logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ö.E.B. [2.B.], B. No: 2014/20005, 26/10/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Ö. E. B. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/20005)

 

Karar Tarihi: 26/10/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Ö. E. B.

Vekili

:

Av. Adem DEMİR

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6.Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8.Başvurucu, 2004 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf subay statüsünde göreve başlamıştır. 2006 yılında evlenen başvurucu, 2008 doğumlu bir çocuk sahibidir.

9. Başvurucu hakkında, sıralı sicil üstleri tarafından 2007, 2008 ve 2011 yıllarında olumsuz nitelik işaretlemesi yapılmıştır. Başvurucu çeşitli tarihlerde on biri aşırı borçlanmadan olmak üzere on sekiz ayrı disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır.

10. Başvurucu, başka bir subay ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle iffetsiz olarak nitelendirilen eşinden ayrılması konusunda 28/7/2012, 18/11/2012 ve 27/12/2012 tarihlerinde üstleri tarafından ayrı ayrı üç kez ikaz edilmiştir.

11. Eşinden ayrılmaması üzerine başvurucu hakkında "iffetsiz bir kimse ile evlilik bağını devam ettirmekte ısrar etmek" suçlamasıyla Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinde 27/3/2013 tarihinde kamu davası açılmıştır.

12. Anılan nedenlerle başlatılan tahkikat neticesinde, sıralı sicil üstleri tarafından başvurucu hakkında disiplin ve ahlaki durumu dikkate alınarak 2/5/2013 tarihli ayırma sicili düzenlenmiştir.

13. 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği’nin (Sicil Yönetmeliği) 91. maddesi gereğince Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulan Komisyonda başvurucunun durumu değerlendirilmiştir. Komisyon 13/6/2013 tarihinde ayırma işlemi yapılmasına karar vermiş ve 7/8/2013 tarihli üçlü kararname ile başvurucu TSK'dan çıkarılmıştır.

14. Başvurucu 11/10/2013 tarihinde ayırma işleminin iptali talebiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; makul seviyede olan borçlarını ödediğini, sağlık sorunları bulunan çocuğunu düşünerek aile bütünlüğünü hemen bozmadığını, haksız yere yargılandığı ceza davasının hâlen devam ettiğini, TSK’dan çıkarılmasını gerektiren bir disiplinsizliği veya kesinleşmiş adli bir cezası mevcut olmadığı hâlde disiplinsizlik ve ahlaki durumu nedeniyle ilişiğinin kesildiğini, tesis edilen ayırma işleminin hukuka aykırı olduğunu, başarılarla dolu mesleki sicilinin dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.

15. Öte yandan başvurucu, Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1/11/2013 tarihli kararıyla eşinden boşanmıştır. Boşanma üzerine Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, 19/12/2013 tarihli kararıyla başvurucunun beraatine hükmetmiştir. Karar gerekçesinde, başvurucunun yaşadığı sıkıntılı süreç ve çocuğunun psikolojisini düşünmüş olma ihtimali gözönünde bulundurulduğunda aradan geçen sürenin ısrar unsurunun meydana gelmesine neden olmadığı, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir.

16. AYİM Başsavcılığı, dava konusu işlemin iptali yönünde görüş sunmuştur. Başsavcılığın 4/4/2014 tarihli düşünce yazısında, ağırlıklı olarak 2007-2008 yıllarına ait olan borçların başvurucu tarafından ödendiği, hâlihazırdaki durumun aşırı borçlanma olarak nitelendirilemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca iffet kavramının subjektif ve zamana göre değişen bir kavram olduğu, başvurucunun eşinin iffetsiz olduğu yönünde bir kabule varmanın dava konusu işlemi başlı başına sakatladığı, bu hususta açılmış bir kamu davası bulunmasına rağmen davanın sonucu beklenmeden ayırma işlemi tesis edilmesinin yetki gaspını oluşturduğu, başvurucunun 1/11/2013 tarihinde eşinden boşanmasıyla üzerine düşen vecibeyi yerine getirdiği, bu nedenlerle ayırma işleminin maddi unsurunun ortadan kalktığı vurgulanmıştır.

17. AYİM Birinci Dairesinin (Daire) 1/7/2014 tarihli kararıyla dava, oyçokluğuyla reddedilmiştir. Kararda, başvurucu "iffetsiz bir kimse ile evlilik bağını devam ettirmekte ısrar etme" suçundanberaat etmiş ise de 27/12/2012 tarihinde ikaz edilen başvurucunun eşinden ayrılmayacağını, TSK'da bir gelecek düşünmediğini söylediği ve 2006 yılından itibaren süreklilik arz eden aşırı borç durumunun bulunduğu belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun disiplin durumunun TSK'nın güvenilirliğini sarsacak derecede kötü nitelik arz ettiği, başvurucunun hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketler sergilemediği ve kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini yitirdiği vurgulanmıştır.

18.Karara katılmayan Daire üyeleri tarafından kaleme alınan karşıoy yazılarında ise ayırma işlemine yönelik tahkikat sürecinin 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu hükümlerine göre yürütülmesi gerektiği, hangi hukuk kurallarına göre işlem tesis edileceğinin öngörülemediği, hukuki belirlilik ilkesi gözetilmeden tesis edilen dava konusu işlemin yetki, şekil ve usul yönünden hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.

19.Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 18/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

20.Nihai karar 8/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

21.Başvurucu 23/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine dayanak oluşturan mevzuata (G.G. [GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen, B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.

23. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun "İffetsiz bir kimse ile evlenen veya böyle bir kimse ile yaşayanlar" kenar başlıklı 153. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 "İffetsizliği anlaşılmış olan bir kimse ile bilerek evlenen veya evlilik bağını devam ettirmekte veya böyle bir kimseyi yanında bulundurmakta veya karı koca gibi herhangi bir kimse ile nikahsız olarak devamlı surette yaşamakta ısrar eden asker kişiler hakkında Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezasına, erbaşlar hakkında rütbenin geri alınmasına hükmolunur."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 26/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, eşinden ayrılması konusunda ikaz edildikten sonra derhal boşanma kararı aldığını, ancak gerek eşinin iş ve barınma durumu gerekse çocuğunun sağlık sorunları nedeniyle bu kararını hemen hayata geçiremediğini, sonrasında mümkün olan en kısa sürede eşinden boşandığını, ancak hakkında açılan ve beraatle neticelenen kamu davasının sonucu beklenmeden haksız şekilde ayırma işleminin tesis edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca borçlarının 2006-2010 yılları arasındaki döneme ait olduğunu ve bu borçların tamamını 2010 yılında ödediğini belirtmiştir. Başvurucu, TSK’dan çıkarılmasını gerektiren bir disiplinsizliği veya kesinleşmiş adli bir cezası mevcut olmadığı hâlde disiplinsizlik ve ahlaki durumu nedeniyle ilişiğinin kesilmesinin hukuka aykırı olduğunu, takdirlerle dolu başarılı bir sicile sahip olmasına rağmen bu durumun dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş; yeniden yargılama yapılmasına ve 10.000 TL manevi tazminat verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucu ayrıca kimliğinin kamuya açık belgelerde gizli tutulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme

26. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın 20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

28. Mesleki hayat çerçevesinde kişilerin özel hayatı hakkında sorgulanması ve bunun doğurduğu idari sonuçlar, buna ek olarak kişilerin davranış ve tutumları gerekçe gösterilerek görevden alınmaları, özel hayatın gizliliğine yapılmış bir müdahale oluşturmaktadır (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 37; Bülent Polat, [G.K.], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 63; Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 33; Murat Deniz, B. No: 2014/5318, 21/9/2016, § 50; G.G., § 43).

29. Buna göre başvurucunun borç durumu ve özel hayatına ait unsurlar gerekçe gösterilerek TSK ile ilişiğinin kesilmesi işleminin, özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu anlaşılmaktadır.

30. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13. maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanun tarafından öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma", "demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.

31. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata Türkeri, §§ 40-41; G.G., §§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§ 50-58) anlaşılmaktadır.

32. Tesis edilen disiplin işlemlerinde ve bu işlemlerin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığı mahkeme kararlarında, bireylerin özel hayatlarına ilişkin tutum ve eylemlerinin mesleki hayatları üzerindeki etkilerinin açıklanması, kamu hizmeti sunan ilgili kurumların işleyişi üzerindeki etkilerinin ve risklerinin ortaya konulması ve bu hususlardaki değerlendirmelerin adil bir yargılama yapılarak yeterli ve ikna edici gerekçelerle desteklenmesi ayrıca tesis edilen işlemlerin bireylerin geçmiş mesleki sicilleri ve başarı durumları dikkate alınarak ölçülülük yönünden irdelenmesi gerekir (G.G., § 60).

33. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi tutulabilecekleri açıktır. Bununla birlikte hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması, başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması gerekir (G.G., § 66).

34. Somut olayda başvurucuya isnat edilen özel hayatına ilişkin tutumunun mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair gerek ayırma kararında gerekse yargı kararlarında yeterli ve ikna edici gerekçeler ortaya konulmadığı gibi anılan tutumun TSK’nın işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun eşinden boşanmış olması ve hakkındaki kamu davasının beraatle sonuçlanması şeklinde ayırma işlemine dayanak olarak gösterilen hususlara yönelik olarak ortaya çıkan gelişmeler ve başvurucunun iddiaları çerçevesinde mevcut borç durumuna ilişkin güncel değerlendirmeler dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda AYİM kararının başvurucunun mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Ayrıca isnada konu eylemler ile tahkikat neticesinde verilen ayırma cezası dikkate alınarak ödül ve başarı belgeleri bulunan başvurucu hakkında Anayasa’nın 20. maddesi çerçevesindeki bireysel yararı ile kamunun yararı arasında adil ve ölçülü bir dengenin gözetilmesi hususunda bir değerlendirme yapılmadığı, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu hususunda bir inceleme yapılmadığı ve bu hususta gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

35. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

37. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

38. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

39. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

40. Başvurucu tazminat talep etmişse de yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili idari yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir tazmin oluşturduğu anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

41. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci Dairesinin E.2013/1053, K.2014/710 sayılı dosyasıyla ilgilidir),

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 26/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ö.E.B. [2.B.], B. No: 2014/20005, 26/10/2017, § …)
   
Başvuru Adı Ö.E.B.
Başvuru No 2014/20005
Başvuru Tarihi 23/12/2014
Karar Tarihi 26/10/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ahlaki durum gerekçe gösterilerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden TSK) ayırma işlemi tesis edilmesi nedeniyle özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Kişisel verilerin korunması İhlal Yeniden yargılama

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 211 Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 13
39
926 Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu 50
211 Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu 17
2937 Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu 5
Yönetmelik 6/9/1961 Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği 86
27/12/1998 Subay Sicil Yönetmeliği 91
92
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi