TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAKAN KÖLE VE MEHMET KÖLE BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/9888)
Karar Tarihi: 6/4/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Erdal TERCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Yusuf Enes KAYA
Başvurucular
1. Hakan KÖLE
2. Mehmet KÖLE
Vekili
Av. Hikmet MAHAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, "bedelsiz senedi takibe koymak" suçundan yürütülen soruşturma kapsamında başvurucular hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamaması ve yargılamanın adil olmaması nedenleriyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/12/2013 tarihinde Malatya2. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 30/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucular, Malatya ilinde bir otomotiv galerisi işletmektedirler.
7. Dava dosyasında anlatıldığı şekliyle başvurucular 19/7/2005 tarihinde bir müşteri ile bir araç satımı gerçekleştirmişler ve bunun karşılığı olan bedelin bir kısmı için daha sonra kendilerinden şikâyetçi olan müşterilerinden senet almışlardır. Daha sonra müşteri ile başvurucular arasında çıkan anlaşmazlık sonucu araç satımı gerçekleşmemiştir. Başvurucular aracı bu kişiden geri almış ve anılan senede dayanarak 16/1/2006 tarihinde, müşterilerinekarşı icra takibi başlatmışlardır.
8. Bunun üzerine araç satımı konusunda anlaşmış oldukları müşteri, başvurucular hakkında Malatya Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmuş ve yapılan adli soruşturma sonucunda başvurucular hakkında bedelsiz senedi takibe koymak iddiasıyla 21/2/2006 tarihinde E.2006/635 sayılı iddianame düzenlenmiştir.
9. Malataya 1. Sulh Ceza Mahkemesi 16/4/2009 tarihli ve E.2006/157, K.2009/443 sayılı kararıyla dosyada müşteki sıfatı ile ifade veren müşterinin 19/7/2005 tarihinde başvurucular ile bir araç satımı konusunda anlaştığı ve anlaştıkları miktarın bir bölümü olan 2.500 TL için başvuruculara senet verdiği daha sonra aracın satımının gerçekleşmediği ve aracın geri alındığı buna rağmen başvurucuların söz konusu senedi iade etmeyip icraya koydukları hususlarını sabit görerek başvurucuların mahkumiyetine ve adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir.
10. Başvurucuların temyizi üzerine anılan karar,Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 17/9/2013 tarihli ve 2012/404, K.2013/13365 sayılı ilamıyla onanmıştır.
11. Onama kararı 6/12/2013 tarihinde başvuruculara tebliğ edilen ceza fişiyle öğrenilmiştir.
12. Başvurucular 27/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
13. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 156. maddesinin (1) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 6/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
15. Başvurucular Malatya 1. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılamanın adil olmadığını, başvurucu Mehmet Köle'nin söz konusu senette alıcı olarak bile yer almamasına rağmen suçlu bulunduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde hangi olayın hangi delille subuta erdiğinin gösterilmediğini, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtilen yazılı delille ispat kuralının çiğnendiğini ve söz konusu yargılamanın yedi yıldan fazla sürdüğünü belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
16. Başvurucular İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde hangi olayın hangi delille subuta erdiğinin gösterilmediğini, başvurucu Mehmet Köle'nin söz konusu senette alıcı olarak bile yer almamasına rağmen suçlu bulunduğunu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtilen yazılı delille ispat kuralının çiğnendiğini belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
17. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
18. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları açıkça keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
19. Somut olayda İlk Derece Mahkemesi kararında müştekinin 19/07/2005 tarihinde otomobil alım satım işi yapan başvuruculardanaracı satın aldığı, karşılığında peşin ödenecek kısma karşılık 19/07/2005 tarihli 2.500 TL bono verdiği, aradan birkaç gün geçtikten sonra başvurucuların aracı satmaktan vazgeçip aracı geri aldıkları, araç geri verildiği sırada verilen 19/07/2005 tarihli senedin iade edilmesi gerekirken senedi iade etmedikleri ve senedin bedelsiz kalmış olmasına rağmen bunu bilerek icra takibine koydukları dosya kapsamından anlaşıldığından başvurucular Mehmet Köle ve Hakan Köle'nin, müştekiye ait bedelsiz senedi işlemeye koyarak üzerlerine atılı suçu işledikleri belirtilmiştir. Başvurucuların söz konusu aracı geri aldıkları ve senedi icraya koydukları hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucuların iddiaları incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemesi tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.
20. Başvurucular yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadıkları, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadıkları, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı elde edemedikleri ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu yönünde bir bilgi ya da kanıt sunmadıkları gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası ve açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
21. Açıklanan nedenlerle başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvurucular haklarında açılan kamu davasında yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
24. Ceza davalarına ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesince makul sürede yargılanma hakkının adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olduğu kabul edilerek bir davadaki yargılama süresinin makul olup olmadığının tespitinde davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususların dikkate alınacağı belirtilmiş (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40) ve bu kapsamda yapılan incelemeler sonucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine yönelik kararlar verilmiştir (Mehmet Fatih Özdemir, B. No: 2013/1607, 17/11/2014; Ömer Çoygun, B. No: 2013/3396, 22/6/2015; Osman Bayrak, B. No: 2013/3803, 25/2/2015).
25. Başvuru konusu olay Malatya 1. Sulh Ceza Mahkemesinde "bedelsiz senedi takibe koymak" suçundan açılan ceza davasına ilişkindir. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucular hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açıldığı 21/2/2006'dır. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup somut başvuru açısından bu tarih Yargıtay 15. Ceza Dairesince kararın onandığı 17/9/2013'tür (Ersin Ceyhan, § 35).
26. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Davaya bütün olarak bakıldığında somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık sekiz yıllık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucular 20.000 TL manevi tazminatın ödenmesi talebinde bulunmuşlardır.
30. Bireysel başvuru dosyasının incelenmesi sonucunda başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
31. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıllık yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvuruculara ayrı ayrı net 7.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın, sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara net 7.000 TL manevi TAZMİNATIN AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 198,35 TL harçtan ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin MÜŞTEREKEN BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığa GÖNDERİLMESİNE
6/4/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.