TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
HALİL BAYIK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20002)
|
|
Karar Tarihi: 30/11/2017
|
GENEL KURUL
|
|
KARAR
|
|
|
Başkanvekili
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Başkanvekili
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yunus HEPER
|
Başvurucu
|
:
|
Halil BAYIK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza
infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya gönderilen bir dokümanın
ceza infaz kurumu idaresince sakıncalı bulunarak verilmemesi nedeniyle ifade
özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur. Başvurucu, Bakanlık
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
8. İkinci Bölüm tarafından 21/11/2017 tarihinde yapılan
toplantıda, niteliği itibarıyla başvurunun Genel Kurul tarafından karara
bağlanması gerekli görülmüş ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 28. maddesinin
(3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu; başvuru tarihinde, Türkçe adı Kürdistan İşçi
Partisi olan silahlı terör örgütü PKK'ya silah sağlamak ve bu örgüte üye olmak suçundan
Ankara 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz
Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
11.Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu (Eğitim Kurulu)9/10/2014 tarihli
kararıyla; başvurucuya gelen ve teksir kâğıdına oldukça iptidai bir şekilde
basılmış, numaraları ve kapağı bulunmayan, yayımlayanı belli olmayan, sayfaları
tel zımba ile birbirine tutturulmuş ve "Özgür Halk" ismi verilmiş
olan dokümanın başvurucuya verilmemesine karar vermiştir. Eğitim Kurulu, adı
geçen dokümanda ceza infaz kurumunda bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın ve
PKK'nın yöneticilerinden Duran Kalkan'ın terör örgütünü yüceltici
açıklamalarına yer verildiğini; dokümanın kalan kısmında ise terör örgütünün
silahlı unsurlarının ve ölen üyelerinin yüceltildiğini tespit etmiştir.
12. Eğitim Kurulu kararına karşı başvurucunun Sincan İnfaz
Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yaptığı şikâyet, İnfaz Hâkimliğinin 22/10/2014
tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"...Eğitim Kurulu kararına konu yazının
da yasaklanmış bir kitaptan alındığı anlaşılmış olup Kanundaki düzenleme
gözetildiğinde Eğitim Kurulu'nun kararında hukuka aykırılık sözkonusu
değildir. Bu nedenle şikayetin reddine karar vermek gerekmiştir."
13. Başvurucu, İnfaz Hâkimliğinin ret kararına karşı itiraz
yoluna başvurmuştur. İtirazı inceleyen Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz
Hâkimliğinin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun
itirazının reddine karar vermiştir. Bu karar, başvurucuya19/11/2014 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu 17/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik
Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un “Süreli
veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı” kenar başlıklı 62.
maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış
olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma
hakkına sahiptir.
...
(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren ... hiçbir yayın hükümlüye
verilmez.”
16. 12/7/2005 tarihli Adalet Bakanı oluru ile yürürlüğe giren
Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesi’nin
“Kuruma kabul edilmeyecek yayınlar”
kenar başlıklı 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"b) Mahkemelerce
yasaklanmamış olsa bile, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ... eğitim
kurulu kararıyla tespit edilen, hiçbir yayın kuruma kabul edilmez."
B. Uluslararası Hukuk
17. Mevcut başvurunun değerlendirilmesi sırasında gözönünde bulundurulan uluslararası hukuk kaynakları için
bkz. Ahmet Temiz (6), B. No:
2014/10213, 1/2/2017, §§ 17, 18.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 30/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
19. Başvurucu; başvuruya konu dokümanın kendisine verilmemesinin
keyfî olduğunu, derece mahkemelerinin kararlarında ifade edildiği gibi
mahkemeler tarafından verilmiş herhangi bir yasaklama kararı bulunmadığını
ileri sürmüştür. Başvurucu, Anayasa'nın 26. maddesininihlal
edildiğini belirterek ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuştur.
20. Bakanlık görüşünde, başvuruya konu dokümanda yer alan
yazıların terör örgütü PKK'nın ve bu örgütün yöneticilerinin görüşlerini
ilettiği ileri sürülmüştür. Bakanlık, ceza infaz kurumuna kapatılmış kişilerin
bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüklerinin bulunduğunun tartışmasız olduğunu,
bununla birlikte ceza infaz kurumlarında suçun önlenmesi, güvenliğin ve
disiplinin sağlanması amacıyla bu kişilerin bazı kısıtlamalara tabi
tutulabileceklerini ifade etmiştir. Dolayısıyla Bakanlık, somut başvuruya
ilişkin kısıtlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve
hedeflenen meşru amaçlarla orantılı olduğunu savunmaktadır.
B. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 26. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu
düzeni, kamu güvenliği, ... suçların önlenmesi, ... gereğine uygun olarak
yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir...
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
23. Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olan başvurucuya gönderilen yazılı
bir dokümanın ona verilmemesinin haber veya fikir alma özgürlüğü ve dolayısıyla
ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale oluşturduğu kabul edilmiştir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
24. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir.Anayasa’nın 13. maddesi
şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,
... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak
ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum
düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
25. Sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut
başvuruya uygun düşen; kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma,
demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
26. Müdahaleye dayanak olan 5275 sayılı Kanun’un 62. maddesinin
kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
27. Başvuruya konu doküman İnfaz Kurumunun düzeninin ve
güvenliğinin sağlanması ve suçun önlemesi amacıyla başvurucuya verilmemiştir.
Anılan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru
bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri
Kavramı
28. “Demokratik toplum düzeninin gerekleri” kavramı; ifade
özgürlüğü üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir niteliğinde
olmasını, başvurulabilecek en son çare ya da alınabilecek en son önlem olarak
kendini göstermesini gerektirmektedir. Demokratik toplum düzeninin
gereklerinden olma, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir
toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade etmektedir.
Buna göre sınırlayıcı tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da
başvurulabilecek en son çare niteliğinde değilse demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemez (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
(b)Mahpusların İfade Özgürlüğü
29. Mevcut başvurunun özelliklerinden biri başvurucunun yüksek
güvenlikli bir ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunmasıdır. Hükümlü ve
tutuklular, Anayasa'da korunan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak
sahiptir (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri,
B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65; Hüseyin Sürensoy, B. No: 2013/749, 6/10/2015, § 44; Ahmet Temiz (6), § 33).
30. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında, ifade
özgürlüğüne herkesin sahip olduğu belirtilmiş; bunun sonucu olarak da Anayasa
Mahkemesi pek çok kararında hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğünün de
Anayasa'nın koruması altında olduğunu vurgulamıştır. Anayasa Mahkemesi, hükümlü
ve tutukluların süreli veya süresiz yayınlara ulaşabilmesinin bilgi ve
kanaatlere ulaşma özgürlüğünün somut yansıması olarak ifade özgürlüğünün
koruması altında bulunduğuna karar vermiştir (Kamuran
Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 43; Hüseyin Sürensoy,
§ 44; İbrahim Bilmez, B. No: 2013/434,
26/2/2015, § 74; Ahmet Temiz (6),
§ 34).
(c) Terör ve İfade Özgürlüğü
31. Demokratik bir toplumda terörle mücadele politikaları başta
ifade özgürlüğü olmak üzere insan haklarının korunması gereğine uyumlu olarak yürütülmelidir.Özellikle terörle bağlantılı hususlarda
bilgi ve fikirlerin sağlıklı paylaşımı ancak ifade özgürlüğünün tam olarak
korunması ile mümkün olabilecektir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi -Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına atıfla- pek çok kararında ifade
özgürlüğünün sadece devlet organları veya toplumun çoğunluğu tarafından
memnuniyetle karşılanan veya zararsız, ilgilenmeye değmez ve önemsiz görülen
“düşünceler” için değil çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin doğasında
bulunan bir gereklilik olarak devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde
olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden saldırgan, şok edici,
rahatsızlık veren haber ve düşünceler için de uygulanabilir olduğunu
vurgulamıştır (Bejdar
Ro Amed, B. No:
2013/7363, 16/4/2015, §§ 62, 63; Kamuran Reşit
Bekir, §§ 45, 61).
32.İfade özgürlüğünün korunmasının önemli bireysel ve derin
toplumsal sonuçları bulunmaktadır. Bu sebeple kişinin hakkı ile toplumun çıkarı
arasında ve dolayısıyla terörle bağlantılı meselelerde kişinin temel ifade
özgürlüğü ile demokratik toplumun terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı
kendisini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında bir denge kurulması ihtiyacı
ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte her durumda kamu gücünü kullanan
organların, bilhassa siyasi fikirlerin değerlendirilmesi gerektiği durumlarda
"terör" nitelendirmesinin kötüye kullanımına karşı dikkatli olmaları
özgürlüklerin korunması açısından hayatidir.
33. Mevcut başvuruya benzer olaylarda kamu gücünü kullanan
organların ve mahkemelerin görevi, somut olayın koşullarında hükümlü ve
tutukluların ifade özgürlüğü ile ceza infaz kurumunun güvenliğinin,
disiplininin, düzeninin sağlanması ve mahkûmun ıslahı ihtiyacı arasında adil
bir denge sağlanıp sağlanmadığını değerlendirmektir.
(d) Ceza İnfaz Kurumunun
Güvenliği
34.Mevcut başvurudaki gibi ifade özgürlüğüne yapılan
müdahalelerde söz konusu olan ceza infaz kurumunun güvenliği, disiplini ve
düzeni ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin ceza infaz kurumunun
asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, kamu görevlilerini hedef gösteren,
terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının
örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan
ifadeleri içerip içermediğini değerlendirmeleri gerekir (Bejdar Ro Amed,
§ 80; idare ve derece mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapılmaması
nedeniyle ihlal sonucuna ulaşılan bir karar için bkz. Kamuran Reşit Bekir, § 73; derece
mahkemelerince söz konusu değerlendirmelerin yapıldığının tespit edildiği bir
karar için bkz. Ahmet Temiz (6),
§§ 39-44).
35. Ceza İnfaz Kurumu idarelerinin ve derece mahkemelerinin
benzer davalarda terörle mücadele ile ilgili zorlukları ve buna bağlı koşulları
gözönüne almaları gerekir. Olağan zamanlardan farklı
olarak tansiyonun yükseldiği ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin söz konusu
olduğu kimi durumlarda idarece durumun gerektirdiği tedbirlerin alınması normal
karşılanmalıdır. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda güvenliği sağlamak amacıyla
ifade özgürlüğüne yapılan müdahalelerin demokratik toplumda gerekli olduğu
kabul edilebilir (Ahmet Temiz (6),
§ 43).
(e) Mahkûmun Islahı
36. Bir hapis cezasının veya özgürlükten yoksun bırakan benzer
bir yaptırımın amacı ve meşruiyeti toplumu suça karşı korumaktır. Böyle bir
amaç, özgürlükten yoksun kaldığı dönemin -mümkün olduğu kadar- mahkûmun topluma
geri döndüğü zaman hukuka saygı gösterme ve yaşamını kendi kendine sürdürebilme
isteğini ve yeteneğini kazandırmak için kullanılmış olması hâlinde
gerçekleşebilir. Dolayısıyla ceza infaz kurumlarındaki kimi zorunlulukların
veya kısıtlamaların mahkûmların ıslahı ile de doğrudan bağlantısı olduğu
açıktır. Islah ile bağlantılı olarak mahkûmların kendilerini geliştirici ve
eğitici yeterli sayıda kitap, gazete, dergi veya diğer yayınları okumaları,
radyo dinlemeleri, konferansları, kurum idaresinin çıkardığı veya denetlediği
benzeri araçları izlemeleri sağlanarak düzenli olarak bilgi ve haberlere
erişmeleri sağlanmalıdır.
37. Buradan çıkan sonuca göre ceza infaz kurumuna kapatılmış bir
suçlunun toplum içine döndüğü zaman hukuk içinde kalarak olağan toplumsal
yaşamın bir parçası olmasına mâni olacağı, başka bir deyişle ıslahını
güçleştireceği değerlendirilen bilgi ve haber kaynaklarına erişimi koşullara
göre sınırlandırılabilir. Böyle bir değerlendirme için her mahkûmun toplumsal
geçmişi ve suç sicili, entelektüel kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı,
hapis cezasının süresi ve tahliye edildikten sonrası için beklentileri dikkate
alınmalıdır.
(f) Takdir Payı
38. Terör örgütleriyle veya terör faaliyetleriyle ilişkili
olduğu değerlendirilenyazılı bir metnin kişilerin ve
ceza infaz kurumunun güvenliğine zarar verme ihtimalinin tespit edilmesinde ilk
elden bilgiye sahip ceza infaz kurumu yetkililerinin ve derece mahkemelerinin
daha geniş takdir payı bulunduğunda şüphe yoktur (Benzer durumlarda ceza infaz
kurumu yetkililerinin takdir payına ilişkin değerlendirmeler için bkz. Özkan Kart, B. No: 2013/1821, 5/11/2014, §
51; Ahmet Temiz (6), § 41).
39. Anayasa Mahkemesi, bahsi geçen doküman gibi yazılı
metinlerin bütünüyle ele alındığında özel bir kişiye, kamu görevlilerine veya
halkın belirli bir kesimine karşı şiddete teşvik edip etmediğinin belirlenmesi
için metinlerde kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldığının dikkate
alınmasının uygun olacağını her zaman vurgulamıştır (Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 100).
(g) Ölçülülük
40. Temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın
-demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel
haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup
olmadığının da incelenmesi gerekir. Bu sebeple ifade özgürlüğü alanında
getirilen müdahalelerde; hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen müdahalenin
elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (AYM,
E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Kamuran
Reşit Bekir, §§ 44-63; Bekir
Coşkun, §§ 53, 54; ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için
ayrıca bkz. Sebahat Tuncel, B.
No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84; Tansel
Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali
Aydın, §§ 70-72).
41. Aynı şekilde orada bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun
önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin ve
düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda
mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilmesi mümkün ise de böyle bir
durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik yapılacak herhangi bir
sınırlandırmanın ölçülü olması gerekir (Kamuran
Reşit Bekir, § 44; Hüseyin Sürensoy, § 45). Bu bağlamda ceza infaz kurumunlarındaki disiplin ve düzenin sebatla sürdürülmesi
gerekmekle birlikte hapishane güvenliğinin ve topluluk yaşamının huzuru ile
mahkûmun ıslahı için gerekli olandan daha fazla kısıtlama yapılamaz.
42. Bu bağlamda yayının tümüne mi yoksa bir kısmına mı müdahale
edildiği ve eğer yayın süreli ise başvurucunun yayının sonraki sayılarına
erişimine herhangi bir müdahalede bulunulup bulunulmadığı değerlendirilmelidir.
Başka bir deyişle sınırlamanın, güdülen kamu yararı amacını gerçekleştirmek
için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama niteliğinde
olup olmadığı değerlendirilmelidir (Ahmet
Temiz (6), § 44).
(h)İfade Özgürlüğüne Yapılan Müdahalenin
Gerekçesi
43. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, müdahaleye neden olan idarenin ve derece mahkemelerinin
kararlarında dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından
“demokratik toplum düzeninin gereklerine” ve “ölçülülük” ilkelerine uygun
olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan § 56; Ahmet Temiz (6), § 36). İfade özgürlüğüne
gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri
karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini
ihlal edecektir.
(2) Derece Mahkemelerinin
ve Kamu Gücünü Kullanan Diğer Organların Süreli veya Süresiz Bir Yayının
Mahpusa Verilmemesi Biçimindeki Müdahalelerinde Gözetmeleri Gereken Hususlar
44. Anayasa Mahkemesinin rolü, başvuruya konu müdahalenin
olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayanılarak yapıldığının ve
keyfî olmadığının denetlenmesini kapsar. Dolayısıyla böyle bir denetim, derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların müdahalenin demokratik
bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığını ilgili ve yeterli bir gerekçe
ile ortaya koyması ile bağlantılıdır (bkz. § 43).
45. Mevcut başvuruya benzer şikâyetlerde derece mahkemelerinin ve
kamu gücünü kullanan diğer organların gerekçelerinin ilgili ve yeterli
sayılabilmesi için kararlarda bulunması gereken ve benzer başvuruların
koşullarına göre değişebilecek-bir kısmı yukarıda da sayılan (bkz. §§ 28-43)-
unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
i. Başvurucunun hangi suçtan dolayı hangi tür ceza infaz
kurumunda bulunduğu ve başvurucunun bulunduğu ceza infaz kurumunun ve işlediği
suçun söz konusu tedbirin alınmasında bir etkisinin bulunup bulunmadığı
değerlendirilmelidir (bkz. § 34).
ii. Bir yayının tümünün veya bir kısmının mahkûma verilmemesi
şeklindeki kısıtlamanın mahkûmun ıslahı ile bağlantısı var ise yayının içeriği
ile mahkûmun ıslahı arasındaki ilişkinin tam olarak gösterilmesi gerekir (bkz.
§§ 35-37).
iii. Her mahpusun toplumsal geçmişi ve suç sicili, entelektüel
kapasitesi ve kabiliyeti, şahsi tabiatı, hapis cezasının süresi ve tahliye
edildikten sonrası için beklentileri dikkate alınmalıdır (bkz. § 36).
iv. Bu bağlamda söz konusu yayınların terör suçlarından mahpus
olan kişilerin iddia edilen mağduriyetlerin sorumlusu olarak gördükleri
kişilere veya devlete karşı daha fazla şiddete yönelmelerine sebebiyet verip
vermediği değerlendirilmelidir (bkz. § 36).
v. Mahpusa verilmeyen süreli veya süresiz yayının cinsi,
içeriği, yayımlayanı ve sorunlu görülen kısımların hangileri olduğu
belirtilmeli ve mahpusa verilmesi sakıncalı bulunan kısımların detaylı analizi
yapılmalıdır.
vi. Böyle bir analizin yapılabilmesi için eğer söz konusu
yayının terör örgütleriyle veya terör faaliyetlerinin meşru gösterilmesiyle bir
ilişkisi varsa mahpusun ifade özgürlüğü ile demokratik toplumun terör
örgütlerinin faaliyetlerine karşı kendini korumaya ilişkin meşru hakkı arasında
denge kurulmalıdır (bkz. § 32).
vii. Zikredilen dengelemenin yapılabilmesi için;
- Bütünüyle ele alındığında müdahaleye konu yayının özel bir
kişiyi, kamu görevlilerini, halkın belirli bir kesimini veya devleti hedef
gösterip göstermediğinin, onlara karşı şiddete teşvik edip etmediğinin (bkz. §
34),
- Bireylerin fiziksel şiddet tehlikesine maruz bırakılıp
bırakılmadığının, bireylere karşı nefreti alevlendirip alevlendirmediğinin
(bkz. § 34),
- Yayında iletilen mesajda şiddete başvurmanın gerekli ve haklı
bir önlem olduğunun ileri sürülüp sürülmediğinin,
- Şiddetin yüceltilip yüceltilmediğinin, kişileri nefrete,
intikam almaya, silahlı direnişe tahrik edip etmediğinin,
- Suçlamalara yer vererek veya nefret uyandırarak ülkenin bir
kısmında veya tamamında daha fazla şiddete sebebiyet verip vermeyeceğinin,
- Söz konusu yayında yer alan ifadelerin ceza infaz
kurumunun güvenliğini, disiplinini ve düzenini tehlikeye düşürüp
düşürmediğinin,
- Terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri
mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olup olmadığının
(bkz. § 34),
-Kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış
bilgileri, tehdit ve hakaret oluşturan ifadeleri içerip içermediğinin (bkz. §
34),
- Yayın tarihinde veya mahpusa verilmesinin istendiği sırada
ülkenin bir kısmında veya tamamında çatışmaların yoğunluk derecesi ile ceza
infaz kurumu ve ülkedeki tansiyonun yükseklik derecesinin yayının mahpusa
verilmesine etki edip etmediğinin (bkz. § 37),
- Karara konu sınırlayıcı tedbirin demokratik bir toplumda
zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olup olmadığının
ve tedbirin başvurulabilecek en son çare niteliğinde bulunup bulunmadığının
(bkz. § 28),
- Son olarak sınırlamanın güdülen kamu yararı amacını
gerçekleştirmek için ifade özgürlüğüne en az müdahale eden ölçülü bir sınırlama
niteliğinde olup olmadığının (bkz. §§ 40-42) yayının içeriğiyle birlikte
değerlendirilmesi gerekir.
viii. Derece
mahkemelerinin ve kamu gücünü kullanan diğer organların söz konusu
değerlendirmeleri yaparken olayın koşullarına göre uzman kişilerin
görüşlerinden faydalanmaları; gerekirse konusunda uzman sosyal bilimciler,
araştırmacılar ve akademisyenlerden rapor ve görüş almaları her zaman
mümkündür. Böylece süreli veya süresiz bir yayının bir mahpusa verilmemesi
şeklindeki müdahalenin kanunlar ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında ortaya
konan kriterlere uygunluğunun denetimi daha etkili yapılabilecektir.
46. Bir terör
örgütünün şiddet eylemlerini öven, destekleyen ve haklılaştıran
açıklamaların silahlı direnişe tahrik, şiddeti yüceltme veya kin ve düşmanlığın
kışkırtılması olarak kabul edilmesi mümkündür. Bununla birlikte yalnızca bir
terör örgütünün fikirlerini ve hedeflerini içerdiği, resmî politikaları ağır
bir şekilde eleştirdiği veya terör örgütünün resmî politikalarla olan ihtilaflarını
değerlendirdiği gerekçesiyle mahkûmlara verilmemesi -yukarıda bir kısmı
gösterilen sebeplerden (bkz. §§ 28-45) bir veya daha fazlası da bulunmadığı
takdirde- müdahaleyi haklı göstermez.
47. Mahpuslara
verilmesi engellenen yayınlarda yer alan bilgi ve görüşlerin sadece kırıcı,
şaşırtıcı veya rahatsız edici olmasının müdahalenin haklı gösterilmesi için
yeterli olmayacağı yinelenmelidir (bkz. § 31).
(3) İlkelerin Olaya
Uygulanması
48. Somut başvuruya ilişkin olayda dergi biçimindeki yazılı bir
doküman Eğitim Kurulu tarafından içeriğinin Ceza İnfaz Kurumu güvenliği için
tehlike oluşturabileceği gerekçesiyle terör örgütü üyeliği suçundan Ceza İnfaz
Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya verilmemiştir. Eğitim Kurulunun
kararına yapılan itirazı değerlendiren İnfaz Hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi
ise dokümanda bulunan yazılardan bir kısmının mahkemelerce yasaklanmış
yayınlardan alınmış olması nedeniyle itirazı reddetmiştir.
49. Eğitim Kurulu, doküman içeriğinin Ceza İnfaz Kurumu
güvenliği için tehlike oluşturabileceğini ifade etmekle birlikte hangi yazının
hangi surette Ceza İnfaz Kurumu güvenliğine zarar verebileceğini
belirtmemiştir. Dahası derece mahkemeleri Eğitim Kurulunun gerekçesini hiçbir
şekilde gözönüne almamıştır. Eğitim Kurulunun
kararından farklı olarak Mahkemeler, dokümanda yer alan yazılarınyasaklanmış
yayınlardan alındığını kabul etmiş ancak hangi yazının hangi yayından
alındığını ve söz konusu yazının hangi mahkemece yasaklandığını
belirtmemişlerdir.
50. Somut olayda derece mahkemeleri, yukarıda sayılan hususları
değerlendirmemiş, konu ile tamamen bağlantısız bir gerekçe ile itirazı
reddetmiştir. Başka bir deyişle başvuruya konu dergi biçimindeki yazılı
dokümanın başvurucuya verilmemesinin demokratik bir toplumda gerekli olduğu
ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterilebilmiş değildir.
51. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT bu görüşe
katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
52. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53.Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
54. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır. İşbu ihlal kararı başvuruya konu yayının başvurucuya verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılmamalıdır. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa
Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden
yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayının başvurucuya
verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler.
55. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın
bir örneğinin -Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterler ve gösterilen
yöntemle- yeniden yargılama yapmak ve yargılamanın sonucuna göre yeni bir
değerlendirme yaparak dokümanın başvurucuya verilip verilmemesi hakkında yeni
bir karar vermek üzere Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Osman Alifeyyaz PAKSÜT'ün karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin dosya içerisinde bulunan başvuruya konu
doküman ile birlikte ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz
Hâkimliğine (E.2014/4960 ve K.2014/5014) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/11/2017 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY YAZISI
1. Anayasa'nın 26. maddesinin, düşünceyi açıklama ve yayma
hürriyetinin sınırlarını belirleyen ikinci fıkrasında “Bu hürriyetlerin
kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel
nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması,
suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması … amaçlarıyla sınırlanabilir”
denilmiş; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde ise ifade
özgürlüğünün “… ulusal güvenlik, ülke bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun veya
düzensizliğin önlenmesi, … amacıyla, hukuken öngörülen ve demokratik bir
toplumda gerekli bulunan formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara”
tabi tutulabileceği belirtilmiştir.
2. Başvurucunun şikayetine konu olan ve cezaevinde kendisine
verilmeyen dokümanlar, cezaevi eğitim kurulunca sakıncalı bulunmuş, infaz
hakimliği ve son aşamada bu kararı denetleyen Ağır Ceza mahkemesince de
itirazlar reddedilmiştir.
3. İfade özgürlüğüne yapılan müdahalenin, bahse konu yayınların
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde belirtilen sınırlandırma nedenleri
kapsamındaki tehlikenin somut niteliği karşısında ölçülü olup olmadığının
değerlendirilmesi gerekir.
4. PKK terör örgütü kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan’ın
2013/409 sayılı bireysel başvuruya konu olan kitaplarında (2013/409, §§ 25-36),
Türkiye Cumhuriyeti topraklarının da önemli bir bölümünü içeren bölge için
önerdiği modelin mahiyeti ve buna ulaşmak için gerekirse PKK ve KCK tarafından,
son otuz yılda görülenden de şiddetli bir mücadele yapılması tavsiye ve
çağrısında bulunulduğu bilinmektedir.
5. Suriye’deki iç savaş şartlarında emperyalist hedefleri
bulunan büyük devletlerin de yönlendirme, yardım ve manipülasyonlarıyla
oluşturulmuş ve oluşturulmasına çalışılan, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD/YPG
hakimiyetindeki bölge ve sözde yönetimler, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin
bağımsızlık referandumu teşebbüsü ve geleceğindeki belirsizlikler, PKK’nin
ülkemizdeki terör faaliyetlerini sürdürmesi, birlikte değerlendirildiğinde
Türkiye’ye yönelik tehditlerin halen bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü açıktır.
6. Bu nedenle, cezaevindeki bir hükümlünün ifade özgürlüğü
kapsamında erişebileceği her türlü mektup, kitap, yayın ve dokümanın
yasaklanmasına yönelik müdahalenin ölçülülüğünün, sınırlandırılma nedenlerinin
somut şartlara göre değerlendirilmesi suretiyle belirlenmesi gerekir.
7. Anayasa Mahkemesi Genel Kurul çoğunluğunca, başvurucunun
ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmış ise de; ihlal kararında,
başvuruya konu dokümanın içerik yönünden cezaevine sokulabilir nitelikte olduğu
tesbitine değil, başvurucuya verilmemesinin
demokratik bir toplumda neden gerekli olduğuna dair ilgili ve yeterli bir
gerekçe gösterilmemiş olması değerlendirmesine dayanılmıştır.
8. Bahse konu dokümanların nerelerinin ne şekilde sakıncalar
doğurduğuna ilişkin ayrıntılı bir gerekçe belirlenmesinin, yasaklı kitaplardan
alınan bölümleri hangi mahkemenin hangi tarih ve sayılı kararı ile
yasaklandığının belirtilmesinin, kamu makamlarına ölçüsüz bir külfet, hatta
imkansız bir görev yükleyeceği açıktır. Bu tür dokümanlarda aynı hususlara
farklı yerlerde yer vermek, kitap adlarını değiştirmek veya hiç zikretmemek,
sayfa numaralarını karıştırmak, farklı şekillerde fotokopi çekmek gibi
yöntemlerle birbirinden şeklen farklı ancak içerik olarak benzer namütenahi
sayıda doküman üretilebilecektir. Bunların her bir sayfası, paragrafı ve satırı
üzerinde ayrıntılı bir inceleme yapılmasını beklemek, kabul edilebilir ve makul
bir beklenti değildir. Dolayısıyla, yargı denetimini yapan İnfaz Hakimliğinin
ve Ağır Ceza Mahkemesinin, cezaevi güvenliği için oluşturulabilecek tehlikeyi
en iyi değerlendirebilecek durumda olan Eğitim Kurulu’nun kararına yapılan
itirazı reddederken genel ve global bir gerekçeye yer vermiş olmalarında,
demokratik bir toplumda gereklilik noktasından bir ihlal bulunmamaktadır.
Belirtilen gerekçe, başvurucunun ve herkesin anlayabileceği kadar açıktır.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca da dokümanların
içeriği konusunda bir değerlendirme yapılmamış, İnfaz Hakimliğince yeniden
yargılama yapılmasına hükmedilmiş, ihlal kararının, dokümanların başvurucuya
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamayacağının altı çizilmiştir. Başka bir
deyişle, ifade özgürlüğünün esasına ilişkin bir ihlal tesbit
edilememiştir.
9. Yeniden yargılama, infaz hakimliğine ve itiraz mercii ağır
ceza mahkemesine gereksiz bir külfet yükleyecek olmasına karşın, başvurucunun
korunmaya değer bir temel hakkının varlığından söz edilemeyeceği açıktır.
10. Bu nedenle, 2013/409 ve 2013/3614 sayılı başvurulara ilişkin
karşıoy gerekçelerinde de yer alan hususlar çerçevesinde,
başvurucunun ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE karar verilmesi gerektiği
düşüncesiyle Genel Kurul görüşlerine katılmamaktayım.
|
|
|
|
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
|
|