TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZÜLFİ KINIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19461)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Zülfi KINIK
|
Vekili
|
:
|
Av. Ömer
Hakan BAŞTIMAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın uzun süredir devam etmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu
alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden
incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 4/2/2009 tarihinde gözaltına alınmış, Ergani Sulh Ceza
Mahkemesinin 6/2/2009 tarihli ve 2009/8 Sorgu sayılı kararıyla kasten öldürme
ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından tutuklanmıştır.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianame
ile başvurucu ve diğer dört şüpheli hakkında kamu davası açılmıştır.
10. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/5/2010 tarihli
kararıyla başvurucununkasten öldürme suçundan 10 yıl
hapis, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan (üç kez) 2 yıl 6 ay hapis, ruhsatsız
silah taşıma suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
11. Temyiz üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi 14/7/2011 tarihli
kararıyla ilk derece mahkemesinin kararını bozmuşutr.
12. Bozma kararı sonrası yapılan yargılamada Diyarbakır 1. Ağır
Ceza Mahkemesi 15/5/2012 tarihli kararıyla başvurucununkasten
öldürme suçundan 10 yıl hapis, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan (üç kez) 2
yıl 6 ay hapis, ruhsatsız silah taşıma suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 500 TL adli
para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Bu karar da temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 1/7/2013 tarihli kararıyla bozulmuştur.
14. Bozma kararı sonrası yapılan yargılamada Diyarbakır 1. Ağır
Ceza Mahkemesi 4/11/2014 tarihli kararıyla başvurucunun kasten öldürme suçundan
25 yıl hapis, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan (üç kez) 10 yıl hapis,
ruhsatsız silah bulundurma suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
15. Hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına
başvurucu itiraz etmiştir. Bu karara yapılan itiraz, Diyarbakır 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 28/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
16. Başvurucu 15/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
17. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/11/2014 tarihli
kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 12/10/2016 tarihli kararıyla onanmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tazminat istemi" kenar başlıklı
141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır
ceza mahkemesinde karara bağlanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, uzun süredir tutuklu olduğunu, tutukluluğun makul
süreyi aştığını ileri sürmüş; tutukluluk hâlinin sona erdirilmesini talep
etmiştir.
2. Değerlendirme
22. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
23. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun kanunda
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun,
devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
24. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna
çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin maddi ve
manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin
bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte
aynı Kanun'un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden
itibaren üç ay ve her durumda karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen
bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.
25. Bu yol bir yandan başvurucuya, maruz kaldığı tutukluluk
süresinin kanunda öngörülen azami süreyi aşıp aşmadığının veya makul olup
olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını
sağlamaktadır. Başvurucu tazminat talebinde bulunmamış olsa da başvurucunun
tutukluluk halinin sona erdiği dikkate alındığında, başvurucunun tutuklu kaldığı
sürenin makul olup olmadığının tespitine imkân sağlayan 5271 sayılı Kanun'un
141. maddesi ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından
erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı
sunmaktadır (Hamit Kaya, § 48).
26. Somut olayda başvurucu 4/2/2009 tarihinde gözaltına alınmış,
6/2/2009 tarihinde tutuklanmıştır. İlk derece mahkemesi, tutuklu olarak
sürdürülen yargılama sonunda 4/11/2014 tarihli kararı ile başvurucunun
cezalandırılmasına karar vermiş; anılan mahkûmiyet hükmü temyiz incelemesi
sonunda Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 12/10/2016 tarihli ilamıyla onanarak
kesinleşmiştir.
27. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak süresi içinde
bu hukuk yoluna başvurma imkânına sahiptir. Öte yandan bireysel başvurunun
karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucunun anılan hukuk yolunu tüketmesi
için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi de
geçmemiştir.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu; davanın ilk derece mahkemesinde derdest olduğunu,
yargılama sürecinin makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
31. Ceza yargılaması süresinin tespitinde kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih ile
suç isnadına ilişkin nihai karar tarihi (Bireysel başvuruya konu devam eden
yargılamalar yönünden Anayasa Mahkemesinin inceleme tarihi) arasında geçen süre
esas alınır (B.E., B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 34).
32. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki 7 yıl 8 ay 6 günlük
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
36. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmamıştır.
37. Somut olayda, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine
(E.2013/433) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.