TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET YALÇINKAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6773)
|
|
Karar Tarihi: 10/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet YALÇINKAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Mustafa ERASLAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "uyuşturucu
madde ticareti yapmak amacı ile kurulan suç örgütüne bilerek ve isteyerek
yardım etmek" suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın halen devam ettiğini
ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/5/2014 tarihinde İstanbul 25. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 24/7/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından 2/10/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 24/10/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250.
maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma kapsamında 11/9/2008 tarihinde
gözaltına alınarak aynı tarihte tutuklanmış, 23/10/2008 tarihinde serbest
bırakılmıştır.
8. Başvurucu hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
(CMK. 250. maddesi ile yetkili) 12/1/2009 tarih ve E.2009/35 sayılı iddianamesi
ile "uyuşturucu madde ticareti yapmak
amacı ile kurulan suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek ve uyuşturucu
madde ticareti yapmak” suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası
açılmıştır.
9. Başvurucu hakkında açılan dava, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK. 250. maddesi ile görevli) E.2009/36 sayılı dosyasına
kaydedilmiştir.
10. Mahkemece, 23/1/2009 tarihli tensip zaptı ile E.2009/36
sayılı dava dosyasının Mahkemenin E.2008/38 sayılı dava dosyası ile
birleştirilmesine, yargılamaya E.2008/38 sayılı dava dosyası üzerinden devam
edilmesine karar verilmiştir.
11. Başvurucunun da aralarında bulunduğu altı sanık hakkında
yargılama yapan Mahkeme, 14/10/2009 tarih ve E.2008/38, K.2009/244 sayılı karar
ile başvurucunun, "suç işlemek amacıyla
örgüt kurmak ve yönetmek, kurulan örgüte bilerek, isteyerek yardım etmek ve üye
olmak" suçlarından beraatine, "uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna
yardım" fiilinden 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 40,00 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
12. Karar başvurucu tarafından 20/10/2009 tarihinde temyiz
edilmiş olup, temyiz incelemesi devam etmektedir.
13. Başvurucu, 15/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 39.
maddesinin (1) numaralı fıkrası, 188. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları
ile 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin
(2) numaralı fıkrasının (e) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 15/5/2014 tarih ve 2014/6773 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 11/9/2008 tarihinde gözaltına alınarak aynı tarihte
tutuklandığını, 23/10/2008 tarihinde serbest bırakıldığını, ancak hakkında
açılan kamu davasının halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama
yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 11/9/2008
tarihinde gözaltına alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin halen devam
ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
20. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
21. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "uyuşturucu madde ticareti yapmak amacı ile
kurulan suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek ve uyuşturucu madde
ticareti yapmak” suçlarını işlediği
iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat
olunan suçlar, 5237 sayılı Kanun’un 188. ve 220. maddelerinde hapis ve adli
para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §
32).
22. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının
yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği
arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin
uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığınca başvurucunun gözaltına alındığı 11/9/2008 tarihidir. Ceza
yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara
bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin
makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695,
9/1/2014, § 35).
23. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 11/9/2008 tarihinde gözaltına
alınarak aynı tarihte tutuklanan ve 23/10/2008 tarihinde serbest bırakılan
başvurucu hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 12/1/2009 tarihli
iddianamesi ile "uyuşturucu madde
ticareti yapmak amacı ile kurulan suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım
etmek ve uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçlarını işlediği
iddiasıyla kamu davası açıldığı, bu davanın, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2009/36 sayılı dosyasına kaydedildiği tespit edilmiştir.
23/1/2009 tarihinde E.2009/36 sayılı dava dosyasının Mahkemenin E.2008/38
sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamaya E.2008/38 sayılı dava
dosyası üzerinden devam edilmesine karar verildiği, Mahkemece dokuz ay iki
günlük yargılama süresinde, başvurucu ve diğer sanıkların savunmalarının
alındığı, delillerin toplandığı, telefon tape
kayıtlarının incelendiği belirlenmiştir. Fiziki takip tutanakları, ev arama
tutanağı, suça konu maddeye ilişkin bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporları,
telefon tape kayıtlarına ilişkin Adli Tıp Kurumu
raporu ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek Mahkemece, 14/10/2009 tarihli
karar ile başvurucunun, "suç işlemek
amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, kurulan örgüte bilerek, isteyerek yardım
etmek ve üye olmak" suçlarından beraatine,
"uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna
yardım" fiilinden 3 yıl 1 ay 15 gün hapis ve 40,00 TL adli para
cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün başvurucu tarafından
temyiz edildiği ve beş yılı aşkın süredir temyiz incelemesinin devam ettiği
anlaşılmıştır.
24. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar
daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir
(B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
25. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
altı yılı aşkın süredir devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
27. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
28. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yılı aşkın süredir devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvuruya konu yargılamanın
altı yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin ilgili Derece Mahkemelerine
gönderilmesine,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.