TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAZIM AKA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6566)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Kazım AKA
|
Vekili
|
:
|
Av. Orhan
AKA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu
mahkûmiyete karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret
suçunu işlediğinden bahisle 8/10/2008 tarihinde ifadesi alınmıştır. Daha sonra
başvurucu hakkında Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/40 sayılı
iddianamesi ile müsnet suçu işlediği iddiasıyla kamu
davası açılmıştır.
9.Yapılan yargılama sonunda Balıkesir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin
31/7/2009 tarihli ve E.2009/159, K.2009/651 sayılı kararıyla başvurucunun müsnet suçtan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Anılan
hüküm, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 9/4/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
10. Başvurucu 14/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
11. Bireysel başvuru sonrasında başvurucunun yargılamanın
yenilenmesi talebi, Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/5/2014 tarihli
kararıyla kabul edilmiştir. Sulh ceza mahkemelerinin kapatılması nedeniyle
dosya, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Dairesinin 16/7/2014 tarihli ve
1642 sayılı kararıyla Balıkesir 4. Asliye Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
12. Yeniden yapılan yargılama sonunda, (kapatılan) Balıkesir 1.
Sulh Ceza Mahkemesinin 31/7/2009 tarihli ve E.2009/159, K.2009/651 sayılı
mahkûmiyet hükmünün iptaline; kamu görevlisine görevinden dolayı gıyabında
hakaret etme suçundan başvurucunun 11 ay 20 gün hapis cezası ile
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verilmiştir.
13. Başvurucu; Balıkesir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 5/2/2015
tarihli ve E.2014/212, K.2015/44 sayılı kararıyla verilen hükmün açıklanmasının
geri bırakılmasına ilişkin karara itiraz etmiştir.
14. Yapılan itiraz, Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 9/3/2015
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 21/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
16. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin de bulunmadığı anlaşılan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar
yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
19. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 5 yıl 10 ayı aşan
yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı görülmektedir.
21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
22. Başvurucu; bazı tanıkların dinlenmediğini, savunmasının
dikkate alınmadığını, çelişkili beyanların aleyhinde yorumlandığını, hakaret
suçunun unsurlarında hataya düşüldüğünü, haksız yere mahkûm edildiğini
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bakanlık, başvurunun bu kısmını ifade özgürlüğü yönünden
değerlendirmiştir. Görüş yazısında; bireyin şeref ve itibarının korunması
hakkının ifade özgürlüğüne getirilmiş en önemli sınırlama sebeplerinden birini
oluşturduğu, sonradan başvurucu hakkında verilen karar gözetildiğinde
müdahalenin hedeflenen meşru amaçla orantılı olduğu ve başvurucunun ifade
özgürlüğünün ihlal edilmediği belirtilmiştir.
24. İfade özgürlüğüne yönelik bir şikâyet bulunmadığından
başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
25. Bireysel başvuru sonrasında başvurucunun yargılamanın
yenilenmesi talebi kabul edilerek hakkında hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verilmiştir. Bireysel başvuru sonrasında yaşanan bu
gelişmelerin bireysel başvuru incelemesinde nazara alınacağı kuşkusuzdur.
26. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen suça
ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının
belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına
gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın sanığın kabul
etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin (6)
numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın
yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da
cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih
etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy,
B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).
27. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı
hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona
erdiren düşme nedenlerinden biridir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (10)
ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasten
bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere
uygun davranıldığı takdirde davanın düşmesine; denetim süresi içinde kasıtlı
bir suç işlenmesi veya öngörülen yükümlüklere aykırı davranılması hâlinde
hükmün açıklanmasına karar verilir.
28. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (12) numaralı
fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun
yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte ancak denetim süresi
içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu
süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama
nihai olarak sona erdiğinde hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna
başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, § 22).
29. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasına
göre sanık kabul etmediği takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması
kararı verilmez. Bu durumda ilk derece mahkemesince istinaf/temyiz kanun yolu
açık olarak karar verilebilecektir. Başka bir deyişle haklarında hükmün
açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul eden sanıklar, verilen
kararın istinafta/temyizde yapılacak esas ve usul incelemesini talep etme
hakkından vazgeçmişlerdir. Somut olayda başvurucu, yargılama sonunda hakkında
hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine rıza göstermiştir.
Dolayısıyla başvurucu, söz konusu karar ile ortaya çıkan menfaatlerden
yararlanmayı tercih etmiştir (Adnan
Erkuş/Türkiye, B. No: 61196/11, 4/12/2012, § 22).
30. Somut olayda yargılamalar sonunda verilen kararların temel
hakları ihlal ettiği iddiası -somut başvurunun özelliği de nazara alındığında-
istinaf/temyiz incelemesinde de ileri sürülebilecek iddialardandır.
Başvurucunun talebi üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı
verildiği ve istinaf/temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar
verilmesinin tercih edilmediği anlaşılmaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
33.Başvurucu 15.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
34. Başvuruda, Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
35. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle
yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında
başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Balıkesir 4. Asliye Ceza Mahkemesine
(E.2014/212, K.2015/44) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/9/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.