TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SÜRAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6721)
|
|
Karar Tarihi: 20/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet SÜRAL
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, uzun bir süredir
tutuklu olduğunu ve adil yargılanmadığını belirterek Anayasa'nın 19. ve 36.
maddelerinde koruma altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği ile adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/5/2014 tarihinde
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler
tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 14/10/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve ekleri ile
UYAP üzerinden elde edilen belgelerde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle
şöyledir:
5. Başvurucu, Kartal 2. Sulh
Ceza Mahkemesinin 2005/308 Sorgu sayılı kararı ile "Nitelikli Yağma, Bir Suçu Gizlemek veya Başka Bir
Suçun Delillerini Gizlemek ya da Yakalanmamak Amacıyla Öldürme, Birden Fazla
Kişi Tarafından Birlikte Yağma" suçlarını işlediği iddiasıyla
28/11/2005 tarihinde tutuklanmıştır.
6. Kartal 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 24/2/2011 tarih ve E.2009/425, K.2011/83 sayılı kararı ile
başvurucunun hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
7. Temyiz üzerine Kartal 2.
Ağır Ceza Mahkemesinin 24/2/2011 tarihli kararı, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin
24/6/2013 tarih ve E.2013/1485, K.2013/4575 sayılı kararı ile bozulmuştur.
8. Yargılamasına devam edilen
başvurucunun İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/3/2014 tarih ve
E.2013/196, K.2014/95 sayılı kararı ile suç işlenmesini kolaylaştırmak ve
yakalanmamak için kasten insan öldürmek suçundan müebbet hapis ve nitelikli
yağma suçundan ise 8 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk
halinin devamına karar verilmiştir.
9. İstanbul Anadolu 2. Ağır
Ceza Mahkemesince 28/3/2014 tarihli tutukluğun devamına ilişkin verilen karar
başvurucu ve müdafiinin hazır bulunduğu duruşmada
tefhim edilmiştir.
10. Başvurucunun talebi üzerine
gerekçeli karar başvurucuya 24/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucunun, UYAP üzerinden
elde edilen belgelerden 27/6/2014, 30/6/2014 ve 15/7/2014 tarihlerinde uzun
tutukluluk nedeniyle İstanbul Anadolu 3. Ağır Ceza Mahkemesine hitaben tahliye
talebinde bulunduğu anlaşılmıştır.
12. Başvurucu, hakkında verilen
kararı 2/4/2014 tarihinde temyiz etmiştir. Dava dosyası Yargıtay aşamasında
derdesttir.
13. Başvurucu, İstanbul Anadolu
2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/3/2014 tarih ve E.2013/196, K.2014/95 sayılı
gerekçeli kararın tebliğ tarihi olan 24/4/2014 tarihini, tebliğ ve öğrenme
tarihi olarak belirtmiştir.
14. Başvurucu 12/5/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/11/2014 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/5/2014 tarih ve 2014/6721 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17. Başvurucu, uzun bir süredir
tutuklu olduğunu, tutuklulukta kanuni sürenin aşıldığını, uzun tutukluluk
nedeniyle yaptığı tahliye talebinin Yargıtay’da geçen sürenin tutukluluktan
sayılmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, olay mahallinde keşif yapılmadığını,
tanık beyanları arasında çelişki olduğunu ve mahkemece aleyhine beyanda bulunan
tanık ifadelerine itibar edilerek neticede müebbet hapis cezası aldığını
belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliye
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Başvurucunun iddialarından
uzun süredir tutuklu kaldığı kısmının özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal
edildiğine ilişkin olması, yargılama sürecinde usuli
eksiklikler yapıldığı şikâyetinin ise adil yargılanma hakkı kapsamında
bulunması nedeniyle iki ayrı başlık altında değerlendirilmesi gerekmektedir.
1. Kişi
Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği İddiası
19. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye
bağlanabilir."
20. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı
47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
21. Başvurucu, uzun süredir
devam eden tutukluk nedeniyle mağdur olduğunu ifade etmektedir. Bu şikâyetin
Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi
gerekmektedir.
22. Devam eden tutukluluğun
hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin
temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan
sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde
buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına gerekçe olarak
gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının
yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı
temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların,
olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece
yapılabilmesi mümkündür (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
23. Ancak başvurucu hakkında ilk
derece mahkemesinde mahkûmiyet kararı verilmiş ise, bireysel başvuru açısından
talep hukuka aykırılığın tespiti ve tazminatla sınırlı kalacaktır. Dolayısıyla
bu tür ihlal iddiaları bakımından varsa başvuru yolları denendikten sonra
bireysel başvuru yapılmalıdır (B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 31).
24. Kişi serbest bırakılmadan
yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa,
mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu durumda
kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına
bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru
incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi
arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş
olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta
erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya
ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli
suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali sona
ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez.
Nitekim gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerekse Yargıtay,
mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak
nitelendirmemektedir. AİHM, ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olan bir
sanığın, söz konusu mahkûmiyet kararından sonraki tutulmasını Sözleşme’nin 5.
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca “mahkûmiyet sonrası tutma” olarak
değerlendirmekte ve tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır (B. No:
2012/726, 2/7/2013, § 33).
25. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma”
durumunda, tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiasıyla yapılacak bireysel
başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar
verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra ve serbest bırakılma
dışında, nihayet bu durumun ortadan kalktığı mahkûmiyet kararından itibaren süresi
içinde yapılması gerekir. AİHM de, mahkumiyet
kararından itibaren altı ay içerisinde yapılmayan “bir suç isnadına bağlı” tutma kapsamındaki başvurunun
süresinde olmadığını belirtmiştir (Atalay Öztürk / Türkiye (KK), B. No:
54890/09, 7/1/2014, § 37-41).
26. Somut olayda başvurucu isnat
edilen suçlar nedeniyle 28/11/2005 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucu hakkında
yürütülen yargılama Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 28/3/2014 tarihinde
verilen mahkumiyet kararıyla sona ermiştir.
27. Başvurucunun, İstanbul
Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/3/2014 tarihli tutukluluğun devamına
ilişkin karara itiraz edip etmediğine ilişkin bir beyanın bulunmaması nedeniyle
yazılan eksiklik giderim yazısına verdiği cevapta; Anadolu 3. Ağır Ceza
Mahkemesine üç adet tahliye talebinde bulunduğunu belirttiği, UYAP üzerinden
yapılan incelemede, bu talepleri 27/6/2014, 30/6/2014 ve 15/7/2014 tarihlerinde
yaptığı anlaşılmıştır (bkz. § 11). Dolayısıyla başvurucunun ilk derece
mahkemesinin mahkumiyet ile birlikte verdiği
tutukluluğun devamına ilişkin kararına, tefhimden itibaren 7 gün içinde itiraz
etmediği dosya kapsamından ve UYAP üzerinden yapılan incelemeden anlaşılmıştır.
28. Başvurucunun, isnat edilen
suçlarla ilgili yargılama kapsamında mahkûmiyet kararının verildiği tarihe
kadar geçen sürede “bir suç isnadına bağlı
olarak” özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, mahkûmiyet kararından
sonra geçen sürenin “mahkûmiyet sonrası
tutma” kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
29. Bu belirlemeler karşısında, “bir suç isnadına bağlı olarak”
tutuklulukla ilgili şikayetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece
mahkemesinin nihai kararını başvurucuya tefhim ettiği 28/3/2014 tarihinden
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 12/5/2014 tarihinde yapılan
bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan
bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin
“süre aşımı” nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
31. Başvurucu, yargılama
sırasında usuli hatalar yapıldığını belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.
32. Anayasa’nın 36. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
33. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
“Başvuruda bulunabilmek için
olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
34. 6216 sayılı Anayasa Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
35. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil
nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural
olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
36. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır.
37. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği,
başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle
yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp
takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa
Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/403, 26/3/2013,
§ 17).
38. Başvurucu hakkında İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 28/3/2014 tarih ve E.2013/196, K.2014/95 sayılı kararı ile hapis
cezası verilmiş, başvurucu tarafından 2/4/2014 tarihinde söz konusu karar
temyiz edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasının, yargılamanın henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle derece
mahkemeleri önünde ileri sürülme imkânı bulunduğundan, yargılama süreci sona
ermeden Anayasa Mahkemesince incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği
ilkesi gereği mümkün değildir. Dolayısıyla, bu şikâyet bakımından olağan kanun
yolları tüketilmemiştir.
39. Açıklanan nedenlerle, başvurunun, bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul
edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği şikâyetinin “süre aşımı”,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetinin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması”,
nedenleriyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
20/11/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.