TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AVNİ DESTİCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6947)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Avni DESTİCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Ümit Nuri KOCABALLI
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "kasten
öldürme" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu
davasında delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini ve yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 6/5/2014 tarihinde Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/1/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan
görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında, Kırıkkale Sulh Ceza Mahkemesinin 5/4/2004 tarihli kararı
ile tutuklanmıştır.
8. Başvurucu hakkında, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığının
7/4/2004 tarih ve E.2004/555 sayılı iddianamesi ile "kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinin 7/2/2006 tarih ve
E.2004/53, K.2006/34 sayılı kararı ile başvurucunun "kasten öldürme" suçundan 20 yıl 7 gün hapis, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçundan 3.076,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucu, Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesince 8/2/2006
tarihinde serbest bırakılmıştır.
11. Başvurucu ve katılanın temyizi üzerine anılan karar,
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29/6/2007 tarih ve E.2006/7367, K.2007/5328 sayılı
ilâmıyla eksik kovuşturma yapılarak karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
12. Mahkemece bozma ilâmına uyularak 4/12/2012 tarih ve
E.2009/212, K.2012/244 sayılı karar ile başvurucunun mahkûmiyetine karar
verilmiştir.
13. Başvurucu ve katılanın temyizi üzerine, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 25/2/2014 tarih ve E.2013/5363, K.2014/1109 sayılı ilâmıyla, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle
düşürülmesine karar verilmiş, "kasten
öldürme" suçundan açılan kamu davasında suçun sübuta ermediği,
dolayısıyla başvurucunun beraatine karar verilmesi
gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hüküm
bozulmuştur.
14. Başvurucu, 6/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
15. Mahkemece bozma ilâmına uyularak, 22/5/2014 tarih ve
E.2014/99, K.2014/160 sayılı karar ile başvurucunun "kasten öldürme" suçundan beraatine
karar verilmiştir.
16. Temyiz edilmeyen karar Mahkemece, 30/5/2014 tarihinde
kesinleştirilmiştir.
B. İlgili
Hukuk
17. 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
102. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi, 104. maddesinin ikinci
fıkrası ve 448. maddesi; 10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve
Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası;
4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (e) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 6/5/2014 tarih ve 2014/6947 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında, Kırıkkale Sulh Ceza Mahkemesinin 5/4/2004 tarihli kararı
ile tutuklandığını, 8/2/2006 tarihinde serbest bırakıldığını, "kasten öldürme" suçunu işlediği
iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında, lehe delillerin gerek resmi kurumlar
gerek müdafii tarafından bildirilmesine rağmen
Mahkemece tartışılmadığını, delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini,
yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
20. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda
bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
21. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş
olması gerekir.”
22. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil
nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural
olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
23. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı
takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece
mahkemelerine başvurulmalıdır.
24. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği,
başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle
yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi,
bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı
zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş
olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp
takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa
Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013,
§ 19).
25. Bireysel başvurunun ikincil
niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan
yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 20).
26. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Kırıkkale Cumhuriyet
Başsavcılığınca "kasten öldürme"
suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan kamu davasında, lehe delillerin
gerek resmi kurumlar gerek müdafii
tarafından bildirilmesine rağmen Mahkemece tartışılmadığını, delillerin eksik
ve hatalı değerlendirildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
27. Başvurucu hakkında, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığının
7/4/2004 tarihli iddianamesi ile "kasten
öldürme ve 6136 sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarını işlediği
iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinin 7/2/2006
tarihli kararı ile başvurucunun "kasten
öldürme" suçundan 20 yıl 7 gün hapis, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçundan 3.076,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş,
başvurucu ve katılanın temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin
29/6/2007 tarihli ilâmıyla eksik kovuşturma yapılarak karar verildiği
gerekçesiyle bozulmuştur.
28. Mahkemece bozma ilâmına uyularak 4/12/2012 tarihli karar
ile başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş, başvurucu ve katılanın temyizi
üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 25/2/2014 tarihli ilâmıyla, "6136 sayılı Kanun'a muhalefet"
suçundan açılan kamu davasının zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle
düşürülmesine karar verilmiş, "kasten
öldürme" suçundan açılan kamu davasında suçun sübuta ermediği,
dolayısıyla başvurucunun beraatine karar verilmesi
gerekirken mahkûmiyetine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hüküm
bozulmuştur. Mahkemece bozma ilâmına uyularak, 22/5/2014 tarihli karar ile
başvurucunun "kasten öldürme"
suçundan beraatine karar verilmiş, temyiz edilmeyen
karar Mahkemece, 30/5/2014 tarihinde kesinleştirilmiştir.
29. Başvurucunun 6/5/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunduğu, başvuru tarihi itibarıyla yargılamanın devam
ettiği, başvuru tarihinden sonra 22/5/2014 tarihinde Mahkemece, başvurucunun beraatine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu şekilde
başvurucunun, yargılama devam ettiği sırada yargılama sürecine ilişkin adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü, dolayısıyla hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda
bulunduğu anlaşılmıştır.
30. Bireysel başvuru yapılmadan önce, başvurucuların, isnat
edilen suçlar nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdükleri haklarına ilişkin
olarak, hukuk sisteminde öngörülen başvuru yollarını tüketmeleri, netice
alamamaları hâlinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmaları
gerekmektedir.
31. Açıklanan nedenlerle, yetkili idari merciler ve derece
mahkemeleri önünde usulüne uygun olarak açılmış ve devam eden başvuru yolları
tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının bireysel
başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik şartların yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası
32. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Başvurucu, “kasten
öldürme” suçundan hakkında açılan kamu davasında yargılamanın makul
sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
34. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde
göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38–39).
35. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
36. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun'a
muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 765 sayılı mülga
Kanun’un 448. maddesi ile 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci
fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
37. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, Kırıkkale
Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmasına karar verildiği 5/4/2004
tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih ise suç isnadının
nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih,
Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun "kasten
öldürme" suçundan beraatine karar
verildiği 22/5/2014 tarihidir.
38. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, Kırıkkale
Sulh Ceza Mahkemesinin 5/4/2004 tarihli kararı ile tutuklanan başvurucu
hakkında, Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığının 7/4/2004 tarihli iddianamesi ile
"kasten öldürme ve 6136 sayılı Kanun'a
muhalefet" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açıldığı
tespit edilmiştir. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesince 7/2/2006 tarihli karar ile
başvurucunun "kasten öldürme ve 6136
sayılı Kanun'a muhalefet" suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği,
temyiz üzerine kararın, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29/6/2007 tarihli ilâmıyla
eksik kovuşturma yapılarak karar verildiği gerekçesiyle bozulduğu
belirlenmiştir. Mahkemece bozma ilâmına uyularak 4/12/2012 tarihli karar ile
tekrar başvurucunun mahkûmiyetine karar verildiği, temyiz üzerine, Yargıtay 1.
Ceza Dairesinin 25/2/2014 tarihli ilâmıyla, "6136
sayılı Kanun'a muhalefet" suçundan açılan kamu davasının
zamanaşımı süresinin geçmesi nedeniyle düşürülmesine karar verildiği, "kasten öldürme" suçundan açılan
kamu davasında suçun sübuta ermediği, dolayısıyla başvurucunun beraatine karar verilmesi gerekirken mahkûmiyetine karar
verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulduğu belirlenmiştir.
Mahkemece bozma ilâmına uyularak, 22/5/2014 tarihli karar ile başvurucunun "kasten öldürme" suçundan beraatine karar verildiği, hükmün temyiz edilmeksizin
kesinleştiği anlaşılmıştır.
39. 5271 sayılı Kanun'un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
40. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu 10
yıl 1 aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
42. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılmadığı için toplam 100.000,00 TL maddi ve manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
43. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
44. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin 10 yıl 1 aylık yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.300,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
46. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.