TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERCAN BİLEN VE MEHMET ALİ DEMİRCİOĞLU
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5618)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucular
|
:
|
1. Ercan
BİLEN
|
|
|
2. Mehmet
Ali DEMİRCİOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Ercan
KANAR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, formül
gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız yapılması ve itiraz incelemesinde savcılık görüşünün
tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; özel
yetkili mahkemelerde yargılama yapılması nedeniyle kanuni hâkim güvencesinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 24/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 21/12/2009 tarihinde gözaltına alınmışlar, 24/12/2009
tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmışlardır.
8.Yapılan soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 30/4/2010 tarihli iddianamesi ile başvurucular hakkında çeşitli
suçlardan kamu davası açılmıştır.
9. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2010/231 sayılı dosyası
kapsamında 16/1/2014 tarihinde yapılan duruşmada başvurucuların tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiştir. Bu celsede başvurucular ve müdafileri de
hazır bulunmuştur.
10.Bu celsedeki tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara
başvurucular tarafından yapılan itirazı değerlendiren İstanbul 11. Ağır Ceza
Mahkemesi, 31/1/2014 tarihli kararıyla itirazın reddine karar vermiştir. Bu
karar 24/3/2014 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucular, 24/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
12. Başvurucular hakkındaki dava, özel yetkili İstanbul 10. Ağır
Ceza Mahkemesinin kapatılması üzerine Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesine
devredilmiştir.
13. Başvurucular, 24/12/2014 tarihinde tahliye edilmişlerdir.
14. Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/116 sayılı esasında
yargılama devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir."
16. 5271 sayılı Kanun'un "Usul"
kenar başlıklı 105. maddesi şöyledir:
"103 ve 104 üncü
maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli,
sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün
içinde istemin kabulüne, reddine veya adlî kontrol uygulanmasına karar verilir.
(Ek cümle: 11/4/2013-6459/15 md.) Duruşma dışında bu
karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin
görüşü alınmaz. Bu kararlara itiraz edilebilir."
17.5271 sayılı Kanun’un
"İtirazın cumhuriyet savcısına ve karşı tarafa tebliği ile inceleme ve
araştırma yapılması" kenar başlıklı 270. maddesi şöyledir:
"(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile
cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa
bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde
bunların yapılmasını da emredebilir.
(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.)
101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından
görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine
bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde
görüşünü bildirebilir."
18. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin
İddia
1. Başvurucuların
İddiaları
21. Başvurucular, tutukluluğun devamına ilişkin gerekçelerin
ilgili ve yeterli olmadığını, adli kontrol tedbirinin yeterince
değerlendirilmediğini, tutukluluk durumu değerlendirilirken sadece suçun
ağırlığına bakılmasının yeterli olmadığını, mahkemenin dosyadaki delillerle
bağlantı kurarak kaçma şüphesini de somut olgulara dayandırarak daha somut
gerekçelerle değerlendirme yapması gerektiğini, tutuklamanın zorunlu durumlarda
uygulanması gereken bir tedbir olduğunu, ancak somut olayda tutuklamanın tedbir
olma niteliğinin ortadan kalktığını, uzun süredir devam eden tutukluluğun makul
süreyi aştığını ve masumiyet karinesine aykırı olduğunu belirterek Anayasa’nın
19. ve 38. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
22.Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde
yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme
hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır
bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki
nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi
takdir eder (Tahir Canan, B. No:
2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü tutuklulukların
makul süreyi aşmasına ilişkin olup şikâyetleri Anayasa'nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
24. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
25.Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa (ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
26. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 24/12/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucuların, tutukluluğun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucuların tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucular lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucuların durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutukluluk İncelemelerinin Duruşmasız Olarak
Yapıldığı ve Savcılık Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1.Başvurucuların İddiaları
28. Başvurucular, tutukluluğa itiraza ilişkin incelemelerin
duruşmasız olarak gerçekleştirildiğini ve bu incelemeler sırasında alınan
savcılık görüşlerinin tebliğ edilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
29.Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
30. Başvurucuların bu bölümdeki iddiaları, Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası çerçevesinde incelenecektir.
31. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası, yakalama veya
tutuklama yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin
koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı
tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak
yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin, adli nitelik taşıması ve
özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan
teminatları sağlaması gerekir.Ayrıca tutukluluğun
yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde düzenlenen duruşmalarda etkili
olarak incelenmesini talep etme ve tutukluluk hâlinin gerekli olup olmadığının
yetkililer tarafından hızlı bir şekilde tespit edilmesini isteme hakkını da
teminat altına almaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,B.
No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-66).
32. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara yapılan her
itirazda başvurucunun dinlenilmesi gerekli olmamakla beraber tutuklu kişinin
makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır. Tutukluluğun gözden
geçirilmesi esnasında yapılan incelemede “çelişmeli yargı” ve “silahların
eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 68).
33. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre
şüpheli veya sanığın istemi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi
durumunda, hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı
kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemelerin Anayasa'nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil edilmesi mümkün değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B.
No: 2013/6160, 2/12/2015, § 24).
34. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre şüpheli veya sanık soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında herhangi bir
süre beklemeksizin salıverilmesini talep edebilir. Aynı Kanun’un 101.
maddesinin (5) numaralı fıkrasına göre ise resen ya da talep üzerine tutukluluk
hakkında verilmiş tüm kararlar mahkeme önünde itiraza konu olabilir.
35. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen
kural dikkate alındığında hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa
sürede karar verilmesi dâhil olmak üzere tutukluluk kararına karşı yapılan her
itirazda duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirecektir.
Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan yargılama
usulüne ilişkin yükümlülükler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum
olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak her itiraz için duruşma yapılmasını
gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
73).
36. Somut olayda başvurucular hakkında, İstanbul 10. Ağır Ceza
Mahkemesi 16/1/2014 tarihli duruşmada tutukluluğun devamına karar vermiş, bu
duruşmada başvurucular ve müdafileri de hazır bulunmuştur. Bu karara yapılan
itiraz, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/1/2014 tarihli kararıyla
reddedilmiştir. Bu nedenle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
incelemeden on beş gün gibi makul bir süre sonra 31/1/2014 tarihinde İstanbul
11. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz incelemesinde duruşma yapılması
bir zorunluluk olarak kabul edilemez.
37. 31/1/2014 tarihli itiraz incelemesi sırasında alınan
savcılık görüşünün bildirilmediği iddiasına ilişkin olarak somut olaya
bakıldığında, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, 31/1/2014 tarihli kararıyla,
itirazın reddine karar verdiği anlaşılmıştır. Bu kararın incelenmesinden,
Cumhuriyet savcısından tutukluluğun devamı yönünde bir görüş alınmadığı gibi
kendisinden de bu hususta bir görüş sorulmadığı görülmektedir.
38.Açıklanan nedenlerle, başvurucuların tutukluluk
incelemelerinin duruşmasız olarak gerçekleştirildiği ve incelemeler sırasında
alınan savcılık görüşünün tebliğ edilmediği iddialarına ilişkin olarak bir
ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kanuni Hâkim İlkesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
39. Başvurucular, özel yetkili mahkemeler kaldırılmasına rağmen
yargılandıkları davanın bu mahkemelerde devam ettiğini, yargılandıkları
mahkemenin hem 5271 sayılı Kanun'un mülga 250. maddesi ile hem de 12/4/1991
tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun mülga 10. maddesi ile
görevli olduğunu belirterek kanuni hâkim ilkesinin ihlal edildiğini ileri
sürmüşlerdir.
2. Değerlendirme
40.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 16).
41.Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit
edilmiştir. Bu kapsamda başvurucuların, bu başlık altındaki şikâyetlerine
ilişkin hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul
süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluk
incelemelerinin duruşmasız olarak yapıldığına ve savcılık görüşünün
bildirilmediğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZOLDUĞUNA,
3. Kanuni hâkim ilkesinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.