını “iyi halli” olarak geçirmesi gerekli
olduğu; hal ve tavırları gözlemlenen hükümlünün, işlemiş olduğu suçtan dolayı
pişmanlık duyduğunun belirlenmesinin koşullu salıverilmede “iyi halli” olmanın bir şartı olduğu
anlaşılmaktadır. Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis
cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen
yükümlülüklere, hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde
koşullu salıverilme kararı geri alınır. Koşullu salıverilme kararının geri
alınması hâlinde hükümlünün; sonraki suçu işlediği tarihten itibaren hak ederek
tahliye tarihine kadar kalan cezasının aynen infazına karar verilir. Koşullu
salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir
daha koşullu salıverilme kararı verilemez. Buna karşılık, hükümlünün denetim
süresini yükümlülüklere uygun ve iyi hâlli olarak geçirmesi halinde, ceza infaz
edilmiş sayılır.
26. Bu açıklamalar çerçevesinde,
başvurucu hakkındaki uygulamanın şekli yönden kanuna dayalı olduğu konusunda
herhangi bir tereddüt bulunmadığı gibi, belirtilen düzenlemede açıkça, koşullu
salıvermenin şartlarının neler olduğu, koşullu salıverme kararının hangi
hallerde geri alınacağı ve bu hallerde aynen infaz edilecek ceza süresinin
nasıl hesaplanacağı hususları, herhangi bir tereddüde yer bırakılmayacak
açıklıkta düzenlenmiştir. Dolayısıyla, koşullu salıvermeye ilişkin söz konusu
düzenlemenin; belirli, kesin, erişilebilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu
açıktır.
27. Öte yandan, Anayasa’nın 19.
maddesinin ikinci fırkası anlamında, mahkûmiyet hükmü ile tutma arasında
illiyet bağı olup olmadığının (§ 19) tespit edilmesi gereklidir. Türk
Hukukunda, belirtilen illiyet bağı kanuni düzenleme ile sağlanmış olup; 5271
sayılı Kanun’un 107. maddesinin (12) numaralı fıkrasına göre, koşullu
salıverilen hükümlü, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir
suç işlediği takdirde, koşullu salıverilme kararı geri alınacaktır. Anılan
hükümle, koşullu salıverme kararının geri alınması noktasında yargı organına
herhangi bir takdir yetkisi tanınmaksızın, yalnızca geri almaya ilişkin şekli
şartların gerçekleşip gerçekleşmediği ile sınırlı bir inceleme yetkisi
verilmiştir. Bu çerçevede, yetkili mahkemece verilmiş bir mahkûmiyet kararı ile
koşullu salıverme geri alınarak kişinin yeniden hapsedilmesi arasındaki şekli
ve maddi illiyet bağı; kanun hükmü ile kurulmuş olmaktadır. Söz konusu kanun
hükmü gereğince, koşullu salıverilen hükümlüden, salıverilme sonrasındaki
sorumluluğunun ve hapis cezasının infaz süresi zarfında sergilediği iyi hale
istinaden kendisine tanınan fırsatı değerlendirerek hapis cezasını gerektiren
herhangi bir suç işlememesi gerektiğinin bilinci ile davranışlarını düzenlemesi
beklenmektedir.
28. Somut olayda, başvurucunun
koşullu salıverilmesine esas teşkil eden mahkûmiyeti, kasten öldürme suçuna
ilişkin olup, toplam hapis cezasının süresi 15 yıl, hak ederek tahliye tarihi
25/10/2015’tir. Bu cezanın infazı devam ederken, 26/9/2006 tarihli kararla
başvurucunun koşullu salıverilmesine karar verilmiştir. Deneme süresi devam
ederken başvurucu hakkında, 16/5/2011
tarihinde alkol etkisi altında araç kullanmak suretiyle trafik güvenliğini
tehlikeye sokma suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış ve
yargılama sonucunda 25/10/2011 tarihli kararla, belirtilen suç nedeniyle
başvurucunun bir ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup; bu
karar, Yargıtayın 1/7/2013 tarihli onama ilâmı ile
kesinleşmiştir. Bunun üzerine Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/9/2013
tarihli kararı ile başvurucunun koşullu salıverilme kararı, 5275 sayılı
Kanun’un 107. maddesinin (12) numaralı fıkrası gereğince geri alınarak, aynı
maddenin (13) numaralı fıkrası gereğince ikinci suç tarihi olan 16/5/2011 ile
hak ederek tahliye tarihi olan 25/10/2015 arasındaki hapis cezasının aynen
infazına karar verilmiştir.
29. Buna göre, başvurucu
hakkında verilen koşullu salıvermenin geri alınması, Anayasa’nın 19. maddesinin
ikinci fıkrası çerçevesinde, yetkili mahkemece verilmiş bir mahkûmiyet kararına
dayalı ve kanuna uygun bir tutma mahiyetinde olup, kişi özgürlüğü ve güvenliği
hakkına yönelik bir ihlal oluşturmadığı açık olduğundan, başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Başvurunun,
“açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
bırakılmasına, 17/9/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.