TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ASLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/7040)
Karar Tarihi: 22/6/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Derya ATAKUL
Başvurucu
Mehmet ASLAN
Vekili
Av. Murat DURGAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 22/5/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, esas incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/1/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında, Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığının 14/8/2000 tarih ve E.2000/67 sayılı iddianamesi ile "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan, dört şüpheli hakkında "gasp için adam öldürme" suçundan kamu davası açılmış, dava, Mahkemenin E.2000/79 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
8. Başvurucu dışındaki üç şüpheli hakkında Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığının 21/12/2000 tarih ve E.2000/555 sayılı iddianamesi ile "yağma" suçundan kamu davası açılmış, dava, Mahkemenin E.2001/131 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
9. Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesi, 22/2/2001 tarih ve E.2001/131, K.2001/12 sayılı kararı ile E.2001/131 sayılı dava dosyası ile E.2000/79 sayılı dava dosyası arasında hukuki ve filli irtibat bulunduğu gerekçesiyle dava dosyalarının birleştirilmesine, yargılamaya E.2000/79 sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
10. Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin 18/9/2002 tarih ve E.2000/79, K.2002/106 sayılı kararı ile başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir.
11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 18/5/2004 tarih ve E.2003/3462, K.2004/1870 sayılı ilâmıyla bozulmuştur.
12. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiştir.
13. Temyiz üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 9/2/2005 tarih ve E.2004/243746-1 sayılı yazısı ile 5218 sayılı Kanun uyarınca sanıklar hakkında yeniden değerlendirme yapılmak üzere dava dosyasını Mahkemeye iade etmiş, Mahkeme, 25/8/2004 tarih ve E.2004/67, K.2004/114 sayılı ek kararı ile başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir.
14. Temyiz üzerine, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 31/5/2005 tarih ve E.2005/1204, K.2005/1568 sayılı ilâmı ile başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararı onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir.
15. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesi nedeniyle başvurucunun lehine olan hükümlerin değerlendirilmesi için Mahkemece, 12/7/2005 tarih ve E.2004/67, K.2004/114 sayılı ek karar ile başvurucu ile diğer üç sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararının infazının ertelenmesine karar verilmiştir.
16. Mahkemece, 4/11/2004 tarih ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği 5237 sayılı Kanun ile 1/3/1926 tarih ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu'nun lehe olan hükümlerinin tespiti amacıyla 14/4/2009 tarihinde duruşma açılmasına ve dava dosyasının Mahkemenin E.2009/65 sayılı dosyasına kaydedilmesine karar verilmiştir.
17. Mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonunda 22/7/2009 tarih ve E.2009/65 ve K.2009/107 sayılı karar ile başvurucunun "suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi" suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 160,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, diğer üç sanığın da ayrı ayrı mahkûmiyetlerine karar verilmiştir.
18. Temyiz üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 11/4/2013 tarih ve E.2010/24235, K.2013/7884 sayılı ilâmı ile başvurucu vekilinin ilk hükmün kesinleşmesi ile vekaletinin sona erdiği, uyarlama davası sonunda verilen kararı temyiz etme yetkisinin bulunmadığı, başvurucunun temyize muvafakatinin olup olmadığının tespiti gerektiği belirtilerek, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmiştir.
19. Eksikliklerin tamamlanmasından sonra dava dosyası temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilmiş olup, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin E.2013/33370 sayılı dosyasında temyiz incelemesi devam etmektedir.
20. Başvurucu, 22/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 5237 sayılı Kanun’un 165. maddesinin (1) numaralı fıkrası; 765 sayılı mülga Kanun'un 512. maddesinin birinci fıkrası; 5252 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 22/5/2014 tarih ve 2014/7040 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan 14/8/2000 tarihinde hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, 31/10/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmişse de başvuru dilekçesi ve eklerinin incelenmesi neticesinde, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 28. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği kabul edilebilirliğe ilişkin bir engelin varlığı tespit edilerek, Komisyon tarafından verilen kabul edilebilirlik kararının kaldırılmasına, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilerek değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca, başvurucunun makul sürede yargılama yapılmadığına yönelik iddiası, 25/8/2004 ve 22/7/2009 tarihli Mahkeme kararları açısından ayrı ayrı incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. 25/8/2004 Tarihli Mahkeme Kararına Yönelik Makul Sürede Yargılama Yapılmadığı İddiası
25. 30/11/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
26. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün değildir.
27. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisi için kesin bir tarihin belirlenmesi ve Mahkemenin yetkisinin geriye yürür şekilde uygulanmaması hukuk güvenliği ilkesinin bir gereğidir (B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 18).
28. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığınca 14/8/2000 tarihli iddianame ile "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan hakkında açılan kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Başvurucu ve diğer üç şüpheli hakkında, "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçundan, dört şüpheli hakkında "gasp için adam öldürme" suçundan Bolvadin Cumhuriyet Başsavcılığınca 14/8/2000 tarihinde açılan kamu davası üzerine, Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesi, 18/9/2002 tarihli karar ile başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 18/5/2004 tarihli ilâmıyla bozulmuştur. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş, temyiz üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 9/2/2005 tarihli yazısı ile 5218 sayılı Kanun uyarınca sanıklar hakkında yeniden değerlendirme yapılmak üzere dava dosyasını Mahkemeye iade etmiş, Mahkeme, 25/8/2004 tarihli ek kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iade yazısı doğrultusunda başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 31/5/2005 tarihli ilâmı ile onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Dolayısıyla başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. 22/7/2009 Tarihli Mahkeme Kararına Yönelik Makul Sürede Yargılama Yapılmadığı İddiası
31. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
32. Başvurucu, Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi nedeniyle 12/7/2005 tarihli ek karar ile hakkında verilen 25/8/2004 tarihli mahkûmiyet kararının infazının ertelenmesine hükmedildiğini, 5237 sayılı Kanun ile 765 sayılı mülga Kanun'un lehe olan hükümlerinin tespiti amacıyla 14/4/2009 tarihinde duruşma açılmasına karar verildiğini ve Mahkemece yapılan uyarlama yargılaması sonunda 22/7/2009 tarihli karar ile mahkûmiyetine hükmedildiğini, hükmün temyiz edildiğini, temyiz incelemesinin halen devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
34. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
35. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625, 9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 765 sayılı mülga Kanun’un 512. maddesinin birinci fıkrasında hapis ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
36. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut olayda başvurucu hakkında, 14/8/2000 tarihinde kamu davası açıldığı ve yargılama sürecinin bu tarihte başladığı anlaşılmışsa da anılan tarihte açılan dava sonunda Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25/8/2004 tarihli mahkûmiyet kararının, Yargıtay tarafından 31/5/2005 tarihinde onanarak kesinleştiği, yargılamanın bu kısmına yönelik olarak zaman bakımından kabul edilemezlik kararı verildiği göz önünde bulundurulduğunda, başvurunun bu kısmı açısından yargılama sürecinin başlangıcı olarak dikkate alınacak tarih, 25/8/2004 tarihli mahkûmiyet kararının infazının ertelenmesine karar verildiği 12/7/2005 tarihidir. Makul süre yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
37. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, 5237 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi nedeniyle başvurucunun lehine olan hükümlerin değerlendirilmesi için Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince, 12/7/2005 tarihli ek karar ile başvurucu hakkında verilen 25/8/2004 tarihli mahkûmiyet kararının infazının ertelenmesine karar verildiği tespit edilmiştir. Mahkemece, 5252 sayılı Kanun'un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereği 5237 sayılı Kanun ile 765 sayılı mülga Kanun'un lehe olan hükümlerinin tespiti amacıyla 14/4/2009 tarihinde duruşma açılmasına ve dava dosyasının Mahkemenin E.2009/65 sayılı dosyasına kaydedilmesine, yapılan uyarlama yargılaması sonunda 22/7/2009 tarihli karar ile başvurucunun "suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi" suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 160,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği belirlenmiştir. Temyiz üzerine, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 11/4/2013 tarihli ilâmı ile başvurucu vekilinin ilk hükmün kesinleşmesi ile vekaletinin sona erdiği, uyarlama davası sonunda verilen kararı temyiz etme yetkisinin bulunmadığı, başvurucunun temyize muvafakatinin olup olmadığının tespiti gerektiği belirtilerek, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade edildiği görülmüştür. Eksikliklerin tamamlanmasından sonra dava dosyasının temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderildiği ve Yargıtay 6. Ceza Dairesinin E.2013/33370 sayılı dosyasında temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
38. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
39. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık on yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
41. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için 25.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
42. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
43. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık on yıldır devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.300,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
44. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık on yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. 25/8/2004 tarihli Mahkeme kararına ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. 22/7/2009 tarihli Mahkeme kararına ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 8.300,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmesine,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.