TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
M.B. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6159)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
M. B.
|
Vekili
|
:
|
Av. Cesim PARLAK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, “nitelikli
zimmet” suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davada makul sürede
yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 5/5/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 23/6/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından 18/7/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 7/8/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan soruşturma
kapsamında 3/10/2003 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır.
8. Başvurucu ve diğer şüpheli hakkında, Kadıköy Cumhuriyet
Başsavcılığının 16/2/2004 tarih ve E.2004/1315 sayılı iddianamesi ile “nitelikli zimmet” suçunu işledikleri
iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 21/12/2006 tarih ve
E.2004/109, K.2006/474 sayılı kararı ile başvurucunun “nitelikli zimmet” suçundan 5 yıl 2 ay 15
gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
10. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin
26/4/2012 tarih ve E.2008/10777, K.2012/4445 sayılı ilâmı ile eksik hususların
tamamlanması amacıyla dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
11. Eksik hususların tamamlanmasından sonra 24/12/2012
tarihinde dosya, temyiz incelemesi için Yargıtaya
gönderilmiş, Yargıtay 5. Ceza Dairesi 6/3/2014 tarih ve E.2013/1236,
K.2014/2415 sayılı ilâmı ile hükmü düzelterek onamıştır.
12. Başvurucu, onama kararını 23/4/2014 tarihinde öğrendiğini
bildirmiştir.
13. Başvurucu, 5/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 5/5/2014 tarih ve 2014/6159 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 3/10/2003 tarihinde ifadesinin alındığını, Başsavcılıkça “nitelikli zimmet” suçunu işlediği
iddiasıyla 23/2/2004 tarihinde hakkında
açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 3/10/2003 tarihinde ifadesinin alındığını, 23/2/2004
tarihinde hakkında açılan kamu
davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının
da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, “zimmet” suçunu işlediği iddiasıyla
soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 5237 sayılı
Kanun’un 247. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarında hapis cezasını
gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç
isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına
girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
22. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
ifadesinin alındığı 3/10/2003 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona
erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, Yargıtay onama kararının verildiği 6/3/2014
tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmekte olan soruşturma kapsamında
3/10/2003 tarihinde ifadesi alınan başvurucu hakkında, “nitelikli zimmet” suçunu işlediği
iddiasıyla 16/2/2004 tarihinde kamu davası açıldığı, Kadıköy 1. Ağır Ceza
Mahkemesince yapılan yargılamada başvurucunun savunmasının alındığı, tanıkların
dinlendiği, zimmetin tespitine, niteliği ve miktarına ilişkin bilirkişi raporu
alındığı belirlenmiştir. Mahkemece, bir süre 5237 sayılı Kanun’un 248. maddesi
kapsamında idare zararının başvurucu tarafından tazmin edilmesinin beklendiği,
21/12/2006 tarihli karar ile başvurucunun “nitelikli
zimmet” suçundan mahkûmiyetine karar verildiği tespit edilmiştir.
Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26/4/2012 tarihli
ilâmı ile eksik hususların tamamlanması amacıyla dosyanın Mahkemesine
gönderilmesine karar verildiği, eksik hususların tamamlanmasından sonra
24/12/2012 tarihinde dosyanın temyiz incelemesi için tekrar Yargıtaya
gönderildiği, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 6/3/2014 tarihli ilâmı ile hükmün
onandığı anlaşılmıştır.
24. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
25. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza
davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu on
yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
27. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 30.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
28. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.300,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.