TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAMURAN REŞİT BEKİR BAŞVURUSU (6)
|
(Başvuru Numarası: 2014/1117)
|
|
Karar Tarihi: 24/1/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Kamuran
REŞİT BEKİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir dokümanın ceza infaz kurumu idaresince hükümlü
olan başvurucuya verilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu başvuru tarihinde, yasa dışı silahlı örgüte
katılmak suçundanMalatya (Kapatılan) 1. Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 17/11/1994 tarihli kararı ile hükümlü olarak Ankara 2
No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır.
10. İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu) 11/12/2013
tarihli kararında,13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 62. maddesinin (3) numaralı fıkrası
uyarınca başvurucuya gelen "Azadiya Welat" isimli gazetenin 9 Aralık 2013 tarihli
nüshasının 1 ila 4. sayfalarının başvurucuya verilmemesine karar vermiştir.
Eğitim Kurulu, adı geçen dokümanın ilgili sayfalarında yayımlanan haberlerde,
İnfaz Kurumunda çalışan memur ve idarecilerden bazılarını topluma karşı deşifre
eden ve kişiler hakkında doğruluğu henüz ispatlanmamış iddialar ile adı geçen
kişileri küçük düşürücü ifadelere yer verildiğini tespit etmiştir.
11. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucunun Sincan İnfaz
Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin 20/12/2013
tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...Eğitim Kurulu kararına konu yazının
da yasaklanmış bir kitaptan alındığı anlaşılmış olup Kanundaki düzenleme
gözetildiğinde Eğitim Kurulu'nun kararında hukuka aykırılık söz konusu
değildir. Bu nedenle şikayetin reddine karar vermek
gerekmiştir."
12. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin ret kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliğinin
kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar
vermiştir. Bu karar, başvurucuya13/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 16/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan ulusal hukuk kaynakları için bkz. Halil Bayık [GK], B. No: 2014/20002,
30/11/2017, §§ 15-16.
B. Uluslararası Hukuk
15. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17-18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 24/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
17. Başvurucu, anılan gazetenin ilgili sayfalarının Eğitim
Kurulu tarafından soyut bir gerekçeyle kendisine verilmediğini, derece
mahkemelerinin ise ilgisiz bir gerekçeyle itirazlarını reddettiğini ve bu
nedenle anayasal haklarınınihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
18. Bakanlık görüşünde ceza infaz kurumuna kapatılmış kişilerin
bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüklerinin bulunduğunun tartışmasız olduğu,
bununla birlikte ceza infaz kurumlarında suçun önlenmesi, güvenliğin ve
disiplinin sağlanması amacıyla bu kişilerin bazı kısıtlamalara tabi
tutulabilecekleri ifade edilmiştir. Bu doğrultuda Bakanlık, somut başvuruya
ilişkin kısıtlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve
hedeflenen meşru amaçlarla orantılı olduğunu belirtmiştir.
19. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bireysel
başvuru formunda yer verdiği iddiaları yinelemiştir.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu doğrultuda başvurucunun iddiaları ifade
özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir.
21. Başvurunun değerlendirilmesinde dikkate alınacak Anayasa’nın
26. maddesi şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Adli Yardım Talebi
Yönünden
22. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
2. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
24. İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen yazılı
bir dokümanın ona verilmemesinin, haber veya fikir alma özgürlüğü ve
dolayısıyla ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul
edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
25. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın
13. maddesi ilgili bölümü şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
26. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
27. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin
kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
28. Başvuruya konu doküman İnfaz Kurumunun düzeninin ve
güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya verilmemiştir.
Anılan müdahalenin, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri
Kavramı
29. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı; ifade
özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde
olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak
kendisini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin
gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir
toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.
Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da
başvurulabilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(b)Mahpusların İfade
Özgürlüğü
30. Mevcut başvurunun özelliklerinden biri başvurucunun yüksek
güvenlikli bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunmasıdır. Hükümlü ve
tutuklular, Anayasa'da korunan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,
B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; Ahmet Temiz (6), § 33).
31. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında ifade
özgürlüğüne herkesin sahip olduğu belirtilmiş, bunun sonucu olarak da Anayasa
Mahkemesi pek çok kararında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de
Anayasa'nın koruması altında olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi, hükümlü
ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin bilgi ve
kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün
koruması altında bulunduğuna karar vermiştir (Kamuran
Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy,
§ 44; İbrahim Bilmez, B. No:
2013/434, 26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6),
§ 34).
(c) Terör ve İfade Özgürlüğü
32. Demokratik bir toplumda terörle mücadele politikaları başta
ifade özgürlüğü olmak üzere insan haklarının korunması gereğine uyumlu olarak yürütülmelidir.Özellikle terörle
bağlantılı hususlarda bilgi ve fikirlerin sağlıklı paylaşımı ancak ifade
özgürlüğünün tam olarak korunması ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle Anayasa
Mahkemesi -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına atıfla- pek çok
kararında ifade özgürlüğünün sadece devlet organları veya toplumun çoğunluğu
tarafından memnuniyetle karşılanan veya zararsız, ilgilenmeye değmez ve önemsiz
görülen “düşünceler” için değil; çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin
doğasında bulunan bir gereklilik olarak devletin veya toplumun bir bölümünün
aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden saldırgan, şok
edici, rahatsızlık veren haber ve düşünceler için de uygulanabilir olduğunu
vurgulamıştır (Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 95;Bejdar Ro Amed, B. No: 2013/7363, 16/4/2015, §§ 62, 63; Kamuran Reşit Bekir, §§ 45, 61).
33. İfade özgürlüğünün korunmasının önemli bireysel ve derin
toplumsal sonuçları bulunmaktadır. Bu sebeple kişinin hakkı ile toplumun çıkarı
arasında ve dolayısıyla terörle bağlantılı meselelerde kişinin temel ifade
özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı
kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacı
ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte her durumda kamu gücünü kullanan
organların, bilhassa siyasi fikirlerin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda
"terör" nitelendirmesinin kötüye kullanımına karşı dikkatli olmaları
özgürlüklerin korunması açısından hayatidir.
34. Mevcut başvuruya benzer olaylarda kamu gücünü kullanan
organların ve mahkemelerin görevi, somut olayın koşullarında hükümlü ve
tutukluların ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumunun güvenliğinin,
disiplininin, düzeninin sağlanması ve mahkûmun ıslahı ihtiyacı arasında adil
bir denge sağlanıp sağlanmadığı değerlendirilmelidir (Halil Bayık, §§ 32-33).
(d) Ceza İnfaz Kurumunun
Güvenliği
35. Mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalelerde söz konusu olan ceza infaz kurumunun güvenliği, disiplini ve
düzeni ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin, ceza infaz kurumunun
asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren,
terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının
örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan
ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar
Ro Amed, § 80; idare ve
derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması nedeniyle ihlal
sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir, § 73; derece
mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir
karar için bkz. Ahmet Temiz (6), §§ 39-44).
36. Ceza infaz kurumu idarelerinin ve derece mahkemelerinin
benzer davalarda terörle mücadele ile ilgili zorlukları ve buna bağlı koşulları
gözönüne almaları gerekir. Olağan zamanlardan farklı
olarak tansiyonun yükseldiği ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin söz konusu
olduğu kimi durumlarda, idarece durumun gerektirdiği tedbirlerin alınması
normal karşılanmalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak
amacıyla ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik toplumda gerekli
olduğu kabul edilebilir (Ahmet Temiz (6),
§ 43).
(e) Mahkûmun Islahı
37. Bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer
bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumaktır. Böyle bir
amaç özgürlükten yoksun kaldığı dönemin -mümkün olduğu kadar- mahkûmun toplum
içine geri döndüğü zaman hukuka saygı gösterme ve yaşamını kendi kendine
sürdürebilme isteğini ve yeteneğini kazandırmak için kullanılmış olması hâlinde
gerçekleşebilir. Dolayısıyla ceza infaz kurumlarındaki kimi zorunlulukların
veya kısıtlamaların mahkûmların ıslahı ile de doğrudan bağlantısı olduğu
açıktır. Islah ile bağlantılı olarak mahkûmların kendilerini geliştirici ve
eğitici yeterli sayıda kitap, gazete, dergi veya diğer yayınları okumaları,
radyo dinlemeleri, konferansları veya kurum idaresinin çıkardığı veya
denetlediği benzeri araçları izlemeleri sağlanarak düzenli olarak bilgi ve
haberlere erişmeleri sağlanmalıdır.
38. Buradan çıkan sonuca göre ceza infaz kurumuna kapatılmış bir
suçlunun toplum içine döndüğü zaman hukuk içinde kalarak olağan toplumsal
yaşamın bir parçası olmasına mani olacağı, başka bir
deyişle ıslahını güçleştireceği değerlendirilen bilgi ve haber kaynaklarına
erişimi koşullara göre sınırlandırılabilir. Böyle bir değerlendirme için her
mahkûmun toplumsal geçmişini ve suç sicilini, entelektüel kapasitesini ve
kabiliyetini, şahsi tabiatını, hapis cezasının süresini ve tahliye edildikten
sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır (Halil Bayık, §§ 36-37).
(f) Takdir Payı
39. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili
olduğu değerlendirilenyazılı bir metnin, kişilerin ve
ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde ilk
elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin
daha geniş takdir payı bulunduğunda şüphe yoktur (Benzer durumlarda ceza infaz
kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, §
51; Ahmet Temiz (6), § 41).
40. Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen doküman gibi yazılı
metinlerin bütünüyle ele alındığında özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya
halkın belirli bir kesimine karşı şiddete teşvik edip etmediğinin belirlenmesi
için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate
alınmasının uygun olacağını her zaman vurgulamıştır (Abdullah Öcalan, § 100; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461,
12/11/2014, § 100).
(g) Ölçülülük
41. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın
-demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel
haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup
olmadığının da incelenmesi gerekir. Bu sebeple ifade özgürlüğü alanında
getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran
Reşit Bekir, §§ 44-63; Bekir
Coşkun, §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için
ayrıca bkz. Abdullah Öcalan, §§
96-98; Sebahat Tuncel, B. No:
2012/1051, 20/2/2014, § 84; Tansel Çölaşan,
§§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72).
42. Aynı şekilde orada bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin ve
düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilmesi mümkün ise de böyle bir
durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik yapılacak herhangi bir
sınırlandırmanın ölçülü olması gerekir (Kamuran
Reşit Bekir, § 44; Hüseyin Sürensoy, § 45). Bu bağlamda cezaevlerindeki
disiplin ve düzenin sebatla sürdürülmesi gerekmekle birlikte hapishane
güvenliğinin ve topluluk yaşamının huzuru ile mahkûmun ıslahı için gerekli
olandan daha fazla kısıtlama yapılamaz (Halil
Bayık, § 41).
43. Bu bağlamda yayının tümüne mi yoksa bir kısmına mı müdahale
edildiği ve eğer yayın süreli ise başvurucunun yayının sonraki sayılarına
erişimine herhangi bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı değerlendirilmelidir.
Başka bir deyişle sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek
için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığı değerlendirilmelidir (Ahmet
Temiz (6), § 44).
(h)İfade Özgürlüğüne
Yapılan Müdahalenin Gerekçesi
44. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından
“demokratik toplum düzeninin gereklerine” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Bekir Coşkun, § 56; Abdullah Öcalan,§ 98; Tansel Çölaşan, § 56; Ahmet Temiz (6), § 36). İfade özgürlüğüne
gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini
ihlal edecektir.
(2) Derece Mahkemelerinin
ve Kamu Gücününü Kullanan Diğer Organların Süreli
veya Süresiz Bir Yayının Mahpusa Verilmemesi Biçimindeki Müdahalelerinde
Gözetmeleri Gereken Hususlar
45. Anayasa Mahkemesinin rolü başvuruya konu müdahalenin,
olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanılarak yapıldığının ve
keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar. Dolayısıyla böyle bir denetim, derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığını ilgili ve yeterli bir gerekçe
ile ortaya koyması ile bağlantılıdır (bkz. § 44).
46. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin
ve kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli
sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların
koşullarına göre değişebilecek-bir kısmı yukarıda da sayılan (bkz. §§ 29-44)-
unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz
kurumunda bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumunun ve işlediği
suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir (bkz. § 35).
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir (bkz.
§§ 36-38).
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır (bkz. § 37).
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların, terör suçlarından mahpus
olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri
kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip
vermediği değerlendirilmelidir (bkz. § 37).
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi,
içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu
belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi
yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında
denge kurulmalıdır (bkz. § 33).
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef
gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin (bkz. §
35),
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin
(bkz. § 35),
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin; kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının
(bkz. § 35),
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin (bkz. §
35),
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza
infaz kurumu ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa
verilmesine etki edip etmediğinin (bkz. § 38),
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin, demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının
(bkz. § 29),
- Son olarak sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının (bkz. §§ 41-43) yayının içeriğiyle birlikte
değerlendirilmesi gerekir.
viii. Derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu
değerlendirmeleri yaparlarken olayın koşullarına göre uzman kişilerin
görüşlerinden faydalanmaları, gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler,
araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman
mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi
şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya
konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.
47. Bir terör
örgütünün şiddet eylemlerini öven, destekleyen ve haklılaştıran
açıklamaların silahlı direnişe teşvik, şiddeti yüceltme veya kin ve düşmanlığın
kışkırtılması olarak kabul edilmesi mümkündür. Bununla birlikte yalnızca bir
terör örgütünün fikirlerini ve hedeflerini içerdiği, resmî politikaları ağır
bir şekilde eleştirdiği veya terör örgütünün resmî politikalarla olan ihtilaflarını
değerlendirdiği gerekçesiyle mahkûmlara verilmemesi -yukarıda bir kısmı
gösterilen sebeplerden (bkz. §§ 29-46) bir veya daha fazlası da bulunmadığı
taktirde- müdahaleyi haklı göstermez.
48. Mahpuslara
verilmesi engellenen yayınlarda yer alan bilgi ve görüşlerin sadece kırıcı,
şaşırtıcı veya rahatsız edici olmasının müdahalenin haklı gösterilmesi için
yeterli olmayacağı yinelenmelidir (bkz. § 32).
(3) İlkelerin Olaya
Uygulanması
49. Başvuruya ilişkin olayda gazete biçimindeki yazılı bir dokümanın
belirli sayfaları, Eğitim Kurulu tarafından içeriğinde, İnfaz Kurumunda çalışan
memur ve idarecilerden bazılarını topluma karşı deşifre eden, kişiler hakkında
doğruluğu henüz ispatlanmamış iddialar ile adı geçenleri küçük düşürücü
ifadelere yer verildiği ve bu durumun İnfaz Kurumu güvenliği için tehlike
oluşturabileceği gerekçesiyle başvurucuya verilmemiştir. Eğitim Kurulunun
kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi
ise dokümanda bulunan yazılardan bir kısmının mahkemelerce yasaklanmış
yayınlardan alınmış olması nedeniyle itirazı reddetmiştir.
50. Eğitim Kurulu, doküman içeriğinin İnfaz Kurumu güvenliği
için tehlike oluşturabileceğini kabul etmekle birlikte hangi ifadelerin hangi
surette İnfaz Kurumu güvenliğine zarar verebileceğini belirtmemiştir. Dahası
derece mahkemeleri Eğitim Kurulunun gerekçesini hiçbir şekilde gözönüne almamıştır. Eğitim Kurulunun kararından farklı
olarak mahkemeler, dokümanda yer alan yazıların yasaklanmış yayınlardan
alındığını kabul etmiş ancak hangi yazının hangi yayından alındığını ve söz
konusu yazının hangi mahkemece yasaklandığını belirtmiş değillerdir.
51. Somut olayda derece mahkemeleri yukarıda sayılan hususları
değerlendirmemiş, konu ile tamamen bağlantısız bir gerekçe ile itirazı
reddetmiştir. Başka bir deyişle başvuruya konu gazete biçimindeki yazılı
dokümanın ilgili sayfalarının başvurucuya verilmemesinin demokratik bir
toplumda gerekli olduğu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş
değildir.
52. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
53. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararında
ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden yargılama yaparak
yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının ilgili sayfalarının başvurucuya
verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
54. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
55. Başvurucu ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
56. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. Bu ihlal kararı başvuruya konu yayının ilgili sayfalarının
başvurucuya verilmesi gerektiği şeklinde yorumlanamaz.
57. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin -Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterler ve
gösterilen yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve yargılamanın sonucuna göre
başvurucunun itirazı hakkında yeni bir karar vermek üzere Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (E.2013/6248 ve K.2013/6209) GÖNDERİLMESİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.