TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.Ü. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/17190)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
A. Ü.
|
Vekili
|
:
|
Av. Orhan
ÇELEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum sebep gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiğinin kesilmesi işlemi nedeniyle özel hayatın
gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf subay
statüsünde görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair
isimsiz bir e-posta gönderilmesi üzerine başvurucu hakkında idari tahkikat
başlatılmıştır.
9. İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde 4/4/2012
tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından
başvurucunun ifadesi alınmıştır. Söz konusu ifade metninde başvurucunun
ifadesine hangi kapsamda başvurulduğu hususu belirtilmemiştir. Anılan ifade
metnine göre başvurucuya nerelerde görev yaptığı, sanal ortamdaki herhangi bir
sosyal paylaşım sitesinde üyeliğinin olup olmadığı, İnternet üzerinden veya yüz
yüze tanışmak suretiyle birlikte olduğu kadınların kimler olduğu, gösterilen bazı
görüntülerin kendisine ait olup olmadığı sorulmuştur. Başvurucu, sorulan
soruları ayrıntılı olarak yanıtlamış ve ifade tutanağını imzalamıştır.
10. Tahkikat sonucunda hazırlanan raporda, başvurucunun
davranışlarının TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı davranış
kapsamında olduğu belirtilerek TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesi teklifi
getirilmiştir.
11. Bu teklif doğrultusunda başvurucu hakkında 4/3/2013
tarihinde, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmiştir.
12. Başvurucu TSK'dan ayırma kararına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır.
13. Başvurucu dava dilekçesinde psikolojik baskı altında hukuka
aykırı şekilde ifadesinin alındığını belirtmiştir. Bunun yanı sıra başvurucu,
çok sayıda takdir belgelerinin bulunduğunu, hiç bir disiplin cezası
bulunmadığını, çok başarılı çalışmaları olduğunu, özel yaşamına ait unsurların
kurum disiplin ve düzenini tehdit eden bir yönü bulunmadığını iddia etmiştir.
14. Yargılama sırasında AYİM Başsavcılığı dava konusu işlemin
iptali yönünde görüş sunmuştur. Başsavcılık görüşünde, başvurucunun sicil
notlarının çok iyi düzeyde olduğu, pek çok takdir ve ödül belgelerinin
bulunduğu, hiçbir disiplin veya cezai yaptırımının da bulunmadığı
belirtilmiştir. Başsavcılık görüşünde, başvurucunun kendi ifadesinden elde
edilen ve özel hayatın gizliliği içinde kalması gereken bilgilerin ayrıca
hukuka aykırı şekilde elde edilen görüntülerin ayırma işlemine esas
alınamayacağı belirtilmiştir.
15. AYİM, oybirliğiyle davayı reddetmiştir. AYİM'e
göre başvurucuya isnat edilen davranışlar TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte
ahlak dışı davranış kapsamındadır ve bu nedenle başvurucunun TSK'daki görevini
devam ettirmesi uygun değildir. AyrıcaAYİM,
başvurucunun ifadesinin usulsüz ve hukuka aykırı şartlarda alındığı iddialarını
da reddetmiştir. AYİM kararında, başvurucunun ifadesinin ceza soruşturması
kapsamında değil disiplin soruşturması çerçevesinde alındığı, iradesinin fesada
uğratıldığına dair kanıt bulunmadığı belirtilmiştir.
16. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi
de reddedilmiştir. Nihai karar 15/10/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
17. Başvurucu vekili tarafından 3/11/2014 tarihinde bireysel
başvuru yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G. [GK],
B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30; benzer durumlara ilişkin uluslararası
hukuka Yaşar Türkmen, B. No:
2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, psikolojik baskı altında hukuka aykırı şekilde ve
özel hayatın gizliliği ihlal edilerek sorgulandığını, idarenin hukuk dışı
yollarla ifadesini aldığını ve beyanlarını çarpıtarak istihbarat raporu
düzenlediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca TSK'da görev yaptığı sürede çok
sayıda takdirname ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok iyi derecede
olduğunu, özel hayatına ilişkin unsurların hiç bir şekilde görevine
yansımadığını, ayırma işleminin ölçüsüz olduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle
Anayasa'nın 20. maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiş, yeniden yargılama yapılmasına ve uygun miktarda manevi
tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca
kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını istemiştir.
2. Değerlendirme
21. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
a. Gizlilik Talebi Yönünden
22. Somut olayın koşulları dikkate alındığında başvurucunun
şeref ve itibarının korunması bakımından haklı nedenler bulunduğu
anlaşıldığından kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
24. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatının gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., §
43).
25. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma", "demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
26. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
27. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ata Türkeri ve G.G. başvurularında, benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle TSK'dan ayırma işlemlerini
incelemiş ve özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Mahkeme, G.G. kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"65. Somut olayda başvurucunun söz konusu
ifadesinin, belirli ve somut fiiller belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas
alınacağı konusunda bilgi verilmeden temin edilmiş olması anılan ifadeyi hukuki
yönden şüpheli duruma getirmektedir. Ayrıca ifade alma işlemi esnasında sorulan
sorular gözönüne alındığında başvurucunun mesleki
hayatını değil özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda
bırakıldığı görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların
görevinin ifasıyla değil daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam
eylemleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihtilaf konusu ayırma
işleminin kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır. ... başvuruya konu
disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların esasen mesleki
faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam eylemleri
olduğu anlaşılmaktadır.
66. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla
da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi
tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma
işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar
temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de
önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle
geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir.
67. AYİM kararında da, başvurucunun ifade alma
işleminin usul ve içerik yönünden hukuka aykırı unsurlar taşıdığı iddialarına
rağmen anılan ifadenin alındığı koşulların detaylı şekilde incelenmediği,
başvurucunun özel hayatının en mahrem yönünü oluşturan cinsel hayatını ... tüm
detaylarıyla anlatmasının nasıl gerçekleştiği hususunun ortaya konulmadığı
görülmektedir. AYİM tarafından söz konusu soyut nitelikteki ifadede belirtilen
hususlar dayanak alınmak suretiyle TSK'dan ilişiğin kesilmesi işlemine karşı
açılan davanın reddedildiği anlaşılmıştır. Öte yandan Mahkeme kararında
başvurucunun özel hayatına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatı
üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçeler ortaya konulmadığı
gibi anılan eylemlerin TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de
detaylı şekilde açıklanmadığı, ayırma işlemine dayanak olarak kabul edilen
delillerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğine ilişkin ileri sürülen iddialar
hakkında bir araştırma yapılmadığı ... görülmüştür.
68. Bu durumda muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olduğu anlaşılan başvurucunun söz konusu iddialarına Mahkemece makul bir
gerekçe ile yanıt verilmemesi, başvurucunun özel hayatına ilişkin hususların mesleği
üzerindeki etkisinin açıklanmaması ve özel hayatın gizliliği hakkına gerekli
saygının gösterilmesini adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin etkili
güvencelerden başvurucunun yararlandırılmaması nedenleriyle AYİM kararının
mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli
gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil
bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu
hususunda bir inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna
ulaşılmıştır. "
28. Somut olayda, anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan
sonuçtan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
29. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, AYİM'in tarafsız
olmadığını ve temyiz yolunun mevcut olmaması nedeniyle iki dereceli yargılama
hakkının verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
i. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken
belirtildiği üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve
görevleri Anayasa ve ilgili Kanun'da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve
ilgili kanun hükümleri ile garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri
yönünden askerî hâkimlerin bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun bulunmadığı,
kararlarından dolayı idareye hesap vermek zorunda olmadıkları ayrıca disipline
ilişkin konuların AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı
görülmektedir (Yaşasın Aslan, B.
No: 2013/1134, 16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı üyelerinin en fazla
dört yıllık bir süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda
bahsedilen Disiplin Kuruluna tabi kılınmaları, görev süreleri içinde idari veya
askerî yetkililerce herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları bu subayların
idareye karşı bağımsızlıklarını güçlendirmiştir.
33. Açıklanan nedenlerle Mahkemenin bağımsız ve tarafsız
olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. İki Dereceli Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
34. Başvurucu, AYİM Birinci Dairesi tarafından verilen karar
hakkındaki karar düzeltme taleplerinin aynı Daire tarafından karara bağlanması
nedeniyle adil yargılanmadığını ileri sürmüştür.
35. Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının
incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın
Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin
kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak
koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
36. Sözleşme’ye ek 7 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı tanınmış ise de
ilgili tarihlerde Türkiye bu Protokol’e taraf olmadığı gibi başvuru konusu olay
da bir ceza yargılaması değildir.
37. Başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği AYİM nezdinde
temyiz yani iki dereceli yargılanma hakkı, Anayasa’da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerden olmadığı gibi Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin
taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına da girmemektedir (Mahir Akarsu, B. No: 2012/1096, 20/2/2014,
§§ 42-45).
38. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50.
Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına, uygun miktarda
manevi tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
41. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatıngizliliği hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
42. Özel hayatıngizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak
üzere AYİM Birinci Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
43. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama
yapılmak üzere dosyanın AYİM Birinci Dairesine gönderilmesine karar
verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu
anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. AYİM'de hâkim sınıfından olmayan
subay üyelerin bulunması nedeniyle bağımsız ve tarafsız bir mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. İki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesine (Anılan Dairenin 4/3/2014
tarihli ve E.2013/484, K.2014/221 sayılı kararına ait dava dosyası ile
ilgilidir.) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.