TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RIDVAN DÖNER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2278)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Rıdvan DÖNER
|
Vekili
|
:
|
Av. Hüseyin
BOĞATEKİN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, formül
gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız yapılması ve itiraz incelemesinde savcılık görüşünün
tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında gözaltına alınarak silahlı terör örgütüne üye olma
suçundan 29/4/2011 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
9. Yapılan soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 11/8/2011 tarihli iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye
olma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, mala
zarar verme suçlarından dolayı başvurucu ile birlikte yirmi dört şüpheli
hakkında kamu davası açılmıştır.
10. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/158 sayılı
dosyası kapsamında 26/8/2011 tarihinde yapılan tensip duruşmasında başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. 24/12/2013 tarihinde yapılan 11. celsede başvurucunun
tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Bu celsede başvurucu ve müdafii de hazır bulunmuştur.
12. Bu celsedeki tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara
başvurucu tarafından yapılan itirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza
Mahkemesi 27/12/2013 tarihli kararıyla itirazın reddine karar vermiştir. Bu
karar 20/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
13. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi 24/1/2014 tarihinde,
4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 108. maddesi
uyarınca başvurucunun tutukluluk durumunu gözden geçirmiş; aynı gerekçelerle
başvurucu ve diğer tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar
vermiştir.
14. Başvurucu 18/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucu 22/7/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
16. Başvurucu hakkındaki dava, özel yetkili İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesinin kapatılması üzerine Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine
devredilmiştir.
17. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/145 sayılı esasında
yargılama devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 5271 sayılı Kanun'un "Şüpheli
veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Usul"
kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü
maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün
içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.
(Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu
karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin
görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
20. 5271 sayılı Kanun'un
"Tutukluluğun incelenmesi" kenar başlıklı 108. maddesi
şöyledir:
"(1) Soruşturma evresinde şüphelinin
tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla
tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100
üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir.
(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi,
yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.
(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan
sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya
koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen
süre içinde de re'sen karar verir."
21. 5271 sayılı Kanun’un270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.)
101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından
görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin
ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde
karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat
isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin gerekçelerin ilgili
ve yeterli olmadığını, tutukluluk durumu değerlendirilirken sadece suçun ağırlığına
bakılmasının yeterli olmadığını, Mahkemenin dosyadaki delillerle bağlantı
kurarak, kaçma şüphesini de somut olgulara dayandırarak daha somut gerekçelerle
değerlendirme yapması gerektiğini, tutuklamanın zorunlu durumlarda uygulanması
gereken bir tedbir olduğunu ancak somut olayda tutuklamanın tedbir olma
niteliğinin ortadan kalktığını, uzun süredir devam eden tutukluluğun makul
süreyi aştığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
27. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise -asıl dava sonuçlanmamış da olsa- (ilgili Yargıtay içtihatlarına
atıf yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu
belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
28. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 22/7/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluk
İncelemelerinin Duruşmasız Olarak Yapıldığına ve Savcılık Görüşünün
Bildirilmediğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, gerek talep üzerine
gerekse resen yapılan tutukluluğa ilişkin incelemelerin duruşmasız olarak gerçekleştirildiğini
ve bu incelemeler sırasında alınan Savcılık görüşlerinin kendisine tebliğ
edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
31. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
32. Başvurucunun bu bölümdeki iddiaları, Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası çerçevesinde incelenecektir.
33. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, yakalama veya
tutuklama yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin
koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı
tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak
yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin adli nitelik taşıması ve
özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan
teminatları sağlaması gerekir.Ayrıca tutukluluğun
yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde düzenlenen duruşmalarda etkili
olarak incelenmesini talep etme ve tutukluluk hâlinin gerekli olup olmadığının
yetkililer tarafından hızlı bir şekilde tespit edilmesini isteme hakkını da
teminat altına almaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
§§ 64-66).
34. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara yapılan her
itirazda başvurucunun dinlenmesi gerekli olmamakla beraber tutuklu kişinin
makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır. Tutukluluğunun gözden
geçirilmesi esnasında yapılan incelemede “çelişmeli yargı” ve “silahların
eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 68).
35. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre
şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi
durumunda, hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı
kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemelerin Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil edilmesi mümkün değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B.
No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür
Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015, § 24).
36. Somut olayda başvurucu, 24/1/2014 tarihli tutukluluk
incelemesinin de duruşma yapılmadan gerçekleştirildiğini ileri sürmüşse de
resen gerçekleştirilen tutuklulukla ilgili incelemeler sonucunda verilen
kararlar konu bakımından yetki kapsamı dışında olduğundan başvurucunun bu
incelemeye ilişkin şikâyeti değerlendirme dışında tutulmuş; 27/12/2013 tarihli
itirazın incelenmesi kararı ile sınırlı bir değerlendirme yapılmıştır.
37. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre şüpheli veya sanık soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında herhangi bir
süre beklemeksizin salıverilmesini talep edebilir. Aynı Kanun’un 101.
maddesinin (5) numaralı fıkrasına göre ise resen ya da talep üzerine tutukluluk
hakkında verilmiş tüm kararlar mahkeme önünde itiraza konu olabilir.
38. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen
kural dikkate alındığında hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa
sürede karar verilmesi dâhil olmak üzere tutukluluk kararına karşı yapılan her
itirazda duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle
getirecektir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer
alan yargılama usulüne ilişkin yükümlülükler, duruşma yapmayı gerektirecek özel
bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak her itiraz için duruşma
yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
73).
39. Somut olayda başvurucu hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin 24/12/2013 tarihli duruşmada tutukluluğun devamına karar verilmiş,
bu duruşmada başvurucu ve müdafii de hazır
bulunmuştur. Bu karara yapılan itiraz, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin
27/12/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bu nedenle İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesince yapılan incelemeden üç gün gibi makul bir süre sonra 27/12/2013
tarihinde, İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz
incelemesinde duruşma yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilemez.
40. 27/12/2013 tarihli itiraz incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün bildirilmediği iddiasına ilişkin olarak somut olaya
bakıldığında İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/12/2013 tarihli kararıyla
itirazın reddine karar verdiği anlaşılmıştır. Bu kararın incelenmesinden
Cumhuriyet Savcısından tutukluluğun devamı yönünde bir görüş alınmadığı gibi
kendisinden de bu hususta bir görüş sorulmadığı görülmektedir.
41. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin
duruşmasız olarak gerçekleştirildiği ve incelemeler sırasında alınan Savcılık
görüşünün tebliğ edilmediği iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı
açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk incelemelerinin duruşmasız olarak yapıldığına ve
Savcılık görüşünün bildirilmediğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZOLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.