TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEHER İNCETEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6053)
Karar Tarihi: 1/12/2015
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Seher İNCETEN
Vekili
Av. Feyzi YAVUZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan taşınmaz bedelinin ödenmesi davasında lehe hükmedilen nispi vekâlet ücretinin temyiz aşamasında maktu olarak değiştirilmesi nedeniyle Anayasa’nın 2., 35., 36. ve 55. maddelerinde tanımlanan hakların ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 21/4/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 30. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru dilekçesinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 14/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına, başvuru belgelerinin bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmesine karar verilmiştir
5. Bakanlığın 10/12/2014 tarihli görüş yazısı 22/12/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiş; başvurucu vekili, Bakanlık cevabına karşı beyanlarını 23/12/2014 tarihinde yasal süresi içinde sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının yapmış olduğu yol çalışmaları sırasında taşınmazına kamulaştırma yapılmaksızın el atılmasından doğan zararlarının giderilmesi talebiyle 23/3/2012 tarihinde Kartal 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
8. Kartal Adliyesinin kapatılması üzerine İstanbul Anadolu Adliyesine nakledilen davada İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 19/2/2013 tarihli ve E.2013/312, K.2013/14 sayılı kararı ile davanın kabulüne, toplam 21.186,59 TL kamulaştırmasız el atma bedelinin davalıdan tahsiline, "davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanıp takdir olunan 3.020,24 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" karar vermiştir.
9. Davalının kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli ve E.2013/10708, K.2013/17433 sayılı ilamı ile davanın, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin olduğu belirtilerek 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6. maddesinde değişiklik yapan 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 11/6/2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, buna göre kamulaştırmasız el atma davalarında vekâlet ücretinin bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirleneceği ve bu hükmün kesinleşmeyen davalarda da uygulanacağı gerekçesiyle gerekçeli kararın hüküm fıkrasının vekâlet ücretine ilişkin 3.020,24 TL olarak gösterilen kısmı çıkarılarak 1.320 TL maktu vekâlet ücretine dönüştürülmek suretiyle düzeltilip onanmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucunun karar düzeltme başvurusu, aynı Dairenin 17/3/2014 tarihli ve E.2014/664, K.2014/7116 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
11. Karar başvurucuya 18/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Başvurucu 21/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 2942 sayılı Kanun’a 18/6/2010 tarihli ve 5999 sayılı Kanun’la ilave edilen geçici 6. maddenin, 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle eklenen yedinci fıkrası ile onuncu fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.
…
…Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.”
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 448. maddesi şöyledir:
“Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 1/12/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 21/4/2014 tarihli ve 2014/6053 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, yerel Mahkemenin karar tarihinde kanuna uygun biçimde hüküm altına aldığı nispi vekâlet ücretinin, temyiz incelemesi aşamasında kanun değişikliği gerekçe gösterilerek maktu vekâlet ücretine dönüştürüldüğünü ve kararın düzeltilerek onandığını, kanun koyucunun avukatlık ücreti belirleme yetkisinin olmadığını, bu yetkinin kanunla Türkiye Barolar Birliğine verilmiş bir yetki olduğunu, vekâlet ücretinin karar tarihindeki tarifeye göre belirlenmesi gerektiğini, sonradan yapılan değişikliğin karara bağlanmış davalara uygulanamayacağını, aksi hâlde kuvvetler ayrılığı prensibi ve hukuki güvenlik ilkesinin ortadan kalkacağını, ücrete hak kazandığı hâlde kanun değişikliği gerekçe gösterilerek ücrette değişiklik yapılmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğini, geriye dönük düzeltme ile hukuki öngörülebilirliğin ortadan kaldırıldığını belirterek Anayasa’nın 2., 35., 36. ve 55. maddelerinde tanımlanan hukuki güvenlik ilkesi, mülkiyet, adil yargılanma ve ücret haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, lehine hükmedilen nispi vekâlet ücretinin kanun değişikliğiyle maktuya çevrilmesi nedeniyle mağdur olduğuna ilişkin olup yargılama giderleri içinde yer alan vekâlet ücretinin maktuya çevrilmesi ve devam eden davaya uygulanması konusu, adil yargılanma hakkı kapsamında ve mahkemeye erişim hakkı çerçevesinde değerlendirilecektir.
18. Başvurucu, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz bedelinin ödenmesi davasında lehine hükmedilen nispi vekâlet ücretinin yargılama devam ederken yapılan kanun değişikliği ile maktu olarak değiştirilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
19. Bakanlık görüş yazısında vekâlet ücretinin bir usul hukuku kavramı olup yapılan yasal değişikliklerin derhâl uygulanma niteliğini haiz olduğu; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), geçmişe etkili yasa hükümlerinin -kamu yararı için zorunlu hâller dışında- adil yargılanma hakkına bir müdahale olduğunu kabul ettiği ifade edilmiştir.
20. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin 2492 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesini iptal ettiğini ve bunun haklılığını teyit ettiğini, vekâlet ücretinin maktuya çevrilmesinin hak ihlali olduğunu belirtmiştir.
21. Somut dava sonucunda başvurucunun davanın açılış tarihindeki düzenlemelere göre davayı kazanması hâlinde lehine hükmedilecek vekâlet ücreti, dava devam ederken yapılan değişiklik ile nispiden maktuya çevrilerek düşürülmüştür. Başvurucunun davası, lehine sonuçlandığından aleyhine bir yargılama giderine hükmedilmemiş ancak yargılama devam ederken yapılan kanun değişikliğiyle lehine hükmedilen vekâlet ücreti maktuya çevrilerek vekâletle temsil nedeniyle vekiline ödeyeceği ücretin karşı tarafa yükletilen miktarı azaltılmış; dolayısıyla başvurucunun vekili ile dava öncesi yaptığı sözleşmeye göre yapacağı ödemede kendisinin katlanacağı miktar artmış ve dolaylı olarak yargılama giderine katlanmak durumunda bırakılmıştır.
22. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Kural olarak başvurucular, davanın karşı tarafına tanınan bir avantajın kendisine zarar vermiş olduğunu veya bu durumdan olumsuz etkilendiğini ispat etmek zorunda değildir. Taraflardan birine tanınan, diğerine tanınmayan avantajın, fiilen olumsuz bir sonuç doğurduğuna dair delil bulunmasa da silahların eşitliği ilkesi ihlal edilmiş sayılabilir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 37).
23. Devletin -kendisi taraf olsun ya da olmasın- davanın taraflarından birini diğerine nazaran önemli ölçüde avantajlı hâle getiren kanuni düzenlemeler yapması, silahların eşitliği ilkesi ve dolayısıyla yargılamanın hakkaniyete uygun yürütülmesi kuralına aykırılık oluşturur. Bir başka ifadeyle yasama organının, yargılamadaki taraflardan birinin lehine sonuç doğuracak şekilde kanun çıkarttığı durumlarda davanın taraflarının eşit konumda olduğu söylenemez. Hakkaniyete uygun yargılama hakkını ihlal ettiğinden bahsedebilmek için yargısal süreci etkilediği iddia edilen düzenlemenin taraflardan birinin davadaki başarı şansını önemli ölçüde azaltması, ortaya çıkan bu sonuç ile kanuni düzenleme arasında bir illiyet bağı bulunması ve bu illiyet bağını kesen veya zayıflatan başka etken ortaya çıkmamış olması gerekir (Zekiye Şanlı, B. No: 2012/931, 26/6/2014, § 72).
24. Bununla birlikte başvuruya konu düzenleme ile yapılan değişiklik, davanın esasını etkileyen veya bir tarafın başarı şansını değiştiren nitelikte olmayıp bir yargılama gideri olan vekâlet ücretine ilişkindir. Vekâlet ücreti ise bir usul hukuku kavramı olup yapılan yasal değişiklikler derhâl uygulanma niteliğini haizdir. Ayrıca bahsedilen düzenleme, davanın her iki tarafı için vekâlet ücretini maktu hâle getirdiğinden ve davayı her iki tarafın da kazanma imkânı bulunduğu için silahların eşitliği ilkesine aykırı bir düzenleme olduğundan bahsedilemez. Zira benzer davalarda davayı kazanan davacıların kamu kurumlarından alacakları vekâlet ücreti düşerken kaybeden davacıların ödemek zorunda kaldıkları vekâlet ücretleri de düşmekte ve söz konusu düzenleme kamu kurumları için bazen lehe bazen aleyhe sonuç doğurmaktadır (Mürsel Malkoç [GK], B. No: 2013/9466, 27/10/2015, § 25).
25. Vekâlet ücreti davayı vekille takip eden ve davası kabul edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin lehine ya da aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü bir usul kuralı olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir. (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
26. AİHM, başvurucuların aleyhine hükmedilen yargılama giderlerinin yanında devletin taraf olduğu davalarda başvurucuların lehlerine hükmedilmeyen yargılama giderlerini de mahkemeye erişim hakkı kapsamında değerlendirebilmektedir (Stankiewicz/Polonya, B. No: 46917/99, 6/4/2006, §§ 60, 61).
27. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların; hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, § 38). Ulaşılmak istenen kamu yararının gerekleri ile bireylerin temel hakları arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan ve başvuruculara çok yüksek bir külfet yükleyen düzenlemeler mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Hüseyin Sezen, § 48).
28. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
29. Hukuk yargılamalarında uygulanan ve AİHM kararlarında da geçen "Kaybeden öder" ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarına hükmedilmesine ilişkin düzenlemeleri ifade eder (Hüseyin Sezen, 50).
30. Başvuru konusu kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin ödenmesi davasında 19/2/2013 tarihli kararla davanın kısmen kabulüne, 21.186,59 TL'nin davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından tahsiline, ayrıca 3.020,24 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. 6487 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde kamulaştırmasız el atma davalarında vekâlet ücretlerinin maktu olarak ödenmesi düzenleme altına alınmıştır. Başvuru konusu davanın temyiz aşamasında yürürlüğe giren anılan düzenleme ve usul hükümlerinin derhâl uygulanmasına yönelik ilke gereği başvurucu lehine hükmedilen 3.020,24 TL nispi vekâlet ücreti, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli kararıyla 1.320 TL olarak tespit edilmiş; İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi de 17/3/2014 tarihinde reddedilmiştir.
31. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli kararıyla vekâlet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesi kararını değiştiren hükmün 11/6/2013 tarihli ve 28674 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’la 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinde değişiklik yapan düzenlemeye dayandığı, bahsedilen düzenleme usule ilişkin olduğundan derhâl uygulama niteliğini haiz olduğu belirtilmekte; ayrıca bahsedilen geçici 6. maddenin onuncu fıkrasında, yapılan değişikliklerin henüz kesinleşmeyen davalara da uygulanacağı hükmünün yer aldığı görülmektedir. Bu nedenle bahsedilen Yargıtay kararının kanuni olduğu açıktır.
32. Başvurucunun şikâyet konusu yaptığı 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinin iptali istemiyle yapılan başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95, K.2014/176 sayılı kararıyla başvuru konusu maddenin on ikinci ve on üçüncü fıkralarını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Aynı kararda vekâlet ücretiyle ilgili olan yedinci fıkranın iptali talebiyle yapılan başvuruyla ilgili olarak kanun koyucunun, süregelen mülkiyet ihlallerini gidermek, uyuşmazlıkların çözülmesini kolaylaştırmak ve hızlandırmak amacıyla geçici 6. maddeyle çeşitli mekanizmalar öngördüğü, dava konusu kuralla geçici 6. madde kapsamında açılacak davalarda idarelerin vekâlet ücreti yükünün hafifletilmesinin amaçlandığı gözetildiğinde kanun koyucunun takdir yetkisini bu yönde kullanmasında kamu yararı bulunduğu ve hukuk devleti ilkesine aykırılık görülmediği gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
33. Kanuni olduğu ve meşru amaç taşıdığı anlaşılan vekâlet ücretine ilişkin uygulamanın orantılılık incelemesi yapılırken öngörülen miktarın ülke şartlarında ifade ettiği değer, davaya konu uyuşmazlığın konusu ve miktarı, başvurucunun ödeme gücü ve davanın özel şartları gibi hususlar dikkate alınmalıdır (Mürsel Malkoç, § 36).
34. Somut olayda başvurucu, davası kabul edilen taraf olduğundan 19/2/2013 tarihli İlk Derece Mahkemesi kararıyla lehine 21.186,59 TL tazminata ve 3.020,24 TL vekâlet ücretine hükmedilmiş ancak temyiz aşamasında yürürlüğe giren düzenleme nedeniyle Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli kararıyla vekâlet ücreti 1.320 TL olarak düzeltilmiştir.
35. Kamulaştırmasız el atmaya dayalı taşınmaz bedelinin ödenmesi davalarının konusu parayla ölçülebildiğinden uygulamada bu davalarda nispi vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Buna karşın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası, bir tespit davası niteliğinde görüldüğünden taraflar lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmektedir. Yargıtayın yerleşik içtihadı da vekil ile temsil edilmiş olmaları durumunda davacı idare ve davalı taşınmaz maliki yararına maktu tarifeler üzerinden avukatlık ücretine hükmedilmesi yönündedir. 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesinin yedinci fıkrasında yapılan değişiklikle vekâlet ücreti yönünden usulüne uygun kamulaştırmalarda idareler tarafından açılan bedel tespiti davalarına atıf yapılarak kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak bedel tespiti davalarında da vekâlet ücretine maktu tutar üzerinden hükmedilmesi zorunluluğu getirilmiştir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
36. Vekâlet ücreti yargılama gideri olup bununla, davacı veya davalının o dava nedeniyle aldıkları hukuki yardım karşılığında avukata ödedikleri ücretin telafisi amaçlanmaktadır. Bu nedenle kendisini avukatla temsil ettiren kişinin o davada haklı çıkması durumunda, bu kişi lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Haklı çıkan taraf lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin miktarı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne (AAÜT) göre belirlenmektedir (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
37. AAÜT, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından hazırlanarak Bakanlığa gönderilmekte ve Bakanlıkça onaylanarak yürürlüğe girmektedir. Hangi davalarda nispi, hangilerinde maktu tarifenin uygulanacağına ilişkin olarak bazı istisnalar dışında kanunlarda bir hüküm bulunmamakta ve bu husus TBB'nin takdirine bırakılmaktadır. TBB bu konudaki takdirini kullanırken avukatın sunduğu hukuki yardımın niteliğini dikkate almaktadır (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
38. Dava konusu kuralla kamulaştırmasız el atmalardan kaynaklanan bedel tespiti davalarında da maktu tarife uygulanması zorunluluğu getirilmiştir. Bu suretle kanun koyucu bu davalar yönünden TBB'nin takdir yetkisini sınırlamış ve uygulanacak ücret tarifesinin niteliğini de doğrudan kendisi tayin etmiştir. Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak bedel tespiti davalarında uygulanacak avukatlık ücretinin hangi tarife üzerinden hesaplanacağını belirlemek, adalet ve hakkaniyet ilkelerini gözetmek kaydıyla kanun koyucunun takdirindedir. Haksız yere dava açsa veya açılmasına sebebiyet verse bile bir kimsenin, karşı tarafın o dava nedeniyle yaptığı masraflardan daha fazla bir külfete katlanmak zorunda bırakılmasının hukuk devleti yönünden bir zorunluluk olduğu savunulamaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
39. Nitelik itibarıyla kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davaları ile kamulaştırmasız el atmaya dayalı taşınmaz bedelinin ödenmesi davaları farklı davalar olsa da her iki davanın konusu da kamulaştırılan veya el atıldığı anlaşılan taşınmazın dava tarihine göre rayiç bedelinin belirlenmesinden ve taşınmaz sahibi adına ödenmesine karar verilmesinden ibaret olup mahkemelerce bu yönde araştırma yapılmaktadır. Her iki davada da mahkemeler bilirkişi marifetiyle taşınmazın değerini tespit ettirmekte olup her iki davada da vekilin müvekkiline hukuki yardımı benzer niteliktedir. Bu nedenle bahsedilen davaların öngörülen vekâlet ücretleri ile karşılanamayacak karmaşıklıkta olduğu söylenemez (Mürsel Malkoç, § 42).
40. Nitekim kanun koyucu bu hususları göz önünde bulundurarak 2942 sayılı Kanun'un "Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin" başlıklı geçici 6. maddesinin madde başlığını 6487 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle "Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti" biçiminde değiştirmiştir. Bu değişimin, taşınmaz malikinin gerçek zararı ödenmek koşuluyla anayasal bir sorun teşkil etmediği açıktır (Mürsel Malkoç, § 43).
41. Kamulaştırmasız el atma davalarında alınan hukuki yardım ile kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında alınan hukuki yardımın niteliği itibarıyla ciddi anlamda farklılık taşıdığı ve bu nedenle 6487 sayılı Kanun'un geçici 6. maddesiyle maktuya dönüştürülen vekâlet ücretlerinin yetersiz olduğu söylenemez. Ayrıca anılan düzenleme ile davacılardan tahsil edilen harçlar da bedel tespiti davalarında olduğu gibi nispiden maktuya çevrilerek davacı üzerinde olan dava yükünü hafifletecek şekilde düzenleme yapılmıştır (Mürsel Malkoç , §§ 45, 46).
42. Bununla birlikte alınacak hukuki yardımın niteliği ve maliyetinin vekil ile müvekkil arasındaki vekâlet sözleşmesine bağlı bir ilişki olduğu ve alınan hukuki yardımın maliyetinin buna göre ciddi miktarda farklılıklar göstereceği açıktır. Kanun koyucunun vekâlet ücretini karşı tarafa yüklemesindeki amaç, haksız yere dava açılmasına neden olanlara yargılama giderlerinin yükletilmesi olup davanın niteliğine göre makul ve kabul edilebilir bir ücretin belirlenmesi hakkaniyete uygun bir yargılama ve mahkemeye erişim sağlamak için yeterli kabul edilmelidir. Mahkemelerce hüküm verilenden daha yüksek ücret öngören vekâlet sözleşmeleri vekil ile müvekkili bağlayacağından hükmedilen ücret bireylerin mahkemeye erişim haklarını engellemedikçe Anayasa Mahkemesinin bu takdire müdahalesi söz konusu olamaz (Mürsel Malkoç, § 47).
43. Sonuç olarak başvurucunun lehine hükmedilen tazminat miktarı ve lehine hükmedilen yargılama giderleri göz önünde bulundurulduğunda maktuya çevrilen vekâlet ücretinin, başvurucunun vekille dava açmasını imkânsız hâle getirmediği ya da aşırı derecede zorlaştırmadığı, başvurucu üzerinde ağır bir yüke sebep olmadığı ve başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik orantısız bir müdahale oluşturmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Celal Mümtaz AKINCI bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Celal Mümtaz AKINCI’nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine bırakılmasına
1/12/2015 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
1- Başvurucu, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davasında lehine hükmedilen 3.020,24 TL nispi vekalet ücretinin karar düzeltme aşamasında yürürlüğe giren kanunla maktu 1.320.- TL olarak değiştirilmesi dolayısıyla Anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2- Konunun ilgili olduğu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin ilgili 7. ve 13. fıkraları şöyledir: (7. fıkra) "Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir."
(13. fıkra)"4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazların idare tarafından kamulaştırılması hâlinde kamulaştırma bedeli ve mahkemelerce malikleri lehine hükmedilen tazminat ile bu davalara ilişkin mahkeme ve icra vekalet ücretleri de, idarelerce bu maddenin sekizinci fıkrasına göre bütçelerden ayrılacak paydan ve aynı fıkrada belirtilen usule göre ödenir ve işlem yapılır. Bu alacaklar için de bu maddenin on birinci fıkrası, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan her türlü davalarda ise yedinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır."
3- 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinde değişiklik yapan 6487 sayılı Kanun hakkında yapılan incelemede Anayasa Mahkemesi, geçici 6. maddesinde taşınmazların hukuki durumunu iki kategoride ele almıştır.
İlki; "kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlar hakkındadır. Açılan davalarla ilgili harç ve vekalet ücretlerini maktu olarak öngören 7. fıkra hükmü de bu tarihler kapsamındaki taşınmazlarla ilgilidir.
İkinci tür taşınmazlar ise 13. fıkrada düzenlenmiş ve kapsamı; "4/11/1983 tarihinden bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihe kadar kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlar" şeklinde belirlenmiştir. 4.11.1983 tarihi sonrasındaki taşınmazlarla ilgili davalarda hükmedilecek vekalet ücretlerinin maktu olmalarını öngören hüküm 13. fıkradır. Başka deyişle, 13. fıkradaki atıf olmasa, bu kapsamdaki taşınmazlarla ilgili davalardaki vekalet ücretlerinin maktu olarak hesaplanması mümkün olmayacaktır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 gün ve 176 sayılı kararı ile 13. fıkra iptal edilmekle, bu uygulamanın hukuki ve yasal dayanağı kalmamıştır. Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde bu düzenlemenin; hukuk güvenliğini zedelediğini ve Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurduğunu ifade etmiştir.
4- Diğer taraftan, iptal kararının geriye yürümeyeceği ve Yargıtay karar düzeltme tarihinde yürürlükte bulunan anılan fıkra hükümlerine göre uygulama yapılmasının kanuna uygun bulunduğu ileri sürülebilir. Bir defa, açılan bir dava sırasında geçerli kuralların, davanın sonucunu etkileyecek biçimde değiştirilmesi hukuk güvenliğini ihlal eder niteliktedir. İkinci olarak, vekalet ücretiyle ilgili olması dolayısıyla usul kuralı gibi algılanabilir ise de, söz konusu 7. ve 13. fıkra hükümleri davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretini önemli derecede değiştirmesi dolayısıyla bir maddi hukuk kuralı niteliğindedir. Bu nedenle davanın açıldığı tarihteki hesaplama yöntemine göre karar verilmesi gerekir. Bu konunun, hüküm verildiği tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin uygulanacağına ilişkin 1136 sayılı Kanun’un 168/son maddesiyle de ilgisi bulunmamaktadır. Burada tarife değil, ücretin tayin yöntemi değiştirilmektedir.
5- Görüldüğü üzere, başvuruya konu uyuşmazlıkta sözü edilen kanun değişikliğinin uygulanması hukuken yerinde değildir. Davacının karşı taraftan alacağı avukatlık ücretinin miktarını etkileyen kanun değişikliği ve buna ilişkin uygulama adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkıyla ilgilidir. Zira vekalet ücreti yargılama giderleri içerisinde olup, yargılama giderlerinin miktarı da mahkemeye erişim hakkını etkilemektedir. İncelenen olayda nispi hesaplanması gereken vekalet ücretinin maktu'ya dönüştürülmesi nedeniyle davanın maliyeti değişmektedir. Bu anlamda derece mahkemesince yapılan uygulamanın kanuni dayanağı bulunmadığından, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kabul edilmelidir. Kanuni dayanağın, derece mahkemesinin kanunu yorumlamasıyla ortaya çıktığı düşünüldüğünde ise, görülmekte olan davayı etkileyecek biçimde vekalet ücretinin değiştirilmiş olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
6- Yukarıda açıklanan gerekçelerle çoğunluğun hak ihlali bulunmadığı yönündeki görüşüne katılmıyorum.
Üye