TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZAFER TOKATLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2144)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Bahadır
YALÇINÖZ
|
Başvurucu
|
:
|
Zafer
TOKATLI
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, görevden çıkarma cezasıyla tecziyeye ilişkin işlemin
iptali istemiyle açılan davanın ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine
rağmen yargılamanın "karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde
sonuçlandırıldığı ve uzun sürdüğü gerekçeleriyle makul sürede yargılanma
hakkının, masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 2/3/2016 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Türkiye Halk Bankası Balgat Şubesi müdürü olarak
görev yapmakta iken görevden çıkarma cezası ile tecziyesine ilişkin Yüksek
Disiplin Kurulu kararı ve bu kararın onaylanmasına ilişkin Yönetim Kurulu
kararının iptali istemiyle Ankara 7. İdare Mahkemesinde dava açmış, anılan
Mahkeme 18/6/2002 tarihli ve E.2001/1568, K.2002/795 sayılı kararıyla davanın
reddine karar vermiştir.
8.Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Danıştay Onikinci Dairesinin 30/3/2005 tarihli ve E.2003/145,
K.2006/1111 sayılı kararıyla onanmış ise de bu karara karşı yapılan karar
düzeltme başvurusu üzerine aynı Dairenin 28/2/2006 tarihli ve E.2005/6224,
K.2006/631 sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar
verilmiştir.
9.İlk Derece Mahkemesi, bu aşamada yürürlüğe giren 22/6/2006
tarihli ve 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin
Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca 13/12/2006 tarihli ve E.2006/2256,
K.2006/3023 sayılı kararıyla dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar
vermiştir.
10.Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Danıştay Onikinci Dairesinin 6/7/2007 tarihli ve E.2007/1913,
K.2007/3479 sayılı kararıyla onanmış;bu
karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusu, aynı Dairenin 20/10/2009 tarihli
ve E.2008/51, K.2009/5580 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
11. Diğer taraftan başvurucu hakkında görevi suistimal
suçu nedeniyle açılan ceza davasında, Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesi
24/12/2001 tarihli ve E.2001/670, K.2001/1208 sayılı kararıyla beraat etmiştir.
Başvurucu, anılan kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini ifade
etmiştir.
12. Başvurucu 1/1/2010 tarihinde davanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı, masumiyet karinesinin ihlal edildiği ve haysiyet kırıcı
davranışa (işkence yasağı) uğradığı iddialarıyla Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine (AİHM) başvurmuştur. AİHM, 1284 başvuruyu birleştirmiş ve
başvuruları makul sürede yargılanma hakkı ile etkili başvuru hakkı şikâyeti
kapsamında görmüş; Ayşe Durusoy ve
diğerleri/Türkiye (k.k.), (B. No: 34600/04, 21/5/2013) kararıyla
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı
Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun uyarınca makul
sürede yargılanma hakkına yönelik şikâyetlerin başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle kabul edilemez olduğuna, etkili başvuru hakkına yönelik şikâyetlerin
ise açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
vermiştir.
13. Başvurucu 22/5/2013 tarihinde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları
Tazminat Komisyonuna (Komisyon) başvururak makul
sürede yargılanma hakkının ve masumiyet karinesi ileyargı
kararının icrası hakkının ihlal edildiği iddiaları çerçevesinde görevden
çıkarma cezasının verildiği tarihten Danıştay Onikinci
Dairesinin 20/10/2009 tarihli kararına kadar geçen süreye ilişkin maddi
kayıplarının ve uğradığı manevi zarara karşılık 30.000 avronun tazminine karar
verilmesi talebinde bulunmuştur.
14.Komisyon 26/9/2013 tarihli ve 2013/922 sayılı kararı ile
başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle -AİHM’in uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını
da dikkate alarak- başvurucuya 5.250 TL manevi tazminat ödenmesine karar
vermiştir.
15.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
ödenmesine karar verilen tazminat tutarının yeterli olmadığını, yargı kararının
uygulanmadığına yönelik olarak görevden ayrı kaldığı tarihten davanın
sonuçlanmasına kadarki sürede uğradığı maddi zararına yönelik şikâyetinin ise
karşılanmadığını belirterek Ankara Bölge İdari Mahkemesine itiraz başvurusu
yapmış; Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu 20/12/2013 tarihli, İ.2013/222,
K.2013/201 sayılı kararıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle
tazminine karar verilen tutarın hakkaniyete ve AİHM içtihatlarına uygun
olduğuna, bunun dışındaki talepler yönünden karar verilmemesinin de 6384 sayılı
Kanun'un 2. ve 6. maddesinin 1. fıkrası uyarınca hukuka aykırı olmadığına karar
vermiştir.
16. Karar 24/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 18/2/2014 tarihinde bireysel başvurudabulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
18. 6384 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair
esas ve usullerin belirlenmesidir.”
19. 6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve
kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul
sürede sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra
edildiği ya da hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar.
…”
20. 6384 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu,
başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin
kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır.
(2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde
müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk
yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının
kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat
edebilirler.”
21. 6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki
diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci madde kapsamına
girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
…”
22. 6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay
içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda
gerekçeli olarak karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden
itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine
itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle
birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden
sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı
yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen
kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın
kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye
ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan
müstesnadır.”
23. 6384 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında
uygulanır.
…”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedeniyle Komisyon tarafından verilen manevi tazminatın yeterli olmadığını,
görevden çıkarılmasına ilişkin işlem tarihinden idari yargıda açılan davanın
kesinleşmesi tarihine kadar geçen sürede mahrum kaldığı maddi zararının
karşılanmayarak yargı kararı icrası hakkının elinden alındığını, ceza
yargılamasında beraat etmesine karşın idari yargıda açtığı davanın 5525 sayılı
Kanun uyarınca "karar
verilmesine yer olmadığı" şeklinde sonuçlandırıldığını belirterek makul
sürede yargılanma hakkının, masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının
korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; görevden çıkarma cezasından
Danıştay Onikinci Dairesinin 20/10/2009 tarihli
kararına kadar geçen süreye ilişkin maddi kayıplara ve uğradığı manevi zarara
karşılık 30.000 avronun tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).Başvurucunun masumiyet karinesi ile maddi ve
manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği iddiasının ayrı başlık
altında, Komisyon tarafından belirlenen tazminatın düşük olması ile adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının ayrı başlık altındaincelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Masumiyet Karinesi ile Maddi ve Manevi
Varlığının Korunması Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, görevden çıkarılmasına dayanak olan eylemden
dolayı hakkında açılan ceza davasından beraat etmesine karşın bu durumun idari
yargıda görülen davada dikkate alınmaması nedeniyle masumiyet karinesi ile
maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
29. Anılan hüküm uyarınca Anayasa Mahkemesinin yetkisinin zaman
bakımından başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Mahkeme, ancak bu tarihten sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları
inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin yetki kapsamının anılan tarihten önce
kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde genişletilmesi mümkün
değildir (Hasan Taşlıyurt,
B. No: 2012/947, 12/2/2013, § 16).
30. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir
tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde
uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 18).
31. 6384 sayılı Kanun ile getirilen iç hukuk yoluna, ceza hukuku
kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki
yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç
veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği konular ile Bakanlar
Kurulunun kararı ile belirlenen konularla sınırlı olmak üzere başvuru imkânı
getirilmiş olup bu konular dışında Komisyonun bir yetkisi bulunmamaktadır.
32. Başvuru konusu olayda başvurucu, idari yargıda görülen
davada masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmekte ise de ilgili Mahkeme kararı, Danıştay Onikinci Dairesinin 20/10/2009 tarihli karar düzeltme
talebinin reddine dair kararı ile kesinleşmiştir.
33. Bu durumda başvurucununmasumiyet
karinesi ile maddi ve manevi varlığının korunması hakkına ilişkin şikâyetleri 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşen Mahkeme kararına dayanması nedeniyle anılan
şikâyetler zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
34. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu ihlal iddialarının
23/9/2012 tarihinden öncesine ait olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Komisyon Tarafından
Belirlenen Tazminatın Düşük Olması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
35. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.”
36. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel
başvuruda bulunabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına
göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç
temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya
konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden
ya da ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve
bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu da ileri
sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B.
No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
37.Başvuru konusu olayda başvurucu, Komisyon tarafından
hükmedilen tazminatın düşük olmasıve maddi tazminat
hakkında karar verilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
38. Başvurucunun görevden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali
istemiyle açılan dava, 5525 sayılı Kanun uyarınca "karar verilmesine yer
olmadığı" şeklinde sonuçlanmış ve Danıştay Onikinci
Dairesinin 20/10/2009 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararı
kesinleşmiştir. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla
AİHM’e başvurmuş, başvuru incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun yürürlüğe
girmiş; AİHM, makul sürede yargılanma hakkına yönelik şikâyetin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilmezliğine karar vermiş; bu sırada
başvurucu 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyona başvurmuştur.
39. Komisyon, 26/9/2013 tarihli ve 2013/922 sayılı kararı ile
başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle, AİHM’in uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını
da dikkate alarak başvurucuya 5.250 TL manevi tazminat ödenmesine karar
vermiştir. Başvurucu tarafından karara yapılan itiraz, Ankara Bölge İdare
Mahkemesi 3. Kurulu tarafından reddedilmiştir.
40. Anayasa Mahkemesi açısından, idari makamlar ve derece
mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması
suretiyle ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve
yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri
sürülemeyecektir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde bireysel başvuru
mekanizmasının ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesinin inceleme yapmasına
gerek kalmayacaktır. Bu kapsamda Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin şikâyetler
açısından yargılama sürecinin ve usulünün adilliğine riayet edilerek
hakkaniyete uygun ve makul bir gerekçeye dayalı olarak verilen bir karar mağdur
sıfatını ortadan kaldırabilecektir (Sadık
Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, §§ 61, 74).
41. Aynı şekilde AİHM de ulusal yetkililerce ihlalin açıkça veya
özü itibarıyla tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli
biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
(Sözleşme) 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu ileri
süremeyeceğini belirtmektedir(Fatma Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08,
9/4/2013, § 44). Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde Sözleşme ile
düzenlenen koruma mekanizmasının ikincil niteliği nedeniyle AİHM’in
inceleme yapması mümkün değildir (Eckle/Almanya, B.
No: 8130/78, 15/7/1982, §§ 64-70; Jensen/Danimarka, B. No: 48470/99; Cataldo/İtalya, B. No: 45656/99; Göktepe/Türkiye, B. No: 64731/01,
26/4/2005).
42. Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği
ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu
kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam ettirip
ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Freimanis ve Lidums /Letonya, B. No: 73443/01, 74860/01,
9/2/2006, § 68). Başvurucuya sunulan telafi imkânının uygun ve yeterli olup
olmadığına ilişkin karar, söz konusu anayasal temel hak ve özgürlüğün ihlalinin
niteliği gözönünde bulundurularak dava koşullarının
tamamının değerlendirilmesi sonucunda verilebilecektir. Bu çerçevede bir
başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için
idari veya yargısal bir kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da
bağlı olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Gafgen/Almanya [BD], B. No: 22978/05, § 116, Fatma Yüksel/Türkiye, §§ 48, 49).
43. Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, Ümmühan Kaplan/Türkiye (, B. No: 24240/07,
20/3/2012, §§ 75-77) kararında Türkiye'nin kararın kesinleşmesini takip eden en
geç bir yıl içinde Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13.
maddesi bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun
tatmin sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar
vermiştir. AİHM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan benzer başvuruların
yığılmasını engellemek amacıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun
açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde derdest olan
başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır.
44. Başvuru konusu olayda başvurucunun makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş ve tazminata hükmedilmiştir.
Başvurucunun 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk yolunun AİHM’in Ümmühan
Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri taşımadığı yahut
Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat tutarının kendisine
ödenmediği yönünde bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmıştır.
45. Bu durumda 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyon tarafından
gerçekleştirilen yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle başvurucunun makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiği ve bu ihlal sebebiyle
başvurucuya tazminat ödenmesine karar verildiği görüldüğünden yargılamanın
makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ortaya çıkan ihlalin Komisyonun tespitine
esas olan olayla ilgili başvurucunun mağduriyetinin, Anayasa Mahkemesinin
benimsediği ölçüler çerçevesinde açıkça ve orantısız olmayacak şekilde
giderildiği, bundan dolayı ihlalin güncelliğini yitirmesi nedeniyle bireysel
başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna
varmak gerekir.
46. Diğer taraftan başvurucu, görevden çıkarıldığı tarihten bu
işlemin iptali istemiyle açılan davada verilen son karar tarihine kadar
uğradığı maddi kayıplarının ödenmemesinin yargı kararının icra edilmesi hakkını
da ihlal ettiğini ve bu iddia hakkında Komisyon tarafından bir karar
alınmadığını da ileri sürmüş ise de görevden çıkarılma işleminin iptali
istemiyle açılan davanın 5525 sayılı Kanun uyarınca "karar verilmesine yer
olmadığı" şeklinde
sonuçlandığı ve kararda başvurucu lehine bir tazminata hükmedilmediği
görüldüğünden ve ortada maddi tazminat yönünden icra edilmesi gereken bir yargı
kararı bulunmadığından Komisyon tarafından başvurucunun anılan talebi hakkında
bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bireysel başvuru tarihi
itibarıyla mağdur statüsü bulunmadığından başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Masumiyet karinesi ile maddi ve manevi varlığının
korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
8/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.