logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yusuf Çabuk [1.B.], B. No: 2013/8858, 23/3/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YUSUF ÇABUK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8858)

 

Karar Tarihi: 23/3/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Yusuf ÇABUK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; hükümlü olarak cezaevinde bulunan başvurucuya, açlık grevine katılan arkadaşlarına bir grup dâhilinde destek verdiği için disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/12/2013 tarihinde Bolu Cumhuriyet Savcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 24/2/2016 tarihinde, adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.

4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 24/2/2016 tarihinde, başvurununkabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda "Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak" suçundan (Kapatılan) İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinin 23/6/1998 tarihli ve E.1997/240, K.1998/123 sayılı kararı ile hükümlüolarak bulunmaktadır.

7. Başvurucu, 26 kişiyle birlikte 6/11/2012 tarihinde Adalet Bakanlığı’na (Bakanlık) hitaben yazmış oldukları dilekçe ile aynı cezaevinde bulunan 64 kişinin katıldığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine destek verdiklerini bildirmiştir. Dilekçede Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride son verilmesi, Kürt dili üzerinde uygulanan yasak ve kısıtlamalara son verilmesi; mahkeme, kamu alanları ve sosyal yaşam alanlarında Kürtçe kullanımının serbest olması ve yasal hâle getirilmesi talepedilmiştir.

8. Bolu Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı başvurucu hakkında açlık grevine katılan arkadaşlarına destek vermesi ve bu amaçla yemek almaması nedeniyle disiplin soruşturması başlatmıştır. Disiplin Kurulu Başkanlığı 14/11/2012 tarihli ve 2012/361 sayılı kararı ile 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi gereğince başvurucunun “1 Ay Süre İle Bazı Etkinliklere Katılmaktan Men Cezası (Kütüphane, açık saha, çok amaçlı spor salonu ve iş atölyeleri faaliyetleri)” ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

9. Bolu Ceza İnfaz Kurumunun 14/11/2012 tarihli disiplin ceza verme kararındabaşvurucunun, açlık grevine katılan arkadaşlarına destek vermek amacıyla yemek almadığı da tespit edilmiştir.

10. Başvurucu, anılan karara karşı Bolu İnfaz Hâkimliğine itiraz etmiştir. Yargılama sırasında başvurucuya hakları hatırlatıldıktan sonra hakkında verilen disiplin cezasına ilişkin olarak diyecekleri sorulmuştur. Başvurucu, alınan savunmasında “Ben de arkadaşların beyanlarına katılıyorum ve cezanın iptalini talep ediyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştur.

11. Bu beyanlar ise özetle şu şekildedir:

“... Bizim istediğimiz talebimiz ve amacımız kamuoyu nezdinde gerçekleri tartışmaktı.Kürtçe anadilimiz üzerine ve önderimiz Abdullah Öcalan hakkında uygulanan tecridi protesto etmek ve Türkiye'deki antidemokratik uygulamaları kamuoyu gündemine getirmek veprotesto amacını taşıyordu...

12. Bolu İnfaz Hâkimliği 1/10/2013 tarihli ve E.2012/1497, K.2013/1765 sayılı kararı ile başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

…Hükümlü iddiası, disiplin kurulu kararı, karardaki gerekçe ve dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde usul ve yasaya uygun olduğu değerlendirilen Bolu FTipi Yüksek Güvenlikli KapalıCeza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı' nın14/11/2012 tarih ve 2012/361 Karar sayılıkararına karşı yapılanhükümlünün İTİRAZININ REDDİNE karar vermek gerekmiş(tir).

13. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğinin kararına yaptığı itiraz, Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 5/11/2013 tarihli kararı ile “usul ve yasaya uygun bulunarak” reddedilmiştir. Karar 14/11/2013 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 2/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

15. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun“İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar” kenar başlıklı 6. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K./5.md.) İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.

16. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi şöyledir:

(1) Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.

(2) Suç oluşturan eylemlerden dolayı açılan kamu davası, disiplin soruşturması yapılmasını ve cezanın uygulanmasını engellemez”

17. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:

“(1) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar süreyle kurumun kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasıdır.

(2) Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:

d) Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 23/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; hükümlü bulunduğu cezaevinde 6/11/2012 tarihinde Kürt halkının önderi olduğunu iddia ettiği Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması, sağlık, güvenlik ve özgürlük şartlarının sağlanması ve anadili Kürtçe üzerindeki yasağın kaldırılıp eğitim ve öğretimde ve kamuda kullanımının serbest olması amacıyla açlık grevine başlayan arkadaşlarına destek olduğunu ve demokratik hakkını bu şekilde kullanması nedeniyle hakkında disiplin soruşturması başlatıldığını ve neticesinde “1 ay süre ile bazı etkinliklere katılmaktan men” cezası verildiğini belirterek sosyal aktivitelere katılma ve kendini sosyal yönden geliştirme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

1. Adli Yardım Talebi Yönünden

20. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun; açlık grevine başlayan arkadaşlarına destek vermesi nedeniyle hakkında verilen disiplin cezasının kişiliğini geliştirme ve kendini ifade etmesinin engellediği iddiasının bir bütün olarak Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Mehmet Ayata, B. No: 2013/2920, 7/7/2015, § 24).

22. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

23. Anayasa’nın 26. maddesinde ifade özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir (Emin Aydın [GK], B. No: 2013/2602, 23/1/2014, § 43).

24. İfade özgürlüğü; insanın serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın, § 40).

25. Başvurucunun, Kürt halkının önderi olduğunu iddia ettiği A.Ö. üzerindeki tecridin kaldırılması; sağlık, güvenlik ve özgürlük şartlarının sağlanması ve anadili Kürtçe üzerindeki yasağın kaldırılıp eğitim ve öğretimde ve kamuda serbest olması arayışına dikkat çekmek amacıyla açlık grevi yapan arkadaşlarına destek olmak için oluşmuş olan grupla hareket ederek dilekçe yazması ve yemek almaması şeklindeki eyleminin bir çeşit ifade yöntemi olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Mehmet Ayata, § 24).

26. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa kapsamında koruma altındadır.

27. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen istisnalar gereğince ifade özgürlüğü mutlak bir hak niteliğinde değildir, başka bir ifadeyle sınırlanabilir. Bununla birlikte ifade özgürlüğünün demokratik toplumlar için önemi gözetildiğinde bu hakka ilişkin sınırlamaların daha dar yorumlanması ve sınırlamaların gerekli olduğuna dair gerekçenin inandırıcı ve makul olması gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Yankov/Bulgaristan, B. No. 39084/97, 11/12/2003 § 129). Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütler gözönüne alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434, 26/2/2015, § 51).

28. Öte yandan cezaevinde bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi cezaevinde güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama, makul ve ölçülü olmalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 23/3/1983, §§ 99-105).

29. Açıklanan ilkeler ışığında başvuruya konu olayda ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde öncelikle müdahalenin mevcut olup olmadığının, sonrasında ise müdahalenin haklı sebeplere dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerekmektedir.

a. Müdahalenin Mevcudiyeti

30. Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olan başvurucu, Kürt halkının önderi olduğunuiddia ettiği A.Ö. üzerindeki tecridin kaldırılması; sağlık, güvenlik ve özgürlük şartlarının sağlanması ve anadili Kürtçe üzerindeki yasağın kaldırılıp, eğitim ve öğretimde ve kamuda kullanımının serbest olması amacıyla açlık grevine başlayan arkadaşlarına destek olmak amacıyla vermiş olduğu dilekçe nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Dolayısıyla bir ifade yöntemi olarak kabul edilen açlık grevine katılanlara, grup içinde hareket ederek destek vermekten dolayı verilen disiplin cezasının başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu açıktır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

31. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyet'in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 36).

i. Kanunilik

32. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde, öngörülebilir ve ulaşılabilir bir şekilde “Olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılmak” eylemine karşılık gelen bir disiplin yaptırımı kabul edildiğinden başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanuni dayanağı olduğu açıktır.

ii. Meşru Amaç

33. Açlık grevine katılan arkadaşlarına grup hâlinde destek olunması nedeniyle başvurucuya disiplin cezası verilmesinin, cezaevi düzeninin ve güvenliğinin sağlanması amacıyla yapıldığı ve bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninde Gerekli Olma ve Ölçülülük

34. İfade özgürlüğü bazı sınırlandırmalara tabi olabilir. İfade özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan sınırlandırmaların Anayasa’nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir değerlendirme yapılması gerekmektedir (Mehmet Ali Aydın [GK], B.No: 2013/9343, 5/6/2015, § 64).

35. 1982 Anayasası’nda belirtilen “demokratik toplum düzeni” kavramı, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. “Demokratik toplum düzeni” ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS/Sözleşme) “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütünün bulunduğu 8., 9., 10. ve 11. maddelerindeki paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü; çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır (Mehmet Ali Aydın, § 65).

36. Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Demokratik bir hukuk devletinde, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hâle getiren sınırlamalara yer verilemez. Anayasa’nın, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesinde de temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’da öngörülen sebeplerle ve ancak kanunla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Anayasal açıdan dokunulamayacak öz, her temel hak ve özgürlük açısından farklılık gösterir. Bununla birlikte kanunla getirilen sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hakların kullanılmasını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasına engel olmaması ve etkisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekir (Mehmet Ali Aydın, § 66).

37. Temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulmaksızın yapılan sınırlamalar yönünden ise bu sınırlamaların, demokratik toplum düzeninin gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Bir başka deyişle öze dokunan sınırlamalar “demokratik toplum düzeni gerekleri” ve “ölçülülük ilkesi”ne evleviyetle aykırı olacağından Anayasa koyucu temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunan sınırlamalar yönünden “demokratik toplum düzeni gerekleri” ve “ölçülülük ilkesi” bakımından ayrıca inceleme yapılmasına gerek görmemiştir (Mehmet Ali Aydın, § 67).

38. Öze dokunma yasağını ihlal etmeyen müdahaleler yönünden gözetilmesi öngörülen “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı, öncelikle ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde olmalarını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak kendilerini göstermelerini gerektirmektedir. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri”nden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir. Buna göre sınırlayıcı tedbir, zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın karşılanması ya da gidilebilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Mehmet Ali Aydın, § 68).

39. Buradan çıkan sonuca göre demokratik toplumun temellerinden olan ifade özgürlüğünün, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen ifadeler için değil; devletin veya toplumun bir bölümünü eleştiren, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden ifadeler için de geçerli olduğu kuşkusuzdur. Çünkü bunlar, demokratik toplum düzeninde geçerli olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976 § 49).

40. İnfaz hukukuna ilişkin disiplin suç ve cezaları, 5275 sayılı Kanun’un sekizinci bölümünde düzenlenmiş; uygulanacak disiplin suç ve cezalarının amacı, mahiyeti, kapsamı, sınırları ve uygulanma koşulları 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Anılan kurala göre 5275 sayılı Kanun kapsamında bir disiplin suçunun oluşabilmesi için her bir disiplin suçu yönünden belirlenen özel hükümdeki şartların gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca 37. maddedeki şartların da gerçekleşmesi gerekmektedir. Buna göre hükümlü hakkında ceza infaz kurumunda düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanun’da belirtilen disiplin cezaları uygulanacaktır (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013).

41. 5275 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde ceza infaz kurumlarında gerçekleştirilecek olan olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmak veya bu amaca yönelik gruba katılma eyleminin “bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma” disiplin cezası ile cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Kanun’un 37. maddesi de dikkate alındığında ceza infaz kurumunda tek başına açlık grevi eylemi yapılması, itiraz konusu kuralda yer alan disiplin suçunun oluşabilmesi için yeterli olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun katıldığı eylemin ceza infaz kurumlarındaki güvenliği veya disiplini bozacak nitelikte olup olmadığı incelenmelidir.

42. Hükümlü olan başvurucu; Kürt halkının önderi olduğunu iddia ettiği A.Ö. üzerindeki tecridin kaldırılması, sağlık, güvenlik ve özgürlük şartlarının sağlanması ve anadili Kürtçe üzerindeki yasağın kaldırılıp eğitim ve öğretimde ve kamuda serbest olması amacıyla 64 kişinin katıldığı açlık grevine destek olmak amacıyla grupla birlikte Bakanlığa dilekçe vermiş ve aynı zamanda yemek almamaya başlamıştır. Protestoya konu olayın terör örgütü liderine ilişkin olması ve toplu hareket ederek belirli bir organizasyon içinde hareket edilmesi ceza infaz kurumu idaresi tarafından ceza infaz kurumunun düzeni ve güvenliği açısından tehdit olarak değerlendirilmiştir. Bu tehdide yönelik olarak Ceza İnfaz Kurumu idaresi, çok ağır olduğu söylenemeyecek bir disiplin cezası ile düzenin ve güvenliğin bozulmasını engellemeye yönelik olarak hareket etmiştir.

43. Ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması için toplu eylemlere karşı daha hassas olunması gerektiğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Eylemin pasif veya sessiz olması ya da somut olaydaki gibi sadece açlık grevine katılanlara destek vermek amacıyla yemek almamak bu durumu değiştirmemektedir. Özellikle terör örgütü temelinde hareket edilmesi hâlinde bu durum daha da bariz olarak ortaya çıkmaktadır. Başvuru konusu olayda da terör örgütü liderinin tutulma koşullarına yönelik bir protesto olması ve bu protestonun toplu olarak yapılması Ceza İnfaz Kurumunun düzeni ve güvenliği açısından idarenin daha hassas davranmasını gerektirdiği açıktır. Bu nedenle başvurucuya verilen disiplin cezasının, ceza infaz kurumunda düzenin ve güvenliğin sağlanması amacıyla demokratik toplum düzeni bakımından alınması gereken tedbirler kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. Bu sebeple demokratik toplum düzeni bakımından alınması gerekli tedbirler kapsamında başvurucunun ifade özgürlüğünün sınırlandırılması ile ceza infaz kurumunda düzenin sağlanması şeklindeki kamu yararı arasında makul dengenin kurulmadığı söylenemez (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Atilla ve diğerleri/Türkiye (k.k.), B. No: 18139/07, 11/5/2010).

44. Öte yandan başvurucuya verilen disiplin cezası, 1 ay süre ile kurumun kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan yoksun bırakılmasını öngörmektedir. 5275 sayılı Kanun’un öngördüğü disiplin cezaları ile karşılaştırıldığında ağır sonuçlar doğurmayan ceza, başvurucunun sadece belirtilen süreyle kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktanyoksun bırakılmasını öngörmektedir. Bu bağlamda başvurucunun kurum tarafından düzenlenecek diğer aktivitelere katılımının engellenmesi ya da diğer haberleşme ve iletişim araçlarından istifade etmesinin yasaklanması söz konusu olmadığından tecrit şartları oluşmamıştır. Dolayısıyla verilen disiplin cezasının, cezaevinde düzenin ve disiplinin sağlanması amacını gerçekleştirmek için ölçüsüz bir müdahale olduğu söylenemez (Mehmet Ayata 43).

45. Açıklanan nedenlerle ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca, tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA

23/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Yusuf Çabuk [1.B.], B. No: 2013/8858, 23/3/2016, § …)
   
Başvuru Adı YUSUF ÇABUK
Başvuru No 2013/8858
Başvuru Tarihi 2/12/2013
Karar Tarihi 23/3/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hükümlü olarak cezaevinde bulunan başvurucuya, açlık grevine katılan arkadaşlarına bir grup dâhilinde destek verdiği için disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü Ceza infaz kurumunda açlık grevi Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4675 İnfaz Hakimliği Kanunu 6
5275 Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 37
40
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi