TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MURAT YILDIRIM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/7845)
Karar Tarihi: 21/3/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör Yrd.
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Murat YILDIRIM
Vekili
Av. Salim ÖZDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi ve makul süreyi aşması, hüküm verildikten sonra tahliye taleplerinin incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamanın adil bir şekilde yürütülmemesi nedeniyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 16/9/2008 tarihinde gözaltına alınmış, 19/9/2008 tarihinde suç işlemek için örgüt kurmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak suçlarından tutuklanmıştır.
7. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/11/2008 tarihli iddianame ile başvurucu hakkında suç işlemek için örgüt kurmak ve uyuşturucu madde ticareti yapmak suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
8. Davanın görüldüğü (CMK mülga 250. madde ile görevli) İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi yargılama sonucunda 17/1/2013 tarihli kararıyla başvurucunun suç işlemek için örgüt kurma suçundan 1 yıl 8 ay hapis, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 24 yıl 12 ay hapis ve 60.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
9. Bu karar duruşmada başvurucuya tefhim edilmiştir.
10. Başvurucu mahkûmiyet kararından sonra dosya Yargıtay aşamasında derdest iken temyiz incelemesi yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesine 15/4/2014 tarihinde tahliye talebinde bulunmuştur. Daire, 17/4/2014 tarihli kararı ile tahliye talebini reddetmiştir.
11. Başvurucunun itirazı üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 12/5/2014 tarihli kararı ile itirazı reddetmiştir.
12. Başvurucu, 2/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Başvurucu hakkındaki hüküm, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 25/9/2014 tarihli ilamıyla suç işlemek için örgüt kurma suçu yönünden onanmış, uyuşturucu madde ticareti yapma suçu yönünden ise bozulmuştur.
14. Bozma kararı sonrasında dava dosyası, CMK'nın 250. maddesi ile yetkili mahkemelerin kapatılması üzerine Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.
15. Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi 5/2/2015 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
16. Yapılan yargılama sonucunda Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi, örgüt faaliyeti kapsamında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan başvurucunun 24 yıl 12 ay hapis ve 60.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
17. Bu karar temyiz edilmiş olup başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz incelemesi devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 21/3/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Suç İsnadına Bağlı Olarak Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu; matbu gerekçelerle tutukluluğun devam ettirildiğini, yargılama boyunca tahliye taleplerinin kabul edilmediğini,tutukluluğun makul süreyi ve kanunda ağır cezalık suçlar için öngörülen beş yıllık azami süreyi aştığını belirtmiştir.
2. Değerlendirme
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
22. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir.
23. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
24. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda tutukluluk süresinin Kanun'da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun, ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
25. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde, tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören, B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
26. Somut olayda başvurucunun 16/9/2008 tarihinde gözaltına alındığı, 19/9/2008 tarihinde tutuklandığı, hazır bulunduğu duruşmada İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/1/2013 tarihli kararı ile mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği anlaşılmıştır. Anılan mahkûmiyet hükmü, temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş ve başvurucunun tutulmasının niteliği tekrar bir suç isnadına bağlı tutmaya dönüşmüş olsa da bu durumun, bireysel başvurunun süresinde yapılması gerektiği yönündeki kural üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır. Buna göre ilk derece mahkemesinin 17/1/2013 tarihli mahkûmiyet ve tutukluluğun devamı kararı ile başvurucunun tutukluluk hâli sona ermiştir. Bu karar başvurucu ile müdafiine aynı tarihte tefhim edilmiş olup başvurucu, anılan karara karşı itiraz kanun yoluna başvurduğuna dair bilgi veya belge sunmamıştır. Bu belirlemeler karşısında, tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği 17/1/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 2/6/2014 tarihinde yapılması nedeniyle başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mahkûmiyete Bağlı Olarak Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
28. Başvurucu; hüküm verildikten sonraki aşamada yapmış olduğu tahliye taleplerine cevap verilmediğini, tutukluluk incelemelerinin yasada belirtilen usuller çerçevesinde gerçekleştirilmediğini ileri sürmüştür.
29. Somut olayda başvurucunun hüküm verildikten sonraki aşamada yapmış olduğu tahliye talebi Yargıtay 10. Ceza Dairesince reddedilmiştir. Bu karara yaptığı itiraz da Yargıtay 11. Ceza Dairesince reddedilmiştir (§§ 10,11). Dolayısıyla hüküm verildikten sonraki aşamada başvurucunun tahliye istemleri incelenmiştir. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkûmiyet sonrası kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
31. Başvurucu; sahte delillerle hakkında dava açıldığını, ses kayıtlarının kriminal incelemesinden geçirilmediğini, suç işlediğini gösteren bir delilin bulunmadığını, özel yetkili mahkeme tarafından ilgili kanun yürürlükten kaldırıldıktan sonra da yargılanma faaliyetine devam edildiğini ve hüküm verildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının, Anayasa'nın 37. maddesinde güvence altına alınan yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının, Anayasa'nın 38. maddesinde belirlenensuçta ve cezada yasallık ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
33. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
34. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın temyiz aşamasında devam ettiği tespit edilmiştir (bkz. §18). Bu kapsamda başvurucunun, bu başlık altındaki şikâyetlerine ilişkin hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Suç isnadına bağlı olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkûmiyet sonrası kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/3/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.