TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERSAN ŞEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/14865)
Karar Tarihi: 23/2/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Ersan ŞEN
Vekili
Av. Mahmut Can ŞENYURT
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Adalet Bakanlığının (Bakanlık) kanun yararına bozma yoluna gitmeme yönünde karar vermesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucuya İstanbul Valiliği Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü Anadolu Yakası İstasyon Amirliğince 16/4/2013 tarihli tutanakla 343 TL idari para cezası verilmiştir.
8. Başvurucunun söz konusu idari para cezasına itiraz etmesi üzerine İstanbul Anadolu 26. Sulh Ceza Mahkemesi, 6/9/2013 tarihli kararıyla başvuru konusu idari para cezasının iptaline kesin olarak karar vermiştir.
9. İtiraz üzerine İstanbul Anadolu 34. Asliye Ceza Mahkemesi 1/11/2013 tarihli kararıyla İstanbul Anadolu 26. Sulh Ceza Mahkemesinin anılan kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
10. Bu karar üzerine başvurucu, özetle 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 28. maddesinin (10) numaralı fıkrasına göre 3.000 TL'ye kadar olan idari para cezalarına ilişkin kararların kesin olduğunu, başvuruya konu idari para cezasının ise 343 TL olduğunu, dolayısıyla idari para cezasına yaptığı itiraz üzerine İstanbul Anadolu 26. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 6/9/2013 tarihli kararın kesin nitelikte olmasına rağmen İstanbul Anadolu 34. Asliye Ceza Mahkemesinin bu kararı kaldırmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozma talebinde bulunmuştur.
11. Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 7/1/2014 tarihli kararı ile "...Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13/07/2011 tarihli ve 2008/1272 esas, 2011/15795 sayılı ilamında atıfta bulunulan, 26/10/1932 tarihli ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında açıklandığı üzere, yerel mahkemelerce verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen hükümlerde çok ciddi boyutlara ulaşan yargılama hukuku ile maddi hukuk kurallarına aykırılık halinde olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün olduğu, incelenen dosyada idari para cezası miktarının yukarıda anılan ölçüler içerisinde değerlendirilmesine imkan bulunmadığı..." gerekçesiyle kanun yararına bozma yoluna gidilmemesine karar vermiştir.
12. Başvurucu, bu karardan 13/8/2014 tarihinde haberdar olmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 23/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu; hakkındaki idari para cezası miktarının düşük olduğundan bahisle Bakanlıkça kanun yararına bozma yoluna gidilmediğini, Bakanlığın hukuka aykırılığın boyutlarını takdir etme yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle Bakanlığın Anayasa ve kanunlardan alınmayan bir yetkiye dayalı olarak tasarrufta bulunmasının açıkça hukuka aykırı ve keyfî olduğunu belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti ile sonuçlarının ortadan kaldırılması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
15. Başvurucu, kanun yararına bozma talebine Bakanlığın olumsuz yanıt vermesini şikâyet etmektedir. Dolayısıyla İstanbul Anadolu 26. Sulh Ceza Mahkemesinin kararına konu idari para cezasına ilişkin süresinde yapılmış bir başvuru bulunmadığından, bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
17. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
18. Somut olayda, başvurucu, suç isnadının esasının çözümlendiği bir aşamadakanun yararına bozma talebine Bakanlığın olumsuz yanıt vermesiyle ilgili olarak şikâyetini dile getirmektedir. Diğer bir ifadeyle şikâyetin, 5271 sayılı Kanun'un 309. maddesi uyarınca Bakanlık tarafından kanun yararına bozma yoluna gidilmemesine yönelik olduğu, ihlal iddiasının kişinin "suç isnadı altında" olduğu bir aşamaya ilişkin olmadığı, dolayısıyla başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
19. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.