TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET YILMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/6943)
Karar Tarihi: 10/3/2015
Başkan
:
Serruh KALELİ
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Mehmet YILMAZ
Vekili
Av. Mustafa ERASLAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "silahla kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla yargılandığı davada makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 15/5/2014 tarihinde İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 30/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 11/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 19/10/2005 tarih ve E.2005/7340 sayılı iddianamesi ile "silahla kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
8. Yargılamaya başlayan Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesince, 31/10/2005 tarihli tensip zaptı ile savunmasının alınması için başvurucu hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenilmesine karar verilmiştir.
9. Başvurucu, 7/4/2007 tarihinde yakalanmış, Mahkemece, başvurucunun tutuklanmasına karar verilmiştir.
10. Mahkemece, 20/6/2007 tarih ve E.2005/1030, K.2007/497 sayılı karar ile başvurucunun, "silahla kasten yaralama" suçundan 1 yıl 9 ay hapis, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçundan 1 yıl hapis ve 450,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tahliyesine karar verilmiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 11/7/2011 tarih ve E.2009/10204, K.2011/10639 sayılı ilâmı ile "6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçundan onanmış, "silahla kasten yaralama" suçundan bozulmuştur.
12. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, 7/3/2012 tarih ve E.2011/645, K.2012/186 sayılı karar ile başvurucunun "silahla kasten yaralama" suçundan 1 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
13. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 13/3/2014 tarih ve E.2013/27614, K.2014/10715 sayılı ilâmı ile onanmıştır.
14. Başvurucu, anılan kararı 5/5/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.
15. Başvurucu, 15/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e) bendi, 87. maddesinin (3) numaralı fıkrası; 10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/5/2014 tarih ve 2014/6943 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 19/10/2005 tarihinde Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
19. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Başvurucu, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 19/10/2005 tarihinde hakkında kamu davasının açılmasıyla başlayan yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
22. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
23. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "silahla kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 5237 sayılı Kanun’un 86. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e) bendi ve 87. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
24. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açıldığı 19/10/2005 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinin kararını onadığı 13/3/2014 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
25. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucu hakkında, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 19/10/2005 tarihli iddianamesi ile "silahla kasten yaralama" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı, Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesince, 31/10/2005 tarihli tensip zaptı ile savunmasının alınması için başvurucu hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenilmesine karar verildiği, başvurucunun 7/4/2007 tarihinde yakalanarak tutuklandığı tespit edilmiştir. Mahkemece, tanık beyanları alınarak 20/6/2007 tarihli karar ile başvurucunun, "silahla kasten yaralama" suçundan 1 yıl 9 ay hapis, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçundan 1 yıl hapis ve 450,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve tahliyesine karar verildiği, başvurucu tarafından temyiz edilen hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 11/7/2011 tarihli ilâmı ile "6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçundan onandığı, "silahla kasten yaralama" suçundan bozulduğu tespit edilmiştir. Bozma ilâmına uyularak yapılan yargılamada Mahkemece, 7/3/2012 tarihli karar ile başvurucunun "silahla kasten yaralama" suçundan 1 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, başvurucu tarafından temyiz edilen hükmün Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 13/3/2014 tarihli ilâmı ile onandığı anlaşılmıştır.
26. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
27. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun, tutum ve davranışlarıyla yargılamanın uzamasına sebep olduğu anlaşılmışsa da anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yıl dört ay yirmi dört günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
29. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
30. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
31. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin sekiz yıl dört ay yirmi dört günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, başvurucunun yargılamanın uzamasına neden olduğu süre de dikkate alınarak, başvurucuya net 4.100,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.100,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.