TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HÜSEYİN BIYIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru
Numarası: 2013/8773)
|
|
Karar
Tarihi: 20/1/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık
YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Hüseyin
BIYIK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru,
nakdi tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru
5/12/2013 tarihinde doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılmıştır. Başvuru formu ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona
sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci
Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 9/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru
belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)
gönderilmiştir. Bakanlığın 30/1/2015 tarihli görüş yazısında adil yargılama
hakkı ile ilgili başvurucunun şikâyetine benzer iddiaları içeren başvurulara
yönelik olarak daha önceden dikkate alınacak kriterlerin belirlendiği, somut
başvuru açısından bu kriterlerden ayrılmayı gerektirecek bir neden bulunmadığı,
bu nedenle görüş sunulmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu,
Batman ili Gercüş İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde jandarma er olarak askerlik
görevini yapmakta iken 22/3/1994 tarihinde operasyon dönüşü birliğiyle birlikte
içinde bulunduğu aracın bölücü terör örgütü mensuplarınca döşenen mayına
çarpması üzerine yaralanmıştır.
8. Başvurucu,
Gülhane Askeri Tıp Akademisinde (GATA) devam eden tedavi sürecinde toplam dokuz
ay hava değişimi ve istirahat aldıktan sonra 14/3/1995 tarihli raporla hakkında
“A/59 F1, Askerliğe devam eder, mevcut
yaralanma nedeni ile 90 gün iş ve gücünden kalır, uzuv kaybı ve zaafı yoktur, kıt'asına taburcu” kararı verilmiş, askerlik
hizmetini bir süre yaptıktan sonra 31/8/1995 tarihinde terhis edilmiştir.
9. Jandarma
Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 15/8/1994 tarihli ve 3/3/1996
tarihli kararlarıyla başvurucuya doksan gün iş ve güç kaybı karşılığı toplam
193.224.000 TL nakdi tazminat ödemesi yapılmıştır.
10. Başvurucu,
daha sonra yeniden GATA'da yatarak tedavi görmüş ve 5/3/1998 tarihli raporla
hakkında “Sağ femur
inter frokanterik kırık oplusu” tanısıyla “A/59 F1 askerliğe elverişlidir. 90 gün iş ve gücünden kalır, % 10 çalışma gücü kayıp oranı mevcuttur.” kararı
verilmiştir.
11. Başvurucu
bir süre sonra yeniden GATA'ya sevkedilmiş, 12/4/1999
tarihli raporla hakkında “Eski mandibula fraktürü”
tanısı ile “Hayati önemi haizdir. 90 gün iş
ve gücünden kalmıştır. Uzuv tatili yoktur. Minimal uzuv zafiyeti mevcuttur...
Durumu A/59 F1 , A58/ F1, A/27 F1'e uyar. Yedek
askerlik görevini yapar.” kararı verilmiştir.
12. Başvurucunun
12/4/1999 tarihli rapora dayanarak kendisine vazife malulü aylığı bağlanmasına
karar verilmesi istemiyle açtığı dava, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM)
Birinci Dairesinin 11/7/2000 tarihli ve E.2000/160, K.2000/775 sayılı kararıyla
reddedilmiştir.
13. 4/10/2012
tarihinde Samsun Gazi Devlet Hastanesinin sağlık kurulu özürlü raporuyla oper sol el scopoid + sağ femur opere kırığı
teşhisi konularak tüm vücut fonksiyon kayıp oranının %15 olarak belirlenmesi
üzerine başvurucu, artan rahatsızlığından dolayı 3/11/1980 tarihli ve 2330
sayılı Nakdi Tazminat Ödenmesi ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında kendisine ek nakdi
tazminat ödenmesini istemiş fakat başvurusu reddedilmiştir.
14. Başvurucu
tarafından ret işleminin iptali istemiyle açılan dava AYİM Üçüncü Dairesinin
20/6/2013 tarihli ve E.2013/86, K.2013/899 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Davalı
idare, 1996 yılında nakdi tazminat ödemesi yapılması nedeniyle dava konusunun
ortadan kalktığını ve uyuşmazlığın inceleme kabiliyetinin oluşmadığından
bahisle davanın reddedilmesi gerektiğini ve 10 yıllık genel zaman aşımı
süresinin geçmesinden dolayı süre aşımı bulunduğunu belirtmekte ise de;
öncelikle dava konusunun önceki ödemeden farklı olarak ek nakdi tazminat
istemine ilişkin olması, davacı vekilinin müvekkilinin rahatsızlığının
ilerlediğine ilişkin yeni bir belge ile müracaatta bulunması, cevabi yazının
müracaat tarihi itibarıyla davacının menfaatini etkileyecek nitelikte olması,
keza 2330 sayılı Kanun ve alt mevzuatında Kanun kapsamındaki görevlerden dolayı
meydana gelen yaralanma ve sakatlıklara istinaden nakdi tazminat istemlerinin
süre ile tahditlenmemesi, bilakis bilahare oluşacak
sakatlık (ve ölüm) halinin ifa edilen hizmet ile bağının tespiti halinde
tazminat ödeneceğinin belirtilmesi karşısında bu yöndeki itirazlar kabul
görmemiştir.
…
Yapılan incelemede 22/3/1994 tarihinde meydana
gele patlama neticesinde yaralanarak, mevcut duruma yönelik kati rapora
istinaden nakdi tazminat ödemesinden istifade eden davacıya Yönetmeliğin
“Yaralanma Hali” başlıklı 7’nci maddesinin üst limitinden ödeme yapıldığı
anlaşılmaktadır. Bu aşamadan sonra davacının rahatsızlığının ilerleyerek özür
oranın arttığından bahisle ek nakdi tazminattan istifade edebilmesi için, görev
kaynaklı bu rahatsızlığından dolayı askere elverişsiz hale gelmesi, diğer bir
değişle 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında vazife malulü olması ve
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sakatlık derecesinin tespit edilmesi
gerekmektedir. Oysa davacı mevcut yaralanmasının ardından gördüğü tedaviler
neticesinde sıhhat bulmuş ve sağlıkla terhis olmuştur. Öte yandan olay
tarihinden 5 yıl sonra sevk olduğu GATA Sağlık Kurulu raporuyla askerliğe
elverişli olduğunun (yedek askerlik görevini yapar kararı) tespit edilmiştir.
Davacı vekilinin, müvekkilinin rahatsızlığının ilerlediğini belirterek ibraz
ettiği özürlü sağlık kurulu raporu ise askerliğe elverişlilik yönünden bir
karar içermediğinden ek nakdi tazminat istemine esas alınarak ek nakdi
tazminata müstahak olması mümkün değildir.”
15. Bu karara
karşı yapılan karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 24/10/2013 tarihli ve
E.2013/1324, K.2013/1251 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
16. Karar,
başvurucuya 12/11/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu
5/12/2013 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
B. İlgili Hukuk
18. 2330 sayılı
Kanun'un 5. maddesi şöyledir:
" Bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılanlardan
görevleri veya yardımları sona erenlerin bilahare kendilerinin veya eş, füru,
ana, baba ve kardeşlerin yaralanmaları, engelli hâle gelmeleri veya ölmeleri
halinde bu durumlarının evvelce ifa ettikleri görev veya yardımdan meydana
geldiği tevsik edilenlere 3 ve 4 üncü madde hükümleri uygulanır."
19. 8/6/1949
tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun 44.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Her ne sebep ve
suretle olursa olsun vücutlarında hasıl olan arızalar veya düçar
oldukları tedavisi imkansız hastalıklar yüzünden
vazifelerini yapamıyacak duruma giren iştirakçilere (Malül) denir ve haklarında bu kanunun malüllüğe
ait hükümleri uygulanır.”
20. 5434 sayılı Kanun'un 45. maddesi şöyledir:
“44
üncü maddede yazılı malüllük;
a) İştirakçilerin
vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa;
b) Vazifeleri dışında
kurumların verdiği her hangi bir kuruma ait başka
işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olursa;
c) Kurumların
menfaatini korumak maksadiyle bir iş yaparken o işten
doğmuş olursa (Maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartiyle);
ç) Fabrika, atelye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş
sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o
işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş
olursa;
Buna (Vazife malüllüğü) ve bunlara uğrıyanlara
da (Vazife malülü) denir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin
20/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvurucunun 5/12/2013 tarihli ve
2013/8773 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu;
terör saldırısı sonucu oluşan mağduriyetinin gün geçtikçe arttığını, ayağında
oluşan kısalık nedeniyle yürüme zorluğu çektiğini, vücut fonksiyon kayıp
oranının %15'e çıktığını, sağlık problemlerinin kalıcı hâle gelerek daha da
kötüye gittiğini, Anayasa’nın 125. maddesi gereği idarenin artan zararını
karşılaması gerektiğini, AYİM'in kendisini GATA'ya sevkederek aldıracağı rapora göre hüküm kurması gerekirken
bu konuda herhangi bir girişimde bulunmadan davayı reddettiğini, böylece
Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür
B. Değerlendirme
23. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvuru dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden başvurucunun AYİM
tarafından askerî hastaneye sevkinin yapılmayarak davasının reddedilmesinden
şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun tüm iddialarının adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti çerçevesinde aşağıdaki başlıklar
altında değerlendirilmesi uygun görülmüştür:
1. Yargılamanın
Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
24. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel
başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
25. 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
26. İlke olarak
derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların
kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve
uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden
adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek
istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu
hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti
niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince
incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
27. Başvurucu;
1994 yılında mayın patlaması sonucu yaralanmasıyla ortaya çıkan mağduriyetinin
gün geçtikçe arttığını, ayağında meydana gelen kısalık nedeniyle yürüme zorluğu
çektiğini, vücut fonksiyon kayıp oranının %15'e çıktığını, AYİM'in
kendisini GATA'ya sevkederek aldıracağı rapora göre
hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir girişimde bulunmayarak davayı
reddettiğini belirtmiş; AYİM Üçüncü Dairesi ise mevcut yaralanmasının ardından
gördüğü tedaviler neticesinde sağlığına kavuşarak terhis edilen başvurucunun,
rahatsızlığının ilerleyerek özür oranın arttığından bahisle ek nakdi tazminat
alabilmesi için görev kaynaklı rahatsızlığından dolayı askere elverişsiz hâle
gelmesi gerektiği, Samsun Gazi Devlet Hastanesinin 4/10/2012 tarihli raporunda
ise askere elverişlilik hususunda bir tespit bulunmadığı gerekçesiyle davayı
reddetmiştir.
28. Mahkemenin
gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde başvurucunun görev kaynaklı
rahatsızlığının zaman içinde artmış olduğu iddiasıyla kendisine ek nakdi
tazminat ödenmesi istemiyle açtığı davanın, davaya dayanak yapılan ve askerî
hastaneden alınmayan raporun askerliğe elverişlilik yönünden bir tespit
içermediği gerekçesiyle reddedildiği, bu kapsamda iddiaların özünün Derece
Mahkemesi tarafından delillerin ve mevzuatın değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucunun
hukuka aykırılık teşkil ettiğine ilişkin bulunduğu görülmektedir.
29. Adil
yargılanma hakkı, bireylere dava sonucunda verilen kararın değil; yargılama
sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verir. Bu nedenle
bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin incelenebilmesi için
başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediğine; bu çerçevede
yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi
delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme
kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği
veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan
unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfîliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması
gerekir (Nadi Karakoç, B. No:
2013/2767, 2/10/2013, § 22).
30. Başvurucu,
yargılama sürecinin hakkaniyete aykırı olduğuna dair bir bilgi ya da belge
sunmamış olup Mahkemece delillerin değerlendirilmesinin ve verilen kararın
içeriğinin adil olmadığına dair şikâyetini dile getirdiği anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan
nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti
niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Silahların Eşitliği
İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvuru
konusu olayda gerek AYİM kararından gerekse başvurucunun iddialarından askerî
hastaneden alınabilecek olan askerliğe elverişliliğe ilişkin raporun;
başvurucunun asker olarak vazifesini yapamayacak duruma gelip gelmediğinin
tespitinde, dolayısıyla ilave nakdi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin
uyuşmazlığın çözümünde önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, AYİM
tarafından askerî hastaneye sevkinin yapılması ve askerî hastaneden alınacak
askerliğe elverişliliğe ilişkin rapora göre karar verilmesi gerektiği hâlde
davanın doğrudan reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmektedir. Başvurucunun iddiaları silahların eşitliği ilkesinin ihlali
iddiasına ilişkindir.
33. Hem cezai
olan hem de cezai olmayan davalarda uygulanan silahların eşitliği ilkesi
taraflara, talep ve açıklamalarını diğer tarafa nazaran dezavantajlı olmayacak
şekilde ileri sürebilmeleri için makul bir fırsat verilmeyi gerektirir. Bu
gerekliliğin bir sonucu olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (Sözleşme)
bilirkişilerin mahkeme önünde dinlenmesi ile ilgili özel bir hüküm
bulunmamasına karşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bilirkişilik
kurumunu, tanık dinletme hakkından yola çıkarak “silahların eşitliği ilkesi”
ile bağlantı kurarak değerlendirmiştir (Bönisch/Avusturya, B. No: 8658/79, 6/5/1985, § 32; Brandstetter/Avusturya, B. No: 11170/84, 12876/87,
13468/87, 28/8/1991, § 42, Yankı Bağcıoğlu
ve diğerleri, B. No: 2014/253, 9/1/2015, § 61).
34. Anayasa
Mahkemesinin silahların eşitliği ilkesi bağlamında yapacağı inceleme, başvuru konusu
yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesi olup (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19),
herhangi bir davada bilirkişi raporunun gerekli olup olmadığına karar vermek
değildir. Savunma makamının tanık dinletme talebinin gerekliliği ya da
bilirkişi raporu benzeri delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi
hususları derece mahkemelerinin yetkisi dâhilindedir (Yankı Bağcıoğlu ve diğerleri, § 68).
35. Silahların
eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı
koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir
duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde
dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
36. Genel
anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için “silahların
eşitliği” ve “çelişmeli yargılama” ilkeleri ışığında taraflara iddialarını
sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili
de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun
imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya
hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında
değerlendirilmelidir (Muhittin Kaya ve
Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret
Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 27).
37. Somut
olayda AYİM, askerî hastaneden alınması gereken askerliğe elverişliliğe ilişkin
rapor olmadığını belirterek davayı reddetmiş; başvurucu ise söz konusu raporun
AYİM tarafından aldırılması gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu,
uyuşmazlığın çözümünde etkili olduğu anlaşılan bu rapora AYİM dışında
ulaşamayacağını iddia etmediği gibi dosyadan bu yönde bir belirleme de
yapılamamıştır. Başvurucunun askerî hastaneden askerliğe elverişliliğiyle
ilgili raporu alarak talebini idari ve yargısal makamlara yeniden sunmasında
bir engel bulunmayıp bu noktada da bir hak kaybına uğraması da söz konusu
değildir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 20/11/2014 tarihli Yavuz Selim Akkoç (B. No: 2012/1277)
kararına konu olan benzer bir olayda, askerî olmayan hastaneden alınan rapora
dayanılarak yapılan vazife malulü aylığı ödenmesi yönündeki idari başvurunun ve
sonrasında açılan davanın reddedilmesinin ardından askerî hastaneden rapor
alınarak yeniden başvurulması üzerine açılan davanın AYİM tarafından kabul
edilerek başvurucusuna vazife malulü aylığı bağlanmasına karar verildiği
anlaşılmaktadır.
38. Bu
çerçevede başvurucunun AYİM tarafından askerî hastaneye sevk edilmeyip
askerliğe elverişliliğe ilişkin rapor alınmaması nedeniyle yargılamanın
sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmasının söz
konusu olmadığı ve başvuruya konu yargılama sürecine bir bütün olarak
bakıldığında başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına
dair bir bulgu saptanamadığı sonucuna varılmaktadır.
39. Açıklanan
nedenlerle başvurucunun silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği yönündeki
iddiasının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla
adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu
üzerinde BIRAKILMASINA
20/1/2016
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.