logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Tuncay Yazıcı [1.B.], B. No: 2014/735, 9/6/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

 

 

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

TUNCAY YAZICI BAŞVURUSU

 

(Başvuru Numarası: 2014/735)

Karar Tarihi: 9/6/2016

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Nuri NECİPOĞLU

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

Raportör

:

Aydın ŞİMŞEK

Başvurucu

:

Tuncay YAZICI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; yeterli savunma hakkı tanınmaması ve mahkûmiyet kararının gerekçesinin tebliğ edilmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa itiraz hakkının etkili olarak kullanılamaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/1/2014 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 15/4/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından 9/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 15/2/2016 tarihli yazısında Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, hakkında yürütülen bir soruşturma kapsamında 22/11/2007 tarihinde gözaltına alınmış; Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 26/11/2007 tarihli ve 2007/272 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır.

8. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 23/5/20008 tarihli ve E.2008/740 sayılı iddianamesi ile başvurucunun suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, yağma, hırsızlık, ruhsatsız silah taşıma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.

9. Dava, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddesi ile görevli) E.2008/176 sayılı dosyası üzerinden görülmüştür. Başvurucunun tutukluluk hâli yargılama sürecinde devam etmiştir.

10. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/4/2013 tarihli ve E.2008/176, K. 2013//77 sayılı kararı ile başvurucunun suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan 1 yıl 15 gün hapis, (üç ayrı) yağma suçundan toplam 30 yıl hapis, (iki ayrı) hırsızlık suçundan toplam 4 yıl 17 ay hapis, ruhsatsız silah taşıma suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 375 TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme, hüküm ile birlikte “sanıkların … almış oldukları hapis cezalarının cins ve miktarları, her bir sanığın verilen ceza miktarına göre kaçma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olması ve atılı suçların bir kısmının 5271 sayılı CMK’nın 100 vd. maddelerinde gösterilen katalog suçlardan olması ve tutuklu kaldıkları sürelere göre” başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

11. Anılan karar, başvurucuya duruşmada tefhim edilmiştir. Karar duruşmasında başvurucunun yanı sıra müdafii de hazır bulunmuştur.

12. Başvuru formu ve eklerinde, hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna gidildiğine dair bilgi ve/veya belge sunulmamıştır.

13. Başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünü temyiz etmiştir. Başvurucu müdafii, temyiz dilekçesini 8/4/2013 tarihinde Mahkemeye sunmuş olup dilekçede gerekçeli kararın tebliği yönünde bir talepte bulunulmamıştır. Başvurucu da 8/4/2013 tarihinde hükmen tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla temyiz dilekçesini Mahkemeye göndermiştir. Başvurucu tarafından sunulan temyiz dilekçesinde de gerekçeli kararın tebliği talebi bulunmamaktadır.

14. UYAP üzerinden yapılan incelemede, gerekçeli kararın 27/5/2013 tarihinde UYAP ortamında Mahkemece onaylandığı ve başvurucunun müdafiine 27/6/2013 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

15. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu 14/5/2013 tarihli dilekçesiyle gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmesini talep etmiştir. Mahkeme 28/2/2014 tarihli yazıyla gerekçeli kararı başvurucuya tebliğ edilmek üzere başvurucunun tutulu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumuna göndermiştir.

16. Başvurucu 14/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 16/7/2014 tarihli ve E.2014/1468, K.2014/15462 sayılı ilamı ile başvurucu hakkında bir kısım suçtan verilen mahkûmiyet hükümlerinin “denetime olanak sağlanması açısından ve infazda duraksamaya neden olmayacak biçimde sanıkların her bir yakınana karşı eylemleri nedeniyle, ayrı ve bağımsız biçimde değerlendirme yapılarak uygulama maddelerinin ayrı ayrı gösterilip hüküm kurulması gerekirken,yazılı biçimde topluca uygulama yapılması” gerekçesiyle, diğer bir kısım suçlardan verilen mahkûmiyet hükümlerinin ise “… tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle, bir üst paragrafta belirtilen ve dosya kapsamının büyük çoğunluğunu oluşturan suçların esası hakkında inceleme yapılması gerekmekte olup, dosyanın bir bütün halinde değerlendirilebilmesi için, anılan suçlarında bozulması zorunluluğu” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

18. 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile CMK mülga 250. maddesi ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine dosya, Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.

19. Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi, E.2014/360 sayılı dosya üzerinden yapılan yargılamayı başvurucu yönünden tutuklu olarak devam ettirmiştir. Mahkeme, 28/5/2015 tarihli ve E.2014/360, K.2015/214 sayılı kararı ile başvurucunun “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” suçundan 1 yıl 15 gün hapis, “(üç ayrı) yağma” suçundan toplam 30 yıl hapis, “hırsızlık” suçundan 2 yıl6 ay hapis, “ruhsatsız silah taşıma” suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 375 TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme hüküm ile birlikte “sanıkların aldıkları ceza miktarı, tutuklu kaldıkları süre … verilen ceza miktarına göre kaçma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olması, adli kontrol tedbirlerinin yeterli güvence teşkil etmeyeceği” gerekçesiyle başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.

20. Dava, inceleme tarihi itibarıyla temyiz aşamasındadır.

B. İlgili Hukuk

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama kararı” kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”

22. 5271 sayılı Kanun'un “Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri” kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.”

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu, yargılama sürecinde kendisine yeterli savunma hakkı tanınmadığını, İlk Derece Mahkemesince verilen 2/4/2013 tarihli mahkûmiyet kararının gerekçesinin kendisine tebliğ edilmediğini, tutukluluğun devamına dair kararların somut delillere dayalı gerekçelerden yoksun olduğunu ve tutukluluğun makul süreyi aştığını, tutukluluğa yönelik itirazlarının sonucunun ve tutukluluğun devamına dair kararlara ilişkin duruşma tutanaklarının kendisine tebliğ edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tahliyesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun, yargılama sürecinde kendisine yeterli savunma hakkı tanınmadığı ve İlk Derece Mahkemesince verilen 2/4/2013 tarihli mahkûmiyet kararının gerekçesinin kendisine tebliğ edilmediğine ilişkin şikâyetinin Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınan adil yargılanma hakkı; tutukluluğun devamına dair kararların somut delillere dayalı gerekçelerden yoksun olduğu, tutukluluğun makul süreyi aştığı, tutukluluğa yönelik itirazlarının sonucunun ve tutukluluğun devamına dair kararlara ilişkin duruşma tutanaklarının kendisine tebliğ edilmediğine ilişkin şikâyetlerinin ise Anayasa’nın 19. maddesi ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

27. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

28. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

29. Somut olayda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/4/2013 tarihli kararı ile başvurucunun ve müdafiinin hazır olduğu duruşmada başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş olup hüküm başvurucuya ve müdafiine duruşmada tefhim edilmiştir. Mahkeme gerekçeli kararını UYAP ortamında 27/5/2013 tarihinde onaylamış ve karar başvurucunun müdafiine 27/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu 14/5/2013 tarihli dilekçesiyle gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmesini talep etmiş, Mahkeme 28/2/2014 tarihli yazıyla gerekçeli kararı başvurucuya tebliğ edilmek üzere başvurucunun tutulu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumuna göndermiştir. Anılan mahkûmiyet kararı, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 16/7/2014 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Kanun değişikliği gereği dosyanın devredildiği Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi 28/5/2015 tarihinde başvurucunun toplam 34 yıl 14 ay 15 gün hapis ve 375 TL adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

30. Dava, bireysel başvuru tarihi itibarıyla İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/4/2013 tarihli mahkûmiyet kararı yönünden, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla da Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/5/2015 tarihli mahkûmiyet kararı yönünden temyiz aşamasındadır. Başvurucu 2/4/2013 tarihli mahkûmiyet kararının gerekçesinin tebliğ edilmediğinden ve yargılama sürecinde yeterli savunma hakkı tanınmadığından bahisle hakkında İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesi devam ederken Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun, anılan şikâyetlerini temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürülmüş ise söz konusu şikâyetlerin bu aşamada incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından hakkındaki yargılama ve temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.

31. Açıklanan nedenlerle temyiz mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

32. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

33. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

34. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.

35. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmüş olması hâlinde bu yolun tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği belirtilmekle beraber başvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi olması şartı aranacaktır. Bu noktada nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).

36. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).

37. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33). Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin değerlendirmesinde dikkate alınmaz. Ancak bozma kararı sonrasında bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya dönüşeceğinden ilk derece mahkemesi önünde geçen süre değerlendirmede dikkate alınacaktır (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 42).

38. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66). Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda, tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).

39. Somut olayda başvurucu 22/11/2007 tarihinde gözaltına alınmış ve 26/11/2007 tarihinde tutuklanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2/4/2013 tarihli kararı ile başvurucunun “suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, yağma, hırsızlık ve ruhsatsız silah taşıma” suçlarından toplam 36 yıl 25 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; anılan mahkûmiyet hükmü, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 16/7/2014 tarihli ilâmı ile bozulmuştur.

40. Dolayısıyla başvurucunun “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakılması, ilk derece mahkemesinin mahkûmiyet kararını verdiği 2/4/2013 tarihinde sona ermiştir. Bu karar, duruşmada başvuruya tefhim edilmiştir. Anılan mahkûmiyet hükmü,temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş ve başvurucunun tutulmasının niteliği tekrar “bir suç isnadına bağlı tutmaya” dönüşmüş olsa da bu durumun, bireysel başvurunun süresinde yapılması gerektiği yönündeki kural üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

41. Bu belirlemeler karşısında “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun, ilk derece mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Somut olayda başvurucu tarafından İlk Derece Mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edildiğine yönelik bir bilgi ve/veya belge bulunmamaktadır (bkz. § 12). Bu nedenle başvurunun İlk Derece Mahkemesinin nihai kararını verdiği 2/4/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 14/1/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan nedenlerle başvuru yollarının tüketildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle:

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

9/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Tuncay Yazıcı [1.B.], B. No: 2014/735, 9/6/2016, § …)
   
Başvuru Adı TUNCAY YAZICI
Başvuru No 2014/735
Başvuru Tarihi 14/1/2014
Karar Tarihi 9/6/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, yeterli savunma hakkı tanınmaması ve mahkûmiyet kararının gerekçesinin tebliğ edilmemesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğa itiraz hakkının etkili olarak kullanılamaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Süre Aşımı
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Süre Aşımı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 101
104
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi