TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EBRU YAMAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3310)
|
|
Karar Tarihi: 2/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucular
|
:
|
1- Ebru
YAMAN
|
|
|
2- Okan
GÜLTEKİN
|
|
|
3- Muhammet
ALAGAŞ
|
|
|
4- Oğulcan
DAMAR
|
|
|
5-Mustafa
ÇETİN
|
|
|
6- Yasin
ÜNVER
|
|
|
7- Bora
Yaşar BAYRAK
|
Vekilleri
|
:
|
Av. İzzet
ÖZTÜRK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğrencilik statüsünün kazanılmamış olduğundan
bahisle yükseköğretim kurumu ile ilişiğin kesilmesine ilişkin işlem nedeniyle
eğitim eğitim ve öğrenim hakkının ve yargılamanın uzun sürdüğünden bahisle de
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde Anayasa Mahkemesine İzmir
Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. 2014/3313, 2014/3775, 2014/3776, 2014/5797, 2014/6381 ve
2014/14567 numaralı bireysel başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki
irtibatları nedeniyle 2014/3310 numaralı bireysel başvuru dosyası ile
birleştirilmesine, incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine karar
verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş
bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP'tan elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, özel yetenek sınavı ile öğrenci alan Ege
Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun (BESYO) 2011-2012
eğitim-öğretim yılı için açmış olduğu sınava girmişlerdir.
8. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)tarafından
yayımlanan "2011 Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Sistemi Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzun"da söz konusu üniversitenin Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği
Programı için 20'si bayan, 30'u erkek toplam 50 kontenjan bulunduğu ilan
edilmiştir.
9. Sınav sonucunda 1. başvurucu bayan adaylar arasında 7. yedek;
diğer başvurucular ise erkek adaylar arasında sırasıyla 15., 13., 8., 6., 5. ve
10. sırada yer alarak asıl listeye girememiştir.
10. Üniversitenin resmi internet sayfasında 2011-2012
eğitim-öğretim yılı kesin kayıt işlemleri ve kayıt tarihlerine ilişkin yapılan
duyuruda, asıl kayıt tarihinin 12/9/2011; yedek kayıt tarihinin ise 13/9/2011
olduğu açıklanmış; asıl ve yedek öğrencilerin kayıtlarının yapılmasından sonra
boş kontenjan olması durumunda 21/9/2011 tarihinde internetten boş
kontenjanların ilan edileceği ve kayıtların 23/9/2011 tarihinde yapılacağı
belirtilmiştir.
11. Ege Üniversitesi BESYO Müdürlüğü tarafından sınavı asıl
olarak kazanan 50 kişilik öğrenci listesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığına
gönderilmiştir.
12. Anılan bölümün öğrenci işlerince asıl listede sınavı kazanan
11 bayan ve 15 erkek adayın son kayıt tarihi olan 12/9/2011 tarihi itibarıyla
kayıt yaptırmadığının tespit edilmesi üzerine başarı sıralamasına göre
hazırlanan yedek liste üniversitenin resmi internet sitesinden ilan edilmiş ve
listede yer alan adaylardan başvuranların kaydı 13/9/2011 tarihinde yapılmıştır.
Başvurucular, anılan yedek listesinde isimlerinin yer alması üzerine çeşitli
üniversitelerin aynı ya da benzer programlarını asıl olarak kazanmış olmalarına
rağmen, bu programları tercih etmeyerek ya da buradaki kayıtlarını sildirerek
Ege Üniversitesi BESYO'ya anılan tarihte kayıt yaptırmışlardır.
13. Aynı gün kayıt işlemlerinin kontrolü sırasında asıl listede
olan 10 bayan ile 12 erkek öğrencinin kaydını yaptırdığı halde belgelerinin
personel hatası nedeniyle dikkate alınmadığı farkedilmiş ve aslındaasıl
listeden sadece 1 bayan ve 3 erkek öğrencinin kayıt yaptırmadığı anlaşılmıştır.
14. Hatanın fark edilmesi üzerine yedek listelerden kaydı
yapılan 18 öğrenci için 14/9/2011 tarih ve 6122 sayılı yazı ile Yükseköğretim
Kurulu'ndan (YÖK) 2011-2012 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak üzere kontenjan
sayısının 68'e çıkarılması talebinde bulunulmuştur.
15. Öte yandan 21/9/2011 tarihli duyuru ile ikinci yedek liste
ilan edilerek 3 erkek ve 1 bayan öğrenci için daha kontenjan açıldığı
duyurulmuştur.
16. Bu arada, kontenjan artırım talebinin YÖK tarafından
22/9/2011 tarihli karar ile reddedildiği 27/9/2011 tarihinde idareye tebliğ
edilmiştir.
17. Bu gelişme üzerine,
Ege Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığının 19/10/2011 tarihli ve 7894
sayılı işlemiyle YÖK'ün kontenjan artırımı talebini reddettiğinden bahisle
yedek liste üzerinden kaydı yapılan 22 öğrencinin üniversite ile ilişikleri
kesilmiştir.
18. Başvurucuların, anılan işlemlerin iptali istemiyle açtıkları
iptal davalarında yürütmenin durdurulması istemlerinden bir kısmı İzmir 2.
İdare Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, bir kısmı ise İzmir 1. İdare
Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Bu kararlara itiraz edilmesi üzerine İzmir
Bölge İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulmasının reddi yönündeki
kararlara yapılan itirazlar 17/1/2012 tarihinde kabul edilmiş, diğerleri
yönünden yapılan itirazlar 31/1/2012 tarihinde reddedilmiştir. Böylece dava
konusu işlemlerin yürütülmesi durdurulmuştur.
19. Anılan kararlar üzerine başvurucular söz konusu okulda
öğrenci olarak eğitim almaya devam etmişlerdir.
20. İzmir 1. ve 2. İdare Mahkemeleri, Mayıs-Haziran-Temmuz 2012
tarihlerinde verdikleri kararlar ile başvurucuların davalarını reddetmiştir.
Karar gerekçelerinin ilgili kısımları şöyledir:
İzmir 1. İdare Mahkemesi:
"..., davacının idarenin personelinin açık hataya düşerek yaptığı
işlemler nedeniyle hukuka aykırı biçimde kontenjan fazlası olarak 23/9/2011
tarihinde yapılan kaydının, idari istikrar süreleri geçirilmeksizin dava konusu
19/10/2011 tarihli işlemle geri alınarak, okuluyla ilişiğinin kesilmesine
ilişkin işlemde, yasal ve hukuksal aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer yandan, uyuşmazlığın maddi çerçevesinin
gereği olarak davacının idarenin hukuka aykırı işlemlerine dayanılarak yapılmış
olan kayıt ile davacının öznem kazanımı olan öğrencilik hakkının, yönetsel
süreklilik ve hukuk güvenliği ilkeleri uyarınca korunması gerekip
gerekmediğinin irdelenmesi ve dava konusu işlemin bu yönden hukuka uygunluk
denetiminin yapılması gerekmektedir.
Özellikle yönetim hukuku alanında daha çok
kamu görevlilerinin hukuka aykırı olarak idarece yapılan terfi ve
yükselmelerinin ya da parasal hakları yönünden yapılmış ödemelerinin geri
alınmasına ilişkin işlemlere yönelik uyuşmazlıklara ilişkin olarak Danıştay
İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları ile oluşturulan ilkelerin, yönetsel yargı
yerlerince başkaca uyuşmazlıklarda özgülenerek uygulanageldiği bilinmektedir.
Bu ilkeler çerçevesinde, kural olarak bireyin hilesi ya da yanıltması olmadan
idarece hukuka aykırı olarak tesis edilen ve birey yönünden belli bir süre
uygulanarak öznel kazanımlar oluşturan işlemler ancak 'dava açma' süreleri
içinde idarelerce geri alınabilecektir. Ancak aykırılık, açık hata ya da
işlemin 'yok' sayılmasını gerektirecek derecede hukuksal sakatlıktan
kaynaklanıyor veya işlem bireyin kolayca anlayabileceği kadar açık aykırılıklar
taşıyor ise idarece her zaman geri alınabilecektir. Bu anlamda, mevzuat
hükmünün yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğu, idare edenlerin kasıt
ya da ihmal içinde olmadıkları sürece, hükmü uygularken hataya düşmelerinin
beklenemeyeceği hallerde, maddi olaya ve mevzuatın açık hükmüne aykırı
davranılmış ve bu durum da işlemi yok denilecek kadar sakatlamış ise idarenin
açık hatasından söz edilebilir (Bu niteleme için Danıştay 10. Dairesinin
18/5/2005 gün, 2003/4745 E., 2005/2591 K. sayılı kararına bakılabilir.) Diğer
yandan, hukuka aykırı işlemlere dayanılarak elde edilen kazanımların
korunmasında önemli koşullardan biri de kazanımların salt öznel nitelikte
olması ve kamu yararı ile çelişmemesi koşulu olmaktadır.
Olayda, her ne kadar davacının kontenjan
fazlası olarak öğrencilik kaydının yapıldığı süreçte idarece hukuka aykırı
olarak tesis edildiği görülen işlemlerin tarafı olmadığı ve bu nedenle
işlemlerin tesis edilmesinde kişisel olarak idareyi yanıltması olanağı
bulunmadığı görülmekte ise de, Mahkememizce anayasal düzeyde koruma gören
eğitim hakkının kullanılmasında, ülkemizin olanaklarının kısıtlılığı nedeniyle
fırsat eşitliğini de sağlamak üzere getirilmiş olan kuralların getirdiği
sınırlamalar karşısında; bu kurallara aykırı olarak idarece 'açık hata'ya
düşülerek yapıldığı görülen öğrenci kaydının iptal edilmesinde hukuk güvenliği
ve idari istikrar ilkelerine aykırılık bulunmamaktadır.
Diğer yandan, davacının hata ya da hilesi
bulunmadan salt davalı idarenin açık hatasına dayanılarak elde edilen
öğrencilik hakkının korunmasının tek yolunun, davalı üniversitedeki öğrencilik
hakkının fiilen sürdürülmesi ya da fiili durumun hukuksallaştırılması
olmamalıdır. Hukuk sistemimizde, dava konusu işlem nedeniyle davacıların
özellikle başka alan ve üniversitelerde eğitim hakkının kullanılmasının
engellenmiş olması bakımından, varsa idarenin işlemlerinden kaynaklanan
hukuksal sorumlulukları nedeni ile kullanılabilecek başkaca hukuksal yolların
bulunduğu da açıktır.
..."
İzmir 2. İdare Mahkemesi:
"...
Bilindiği üzere, kazanılmış hakların korunması, idari istikrar, idareye
güven, haklı beklenti gibi ilkeler hukuk devletinin unsurları arasında yer
almakta olup, bu ilkeler genel olarak idarenin tesis ettiği işlemlere
güvenmeyi, onların hukuki ve geçerli sebepler olmadan geri alınıp
değiştirilmeyeceğine inancı ifade etmektedir. Nitekim, Danıştayın 1973 tarih ve
E:1968/8, K:1973/14 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre idare, hukuka
aykırı işlemlerini ancak idari dava açma süresi içinde geri alabilir. Bu süre
geçtikten sonra hukuka aykırı da olsa işlemini geri alması, idari istikrar ve
idareye güven ilkeleriyle bağdaşmaz. Ancak, işlemin yoklukla sakat olması, açık
hatanın bulunması, ve/veya, hatalı işlemin tesisinde
ilgilinin hilesi, yönlendirmesi ve yanıltması söz konusu ise, hatalı işlemlerin
her zaman geri alınabilmesi mümkündür.
Bunun yanında, haklı beklenti ve kazanılmış hak da hukuk devleti
ilkelerindendir. Ancak, haklı beklentiden söz edebilmek için, meşru zeminde
elde edilen bir statünün doğal sonuçlarının ve o statünün elde edildiği tarihte
bilinen getirilerinin sonradan idarece değiştirilmemesi gerekir. Burada, statü
için aranan koşulları meşru olarak yerine getirmiş olma kriteri belirleyicidir.
Yukarıda anılan hukuk ilkesi doğrultusunda ihtilaf ele alınacak olursa
öncelikle yapılan işlemin 'hukuka aykırı işlemin geri alınması' olduğunu
belirtmek ve bunun hukuki tahlilini yapmak gerekmektedir.
Olayda, davacı öğrenci, normal şartlarda kayıt hakkı olan bir öğrenci
olmayıp, memur hatasıyla kontenjan fazlası olarak kaydedilmiş, bir başka
deyişle, memur hatası sonucu öğrenci statüsünü elde etmiş, hukuka aykırı biçimde
kontenjan fazlası olarak yapılan kaydının ise, idari istikrar süreleri
geçirilmeksizin dava konusu işlemle geri alındığı görülmüş olduğundan, hatalı
olarak yapılan kayıt işleminin davacı için kazanılmış hak olarak kabulüne
olanak bulunmadığı gibi, haklı beklenti ve idareye güven ilkelerine
aykırılıktan da söz edilememektedir.
Bu durumda, kayıt hakkı kazanmadığı halde idarece hatalı olarak öğrenci
kaydı yapılan davacının üniversiteden kaydının silinmesine ilişkin dava konusu
işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
..."
21. Söz konusu kararlar gereğince başvurucuların okul kayıtları
idare tarafından silinmiştir.
22. Başvurucular tarafından temyiz edilen kararlar, Danıştay
Sekizinci Dairesinin sırasıyla 29/1/2013, 8/4/2013, 8/4/2013, 8/4/2013, 29/1/2013,
8/4/2013, 29/1/2013tarihlerinde vermiş olduğu kararlar ile onanmış,
başvurucuların karar düzeltme talepleri yine aynı Dairenin sırasıyla
19/12/2013, 19/12/2013, 19/12/2013, 19/12/2013, 23/1/2014, 23/1/2014 ve
24/6/2014 tarihli kararlarıyla reddedilmiştir.
23. Anılan kararlar başvuruculara sırasıyla 12/2/2014,
12/2/2014, 17/2/2014,17/2/2014,24/3/2014, 7/4/2014 ve 4/8/2014 tarihlerinde
tebliğ edilmiştir.
24. Başvurucular sırasıyla 12/3/2014, 12/3/2014, 18/3/2014,
18/3/2014, 24/4/2014, 7/5/2014 ve 2/9/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
25. Başvurucular, kayıt silme işlemi nedeniyle oluşan
zararlarının tazmini amacıyla iptal davasını müteakiben tam yargı davası
açmışlardır. İzmir İdare Mahkemelerinin, tazminat istemlerinin kısmen kabulü
kısmen reddi yolunda vermiş olduğu kararların bir kısmı Danıştay Sekizinci
Dairesi tarafından onanırken, bir kısmı ise miktar yönünden bozulmuştur. Anılan
kararlara karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuş olup dosyalar henüz
sonuçlandırılmamıştır.
26. Başvuruculardan Mustafa Çetin'in açtığı tam yargı davası ise
İzmir 3. İdare Mahkemesinin 10/6/2014 tarihli ve E.2014/813, K.2014/906 sayılı
kararıyla süre aşımından reddedilmiştir. Temyiz edilen bu karar, Danıştay
Sekizinci Dairesinin 4/12/2014 tarihli ve E.2014/9478, K.2014/9704 sayılı
kararıyla onanmış, karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 9/7/2015 tarihli ve
E.2015/5285, K.2015/6699 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
B. İlgili Hukuk
27. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
2880 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik "Yükseköğretim
Kurulunun görevleri" başlıklı 7. maddesinin (h) bendi şöyledir:
"Üniversitelerin
her eğitim - öğretim programına kabul edeceği öğrenci
sayısı önerilerini inceleyerek kapasitelerini tespit etmek; insangücü planlaması,
kurumların kapasiteleri ve öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda
ortaöğretimdeki yönlendirme esaslarını da dikkate alarak öğrencilerin seçilmesi
ve kabul edilmesi ile ilgili esasları tespit etmek"
28. Aynı Kanunun "Yükseköğretime
giriş ve yerleştirme" başlıklı ve 6287 sayılı Kanun'un 14.
maddesi ile değişik 45. maddesinin (a) bendi şöyledir:
"Yükseköğretim kurumlarına giriş ve yerleştirme işlemleri imkân ve
fırsat eşitliğini sağlayacak tedbirleri almak kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslara göre yapılır."
29. Danıştay Sekizinci Dairesinin 17/10/2014 tarihli ve
E.2013/4561, K.2014/7192 sayılı kararı şöyledir:
"Dava, davacıların çocuğunun 14.06.2009
tarihinde girmiş olduğu ÖSS cevap anahtarının kaybolmuş olması nedeniyle
uğradıklarını öne sürdükleri toplam 25.000,00 TL maddi, 45.000,00 TL manevi
zararın sınav tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini
istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; baba tarafından çocuğun
eğitim ve öğretim giderleri için harcamalar yapılacağı açık olduğundan; son yıl
eğitim masrafı olan 1.000,00 TL ile yiyecek, giyecek, ulaşım vb. masraflar için
talep edilen ve koşullara uygun olduğu kanaat getirilen 3.600,00 TL zararın
davacılara ödenmesi gerektiği, manevi tazminata ilişkin olarak da tazminat
isteminin kısmen kabulü ile takdir olunan toplam 6.500,00 TL'nin ödenmesine
karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına
bağlıdır.
İdare Mahkemesince maddi tazminat isteminin
kısmen kabulü, kısmen de reddi yönünde verilen karar vedayandığı gerekçe usul
ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından,kararın
bu kısımlarının onanması gerekmektedir.
Davacıların, İdare Mahkemesi kararının manevi
tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmı yönünden temyiz istemine
gelince;
Manevi tazminat, mal varlığında (patrimuanda) meydana
gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, manevi tatmin
aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi
amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın yaşanan manevi acı ile
orantılı olması gerekmektedir.
Ayrıca manevi zararın tazminine hükmedilirken
ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu
elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek, idarenin hukuka
aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek bir miktarın
belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu olayda olduğu gibi, özellikle
üniversitelere giriş sınavlarının gelecek kaygısıyla gerek çocuk üzerinde
gerekse de veliler üzerinde çok ciddi bir stres ve endişe kaynağı olduğu
tartışmasızdır. Bu yönüyle kamu hizmeti gören idarelerin azami dikkatli
davranmaları önem arz etmektedir. Buna göre çocuğun en azından bir yıl
üniversiteye geç girmesine neden olan idarenin kusuru, olayın oluş şekli ve
zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece takdir edilen manevi tazminat
miktarının, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı
görülmektedir.
Bu durumda, anne-baba ve öğrenci için
mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi
tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre
Mahkemece yeniden belirlenmesigerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. İdare
Mahkemesi kararının; maddi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, manevi
tazminata ilişkin kısmının ise bozulmasına, bozulan kısım hakkında yeniden
karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,...
karar verildi"
30. Yine Danıştayın anılan Dairesinin 18/7/2005 tarihli ve
E.2005/410, K.2005/3559 sayılı karar düzeltme talebinin reddine ilişkin kararı
da şöyledir:
"Davacının mezun olduğu alanın ÖSYM'ye
yanlış bildirilmesi nedeniyle ÖSS puanının düşük hesaplanması sonucu uğradığını
öne sürdüğü 16.218.965.972 lira maddi, 5.000.000.000 lira manevi zararın yasal
faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; davacının mezun olduğu
alanın okul idaresince ÖSYM'ye yanlış bildirilmesi nedeniyle puanın düşük
olarak hesaplandığı ve bu sebeple İstanbul Bilgi Üniversitesinde okumak zorunda
kaldığının anlaşıldığı, hukuka aykırılığı mahkeme kararı ile tespit edilen
işlemler nedeniyle davacının İstanbul Bilgi Üniversitesine yatırdığı döviz
karşılığı Türk lirasının tazmini gerekeceği, olayda ÖSYM' nin herhangi bir
kusuru bulunmadığı, kusur okul idaresinden kaynaklandığından bu paranın Milli
Eğitim Bakanlığınca maddi tazminat olarak davacıya ödenmesi gerektiği,
davacının manevi tazminat istemine gelince; idarenin açık hatası sonucu
davacının yanlış olarak yerleştirildiği okulda 1 yıl okumak zorunda kaldığı ve
öğrenim hayatının gereksiz yere bir yıl uzadığı için olaydan duyulan elem ve
ızdırabını kısmen de olsa hafifletmek amacıyla 3.000.000.000.-lira manevi
tazminatın olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca davacıya ödenmesi
gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kısmen
kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi tazminatın olayda kusuru bulunan
Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare Mahkemesindeki iptal davasının
açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine, ÖSYM'nin dava
konusu olayda hizmet kusuru bulunmaması nedeniyle anılan idare yönünden
davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın kısmen kabulü ile
3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli Eğitim Bakanlığınca davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, manevi tazminata
yasal faiz yürütülmemesine karar veren Ankara 6. İdare Mahkemesinin 18.09.2003
gün ve E:2002/1060, K:2003/1204 sayılı kararını temyizen inceleyerek; maddi
tazminat isteminin kısmen kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi tazminatın
olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare Mahkemesindeki
iptal davasının açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminatistemininreddine,ÖSYM' nindava
konusuolaydahizmetkusurubulunmaması nedeniyle anılan idare yönünden davacının
maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın kısmen kabulü ile
3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli EğitimBakanlığınca davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine ilişkinkısmının
onanmasına, manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin
kısmının bozulmasına karar veren Dairemizin 21.9.2004 gün ve E:2004/1068,
K:2004/3367 sayılı kararının; 2577 sayılı Yasanın 54. maddesi uyarınca
düzeltilmesi istemi,
...
İstemde bulunanlar tarafından öne sürülen
düzeltme nedenleri ise sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine
uymadığından, yasal dayanağı olmayan düzeltme istemlerinin reddine,...
karar verildi."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 2/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
32. Başvurucular, Ege Üniversitesi BESYO Beden Eğitimi ve Spor
Öğretmenliği Bölümüne yedek listeden kayıt yaptırmaya hak kazandıklarını, bunun
üzerine, bir kısmının başka bir üniversitede kayıt yaptırmış olmasına rağmen,
resmi duyuruya itibar ederek diğer programdaki kayıtlarını sildirdiğini, bir
kısmının ise asıl listeden girmeye hak kazandıkları çeşitli üniversitelerdeki
aynı ya da benzer programlara kaydolmayıp Ege Üniversitesine kaydolduğunu
belirtmişlerdir. Başvurucular, eğitime devam etmekte iken Rektörlükçe
19/10/2011 tarihi itibarıyla okulla ilişiklerinin kesildiğinin bildirildiğini,
bu işlemin iptali istemiyle açtıkları davaların reddedildiğini ifade
etmektedir. Başvurucular ayrıca, idarenin hatası yüzünden, asıl olarak
kazandıkları üniversitelerde eğitim görme hakkını da kaybettiklerini,
yargılamaların uzun sürdüğünü belirterek, Anayasa’nın 5., 36., 42. ve 141.
maddelerinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkı ile makul sürede
yargılanma hakkının ihlâl edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespiti ile
yargılamanın yenilenmesini ve öğrenci statülerinin taraflarına iade edilmesini,
bu talebin uygun görülmemesi hâlinde maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
33. Başvurucuların, Anayasa’nın 5., 36., 42. ve 141.
maddelerinden bahisle eğitim ve öğrenim hakkı ile makul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiği yolundaki şikâyetlerinin, iki ayrıbaşlık altında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Eğitim ve Öğrenim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir
ve düzenlenir.”
35. Sözleşme’ye ek Türkiye’nin taraf olduğu 1 No.lu Ek
Protokol’ün “Eğitim hakkı”
başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun
bırakılamaz. ...”
36. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinde kimsenin
eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağı, öğretim hakkının
kapsamının kanunla tespit edileceği ve düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
37. Sözleşme’ye ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde ise hiç
kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, bir başka anlatımla herkesin
eğitim hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Eğitim hakkını düzenleyen
bu ek Protokol iki cümleden oluşmaktadır. Bu cümlelerden birincisinde eğitim
hakkına ilişkin temel kural, ikincisinde ise tamamlayıcı kural düzenlenmiştir.
Birinci cümledeki temel kuralın “eğitim
hakkından yoksun bırakılmama” hakkını içerdiği kuşkusuzdur.
38. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının, eğitim ve
öğrenim hakkını güvence altına aldığı ve dolayısıyla yükseköğrenim de dâhil
eğitim ve öğrenim hakkının, bireysel başvuru incelemesi bakımından Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetki alanı içinde kaldığı konusunda tereddüt
bulunmamaktadır (Selçuk Taşdemir [GK],
B. No:2013/7860, 3/3/2016, § 53).
39. Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan eğitim ve öğrenim hakkı,
kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif
ödevini yüklemekle birlikte ilköğretim dışında devletin tüm bireylere eğitim ve
öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev de yüklememektedir. Bununla
birlikte kamu otoriteleri, koşulları sağlayan herkesin eğitim ve öğretime etkin
bir şekilde katılabilmesini sağlamakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile eğitim
ve öğrenim hakkı belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin
sağlanmasını güvence altına almaktadır (Selçuk
Taşdemir [GK], § 66).
40. İdarenin hatası ile de olsa yükseköğretim kurumuna resmi
kaydı yapılan ve burada eğitim görme hakkı elde eden başvurucunun söz konusu
kaydının silinerek yükseköğretim kurumundan ilişiğinin kesilmesinden
kaynaklanan ihlal iddiasının eğitim ve öğrenim hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir (ayrıca,
üniversiteye giriş için gerekli koşulları taşımayan engelli bir kişinin
şikâyetinin eğitim hakkı kapsamında incelenmesine ilişkin AİHM kararı için
bkz. Lukach/Rusya, B.
No:48041/99, 16/11/1999).
41. Öte yandan, başvurucunun belli bir dönemde eriştiği eğitim
kurumundan kaydının silinmesi, anılan kurumdaki eğitimine son verilmesi
sonucunu doğurduğundan eğitim hakkına yönelik bir müdahaledir.
42. Bu değerlendirmelerden sonra, başvurunun kabul edilebilirlik
hususunun incelenmesi gerekmektedir.
43. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
45. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği
belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin
gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar
(Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
46. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
hukuk yoludur. Bu nedenle kanunlarda yer alan idari ve yargısal başvuru
yollarının bireysel başvurudan önce tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemelerinde
olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna,
iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması çerçevesinde
giderilememesi durumunda başvurulabilir. Bireysel başvurunun ikincillik
niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler
önünde dile getirilmeyen iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu
edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de
Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök,
26/3/2013, B. No: 2012/946, §§ 16-20).
47. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
uyulmasının denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; Işıl
Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42).
48. Başvuru konusu olayda, özel yetenek sınavı sonucunda 50
kişilik asıl listeye girerek 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Ege Üniversitesi
BESYO'ya kaydolmaya hak kazanan öğrencilere tanınan kayıt süresinin dolmasının
ardından 50 kişilik asıl listede olup da kaydını süresinde yaptıran bazı
öğrencilerin kayıt belgelerinin sehven değerlendirmeye alınmaması nedeniyle
gerçekte olandan daha fazla bir kontenjan açığı saptanmış ve söz konusu
kontenjan açığı yedek listeler ile doldurulmaya çalışılmıştır. İdare daha sonra
yaptığı hatayı farkederek olması gerekenden çok sayıda öğrenci kaydı
yapıldığını ve kontenjanın bu şekilde aşıldığını belirlemiş ve yedek listeden
hataen kaydı yapılan öğrencilerin mağdur edilmemesi amacıyla YÖK'e yazı yazarak
kontenjan artırılması talebinde bulunmuştur. YÖK'ün bu talebi reddetmesi
üzerine yedek listelerden yanlışlıkla kaydı yapılan öğrencilerin kayıtları 19/10/2011
tarihli işlemle idarece silinmiştir. Başvurucular da bu kapsamda kaydı silinen
öğrenciler arasındadır.
49. Somut olayda idarece hata yapılmasa idi söz konusu okula
başvurucuların kaydının yapılmasının hukuken mümkün olmadığı hususunda bir
ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucular da aksi yönde bir iddia ileri
sürmemektedirler. Başvurucular, idarenin yanlış yönlendirmesi neticesinde asıl
olarak girmeye hak kazandıkları bölümlerde öğrenim görme hakkını da
kaybettiklerinden bahisle kayıt silme işleminin hukuka aykırılığından ziyade bu
işlemin doğurduğu sonuçlardan şikâyet etmektedirler.
50. Somut uyuşmazlık ve benzeri uyuşmazlıkları temyiz mercii
olarak inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesinin istikrar bulmuş kararlarında,
hatalı işlemlerin geri alınmasının, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun
22/12/1973 tarih ve E. 1968/8, K. 1973/14 sayılı kararı uyarınca hatalı işlemin
yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde mümkün olduğu, dava
açma süresi geçtikten sonra geri almanın mümkün olamayacağı kabul edilmektedir
(bkz. Danıştay 8.D.; 28/12/2007, E.2007/8916, K.2007/7436; 30/10/2008,
E.2008/6282, K.2008/6591; 28/6/2010, E.2010/2490, K.2010/3867; 23/11/2011,
E.2011/6161, K.2011/5928; 24/4/2012, E.2011/8585, K.2012/1862).
51. Somut olayda, başvurucular hakkında idarenin hatası
nedeniyle yapılan kayıt işlemleriyaklaşık bir aylık bir süreden sonra yani
altmış günlük dava açma süresi içerisinde idarece geri alınmıştır.
52. İdare mahkemeleri, olanakların kısıtlılığı nedeniyle eğitim
hakkının kullanılmasında getirilen kurallara aykırı şekilde idarece hataya
düşülerek yapıldığı görülen öğrenci kaydının idari istikrar süreleri içerisinde
geri alınmasında hukuk güvenliği ve idari istikrar ilkelerine aykırılık
bulunmadığı gerekçesiyle iptal davalarını reddetmişlerdir.
53. Eğitim, niteliği gereği devlet tarafından düzenleme
yapılmasını gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi tutulması doğaldır.
Devletler bu konuda yapacakları düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir
alanına sahiptirler. Devletin bu takdir alanı, eğitim kurumunun seviyesi
yükseldikçe artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey ve toplum bakımından
önemine bağlı olarak azalmaktadır (Yüksel
Baran, B. No: 2012/782, 26/6/2014, § 37).
54. Sınırlı sayıda yükseköğretim kurumuna ulaşılabilir olduğu
durumlarda, devletin bunlara erişimi, akademik bir bakış açısıyla, sunulan
hizmetlerden en fazla yararlanabilecek öğrencilerle sınırlandırma yetkisi
vardır (İngrid Jordebo Foundation of
Christian Schools and İngrid Jordebo/İsveç [Komisyon], B. No:
11533/856/03/1987). Bu kapsamda, AİHM, uygun koşullarda asgari seviyede yeterli
eğitim vermek suretiyle yüksek seviyede uzmanlaşmayı sağlamak için üniversiteye
kabulün, buna ilişkin giriş sınavını kazanıp kurallara uyarak kaydolanlarla ve
belli bir kontenjanla sınırlandırılmasına 1 numaralı Protokolün ikinci
maddesinin izin verdiğini belirtmektedir. (Tarantino
ve Diğerleri/İtalya, B. No: 25851/09, 29284/09, 64090/09, 2/4/2013,
§ 46).
55. Bu bağlamda, üniversiteye giriş için kontenjan sınırlaması
ve sınavda başarılı olma koşulu getirilmesine izin veren eğitim hakkının bu
koşullar yerine getirilmeksizin hataen elde edilen öğrencilik statüsünün geri
alınmamasını talep etme hakkını verdiği söylenemez.
56. Somut olayda başvurucular, Ege Üniversitesi BESYO'ya giriş
hakkı elde etmek için yapılan özel yetenek sınavı sonucunda ÖSYM tarafından
belirlenen kontenjan içerisine girememişler ve dolayısıyla anılan okula kayıt
hakkı kazanamamışlardır. Ancak idarece yapılan bir hata üzerine başvurucular kaydedilmiş,
durumun anlaşılmasından yaklaşık bir ay sonra da kayıt işlemleri geri
alınmıştır.
57. Buna göre, somut olayın koşulları, başvurucuların
şikâyetleri, özellikle de kurallara uygun şekilde giriş hakkı kazandıkları
diğer okullarda eğitim görme hakkını da kaybetmiş olmaları ve eğitim hakkının
kapsamı dikkate alındığında, idarenin hatası nedeniyle elde edilen bir statünün
hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı bir iptal davasının iddia edilen ihlalin
giderimi için elverişli bir başvuru yolu olmadığı sonucuna varılmıştır.
58. Diğer taraftan, başvuruculara atfedilebilir bir kusurun
bulunmadığı somut olayda, eğitim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden
idarenin sorumluluğundan hareketle zararların tazminine yönelik olarak açılacak
bir tam yargı davasının tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının
incelenmesi gerekir.
59. İdare, Anayasa'nın 125. maddesi gereğince kural olarak
yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle
yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku
kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuzsorumluluk ilkeleri gereği
tazmin edilmektedir.
60. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinde "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem
dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam
yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi
ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki
kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği
veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden
itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de
ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
hükmü yer almaktadır.
61. Bu düzenleme ile ilgililere, haklarını ihlal eden bir idari
işlem nedeniyle doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davasını birlikte açabilmelerinin yanısıra üçüncü bir yol olarak, ilk önce
iptal davası açarak bunun karara bağlanması üzerine tam yargı davası
açabilmeleri olanağı tanınmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere iptal
davasının karara bağlanmasından sonra tam yargı davası açabilmek için iptal
davasının ne şekilde sonuçlandığı önem arz etmemektedir. Dolayısıyla iptal
davasının reddedilmiş olması tam yargı davası açılmasına engel teşkil etmez.
62. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında da
değinildiği üzere temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla öngörülen
mekanizmaların sadece teoride mevcut olması yeterli olmayıp bu mekanizmaların
özellikle pratikte de ulaşılabilir ve etkin olması gerekmektedir (Tanrıkulu/Türkiye, B. No: 23763/94,
8/7/1999, § 76).
63.İdarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan zararların tazminine
yönelik olarak 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında açılmış tam yargı
davalarına ilişkin çok sayıda Danıştay kararı mevcut olup bunlardan başvuru
konusu uyuşmazlığın temyiz mercii olan Danıştay Sekizinci Dairesi kararlarının,
ilgililerin eğitim hakkına yönelik idarenin kusurundan kaynaklanan zararların
tazminini sağladığı anlaşılmaktadır (bkz. § 29-30).
64. Görüldüğü üzere 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesinde
düzenlenen tam yargı davası yolu, başvuruya benzer uyuşmazlıklar yönünden
idarenin kendi kusurundan kaynaklanan zararların tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle anılan hukuk yolu başvurucuların şikâyetleri
açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir
başarı imkânı sunmaktadır.
65. Somut olayda, Mustafa Çetin dışındaki başvurucuların idare
mahkemesi nezdinde açmış oldukları ve bakılan uyuşmazlık açısından etkili
giderim yolu olan tam yargı davasının karar düzeltme aşamasında olduğu ve henüz
kesinleşmediği dikkate alındığında söz konusu tam yargı davasının sonucu
beklenilmeden ikincil nitelikteki bireysel başvuru yoluna başvurulduğu
görülmektedir.
66. Öte yandan, başvuruculardan Mustafa Çetin'in ise diğer
başvurucular gibi iptal davasını müteakip daha etkili giderim yolu olan tam
yargı davası açtığı, ancak bu davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği ve bu
kararın temyiz aşamalarından geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır (bkz. § 26 ).
67. Bir kanun yoluna başvurulmuş olması tek başına bu yolun
tüketildiği anlamına gelmez. Etkili ve sonuç almaya yeterli görerek başvurulan
bir kanun yolunda, o kanun yolu için öngörülmüş olan yöntem, biçim, süre ve
diğer koşullara uygun hareket edilmesi gerekir (Halit Abdullah, B. No: 2012/26, 26/3/2013, § 21).
68. Bu durumda, başvurucu Mustafa Çetin'in dava açma süresinin
geçirilmesinden sonra tam yargı davası açmak suretiyle, bu süreci kendiliğinden
etkisiz kıldığı ve böylece olağan kanun yollarını usulüne uygun bir şekilde
tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu görülmektedir.
69. Açıklanan nedenlerle başvurunun eğitim ve öğretim hakkının
ihlal edildiğine ilişkin kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
70. Başvurucular, açmış oldukları iptal davalarının makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
71. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
72. Anayasa'nın 36. ve 141. maddeleri bağlamında Anayasa
Mahkemesince ortaya konulan ilkeler çerçevesinde medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir (bkz. Güher Ergun ve Diğerleri).
73. Anayasa Mahkemesi, davaların makul süre içerisinde
tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü
ele alarak, bu sürenin makul olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır
(Kemal Vural, B. No: 2014/1512,
30/6/2014, § 48).
74. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulur (Güher Ergun ve Diğerleri, §§ 41-45).
75. Başvuruya konu yargılama süreçleri incelendiğinde; 4/11/2011
tarihinde açılan ve Danıştay Sekizinci Dairesinin sırasıyla 19/12/2013,
19/12/2013, 19/12/2013, 19/12/2013, 23/1/2014, 23/1/2014 ve 24/6/2014 tarihli
kararları ile karar düzeltme istemlerinin reddine karar verilen davalarda
yargılamanın, iki dereceli bir yargılama sisteminde toplam 2 yıl 1 ay 15 gün
ile 2 yıl 7 ay 20 gün arasında sürdüğü, yargılamaların bütünü dikkate
alındığında yargılama sürelerinde başvurucuların haklarını ihlal edecek bir
gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
76. Açıklanan nedenlerle, makul sürede yargılanma hakkına
yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
OYBİRLİĞİYLE 2/2/2017 tarihinde karar verildi.