logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Aziz Yıldırım (4) [2.B.], B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AZİZ YILDIRIM BAŞVURUSU (4)

(Başvuru Numarası: 2014/4476)

 

Karar Tarihi: 16/4/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

 

 

Üyeler Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

Raportör

:

Hüseyin TURAN

Başvurucu

:

Aziz YILDIRIM

Vekili

:

Av. Abdurrahim EROL

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, gözaltına alınmasını haklı gösterecek fiili ve hukuki nedenler olmadığı halde gözaltına alındığını, belli süre sonra gözaltı kararının kaldırılarak hakkında yakalama emri düzenlendiğini, gözaltının makul süreyi aştığını, gözaltı işlemi sırasında hakkında çıkarılan yakalama emrinin gerekçesiz olduğunu, bu karara karşı yaptığı itirazın tutuklama kararından sonra sonuçlandığını ve bu şekilde itiraz yolunun etkili olmadığını belirterek Anayasa’nın 2., 17., 19., 36. ve 141. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru, 25/3/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 26. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 26/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından, 20/6/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas hakkındaki incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuru konusu olay ve olgular 20/6/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Talep üzerine Bakanlığa tanınan süre 29/5/2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 15 gün uzatılmıştır. Adalet Bakanlığı, görüşünü 1/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.

6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 14/8/2014 tarihinde bildirilmiş olup, başvurucu, karşı görüşlerini 28/8/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuş, başvurucu, tüm taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep emiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında 3/7/2011 tarihinde gözaltına alınmıştır.

9. Başvurucu gözaltında iken 4/7/2011 tarihinde rahatsızlanarak Haseki Hastanesine kaldırılmıştır. Savcılıkça, ek gözaltı süresinin dolmasına saatler kala başvurucu hakkındaki gözaltı kararı 6/7/2011 tarihinde kaldırılmıştır.

10. Başvurucu hakkında, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/7/2011 tarihli ve 2011/782 D. İş sayılı kararıyla suç işlemek amacı ile örgüt kurma ve şike suçlarından dolayı yapılan soruşturmada atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair kanunda yazılı cezanın üst sınırı ve kaçma şüphesi bulunduğu gerekçesiyle yakalama emri çıkarılmıştır. Bu karara karşı 8/7/2011 tarihinde yapılan itiraz üzerine aynı Mahkeme tarafından 13/7/2013 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiş olması nedeniyle yakalama emrinin konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.

11. Aynı gün hem UYAP sisteminden hem de fiziki olarak gönderilen aynı yakalama emri taleplerinden bir tanesi mükerrer kayıt oluşmaması bakımından reddedilmiştir.

12. Başvurucu örgüt faaliyeti kapsamında birden fazla kez şike eyleminde bulunmak ve bu eylemleri organize etmek suçundan tutuklanması talebiyle 8/7/2011 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmiş, rahatsızlanması nedeni ile sorguya ara verilmiş ve tekrar mahkemeye getirilmesi üzerine yapılan sorgusu neticesinde üzerine atılı suçlardan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/7/2011 tarihli ve 2011/71 D. İş sayılı kararı ile tutuklanmıştır.

13. Başvurucu, soruşturma evresinde hakkında verilmiş olan haksız yakalama ve gözaltına alma kararları ve gözaltı süresinin kanuna aykırı hileli yöntemler ile aşılması nedenleriyle uğradığı manevi zararın tazmini için 18/7/2011 tarihinde dava açmıştır.

14. Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli ve E.2011/235, K.2012/159 sayılı kararıyla, açılan tazminat davası reddedilmiştir

15. Mahkemenin ret gerekçesi şöyledir:

 “…Davacının yapılan soruşturma nedeni ile 03.07.2011 tarihinde gözaltına alınmış olması ve gözaltında iken gözaltı süresinin dolması, yakalama emri çıkarılarak C.Savcılığında hazır edilmesi sonrasında tutuklamaya sevk edilerek 10.07.2011 tarihinde tutuklanması süresinin uzamasının davacının sağlık sorunları nedeni ile hastaneye götürülmesinden kaynaklandığı, ibraz edilen doktor raporlarından ve mevcut durum itibariyle gözaltı ve yakalama kararının, yasal olmayan sebeple her hangi bir mağduriyete sebebiyet vermemesi de göz önüne alındığında soruşturma kapsamında yapılan bu işlemlerden dolayı doğan bir zarar bulunmadığından…”

16. Davanın reddine ilişkin hüküm, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 25/11/2013 tarihli ve E.2013/16215, K.2013/26795 sayılı ilamıyla onanmıştır.

17. Yargıtay kararının gerekçesi ise şöyledir:

“…Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; mahkemece tazminat talebinin dayanağı olan yakalama kararının usul ve kanuna aykırı olmadığı, soruşturma kapsamında yapılan işlemlerden dolayı yasal olmayan sebeple herhangi bir mağduriyete sebebiyet verilmediği ve doğan bir zarar bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek davanın reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırı yön bulunmadığı anlaşılmıştır.

18. Nihai karar, başvurucuya 24/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu, 25/3/2014 tarihli dilekçesi ile süresi içerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

B. İlgili Hukuk

19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 98. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir.”

20. Aynı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) ve (b) bentleri şöyledir:

 “(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

 a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

 ...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.”

1V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 16/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 25/3/2014 tarihli ve 2014/4476 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, gözaltına alınmasını haklı gösterecek fiili ve hukuki nedenler olmadığı halde gözaltına alındığını, belli süre sonra gözaltı kararının kaldırılarak hakkında yakalama emri düzenlendiğini, kararın kaldırılmasına rağmen polisler tarafından gözaltı kararı varmış gibi hareket edildiğini, gözaltının makul süreyi aştığını, bu hukuka aykırı işlemler nedeniyle defalarca rahatsızlandığını ve sağlık sorunları yaşadığını, bu rahatsızlıklarına rağmen 8 gün özgürlüğünün kısıtlandığını, yakalama emrinin gözaltı süresinin uzatılması amacıyla kanuna karşı hile yapılarak verildiğini, gözaltı işlemi sırasında hakkında çıkarılan yakalama emrinin gerekçesiz olduğunu, bu karara karşı yaptığı itirazın tutuklama kararından sonra sonuçlandığını ve bu şekilde itiraz yolunun etkili olmadığını belirterek, Anayasa’nın 2., 17., 19., 36. ve 141. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

23. Başvurucunun şikâyetinin özü esas itibarıyla kanuna aykırı bir şekilde gözaltı süresinin aşıldığı ve yakalama emrine karşı yaptığı itirazın etkisiz olduğunun tespitine ilişkindir. Gözaltı ve sorgu sürecinde yaşadığı sağlık sorunlarının ise gözaltında kaldığı yerin koşullarıyla ilgili olmadığı, buna ilişkin bir iddianın ileri sürülmediği anlaşılmakla başvurunun Anayasa'nın 19. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

24. Başvurucu, gözaltına alınmasını haklı gösterecek fiili ve hukuki nedenler olmadığı halde gözaltına alındığını ve kanuna karşı hile yapılmak suretiyle kanuni gözaltı süresinin aşıldığını, ayrıca yakalama kararının gerekçesiz olduğunu ve yakalama emrine yaptığı itirazın tutuklama kararından sonra verilerek etkili bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek, Anayasa’nın 19. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Bakanlık görüş yazısında, başvurucunun gözaltı süresinin uzunluğu ve yakalama kararının gerekçesiz olduğu ve bu karara yapılan itirazın etkili bir yol olmadığına ilişkin şikâyetlerinin, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânının başladığı 23/9/2012 tarihinden önceye ait olduğu, ayrıca başvurucunun 5271 sayılı Kanunun 141 ve 142. maddeleri uyarınca açmış olduğu tazminat davasının reddedilmesi üzerine, tazminata ulaşamama sebebiyle yapmış olduğu bir şikayetinin ise bulunmadığı belirtilmiştir.

26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”

27. Bu hüküm gereğince Anayasa Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (G.S., B. No: 2012/832, 12/2/2013, § 14).

28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) hükümleri, Sözleşme’nin bir taraf devlet açısından yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelmiş eylem veya olaylar bakımından ilgili devleti bağlamadığı gibi, bu tarihten önce sona ermiş durumları da bağlamaz. Dolayısıyla, zaman yönünden yetki açısından dikkate alınacak tarih, iddia edilen ihlal durumunu oluşturan olayın meydana geldiği tarihtir. Söz konusu ihlalin ortadan kaldırılması için açılan davanın sonuçlandığı tarih, onay ya da tanıma tarihinden sonraki bir tarih olsa da, bu durum Mahkemenin zaman bakımından yetkisinde herhangi bir değişikliğe neden olmaz. Bunun tek istisnası, Sözleşmenin onaylanmasından önce başlayan ve ihlal oluşturan bir eylem ya da olay, bu tarihten sonra da devam etmekte ise, bu durumda “devam eden bir durum” söz konusu olduğundan, Mahkemenin davaya bakmaya yetkisi bulunmaktadır (bkz. Blecic/Hırvatistan, B. No:59532/00, 8/3/2006, § 77).

29. Ceza yargılamasında iddianamenin kabulüne kadar geçen evre soruşturma evresi, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre ise kovuşturma evresi olarak bilinir. Kovuşturma evresi, soruşturma evresinin devamı niteliğinde ise de soruşturma evresi ile kovuşturma evreleri farklı özellikler taşır. Tutukluluğun makul süreyi aşması ile ilgili şikâyetlerde, uzun tutukluluk şikâyetinin niteliği gereği soruşturma evresinde geçen sürenin de kabul edilmesi devam eden bir ihlal durumunun sonucu olduğunda Anayasa Mahkemesinin zaman yönünden yetkisi açısından bir sorun teşkil etmez ise de, ihlalin sona erdiği veya devam eden bir ihlalin bulunmadığı durumlarda bunun kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir.

30. Anayasa Mahkemesi, isnat tarihinin, Mahkemenin zaman bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce olan, ancak bu tarihte yargılaması devam eden ya da verilen nihai karar henüz kesinleşmemiş olan ceza davaları ile ilgili olarak, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikayetler bakımından dikkate alınacak süreyi, sadece 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre olarak değil, bununla birlikte, suçun isnat edildiği tarihten itibaren geçen sürenin de dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olmadığı yönündeki şikayetlerde, 23/9/2012 tarihinde derdest olmak şartıyla, suç isnadının gerçekleştiği tarih ile suç isnadına ilişkin nihai kararın ilgilisi tarafından öğrenildiği tarihe veya devam eden davalarda Anayasa Mahkemesinin başvuruyu karara bağladığı tarihe kadar geçen sürenin dikkate alınması gerekmektedir (Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, § 45).

31. Somut olayda ise başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen 2010/2287 sorgu sayılı soruşturma kapsamında 3/7/2011 tarihinde gözaltına alınmış, sağlık problemleri nedeniyle adli işlemlerine ara verilerek hastanede tedavi görmesi sağlanmış, gözaltı süresinin dolması nedeniyle 6/7/2011 tarihinde hakkında yakalama kararı çıkartılmış, 8/7/2011 tarihinde tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilmiş, sağlık sorunları nedeniyle sorguya ara verilerek başvurucunun tedavisi yapılmış, 10/7/2011 tarihinde sorgusu yapılarak İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır. Bu durumda gözaltına alma kararına başvurucu tarafından yapılan itirazın sonuçlandığı tarihte söz konusu karar kesinleşmiştir.

32. Başvurucu tarafından, kanuni gözaltı süresinin aşılması nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini için 18/7/2011 tarihinde dava açılmış, Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/3/2012 tarihli kararıyla, açılan tazminat davası reddedilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 25/11/2013 tarihli ilamıyla söz konusu karar onanmıştır.

33. Başvurucunun, kanuni gözaltı süresinin aşıldığı ve gözaltı işlemi sırasında hakkında çıkarılan yakalama emrinin gerekçesiz olduğu, bu karara karşı yapılan itirazın tutuklama kararından sonra sonuçlanması nedeniyle itiraz yolunun etkili olmadığı iddiaları Mahkemenin zaman bakımından yetkisinin başlamasından önce meydana gelmiş ve kesinleşmiş, uğranılan zararın giderilmesi için açılan tazminat davasının sonuçlanması ise bireysel başvuru hakkının tanınmasından sonra gerçekleşmiştir.

34. Başvurucu tarafından tazminat davasının doğrudan bireysel başvuruya konu edilmemesi nedeniyle, Mahkemenin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önce kesinleşmiş bir süreçle ilgili olarak Mahkemenin yetkisinin başladığı tarihten önce açılan ve sonra sonuçlanan tazminat davasının önceki olayla ilgili olarak bireysel başvuruda incelenmesi, Mahkemenin yetki kapsamının genişletilmesi ve geriye yürür bir şekilde uygulanması anlamına gelir. Aksinin kabulü, hukuk güvenliği ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

35. Başvurucu tarafından, hakkında verilmiş olan haksız gözaltı süresinin kanuna aykırı, hileli yöntemler ile aşılması nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini için Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesine açtığı dava ve sonrasında verilen karar ve temyiz üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin verdiği onama kararıyla ilgili olarak bireysel başvuruya konu edilmiş herhangi bir şikâyet de söz konusu değildir.

36. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun gözaltı süresinin uzunluğu, yakalama kararının gerekçesiz olduğu ve bu karara yaptığı itirazın tutuklama kararından sonra incelenmiş olmasının etkili bir başvuru yolu olmadığına ilişkin şikâyetlerinin Anayasa Mahkemesinin yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önceye ait olduğu anlaşıldığından, başvurunun “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

1. Başvurucunun, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği ve yakalama kararına yapılan itirazın etkisiz olduğu ve itiraz üzerine verilen kararın gerekçesiz olduğu iddialarının “zaman bakımından yetkisizlik” nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,

16/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Aziz Yıldırım (4) [2.B.], B. No: 2014/4476, 16/4/2015, § …)
   
Başvuru Adı AZİZ YILDIRIM (4)
Başvuru No 2014/4476
Başvuru Tarihi 25/3/2014
Karar Tarihi 16/4/2015

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurucu, gözaltına alınmasını haklı gösterecek fiili ve hukuki nedenler olmadığı halde gözaltına alındığını, belli süre sonra gözaltı kararının kaldırılarak hakkında yakalama emri düzenlendiğini, gözaltının makul süreyi aştığını, gözaltı işlemi sırasında hakkında çıkarılan yakalama emrinin gerekçesiz olduğunu, bu karara karşı yaptığı itirazın tutuklama kararından sonra sonuçlandığını ve bu şekilde itiraz yolunun etkili olmadığını belirterek Anayasa’nın 2. , 17. , 19. , 36. ve 14 maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Zaman Bakımından Yetkisizlik

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 98
141
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi