TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
A.A. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/18827)
|
|
Karar Tarihi: 20/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
A.A.
|
Vekili
|
:
|
Av.
Abdulhalim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 1/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. İran İslam Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucu, din
değiştirdiği için ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak 11/5/2012 tarihinde
Ağrı'dan Türkiye’ye giriş yaptığını belirtmektedir.
10. 15/5/2012 tarihinde Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliğine (BMMYK) yaptığı başvuru sonucunda 19/8/2013 tarihli ve
2013/LC/AC537031 sayılı kararla başvurucuya mülteci belgesi verilmiştir.
11. Başvurucu 1/10/2012 tarihinde uluslararası koruma için
Kütahya Valiliğine (Valilik) müracaat etmiştir. Başvurucu, Kütahya'yı terk
ettiğinden bu müracaatı konusunda herhangi bir karar verilmemiştir.
12. Başvurucu, sığınma başvurusunun işleme konulmasını 28/8/2014
tarihinde talep etmiştir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün (GİGM) 2/9/2014
tarihli kararıyla uluslararası koruma talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararda başvurucunun uluslararası koruma için gereken şartları taşımadığı, amacının
bu prosedürü kullanarak Türkiye’de kalma süresini uzatmaya çalışmak olduğu
açıklanmıştır.
13. Valiliğin 15/10/2014 tarihli kararıyla başvurucunun 4/4/2013
tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 68. maddesi
uyarınca “uluslararası koruma talebinin
reddedildiği” gerekçesiyle Kütahya İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar
Şube Müdürlüğüne bağlı önceden erkek öğrenci yurdu olarak kullanılan hizmet
binasında idari gözetim altında tutulmasına karar verilmiştir. Karar aynı gün
başvurucuya tebliğ edilmiştir. Tebligat belgesinde idari gözetim kararına karşı
yapılacak başvuru yolu ve yöntemi konusunda bir bilgi mevcut değildir.
Başvurucu 30/10/2014 tarihine kadar on altı gün burada tutulmuştur.
14. Başvurucu vekilinin 28/10/2014 tarihli talebi üzerine GİGM’nin aynı tarihli kararına istinaden idare mahkemesine
açtığı dava neticelenene kadar başvurucunun serbest bırakılmasına ve
başvurucuya Kütahya'da ikamet izni verilmesine karar verilmiştir. Bunun üzerine
Valiliğin 30/10/2014 tarihli kararıyla idari gözetim sonlandırılarak başvurucu
aynı gün serbest bırakılmıştır.
15. 30/10/2014 tarihinde serbest bırakılan başvurucunun
1/12/2014 tarihinde yaptığı başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 6458 sayılı Kanun, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun ilgili maddeleri B.T. ([GK],
B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
17. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme/AİHS) ilgili
maddeleri, tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile
kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) uygulaması B.T. (Aynı
kararda bkz. §§ 23-38) kararında açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 20/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu; tutulma koşullarının insan onuru ve haysiyetiyle
bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı sonuç alabileceği etkili
bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, kötü
muamele yasağı ve bununla bağlantılı olarak da etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler “medeni hak ve
yükümlülük” veya bir “suç isnadı”nın esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından adil yargılanma hakkı yönünden ayrıca
inceleme yapılmamıştır.
21. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673 , 21/1/2015; K.A. [GK],
B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A.,
B. No: 2013/655, 20/1/2016, A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016).
22. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
24. Anayasa Mahkemesi K.A.
(Aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle
uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken
tutulma koşullarından kaynaklanan çekilen ızdırap
için tazminata hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı
kararının bulunmadığı hususunu gözönünde
bulundurmuştur.
25. Ancak Anayasa Mahkemesi, B.T.
başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerek başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa Mahkemesi,
idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı
doğrudan muhtel olanlarca idari yargıda tam yargı
davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun sırf
-bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde
etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
26. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren
bir husus bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
28. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
29. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi
gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
30. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının
tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla
bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının
ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu; 6458 sayılı Kanun'da ve Anayasa'nın 19.
maddesinde öngörülen güvencelere aykırı olarak özgürlüğünden yoksun
bırakıldığını, gözetim altına alınırken hâkim önüne derhâl çıkarılmadığını,
gözetim kararına karşı yasal hakları konusunda bilgilendirilmediğini, gözetim
altına alındığının yakınlarına haber verilmediğini, açıklanan ihlal iddialarına
ilişkin olarak Türk hukukunda başvurubileceği ve
tazminat talep edebileceği etkili bir yol bulunmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden
ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
33. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden sonra idari gözetim altında bulundurulan yabancıların
gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse
tutulanların sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest
bırakılmalarını müteakiben kendisine yapılan başvurularda, Anayasa'nın 19.
maddesine ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen
veya giren ya da hakkında sınır dışı etme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya gözetim altına alınması uygulamasında tutma kararı verme
işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari
gözetim kararına karşı başvuru yolları gibi usul güvencelerine aykırılıktan
dolayı bu başlık altında yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir
(K.A., I.S. ve diğerleri).
34. Ancak Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altına alınan
yabancıların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ilgilendiren ihlal
iddialarında B.T. başvurusuyla
içtihat değişikliğine gitmiştir. Anılan başvuruda Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin, idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak açılacak tam yargı davasıyla
istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğunu, sırf -bilgi eksikliği
nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde
yorumlanamayacağını, hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar yönünden tam
yargı davasının etkili bir hukuk mekanizması olduğunu belirtmiştir (B.T., §§ 52, 54).
35. Fakat kararda Anayasa Mahkemesi, 6458 sayılı Kanun'un 57.
maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde
yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun
koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh
ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari
gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi
bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı
davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§
70, 71).
36. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577
sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim
kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden
etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret
kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72).
37. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz. (B.T.,
§ 73). Aynı değerlendirme idari gözetimin idarece sonlandırılması
durumunda da geçerlidir.
38. Yukarıdaki açıklamaların ışığında GİGM'nin
28/10/2014 tarihli kararı üzerine idari gözetimi sona eren başvurucunun
uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararının karşılanması bakımından başarı
şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu
görülen "tam yargı davası" yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile
bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan
açıklamaların (bkz. § 29) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 6100 sayılı Kanun’un 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA
20/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.