TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDURRAHMAN ATIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5396)
|
|
Karar Tarihi: 7/6/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Abdurrahman
ATIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Saim
BOZKURT
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, göreve son verilme işlemine karşı açılan davada
hatalı karar verilmesi ve makul sürede yargılamanın tamamlanmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Batman ili Sason ilçesi Yuvalar köyünde geçici köy
korucusu olarak görev yapmakta iken 28/8/2008 tarihinde Sason Kaymakamlığına
istifasını sunmuştur. Söz konusu talep değerlendirilmeden önce, ikametini
İstanbul'a taşıdığı ve bir yıl içinde birden fazla olmak üzere maaş kesim
cezası almış olduğu tespit edilen başvurucunun görevine 10/3/2009 tarihli
işlemle son verilmiştir.
9. Başvurucu, göreve son verme işleminin iptali istemiyle
23/7/2009 tarihinde dava açmıştır. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme)
15/4/2010 tarihli kararıyla başvurucunun, birlik komutanı tarafından bildirilen
ve haber verilen operasyonel faaliyetler için geçici
köy korucusu olarak her zaman hazır olarak beklemek ve çağrıldığında da
operasyonlara katılmak zorunda olduğuna vurgu yapmıştır. Mahkeme; bu
zorunluluğa rağmen başvurucunun mazeretsiz olarak göreve gitmediği, köyde
bulunmadığı ve bir yıl içersinde birden fazla maaş
kesim cezası aldığı hususlarının sabit olduğunu tespit etmiş, sonuç olarak da
tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesine yer vermek
suretiyle davayı reddetmiştir.
10. Söz konusu karar, Danıştay Sekizinci Dairesinin 6/2/2013
tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 10/3/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 7/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddia
12.Başvurucu; hukuka aykırı karar verildiğini, delillerin yanlış
değerlendirildiğini, hükme esas alınan olguların gerçeği yansıtmadığını ileri
sürmektedir.
13. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
14. Somut olayda Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı
incelenerek ilgili kısımları yukarıda belirtilen ( bkz.
§ 8) gerekçe ile 15/4/2010 tarihinde hüküm kurulmuştur. Danıştay Sekizinci
Dairesi tarafından da delillerin Mahkemece takdir edilerek karar verildiği ve
takdirde de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar onanmıştır.
15. Başvurucu, hükme esas alınan olguların gerçeği
yansıtmadığını iddia etmekte ise de Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP)
üzerinden yapılan inceleme sonucunda;başvurucun
kendi imzasını da taşıyan 23/10/2007 tarihlitutanak
ile ikametini İstanbul'a taşıması nedeniyle uyarıldığı, 2006 ve 2008 yıllarında
muhtelif tarihlerde görevine mazeretsiz olarak gelmemesi sonucu hakkında
tutanak tutulduğu anlaşılmıştır.
16. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, Derece
Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
17. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
21. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
22. Somut başvuruya konu yargılama sürecinde uyuşmazlık, göreve
son verme işleminden doğmaktadır ve işlemin karmaşık bir uyuşmazlığa vücut
vermediği görülmektedir. Derece Mahkemesi sürecinin yaklaşık bir yılda
tamamlanmasına karşın temyiz ile karar düzeltme taleplerinin üç yılı aşan bir
zaman diliminde sonuçlandırıldığı ve bu gecikmede başvurucuyaatfedilecek
bir kusurun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
23. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında yaklaşık 4 yıl 8 aylık yargılama süresinin makul olmadığısonucuna varmak gerekir.
24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
26. Başvurucu, 26.179 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
27. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
28. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığındabaşvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
29. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının
ihlali ile maddi zarar arasında illiyet bağı kuracak herhangi bir belge
sunmamış olduğundan maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekalet ücretinden yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekalet ücretinden oluşan yargılama
giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine
(E.2009/1851, K.2010/640) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.