logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hayreddin Güzel [2.B.], B. No: 2014/2075, 22/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAYREDDİN GÜZEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2075)

 

Karar Tarihi: 22/6/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Derya ATAKUL

Başvurucu

:

Hayreddin GÜZEL

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, "zimmet" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davada gerekçesiz şekilde tutuklama kararları verilerek özgürlüğünün kısıtlandığını, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmadığı halde görevine son verildiğini, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 17/2/2014 tarihinde Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 16/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 17/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığının 25/11/2014 tarihli görüş yazısı başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu süresi içinde, Adalet Bakanlığı görüşüne karşı beyanlarını sunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, PTT Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 21/7/2000 tarihli yazısı ile bazı havale kabul ve ödeme işlemlerinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla görevinden uzaklaştırılmıştır.

8. Başvurucu, Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 25/8/2000 tarihli ve 2000/612 Sorgu sayılı kararı ile "zimmet" suçundan tutuklanmıştır.

9. Başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 29/8/2000 tarihli ve E.2000/2540 sayılı iddianamesi ile "ihtilasen zimmet, dolandırıcılık ve görevi ihmal" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2000/160 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.

10. Batman Ağır Ceza Mahkemesi, 3/11/2000 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

11. Başvurucu, Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 5/12/2001 tarihli ve 2001/1082 Sorgu sayılı kararı ile "zimmet" suçundan tekrar tutuklanmıştır.

12. Başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 6/12/2001 tarihli ve E.2001/2146 sayılı iddianamesi ile "müteselsilen nitelikli zimmet, denetim görevini ihmal ederek zimmetin doğmasını ve artmasını sağlamak, görevi ihmal ve suçun belirti ve delillerini yok etmeye yönelik faaliyette bulunmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2001/521 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.

13. Batman Ağır Ceza Mahkemesi, 25/12/2001 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

14. Mahkemece, 12/2/2002 tarihinde E.2001/521 sayılı dava dosyası, E.2000/160 sayılı dava dosyası ile birleştirilmiş, yargılamaya E.2000/160 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmiştir.

15. Mahkemece, 23/11/2004 tarihli ve E.2000/160, K.2004/246 sayılı karar ile toplam on bir kişi hakkında hüküm kurulmuş, başvurucunun "zimmetin doğması ve artmasına neden olma ve görevi kötüye kullanma" suçlarından mahkûmiyetine karar verilmiştir.

16. Başvurucunun, 27/12/2005 tarihinde, yeniden göreve dönme talebiyle PTT Genel Müdürlüğüne yaptığı başvuru, Genel Müdürlüğün 16/1/2006 tarihli ve 417 sayılı yazısı ile reddedilmiştir.

17. Başvurucu, PTT Genel Müdürlüğünün 16/1/2006 tarihli işleminin iptali istemiyle Ankara 13. İdare Mahkemesinde dava açmış, Mahkemece, 24/5/2007 tarihli ve E.2006/549, K.2007/708 sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiş ve anılan karar Danıştay Onikinci Dairesinin 13/11/2009 tarihli ve E.2007/5279, K.2009/6215 sayılı ilâmı ile onanmıştır.

18. Başvurucu tarafından temyiz edilen Batman Ağır Ceza Mahkemesinin 23/11/2004 tarihli kararı, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 8/2/2010 tarihli ve E.2006/437, K.2010/679 sayılı ilâmı ile bozulmuştur.

19. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, 1/6/2010 tarihli ve E.2010/94, K.2010/130 sayılı karar ile başvurucu hakkında "zimmet ve denetim görevini ihmal" suçlarından açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.

20. Karar katılan PTT Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/10/2013 tarihli ve E.2012/8959, K.2013/10134 sayılı ilâmı ile "denetim görevini ihmal" suçundan verilen düşme kararı onanmış, "zimmet" suçundan verilen düşme kararı bozulmuştur.

21. Bozma sonrasında, Batman ilinde 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kurulması üzerine, Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/10 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılama devam etmektedir.

22. Başvurucu, 17/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

23. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 202. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 17/2/2014 tarih ve 2014/2075 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

25. Başvurucu, Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca "zimmet" suçunu işlediği iddiasıyla 29/8/2000 tarihinde hakkında açılan kamu davasında, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını, 25/8/2000 ilâ 3/11/2000 ve 5/12/2001 ilâ 25/12/2001 tarihleri arasında tutuklu yargılandığını ve bu nedenle hürriyetinin kısıtlandığını, tutukluluğunun devamına ilişkin kararların gerekçesiz olduğunu, suçluluğu hükmen sabit olmadığı halde suçlu ilan edilerek görevine son verildiğini belirterek, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlali İddiası

26. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

"Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler."

27. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme'nin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

28. Başvurucu, 25/8/2000 ilâ 3/11/2000 ve 5/12/2001 ilâ 25/12/2001 tarihleri arasında tutuklu yargılandığını ve bu nedenle hürriyetinin kısıtlandığını, tutukluluğunun devamına ilişkin kararların gerekçesiz olduğunu belirterek, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Adalet Bakanlığı, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali iddialarını ilişkin görüş sunmamıştır.

30. Başvurucu, Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 25/8/2000 tarihli kararı ile "zimmet" suçundan tutuklanmıştır. Başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 29/8/2000 tarihli iddianamesi ile "ihtilasen zimmet, dolandırıcılık ve görevi ihmal" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2000/160 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Batman Ağır Ceza Mahkemesi, 3/11/2000 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

31. Başvurucu, Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 5/12/2001 tarihli kararı ile "zimmet" suçundan tekrar tutuklanmış, başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 6/12/2001 tarihli iddianamesi ile "müteselsilen nitelikli zimmet, denetim görevini ihmal ederek zimmetin doğmasını ve artmasını sağlamak, görevi ihmal ve suçun belirti ve delillerini yok etmeye yönelik faaliyette bulunmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2001/521 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Batman Ağır Ceza Mahkemesi, 25/12/2001 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.

32. Başvurucunun tutukluluğa ilişkin şikayetlerinin 23/9/2012 tarihinden önceki döneme ait olduğu anlaşıldığından, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.

33. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği iddialarının Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı tarihten önceye ait olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının "zaman bakımından yetkisizlik" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Masumiyet Karinesinin İhlali İddiası

34. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 "…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

35. 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 "İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

36. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, "ikincil nitelikte bir kanun yolu" olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

37. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.

38. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).

39. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

40. Başvuru konusu olayda başvurucu, PTT Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 21/7/2000 tarihli yazısı ile bazı havale kabul ve ödeme işlemlerinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla görevinden uzaklaştırıldığını, Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca "zimmet" suçunu işlediği iddiasıyla 29/8/2000 tarihinde hakkında kamu davası açıldığını, suçluluğu hükmen sabit olmadığı halde suçlu ilan edilerek PTT Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 24/10/2000 tarihli yazısı ile görevine son verildiğini belirterek, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

41. Adalet Bakanlığı görüşünde, PTT Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 21/7/2000 tarihli görevden uzaklaştırma işleminin idari bir tasarruf olduğu, başvurucunun bu işleme karşı idari yargı yollarına başvurduğuna dair herhangi bir bilgi bulunmadığı, ayrıca masumiyet karinesinin ihlali iddialarına ilişkin olarak Teftiş Kurulu Başkanlığının ilgili yazısında başvurucuya bir suç isnat edilmediği, bazı havale kabul ve ödeme işlemlerinde usulsüzlük yaptığı gerekçe gösterilerek görevinden uzaklaştırıldığı bildirilmiştir.

42. Başvurucu, Bakanlık görüşüne katılmadığını, PTT Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 24/10/2000 tarihli yazısı ile sözleşmesinin feshedilerek görevine son verildiğini, Ankara 13. İdare Mahkemesinin, yeniden göreve dönme talebiyle açtığı davayı reddettiğini, Danıştay Onikinci Dairesince de bu kararın onandığını, dolayısıyla olağan kanun yollarını tükettiğini bildirmiştir.

43. Başvuru konusu olayda, başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 29/8/2000 tarihli iddianamesi ile "ihtilasen zimmet, dolandırıcılık ve görevi ihmal" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış, dava Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2000/160 sayılı dosyasına kaydedilmiştir. Yine, Başsavcılığın 6/12/2001 tarihli iddianamesi ile başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, "müteselsilen nitelikli zimmet, denetim görevini ihmal ederek zimmetin doğmasını ve artmasını sağlamak, görevi ihmal ve suçun belirti ve delillerini yok etmeye yönelik faaliyette bulunmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmış ve bu dava Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2000/160 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılamada, 1/6/2010 tarihli karar ile başvurucu hakkında "zimmet ve denetim görevini ihmal" suçlarından açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiş, kararın katılan PTT Genel Müdürlüğü tarafından temyizi üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/10/2013 tarihli ilâmı ile "denetim görevini ihmal" suçundan verilen düşme kararı onanmış, "zimmet" suçundan verilen düşme kararı bozulmuştur. Bozma sonrasında, Batman ilinde 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kurulması üzerine, Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/10 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılama devam etmektedir.

44. Başvurucu her ne kadar bireysel başvuru formunda PTT Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 21/7/2000 tarihli yazısı ile bazı havale kabul ve ödeme işlemlerinde usulsüzlük yaptığı iddiasıyla görevinden uzaklaştırıldığını ve PTT Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 24/10/2000 tarihli yazısı ile sözleşmesinin feshedilerek görevine son verildiğini belirtmişse de anılan işlemlere karşı idari yargı yolunu tüketip tüketmediği konusunda herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Bununla birlikte başvurucu, Adalet Bakanlığının 25/11/2014 tarihli görüşüne karşı beyanında, 27/12/2005 tarihinde, yeniden göreve dönme talebiyle PTT Genel Müdürlüğüne başvurduğunu, Genel Müdürlüğün 16/1/2006 tarihli yazısı ile başvurusunun reddedildiğini, bunun üzerine, Ankara 13. İdare Mahkemesinde iptal davası açtığını, Mahkemece, 24/5/2007 tarihli karar ile davanın reddine karar verildiğini ve anılan kararın Danıştay Onikinci Dairesinin 13/11/2009 tarihli ilâmı ile onandığını belirtmiştir.

45. Başvurucu, Adalet Bakanlığı görüşüne karşı beyanında, idari yargıda dava açtığını ve bu şekilde olağan kanun yollarını tükettiğini ileri sürmüşse de başvurucunun Ankara 13. İdare Mahkemesinde açtığı davanın, yeniden göreve dönme talebinin reddedilmesi işleminin iptaline yönelik olduğu, PTT Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının 21/7/2000 tarihli görevden uzaklaştırma işlemine ya da PTT Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 24/10/2000 tarihli sözleşmenin feshi işlemine yönelik herhangi bir dava açmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca başvurucu hakkında "zimmet" suçundan verilen düşme kararının Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/10/2013 tarihli ilâmı ile bozulduğu ve yargılamanın Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/10 sayılı dosyasında halen devam ettiği, bu şekilde başvurucu hakkında PTT Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun 24/10/2000 tarihli sözleşmenin feshi kararının gerekçesini oluşturan ceza davasının sonuçlanmadığı da göz önünde bulundurulduğunda, başvurucunun, görevden uzaklaştırılması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik ihlal iddialarına ilişkin yargısal başvuru yollarının usulüne uygun olarak tüketilmediği anlaşılmıştır.

46. Açıklanan nedenlerle, başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "başvuru yollarının tüketilmemiş olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılamadığı İddiası

47. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

48. Başvurucu, Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

49. Adalet Bakanlığı, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, görüş sunulmayacağını bildirmiştir.

50. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).

51. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).

52. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "ihtilasen zimmet ve denetim görevini ihmal" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar, 765 sayılı mülga Kanun’un 202. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları ile 203. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).

53. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Batman Sulh Ceza Mahkemesince başvurucunun tutuklandığı 25/8/2000 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).

54. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 25/8/2000 tarihli kararı ile "zimmet" suçundan tutuklanan başvurucu ile diğer beş şüpheli hakkında, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 29/8/2000 tarihli iddianamesi ile "ihtilasen zimmet, dolandırıcılık ve görevi ihmal" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, davanın Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2000/160 sayılı dosyasına kaydedildiği, Mahkemece, 3/11/2000 tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine karar verildiği tespit edilmiştir. Başvurucunun, Batman Sulh Ceza Mahkemesinin 5/12/2001 tarihli kararı ile "zimmet" suçundan tekrar tutuklandığı, Batman Cumhuriyet Başsavcılığının 6/12/2001 tarihli iddianamesi ile başvurucu ve diğer beş şüpheli hakkında, "müteselsilen nitelikli zimmet, denetim görevini ihmal ederek zimmetin doğmasını ve artmasını sağlamak, görevi ihmal ve suçun belirti ve delillerini yok etmeye yönelik faaliyette bulunmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı, Batman Ağır Ceza Mahkemesinin E.2001/521 sayılı dosyasına kaydedilen davanın, 12/2/2002 tarihinde E.2000/160 sayılı dava dosyası ile birleştirildiği belirlenmiştir. Mahkemece, 23/11/2004 tarihli karar ile başvurucunun "zimmetin doğması ve artmasına neden olma ve görevi kötüye kullanma" suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği, başvurucu tarafından temyiz edilen kararın, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 8/2/2010 tarihli ilâmı ile bozulduğu, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, 1/6/2010 tarihli karar ile başvurucu hakkında "zimmet ve denetim görevini ihmal" suçlarından açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiği görülmüştür. Kararın katılan PTT Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/10/2013 tarihli ilâmı ile "denetim görevini ihmal" suçundan verilen düşme kararının onandığı, "zimmet" suçundan verilen düşme kararının bozulduğu, bozma üzerine, Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/10 sayılı dosyasına kaydedilen davada yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmıştır.

55. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).

56. Başvuruya konu davada yer alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yaklaşık on beş yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

57. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

58. Başvurucu, yargılama makul sürede sonuçlandırılamadığı için 500.000,00 TL maddi ve 250.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

59. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

60. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on beş yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 12.450,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

61. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

62. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

63. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık on beş yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun;

 1. Özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik”,

 2. Masumiyet karinesinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

 4. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

B. Başvurucuya net 12.450,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

E. Kararın bir örneğinin Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine,

22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hayreddin Güzel [2.B.], B. No: 2014/2075, 22/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı HAYREDDİN GÜZEL
Başvuru No 2014/2075
Başvuru Tarihi 17/2/2014
Karar Tarihi 22/6/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, "zimmet" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davada gerekçesiz şekilde tutuklama kararları verilerek özgürlüğünün kısıtlandığını, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmadığı halde görevine son verildiğini, yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı ile özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Masumiyet karinesi (Ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 202
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi