logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(A.Ö. [2.B.], B. No: 2014/5225, 8/11/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.Ö. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/5225)

 

Karar Tarihi: 8/11/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Abuzer YAZICIOĞLU

Başvurucu

:

A.Ö.

Vekili

:

Av. Nevin ÖNER

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yokluğunda verilen mahkûmiyet kararında kanun yoluna başvuru şeklinin ve başvuru süresinin başlangıcının, tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmemesi ve kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 11/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. 1978 doğumlu olan başvurucu, Silivri 4 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir dosyadan hükümlü olduğunu belirtmektedir.

10. Lice Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 16/5/2011 tarihli ve E.2011/347 sayılı iddianameyle 9/1/2007 tarihinde işlendiği iddia olunan resmî belgede sahtecilik suçundan başvurucunun cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.

11. Lice Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucunun savunmasını hükümlü olarak bulunduğu yer mahkemesinden talimat yoluyla aldıktan sonra 13/3/2013 tarihli kararıyla başvurucunun atılı suçtan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile mahkûmiyetine karar vermiştir. Kararın bireysel başvuruya konu olan ilgili kısımları şöyledir:

“…

Sanık A.’in adli sicil kaydının incelenmesinde silinme koşulları oluşmuş olsa bile, sanığın sosyal ve şahsi durumu ve suçun işleniş özellikleri dikkate alındığında yeniden suç işlemeyeceğine dair mahkememizde olumlu kanaat oluşmamış, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinde düzenlenen erteleme ve 5271 sayılı CMK’nun 231/5-8 madde hükmünde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu uygulanmamıştır. …

HÜKÜM

Dair, sanıkların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren sanık V.P. yönünden … sanık A. Ö. hakkında verilen karara karşı ise 1 hafta içerisinde Yargıtay ilgili Ceza Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar, alenen okunup usulen anlatıldı.”

12. Anılan karar, Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucuya 10/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, kararı tebellüğ ettikten on üç gün sonra avukat tayin ederek 24/7/2013 tarihinde eski hâle getirme talebi ile birlikte gecikmiş temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 14/1/2014 tarihli ilamıyla yasal süresinden sonra yapıldığı gerekçesi ile temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

13. Nihai karar, başvurucuya 12/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 11/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”

16. 5271 sayılı Kanun’un 40. maddesi şöyledir:

“(1) Kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişi, eski hale getirme isteminde bulunabilir.

(2) Kanun yoluna başvuru hakkı kendisine bildirilmemesi halinde de, kişi kusursuz sayılır.”

17. 5271 sayılı Kanun’un 232. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:

“Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.”

18. 5271 sayılı Kanun’un 263. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.”

B. Uluslararası Hukuk

1. İlgili Sözleşme

19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“1. Herkes, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkına sahiptir…”

20. Sözleşme’nin 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, … ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

21. Sözleşme’de açıkça yer almasa da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim hakkını, adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olarak nitelendirmektedir (Roche/Birleşik Krallık [BD], B. No: 32555/96, 19/10/2005, § 117; Stanev/Bulgaristan, [BD], B. No: 36760/06, 17/1/2012, § 229). AİHM, mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren uygulamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini vurgulamaktadır (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36).

22. AİHM'e göre devletler bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar, nitelikleri gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla birlikte bu sınırlamalar, dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkını ortadan kaldıracak seviyeye ulaşmamalıdır (Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34; Rodríguez Valín/İspanya, B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22).

23. Bununla birlikte AİHM, dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesini -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olarak kabul etmekte ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacağını belirtmektedir (Perez de Rada Cavanilles/İspanya, B. No: 28090/95, 28/10/1998, § 45). Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamaları söz konusu olduğunda mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir (Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, § 35).

24. Son olarak mahkemeye erişim hakkının sadece ilk derece mahkemesinde dava açma hakkını değil iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerdiğini vurgulamak gerekir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 8/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu; yargılama sürecinde başka bir suçtan hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunduğundan yargılamanın yokluğunda tamamlandığını, hakkında verilen mahkûmiyet kararında kanun yoluna başvurma usul ve şekli ile başvuru süresinin başlama zamanının tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmediğini ve gerekçeli karar tebligatının usulüne uygun yapılmadığını, bu nedenlerle etkili başvuru hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama talebinde bulunmuştur.

27. Bakanlık görüşünde; bireysel başvurularda kabul edilebilirlik kriterlerine ilişkin AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına atıflar yapılarak somut başvuruda bu kriterlerin oluşmadığı, şikâyet konusu edilen hususların somut bir şekilde ortaya konulmadığı, adil yargılanma hakkının bireylere dava sonunda verilen kararın değil yargılama sürecinin adil olup olmadığını denetleme imkânı verdiği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

28. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğine ve kanun yolu ve süresinin eksik gösterilmesi bağlamındaki etkili başvuru hakkına ilişkin iddiaları, uyuşmazlığı temyiz merciinin önüne taşıyamaması ile ilgili olduğundan başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

30. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13. maddesinde, Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." şeklinde bir güvence öngörülmemiştir. Anılan hükümle Devlete, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yollarına ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtme yükümlüğü yüklenmiştir. Bu itibarla Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının dışında kalan söz konusu güvencenin bireysel başvuru kapsamında incelenemeyeceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvence bireysel başvuruda bağımsız bir güvence olarak ele alınamaz. Bununla birlikte bu durum, başta mahkemeye erişim hakkı olmak üzere diğer hakların ihlal edildiğine ilişkin iddialar incelenirken -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği- anılan hükmün dikkate alınmasına engel değildir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

32. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Sözleşme'yi yorumlayan AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34). Mahkemeye erişim hakkı, ilk derece mahkemesine dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).

33. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

34. Başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet kararında kanun yolu süresi ve şeklinin tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta gösterilmemesi ve tebligatın usulüne uygun olarak yapılmaması nedeniyle temyiz başvurusunu zamanında yapamadığından ve buna bağlı olarak eski hale getirme taleplerinin kabul edilmemesinden şikâyet etmektedir. Mevcut haliyle kanuni bir düzenlemenin uygulanmasına yönelik bir yoruma dayandırılarak verilen ret kararının, mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin varlığını ortaya koyduğu kabul edilmelidir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

35. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerdemahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini; kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

36. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 38).

37. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

38. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

39. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

(1) Kanunilik

40. Başvuru konusu olayda, Yargıtay Dairesinin temyiz talebini 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinde öngörülen sürede yapılmadığı gerekçesiyle reddettiği anlaşılmaktadır. Yargıtay Dairesinin bu hükmü esas alarak verdiği ret kararına göre, yapılan müdahalenin kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

(2) Meşru Amaç

41. Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Maddede, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınırlama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'nın başka maddelerinde yer alan kurallara dayanılarak bu hakların sınırlandırılması mümkün olabilir. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemenin, hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Ancak bu sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan güvencelere aykırı olamaz (AYM, E.2015/96, K.2016/9, 10/2/2016, § 10).

42. Yargı kararlarının tabi kılınacakları bir kanun yolu incelemesi neticesinde ortadan kaldırılma ihtimalinin hukuk düzeni içerisinde sürekli olarak gündemde tutulması hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle bağdaşmaz. Yargılamaların sürüncemede kalmasını engellemek, uyuşmazlıkların mümkün olan en kısa süre içerisinde nihai çözüme kavuşturulmasını, hukuk aleminde etki ve sonuçlarını doğurması beklenen kesin hükmün bir an önce teminini sağlamak düşüncesiyle yargı kararlarına karşı üst mahkemeler nezdinde yapılması öngörülen kanun yolu başvuruları kanunlarla belli sürelere bağlanmıştır. Bu itibarla kanun yoluna başvurma hakkının belli bir süre koşuluna bağlanması, yukarıda belirtilen sakıncaları bertaraf ederek hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması gibi önemli ve meşru bir amaca hizmet eder.

(3) Ölçülülük

43. Temyiz talebinin reddedilmesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın ölçülü olup olmadığı ve başvurucuya ağır bir yük getirip getirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekir.

44. Mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine zarar verecek kadar katı şekilcilikten, öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı esneklikten kaçınmaları gerekmektedir (Kamil Koç, § 65).

45. Kanun yoluna başvuru usulünü ve başvuru süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvuruda ikincillik ilkesi gereği, kanun yoluna başvuru süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi ve kararda kanun yolunun gösterilme şekli ve içeriği noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, usul kurallarının uygulanmasıyla ilgili derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir. Bu itibarla derece mahkemelerinin başvurulacak kanun yolunun gerekçeli kararda gösterilme biçimi ve kanun yoluna başvuru süresinin başlangıcına esas aldıkları tarihi belirlerken kullandıkları kriterler, somut olay yönünden bu kriterlerin kabul edilebilirliğine ve uygulanabilirliğine dair yorum ve değerlendirmeleri, mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır.

46. Bu bağlamda derece mahkemelerinin kanun yoluna başvuru süresinin başlangıcına esas aldıkları kriterlerden biri de tebliğ tarihidir. Tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin, bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemidir. Usulüne uygun işlemlerin kendilerine bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerekir. Usulüne uygun olarak yapılan tebligat, Anayasa'da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biridir (AYM, 13/11/2014,E.2013/95, K.2014/176).

47. Bu itibarla başvurucunun, kanun yolu incelemesi amacıyla üst mahkemelere taşımak istediği yargı kararından haberdar edildiği hususu herhangi bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açık ve net olarak görülmelidir. Dolayısıyla yetkili makamların kanun yolu başvurusuna konu yargı kararı hakkında muhatabını bilgilendirmek -keza yargı merciinin de kanun yolu incelemesi için öngörülen sürenin başlangıcına esas aldığı tarih itibarıyla başvurucunun incelemeye konu karardanhaberdar olduğunu belirlemek- amacıyla her bir somut olayın özel koşullarının da gerektirdiği özeni gösterip göstermediğinin tespiti, mahkemeye erişim hakkına yönelik güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının ortaya konulması bakımından önem arz etmektedir.

48. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi tarafından uygulanan 5271 sayılı Kanun’un 34. ve 232. maddelerinde karara karşı “temyiz” kanun yoluna başvuru süresi ve yeri belirlenmekte, 263. maddesinde ise tutuklu veya hükümlülere yönelik özel düzenlemeye yer verildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun şikâyeti de mevcut kanuni düzenlemenin kendi hakkında açıkça hatalı uygulanması ile ilgilidir.

49. İlk derece mahkemesi tarafından oluşturulan hüküm fıkrasında, kanun yolunun Yargıtay ilgili dairesi nezdinde yapılacak temyiz başvurusu, başvuru süresinin bir hafta olduğu, hükmün sanıkların yokluğunda verildiği ve buna bağlı olarak kanun yoluna başvuru süresinin kararın tebliğinden başlayacağı hususlarının vurgulandığı görülmektedir. Öte yandan yargılama sürecinde başvurucunun başka suçtan tutuklu olduğu belirtilerek 10/10/2011 tarihinde talimat yoluyla savunması tespit edilmiştir. Duruşmaların tamamı, herhangi bir tutuklama veya adli kontrol kararı olmaksızın sanıkların yokluğunda yapılmış ve yargılama 13/3/2013 tarihinde sonuçlanmıştır.

50. Başvurucu temyiz başvurusunda, eski hâle getirme talebi ile birlikte hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesini itiraz konusu etmiştir. İlk derece mahkemesi ve Yargıtay, eski hâle getirme talep ve gerekçesini yeterli bulmayarak temyiz inceleme talebini reddetmiştir.

51. Başvurucunun savunması başka suçtan tutuklu bulunduğu yerde alınmış olsa da başvuru konusu olayda kararın savunma tarihinden yaklaşık on yedi ay sonra verildiği anlaşılmaktadır. Karar tarihi itibariyle başvurucunun başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunduğuna dair mahkemeye bilgilendirme yaptığına dair herhangi bir veriye rastlanmamıştır. Temyiz yolu ve başvuru yöntemini düzenleyen mevzuatın karmaşık veya dağınık olduğu da söylenemez. Somut olayda başvurucunun, bir şekilde haberdar olduğu karara karşı makul olmadığı söylenemeyecek yasal süresi içinde temyiz talebinde bulunmaması nedeniyle, mahkemeye erişim hakkının ölçüsüz sınırlandırıldığı sonucuna varmak mümkün görünmemektedir.

52. Açıklanan nedenlerden dolayı başvurucunun mahkemeye erişim hakkının engellendiğini ileri sürdüğü yargılama işlemlerinde bir bütün olarak yargılamanın adilliğini olumsuz etkileyecek bir durum olmadığından mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 8/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(A.Ö. [2.B.], B. No: 2014/5225, 8/11/2017, § …)
   
Başvuru Adı A.Ö.
Başvuru No 2014/5225
Başvuru Tarihi 11/4/2014
Karar Tarihi 8/11/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yokluğunda verilen mahkûmiyet kararında kanun yoluna başvuru şeklinin ve başvuru süresinin başlangıcının, tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmemesi ve kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Mahkemeye erişim hakkı İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 34
40
232
263
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi