logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(G.K. [2.B.], B. No: 2014/14580, 30/12/2014, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

G.K. BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/14580)

 

Karar Tarihi: 30/12/2014

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

G.K.

Vekili

:

Av. Metin SAVCI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, kasten adam öldürme suçundan yargılandığı davada, makul süre aşılarak ve yasal sınırlar gözardı edilerek uzun süre tutuklu bırakıldığını, tutukluluğun devamına ilişkin kararlardaki gerekçelerin yasal ve yeterli olmadığını ve tutukluluğun cezanın infazına dönüştürüldüğünü belirterek, Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinde düzenlenmiş olan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye talebinde bulunmuştur.

II.BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 2/9/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde, başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 26/11/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A.Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığınca, kasten adam öldürme suçundan hakkında yapılan soruşturma nedeniyle, Beykoz Sulh Ceza Mahkemesinin 9/5/2007 tarih ve 2007/76 Sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır.

6. Başvurucu hakkında kasten adam öldürme suçundan Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığının 17/7/2007 tarih ve E.2007/21806 sayılı iddianamesiyle, aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

7. Başvurucu, Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/12/2007 tarih ve E.2007/253, K.2007/337 sayılı kararıyla atılı suçtan müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş ve hükmen tutukluluk kararı verilmiştir.

8. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 5/10/2011 tarih ve E.2011/75, K.2011/5732 sayılı ilamıyla Mahkeme kararını bozmuştur.

9. Bozma üzerine yapılan yargılamada başvurucu, İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/3/2013 tarih ve E.2011/394, K.2013/78 sayılı kararıyla atılı suçtan tekrar müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş ve hükmen tutukluluk kararı verilmiştir.

10. Başvurucunun temyizi üzerine dosya Yargıtay 1. Ceza Dairesinde temyiz aşamasında derdesttir.

11. Başvurucu, 2/9/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

12. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:

“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.

(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”

13. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.”

5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi (1) şöyledir:

(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.

(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 30/12/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 2/9/2014 tarih ve 2014/14580 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, kasten adam öldürme suçundan yargılandığı davada, makul süre aşılarak ve yasal sınırlar göz ardı edilerek uzun süre tutuklu bırakıldığını, tutukluluğun devamına ilişkin kararlardaki gerekçelerin yasal ve yeterli olmadığını ve tutukluluğun cezanın infazına dönüştürüldüğünü belirterek, Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinde düzenlenmiş olan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye edilerek tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

16. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurunun doğrudan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali iddiasına yönelik olduğu görülmektedir. Zira başvurucu, başvuru formunda 9/5/2007 tarihinde tutuklandığını ve İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 14/3/2013 tarihinde hakkında karar verildiğini, dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, derece mahkemesi önünde 5 yıl 10 ay 5 gün tutuklu kaldığını, tutukluluğunun sona erdirilmesi için çok sayıda talepte bulunulduğunu, ancak bunların gerekçesiz olarak reddedildiğini, tutuklamada makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve tutukluluğun cezanın infazına dönüştürüldüğünü belirterek tahliyesine ve tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu sebeple başvurucunun iddiaları kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

17. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:

“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."

18. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.

19. Başvurucu, uzun süredir devam eden tutukluluk nedeniyle mağdur olduğunu ifade etmektedir. Bu şikâyetin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

20. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

21. Ancak başvurucu hakkında ilk derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra bireysel başvuru yapılmalıdır (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 31).

22. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olan bir sanığın, söz konusu mahkûmiyet kararından sonraki tutulmasını Sözleşme’nin 5. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca “mahkûmiyet sonrası tutma” olarak değerlendirmekte ve tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).

23. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66). Belirtilen tarihler arasında geçen süre esas alınarak “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin makul olup olmadığı değerlendirmesi yapılacaktır.

24. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda, tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma dışında, nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi içinde yapılması gerekir. AİHM de, mahkumiyet kararından itibaren altı ay içerisinde yapılmayan “bir suç isnadına bağlı” tutma kapsamındaki başvurunun süresinde olmadığını belirtmiştir ( Öztürk / Türkiye (KK), B. No: 54890/09, 7/1/2014, § 37-41).

25. Somut olayda başvurucu, isnat edilen suçlar nedeniyle 9/5/2007 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında yürütülen yargılama neticesinde İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesince 14/3/2013 tarihinde mahkumiyet hükmü kurulmuş, başvurucunun“hükmolunan cezaya, tutuklama gününe ve infazda kaçma olasılığına binaen tutukluluk durumunun sürdürülmesine” gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına, yedi günlük sürede İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesine itirazı kabil olmak üzere karar verilmiş, söz konusu karar başvurucu ve müdafii huzurunda tefhim edilmiş, sonrasında karar başvurucu tarafından temyiz edilmiştir.

26. Başvurucunun, isnat edilen suçlarla ilgili yargılama kapsamında ilk derece mahkemesince mahkûmiyet kararının verildiği tarihe kadar geçen sürede “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, mahkûmiyet kararından sonra geçen sürenin “mahkûmiyet sonrası tutma” kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.

27. Bu belirlemeler karşısında; “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun, hükmen tutukluluk halinin devamı kararına itiraz edildiğinin başvuru formundan anlaşılmadığı ve başvurucu tarafından bu konuda herhangi birbilgi ve belge sunulmadığından, itiraz edilmeyen durumlarda ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 14/3/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 2/9/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

28. Açıklanan nedenlerle, başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V.HÜKÜM

Başvurunun, “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 30/12/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(G.K. [2.B.], B. No: 2014/14580, 30/12/2014, § …)
   
Başvuru Adı G.K.
Başvuru No 2014/14580
Başvuru Tarihi 2/9/2014
Karar Tarihi 30/12/2014

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, kasten adam öldürme suçundan yargılandığı davada, makul süre aşılarak ve yasal sınırlar gözardı edilerek uzun süre tutuklu bırakıldığını, tutukluluğun devamına ilişkin kararlardaki gerekçelerin yasal ve yeterli olmadığını ve tutukluluğun cezanın infazına dönüştürüldüğünü belirterek, Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinde düzenlenmiş olan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Süre Aşımı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
104
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi