TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BULENT BABA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/18817)
|
|
Karar Tarihi: 5/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Bulent BABA
|
Vekili
|
:
|
Av. Metin
SAVCI
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
ve delillerin takdirinde bariz hataya düşülmesi nedenleriyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. M.M. hem S.K. hem de Ö.G. ile arkadaşlık ilişkisi bulunan
yabancı uyruklu bir kadındır.
9. S.K. 1/2/2009 tarihinde ailesine ait bir iş yerinin önünde
oturmaktayken silahlı saldırıya uğramış ve isabet eden beş merminin neden
olduğu iç organ yaralanması ve iç kanama sonucu ölmüştür. Bu sırada olay
yerinden geçmekte olan H.T. de açılan ateş sonucunda yaşamını yitirmiştir.
10. Başvurucunun Ö.G.nin talimat ve
isteği üzerine diğer şüphelilere silah temin ettiği ve M.M. ile arkadaşlığını
sonlandırmayan S.K.nın öldürülmesi için diğer
şüphelileri azmetterdiği iddia edilmiştir.
11. Başvurucu, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının (Cumhuriyet
Başsavcılığı) olayla ilgili yaptığı soruşturma kapsamında 20/8/2009 tarihinde
gözaltına alınmış ve Ümraniye 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 21/8/2009 tarihli
kararı ile tutuklanmıştır.
12. Cumhuriyet Başsavcılığının 12/2/2010 tarihli iddianamesiyle
tasarlayarak ve kasten öldürme suçlarına iştirakten iki kez cezalandırılması
talebiyle başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
13. İstanbul Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/10/2011
tarihli kararıyla H.T.nin kasten öldürülmesi suçundan
başvurucunun beraatine karar verilmiştir.Başvurucu,
S.K.yı öldürmeye azmettirme suçu yönünden ise mahkûm
edilmiştir.
14. Anılan karar, başvurucunun tasarlayarak öldürmeye azmettirme
suçundancezalandırılması yerine olası kasıtla
tasarlayarak öldürmeye azmettirme suçundan cezalandırıldığı gerekçesiyle
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 23/1/2013 tarihli kararıyla bozulmuş; diğer hüküm
yönünden ise onanmıştır.
15. Bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda İstanbul
Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi 12/6/2013 tarihli kararıyla başvurucunun tasarlayarak
öldürmeye azmettirme suçundan mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına
karar verilmiştir. Gerekçeli kararda; mahkûmiyete dayanak olarak otopsi raporu,
tanık anlatımları, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin diğer sanıklar yönünden daha
önce verdiği onama kararının esas alındığı belirtilmiştir.
16. Anılan hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17/9/2014 tarihli
kararıyla onanmıştır.
17. Başvurucu, nihai karardan 31/10/2014 tarihinde haberdar
olmuştur.
18. Başvurucu 18/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu, tutukluluğunun makul süreyi aştığını belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili
şikâyetleri içeren bireysel başvurunun -ilk derece mahkemesince hüküm ile
birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise- kararın
verildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen
kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Muhammet Ömeroğlu, B. No: 2014/657,
17/5/2016, § 40).
22. Somut olayda ilk derece mahkemesince hüküm ile birlikte
verilen tutukluluğun devamı kararına başvurucu tarafından itiraz edildiğine
yönelik bir bilgi ve/veya belge bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun ilk
derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 12/6/2013 tarihinden itibaren otuz
gün içinde yapılması gerekirken 18/11/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda
süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
26. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
27. Yukarıda belirtilen ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer
başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5
yıldan fazla sürdüğü anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamındaki Diğer
İhlal İddiaları
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, nitelikli öldürme suçuna azmettirmeden
mahkûmiyetine karar verilen davada eksik soruşturmaya dayalı olarak ve elde
edilen delillerin takdirinde bariz hataya düşülmesi suretiyle mahkûmiyetine
karar verildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlallerin tespiti
ile tazminata karar verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
2. Değerlendirme
30. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum,
uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013,
§ 42).
31. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce
delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup
mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik
oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının
kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
34. Başvurucu, hak ihlaline dayalı tazminat verilmesi hususunun
idarece yerine getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
35. Başvuruda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
36. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinden tazminat talebinde
bulunmadığından lehine tazminata hükmedilmesi mümkün değildir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.