logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Murat Deveci [2.B.], B. No: 2014/1954, 22/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MURAT DEVECİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/1954)

 

Karar Tarihi: 22/6/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Gökçe GÜLTEKİN

Başvurucu

:

Murat DEVECİ

Vekili

:

Av. Ömer ÖNEREN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, 18/3/2004 tarihinde Gölbaşı (Ankara) Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan tazminat davasına ilişkin yargılama sırasında davacı tarafın açıklamalarının ve bilirkişi raporlarının kişilik haklarını sarstığını, yargı makamları önünde hakkında ileri sürülen iddialar nedeniyle sosyal çevresi tarafından dışlandığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 14/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 18/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 10/9/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu aleyhine 18/3/2004 tarihinde Gölbaşı (Ankara) Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, davacı; çocuk yaşta iken kendi rızası dışında ve mahkemeden izin alınmadan başvurucu ile resmi nikahsız olarak evlendirildiğini ve cinsel ilişkiye zorlandığını belirterek tazminat talep etmiştir.

8. Gölbaşı (Ankara) Asliye Hukuk Mahkemesi 11/10/2012 tarih ve E.2004/123, K.2012/841 sayılı kararı ile davacı tarafın şikayeti üzerine Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/288, K.2006/103 sayılı dava dosyasında yapılan yargılamada cebir ve şiddet kullanıldığına dair delil bulunmaması nedeniyle başvurucunun, mağdure davacının rızası ile ırzına geçmek suçundan cezalandırılmasına hükmedildiği, davacının, zorla ırzına geçme söz konusu olduğu yönündeki temyiz talebinin de kabul edilmediği, dosya içerisinde yer alan deliller ile ceza dosyasında yer alan deliller değerlendirildiğinde zorla ırza geçme iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

9. Temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 23/12/2013 tarih ve E.2013/1699, K.2013/20398 sayılı ilâmıyla İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmış, karar düzeltme yoluna gidilmemiş ve karar kesinleşmiştir.

10. Karar, başvurucuya 24/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu, 14/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

12. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Usul ekonomisi ilkesi" kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:

 "Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür."

13. 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 14/2/2014 tarih ve 2014/1954 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, 18/3/2004 tarihinde aleyhine açılan tazminat davasına ilişkin yargılama sırasında davacı tarafın açıklamalarının ve bilirkişi raporlarının kişilik haklarını sarstığını, yargı makamları önünde hakkında ileri sürülen iddialar nedeniyle sosyal çevresi tarafından dışlandığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını, makul sürede sonuçlanmayan davalar hakkında iç hukukta başvurulabilecek etkili bir yolun bulunmadığını belirterek, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

16. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde, başvurucunun, 18/3/2004 tarihinde aleyhine açılan tazminat davasına ilişkin yargılama sürecinde davacı tarafın açıklamaları ve bilirkişi raporlarındaki ifadeler nedeniyle kişilik haklarının sarsıldığını, davanın reddine karar verildiğini fakat yargı makamları önünde davacı tarafından hakkında ileri sürülen iddialar nedeniyle sosyal çevresi tarafından dışlandığını, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını, makul sürede sonuçlanmayan davalar hakkında iç hukukta başvurulabilecek etkili bir yolun bulunmadığını belirterek, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi kendisi yapar. Anılan ihlal iddiaları, Anayasa'nın 17. maddesinde tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında incelenmiştir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma imkânının sağlanması durumu da dikkate alındığında başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ayrıca değerlendirilmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Anayasa'nın 17. Maddesinin İhlali İddiası

17. Anayasa'nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

18. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

19. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

20. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

21. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.

22. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz. (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).

23. Başvurucu, aleyhine açılan cinsel saldırı nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istemini konu alan tazminat davasına ilişkin yargılama sırasında davacının açıklamalarının ve alınan bilirkişi raporlarının kişilik haklarını sarstığını, yargılama süresince ağır psikolojik travmalar yaşadığını iddia etmiştir.

24. Başvuru konusu olayda, başvurucu aleyhine açılan davada, davacı tarafından, çocuk yaşta iken kendi rızası dışında ve mahkemeden izin alınmadan başvurucu ile resmi nikâhsız olarak evlendirildiği ve cinsel ilişkiye zorlandığı iddiasıyla tazminat talep edilmiş, aynı zamanda Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/288 sayılı dava dosyasında zorla ırza geçmek suçundan dava açılmıştır. Gölbaşı (Ankara) Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/10/2012 tarihli kararıyla; dosya içerisinde yer alan deliller ile ceza dosyasında yer alan delillerin değerlendirildiği, zorla ırza geçme iddiasının kanıtlanamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

25. Başvuru konusu olayda, başvurucunun, aleyhine açılan tazminat davası nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüşse de üçüncü kişilerce şeref ve itibara yapıldığı iddia edilen müdahaleler için hukuk sisteminde hem cezai hem de hukuki koruma öngörülmüş olduğundan başvurucunun söz konusu şikâyetlerini öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürmesi gerekmektedir.

26. Bu durumda başvurucunun, aleyhine açılan tazminat davası sonucunda uğradığını iddia ettiği zarar nedeniyle adli yargı mercilerinde açacağı bir dava ile zararının tazmininin istemesi mümkün iken anılan bu başvuru yolunun usulüne uygun olarak tüketilmediği açıktır.

27. Açıklanan nedenlerle, yetkili Derece Mahkemesi önünde usulüne uygun olarak dava açılmaksızın temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası

28. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

29. Başvurucu, 18/3/2004 tarihinde Gölbaşı (Ankara) Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan tazminat davasında yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

30. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

31. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

32. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu tazminat davasında, 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).

33. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 18/3/2004 tarihidir.

34. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir(B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih Yargıtay 4. Hukuk Dairesince onama kararının verildiği 23/12/2013 tarihidir

35. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun tazminat davası olduğu, 18/3/2004 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde, davacının müşteki olarak yer aldığı ve başvurucunun ırza geçmek suçundan sanık olarak yargılandığı Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2004/288 sayılı dava dosyasının sonuçlanmasının beklendiği, ceza davasının sonuçlanması üzerine Mahkemenin 11/10/2012 tarihli kararıyla davanın reddine karar verildiği, temyiz üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 23/12/2013 tarihli ilâmıyla ile kararın onandığı ve karar düzeltme yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır.

36. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).

37. Başvuruya konu tazminat davasının incelenmesinde; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılamanın uzun sürmesinde, Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen yargılama sonucunun beklenmesinin etkili olduğu, başvurucuya atfedilecek bir kusurun bulunmadığı anlaşılmakta olup, dokuz yıl dokuz aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

39. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ihlalin tespiti ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

40. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

41. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin dokuz yıl dokuz aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.300,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

42. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının "başvuru yollarının tüketilmemesi" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Murat Deveci [2.B.], B. No: 2014/1954, 22/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı MURAT DEVECİ
Başvuru No 2014/1954
Başvuru Tarihi 14/2/2014
Karar Tarihi 22/6/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, 18/3/2004 tarihinde Gölbaşı (Ankara) Asliye Hukuk Mahkemesinde aleyhine açılan tazminat davasına ilişkin yargılama sırasında davacı tarafın açıklamalarının ve bilirkişi raporlarının kişilik haklarını sarstığını, yargı makamları önünde hakkında ileri sürülen iddialar nedeniyle sosyal çevresi tarafından dışlandığını ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) İhlal Manevi tazminat
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Şeref ve İtibarın Korunması (İfade Özgürlüğü Hariç) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 818 Borçlar Kanunu 47
6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu 30
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi