logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Enver Kırker ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/8872, 18/6/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ENVER KIRKER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/8872)

 

Karar Tarihi: 18/6/2014

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Serruh KALELİ

Üyeler

:

Zehra Ayla PERKTAŞ

 

 

Burhan ÜSTÜN

 

 

Erdal TERCAN

 

 

Zühtü ARSLAN

Raportör

:

Murat AZAKLI

Başvurucular

:

Mehmet Enver KIRKER

 

 

Zerrin KIRMIZIGÜL

 

 

Fatma Yurdanur BERKSOY

 

 

Ahmet Bican KIRKER

Vekilleri

:

Av. Murat Enver KIRKER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucular, murisleri tarafından 22/9/1988 tarihinde Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kadastro tespitinin iptali ve tescil davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 6/12/2013 tarihinde Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 16/1/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Birinci Bölümün 29/1/2014 tarihli ara kararı gereğince başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığı, 15/2/2014 tarihli yazısı ile başvuru hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker ve Mehmet Andaç, Maliye Hazinesi aleyhine 22/9/1988 tarihinde Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada; kadastro tespiti sırasında maliki tespit edilmeyen ve mera olarak ayrılan taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile kısmen adlarına tescilini talep etmişler, dava dosyası Mahkemenin 1988/151 esasına kaydedilmiştir.

8. Halim Aslan’ın mirasçıları tarafından aynı taşınmaza yönelik olarak Maliye Hazinesi aleyhine Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davası, Mahkemenin 1988/160 esas numarasına kaydedilmiştir.

9. Başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker ve Mehmet Andaç, aynı taşınmaza yönelik olarak, 3/10/1988 tarihinde, Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde Maliye Hazinesi aleyhine açtıkları davada; mera olarak ayrılan taşınmazın adlarına tescilini talep etmişler, dava dosyası Mahkemenin 1988/161 esasına kaydedilmiştir.

10. Mahkemece, dava dosyaları arasında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle 19/12/1988 tarihli kararla dava dosyalarının birleştirilmesine, yargılamaya Mahkemenin 1998/151 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

11. Yeşilhisar Belediye Başkanlığı, 8/8/1989 tarihli dilekçe ile davaya müdahil davalı olarak katılmıştır.

12. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, 23/6/1998 tarih ve E.1988/51, K.1998/244 sayılı kararla; davacı Mehmet Enver Kırker tarafından açılan davanın reddine, diğer davacılar tarafından açılan davanın 18/6/1927 tarih ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 409. maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

13. Mehmet Enver Kırker ve Mehmet Andaç tarafından kararın temyizi üzerine; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 6/7/1999 tarih ve E.1999/5826, K.1999/7700 sayılı ilamıyla; Mehmet Andaç’ın temyiz itirazlarının reddine, Mehmet Enver Kırker tarafından yapılan temyiz itirazlarının kabulü ile eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı karar verildiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

14. Maliye Hazinesinin karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 2/3/2000 tarih ve E.2000/857, K.2000/2348 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

15. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; 22/2/2007 tarih ve E.2001/64, K.2007/24 sayılı kararla; davacı Mehmet Enver Kırker tarafından açılan davanın kabulüne, taşınmazın kısmen başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker adına tapuya tesciline, diğer davacılar tarafından açılan davanın mülga 1086 sayılı Kanun’un 409. maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

16. Davalılar tarafından temyiz üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22/5/2009 tarih ve E.2008/2583, K.2008/1930 sayılı ilamıyla; davacıya isabet eden hissenin belirlenmesinden sonra hüküm kurulması gerektiği belirtilerek, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

17. Mehmet Enver Kırker 23/3/2007 tarihinde vefat etmiş olup, mirasçıları olan başvurucular ve murisin eşi Gülseren Kırker davaya dahil edilmişlerdir.

18. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; 4/5/2011 tarih ve E.2010/37, K.2011/38 sayılı kararla; davacı Mehmet Enver Kırker tarafından açılan davanın kabulüne, taşınmazın mera olarak yapılan kadastro tespitinin iptali ile kısmen başvurucular ve Gülseren Kırker adlarına tapuya tesciline, diğer davacılar hakkında verilen karar kesinleştiği için yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

19. Davalıların temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 27/12/2012 tarih ve E.2012/1364, K.2012/10098 sayılı ilamıyla hüküm onanmıştır.

20. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/9/2013 tarih ve E.2013/22006, K.2013/14911 sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

21. Karar, 8/11/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.

22. Başvurucular, 6/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

B. İlgili Hukuk

23. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Usul ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”

24. 25/2/1998 tarih ve 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesi şöyledir:

“Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz. Ancak, kullanım hakkı kiralanabilir. Kiralama ilkeleri yönetmelikle belirlenir.

…”

25. 4342 sayılı Kanun’un 10. maddesi şöyledir:

“Mera, yaylak ve kışlak olarak tespit ve tahdit edilen yerlerin haritalarının birer örneği, ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilir.

Kadastro gören yerler, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16 ncı maddesinin (B) bendine göre düzenlenen özel siciline kaydedilir.

Birden fazla il veya ilçenin sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar, idari sınırlar içerisinde kaldığı yerin Tapu Sicil Müdürlüğündeki özel sicile kaydedilir.

Komisyonlarca, kadastro görmeyen yerlerde tespit, tahdit ve tahsisi yapılan mera, yaylak ve kışlaklar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce özel sicile kaydedilmek üzere Tapu Sicil Müdürlüklerine bildirilir.

…”

26. 22/11/2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 716. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Mülkiyetin kazanılmasına esas olacak bir hukukî sebebe dayanarak malikten mülkiyetin kendi adına tescilini istemek hususunda kişisel hakka sahip olan kimse, malikin kaçınması hâlinde hâkimden, mülkiyetin hükmen geçirilmesini isteyebilir.”

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 18/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 6/12/2013 tarih ve 2013/8872 numaralı başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

28. Başvurucular, murislerine ait taşınmazın kadastro tespiti sırasında mera olarak ayrıldığını, murisleri tarafından 22/9/1988 tarihinde Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan taşınmazın kadastro tespitinin iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonunda 4/5/2011 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini ve 18/9/2013 tarihinde kararın kesinleştiğini, yargılamanın 25 yıl devam ettiğini ve bu süreçte taşınmazı kullanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi, bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

30. Başvurucular, murisleri tarafından 22/9/1988 tarihinde Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kadastro tespitinin iptali ve tescil davası sonunda karar düzeltme isteminin reddedildiği 18/9/2013 tarihinde hükmün kesinleştiğini, yargılamanın yaklaşık 25 yıl devam ettiğini ve makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

32. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

33. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”

34. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

35. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

36. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.

37. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, kadastro tespiti sırasında mera olarak ayrılan taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile başvurucuların murisi adına tescili istemine ilişkin davada, mülga 1086 ve 6100 sayılı Kanunlarda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

38. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunması olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde gözardı edilemeyeceğinden, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).

39. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde gözönünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

40. Ancak, belirtilen kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).

41. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.

42. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından 22/9/1988 tarihidir.

43. Başvuruya konu dava, başvurucuların, miras bırakanlarından intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

44. Davanın ikame edildiği tarih ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).

45. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).

46. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusu, Yeşilhisar ilçesinde yapılan kadastro çalışması sırasında mera olarak ayrılan taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile başvurucuların murisi adına tapuya tescili istemine ilişkin olduğu, 22/9/1988havale tarihli dilekçe ile yargılamasına başlanıldığı anlaşılan davanın tensip zaptının tanzimi sonrasında, yargılama sürecinde birçok duruşma yapılmış olup belirtilen celseler arasında genellikle üç aylık sürelerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

47. Başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker ve Mehmet Andaç tarafından Maliye Hazinesi aleyhine açılan davada yargılama, Mahkemenin 1998/151 esas numarasında başlamıştır. Yeşilhisar Belediye Başkanlığı 8/8/1989 tarihli dilekçesi ile müdahil davalı olarak davaya katılmıştır. Aynı taşınmaza yönelik olarak Halim Aslan mirasçıları tarafından Maliye Hazinesi aleyhine Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/160 esas sayılı dava dosyasında tescil davası açılmış, yine başvurucuları murisi Mehmet Enver Kırker ve Mehmet Andaç tarafından Maliye Hazinesi aleyhine Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/161 esas sayılı dava dosyasında tescil davası açılmıştır. Mahkemece, 19/12/1988 tarihinde her iki dava dosyası, 1988/151 esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmiştir.

48. Başvurucuların murisi ve diğer davacılar 28/12/1993 tarihli duruşmaya gelmedikleri ve mazeret de bildirmedikleri için Mahkemece dava dosyasının HUMK’un 409. maddesi gereği işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, başvurucuların murisinin yenileme talebi üzerine 19/4/1994 tarihine yeniden duruşma günü verilmiştir. Başvurucuların murisi dışında diğer davacılar, 21/2/1995 tarihli duruşmaya gelmedikleri ve mazeret de bildirmedikleri için Mahkemece, dava dosyasının HUMK’un 409. maddesi gereği bu davacılar yönünden işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Yine başvurucuların murisi, 31/10/1995 tarihli duruşmaya gelmediği ve mazeret de bildirmediği için dava dosyasının HUMK’un aynı maddesi gereği işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, yenileme dilekçesi üzerine 10/12/1995 tarihine duruşma ertelenmiştir.

49. 15/3/1996 tarihli duruşmada Mahkemece, başvurucuların murisi dışındaki diğer davacılar tarafından açılan davanın takip edilmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece, 23/6/1998 tarihinde başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker tarafından açılan davanın reddine, diğer davacılar tarafından açılan davanın mülga 1086 sayılı Kanun’un 409. maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

50. Kararın Mehmet Enver Kırker ve Mehmet Andaç tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 6/7/1999 tarihli kararıyla; Mehmet Andaç’ın temyiz itirazları reddedilmiş, Mehmet Enver Kırker tarafından yapılan temyiz itirazları kabul edilerek, başvurucuların murisi yönünden karar bozulmuştur.

51. Devam eden yargılama sürecinde başvurucuların murisi, 11/12/2001, 29/1/2002 ve 12/2/2002 tarihli duruşmalara mazeret bildirmiş ve dosya, HUMK’un 409. maddesi gereği işlemden kaldırılmış, yenileme dilekçesi üzerine duruşma 26/4/2002 tarihine ertelenmiştir. Akabinde, Mahkemece keşif yapılarak bilirkişilerden rapor alınmış ve 22/2/2007 tarihinde başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker tarafından açılan davanın kabulüne ve taşınmazın adına tapuya tesciline, diğer davacılar Mehmet Andaç, Fatma Çalışkan, Ali Manav, Nimet Aslan, Şerife Arar, Hatice Kendir ve Bekir Duru tarafından açılan davaların mülga 1086 sayılı Kanun’un 409. maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

52. Temyiz üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22/5/2009 tarihli kararıyla başvurucuların murisi Mehmet Enver Kırker yönünden karar bozulmuş, Mahkemece, dava dosyası yalnızca Mehmet Enver Kırker yönünden esasa kaydedilmiştir.

53. 23/3/2007 tarihinde muris vefat etmiş olup, mirasçıları olan başvurucular ile murisin eşi Gülseren Kırker davaya müdahil davacı olarak katılmışlardır. Mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınarak, 4/5/2011 tarihli kararla, davanın kabulüne, taşınmazın başvurucular ile Gülseren Kırker adlarına miras payları oranında tapuya tesciline, diğer davacılar hakkında verilen karar kesinleştiği için yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

54. Davalıların temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince 27/12/2012 tarihinde hüküm onanmış, karar düzeltme isteminin reddedildiği 18/9/2013 tarihi itibarıyla hüküm kesinleşmiştir.

55. Davanın açıldığı 22/9/1998 tarihinden itibaren iki defa Mahkemece verilen kararların bozulduğu ve son verilen kararın kesinleştiği 18/9/2013 tarihine kadar, yargılamanın yaklaşık yirmi beş yıl devam ettiği anlaşılmıştır.

56. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, özellikle tensip zaptı kapsamında ikmaline başlanılması gereken tapu kaydı, birleşik kroki, mahalli bilirkişi listesi gibi evrakın ilgili kurumlardan talep edilmeyerek, yargılama sırasında münferit celselerde verilen ara kararları uyarınca kısım kısım talep edildiği, ara karar gereklerinin yerine getirilmediği Mahkemece birçok defa dosyanın incelemeye alındığı ve bu sebeple duruşmaların ertelendiği, keşif ara kararlarının farklı gerekçelerle yerine getirilmediği ve birçok defa keşiflerin ertelendiği anlaşılmaktadır.

57. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesi, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

58. Belirtilen hükme rağmen, Mahkemece birçok defa keşif ara kararlarının müracaat yokluğu, tarafların mazeret dilekçeleri sunmaları, hava şartları, bilirkişi temin edilememesi gibi nedenlerle yerine getirilmediği ve bu uygulamanın davada yer alan taraf sayısı da nazara alındığında yargılamanın uzaması üzerinde baskın bir etkiye sahip olduğu anlaşılmaktadır.

59. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu yargılamanın gerek taşınmazın paylı oluşu gerekse taraf sayısı bakımından, keşif ve bilirkişi incelemesi gibi usul işlemlerini gerektirmesine bağlı olarak karmaşık bir niteliğe sahip olduğu, ancak yargılama sürecindeki gecikmeler ayrı ayrı değerlendirildiğinde yargılamayı hızlandırıcı niteliğe sahip özel usul hükümlerine riayet edilmediği ve verilen ara kararların birçoğunda taraflara eksikliklerin ikmali hususunda usul hükümlerine aykırı şekilde süreler verilerek, yapılması gereken işlemlerin uzun sürelerle, müracaat yokluğu ve masraf ikmal edilmemesi gibi nedenlerle yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

60. Başvuru konusu yargılamada söz konusu olduğu gibi, verilen birleştirme kararlarının adaletin daha iyi gerçekleştirilebilmesi için makul olduğu değerlendirilebilirse de, bu tür kararların yargılamayı uzatacağı göz önünde bulundurularak, yargılamanın diğer aşamalarında sürecin hızlandırılması hususunda daha fazla gayret ve özen gösterilmesi gerektiği açıktır.

61. Yargılama sürecinde davanın taraflarının yargılamayı geciktirici yöndeki işlem ve davranışları kural olarak, yargılamanın uzamasında taraf kusuru olarak kabul edilmekte ise de yargılama makamlarının ilgili usuli imkânları kullanmak suretiyle bu girişimleri engelleme sorumluluğu bulunmaktadır. Bu kapsamda, başvurucular vekili de dahil olmak üzere taraf vekillerince muhtelif celselerde mazeret dilekçeleri sunulduğu ve başvurucular vekilinin muhtelif celselerde davayı takip etmediği için dava dosyasının işlemden kaldırıldığı görülmekle birlikte, yargılama süresi nazara alındığında, başvurucuların tutumunun yargılamanın uzamasına özellikle bir etkisi olduğu tespit edilememiştir.

62. Davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında yaklaşık yirmi beş yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

63. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

64. Başvurucular ayrıca, mera olarak tescil edilen taşınmazı yargılama süresince kullanamadıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Somut yargılama bağlamında başvurucuların makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

65. Başvurucular, taşınmazlarını uzun süren yargılama boyunca kullanamadıklarını belirterek, maruz kaldıkları zarar karşılığı toplam 6.000.000,00 TL maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.

66. Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucuların tazminat talebi konusunda değerlendirme yapılmamıştır.

67. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

68. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde de bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

69. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık yirmi beş yıllık yargılama süresi nazara alındığında, başvurucuların yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve mirasçı olarak davayı takip etmekte oldukları da nazara alınarak, takdiren, başvurucular Ahmet Bican Kırker ve Fatma Yurdanur Berksoy’a ayrı ayrı 6.250,00 TL, başvurucular Zerrin Kırmızıgül ve Mehmet Enver Kırker’e ayrı ayrı 3.150,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

70. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin müştereken başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların,

1. Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvuruculardan Ahmet Bican Kırker ve Fatma Yurdanur Berksoy’a ayrı ayrı 6.250,00 TL, Zerrin Kırmızıgül ve Mehmet Enver Kırker’e ayrı ayrı 3.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,

C. Başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucular tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

18/6/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Enver Kırker ve diğerleri [1.B.], B. No: 2013/8872, 18/6/2014, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ENVER KIRKER VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2013/8872
Başvuru Tarihi 6/12/2013
Karar Tarihi 18/6/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucular, murisleri tarafından 22/9/1988 tarihinde Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kadastro tespitinin iptali ve tescil davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
4342 Mera Kanunu 4
10
4721 Türk Medeni Kanunu 716
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi