TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SERKAN IŞIK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/8486)
Karar Tarihi: 9/6/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Hicabi DURSUN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Serkan IŞIK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; davanın makul sürede sonuçlandırılamaması, soruşturma evresinde müdafi yardımından faydalandırılmaması, delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında hataya düşülmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 28/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 26/1/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 9/2/2015 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile Bakanlığın görüşünde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu hakkında 5/11/2005 tarihli kavgada gerçekleşen yaralama fiiline ilişkin olarak soruşturma başlatılmıştır.
9. Başvurucu 6/11/2005 tarihinde bir gün süreyle gözaltına alınmış, aynı tarihli kolluk ifadesini müdafii Fadıl Ünal hazır bulunmak suretiyle vermiştir.
10. Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 28/2/2007 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında kasten yaralama suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır.
11. Akhisar 2. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2007/79 sayılı dosyası kapsamında başlayan yargılamada toplam on beş duruşma yapılmış; Mahkemenin 16/4/2009 tarihli ve E.2007/79, K.2009/260 sayılı kararıyla başvurucu 13 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmıştır.
12.Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 27/12/2012 tarihli ve E.2011/4898, K.2012/46313 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararını bozmuştur. Bozma ilamının ilgili kısmı kısmı şöyledir:
"Sanıkların üzerine atılı suçlar için yasa maddesinde öngörülen hapis cezasının alt sınırı itibariyle istinabe suretiyle sorguya çekilemeyeceği gözetilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 196/2. maddesine muhalefet edilmesi, (...) bozulmasına karar verildi."
13. Bozma üzerine yeniden yapılan yargılamada, Akhisar 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 3/10/2013 tarihli ve E.2013/124, K.2013/726 sayılı kararıyla başvurucunun 13 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"(...) ağız münakaşasınınkavgaya dönüştüğü, dosyadakiraporlarına görealkollü olan sanıkların üçünün birliktemağdurlara saldırdıkları, sanıkT.nin mağdur E.ye vurduğu sıradasanıklarA. ve Serkan'ın ise, mağdur A.yıdövdükleri,sanık T.ninçıkardığı bıçaklailk önce mağdur E.yibıçakla kolundan dosyadaki raporda tanımlandığı şekildebasit tıbbımüdahale ile giderilebilir şekildeyaraladığı, kolundan bıçakla yaralananmağdur E.yi bırakıp bu kezsanıklar A. ve Serkan'ındövmekte olduklarımağdurA.nın yanına gittiği, bu iki sanığındövmekte olduğu mağdur A.yaelindekibıçağıtekdarbe ilesallamak suretiylemağdur A.yı dosyada mahkememizce aldırılan kesin raporu ilebıçakla basit tıbbımüdahaleile giderilemeyecek solgözünün görme işlevini yitirecek biçimdeorganlarından birininişlevini yitirmesine, yine yüzündesabit ize, yaşamını tehlikeye sokan birduruma vehayat fonksiyonlarına etkisi orta (3) derecede olacak şekilde kafa kemiğinde kırığa neden olacak şekilde yaraladığı, sanık T.nin bu şekilde mağdur A.ya bıçağısalladığısırada diğer iki sanığın damağdur A.ya vurmaya devam ettikleri,mağdur A.nın gözündenyaralanması üzerinesanıkların arasından kaçarakolay yerinin önündengeçendevlet karayolunun karşısına kaçmaya çalıştığı,bu sırada sanıkların üçünün de mağdur A.yı kovaladıkları, peşinden yolun karşısına geçtikleri, burada mağdur A.nın yüzünden gözünden akan kanı temizlemeyeçalıştığı sıradasanık A.nın mağdur A.nınkafasına vurmaya devam ettiği,bu hususungerekmağdurun anlatımları ve fotoğraf üzerindenmahkememizde yaptığı teşhisleve hastanedesanıklarıgörerek bizzat yaptığı teşhislegereksetanıklar...anlatımı ve teşhisleri ile katılan E.nin anlatımı ile sabit olduğu dosya kapsamı ilekesin olarak ortayakonulmuştur."
14. Anılan karar, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 7/5/2014 tarihli ve E.2014/11557, K.2014/17940 sayılı ilamıyla onanmış ve sonucu başvurucu müdafiine aynı tarihte tefhim edilmiştir.
15. Başvurucu 6/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" kenar başlıklı 87. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
....
c) Yüzünde sabit ize,
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
...
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, ... üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 9/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; yargılandığı davanın makul sürede sonuçlandırılamadığını, kolluk tarafından alınan ifadesinde avukat yardımından faydalandırılmadığını, Mahkemenin delilerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında hataya düştüğünü, sadece katılan tarafın beyanlarına üstünlük tanındığını, başka sanıkların eylemlerinden kendisinin sorumlu tutulduğunu, bütün iyi niyet çabalarına rağmen hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmadığını belirterek Anayasa’nın 5., 10., 19. ve36. maddelerinde belirtilen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, kolluk tarafından alınan ifadesinde müdafi yardımından faydalandırılmadığını ileri sürmüştür.
20. Bakanlık yazısında, başvurucunun kollukta müdafi yardımından faydalandırıldığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarında müdafi yardımından yararlanmadığı iddiasını tekrarlamamıştır.
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."
23. Suç isnadı altında bulunan kişinin gerekirse resen atanan bir avukat tarafından etkili bir şekilde savunulma hakkı, adil yargılanma hakkının temel özelliklerinden biri olmakla birlikte mutlak bir hak niteliği taşımamaktadır. Adaletin gereklerinin sanığın müdafi ile temsilini zorunlu kılması hâlinde devletlerin başkaca bir koşul öne sürmeksizin müdafi görevlendirme konusunda kendilerinden beklenen yükümlülüğü yerine getirmesi gerekir (Bayram Siviş, B. No: 2014/5844, 5/11/2014, §§ 29, 30).
24. Başvurucu 6/11/2005 tarihli kolluk ifadesini müdafii Fadıl Ünal hazır bulunmak suretiyle vermiştir. Dolayısıyla bu konuda bir ihlalin bulunmadığı açıktır.
25. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar
26.Başvurucu; Mahkemenin sadece katılan tarafın beyanlarına üstünlük tanıdığını, başka sanıkların eylemlerinden kendisinin sorumlu tutulduğunu, bütün iyi niyet çabalarına rağmen hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmadığını, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü, lehe delillerin toplanmadığını, bu sebeplerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27.Başvurucunun anılan iddialarının,Derece Mahkemelerinin delilleri ve mevzuatı değerlendirme ve yorumlamada isabet edemediğine ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.Mahkeme, tarafların iddia ve savunmaları ile dosyaya sunulan diğer delilleri değerlendirerek ilgili hukuk kurallarını da yorumlamak suretiyle bir sonuca ulaşmış (bkz. § 12); başvurucu ve diğer sanıkların fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışlarını gözeterek cezalarında takdiren indirim yapmamıştır.
28.İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
29. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Başvurucu, hakkında süren ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını ileri sürmüştür.
32. Bakanlık yazısında, başvurucunun şikâyeti yönünden Ersin Ceyhan (B. No: 2013/695, 9/1/2014) kararında ortaya konulan ilkeler dikkate alınarak görüş sunulmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
33. Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa'nın 141. maddesinin makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerekir(Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38, 39).
34. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde dikkate alınması gereken ölçütlerdir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
35. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya kişinin isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır (Ersin Ceyhan, § 35). Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih isesuç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarihtir (Ersin Ceyhan, § 35).
36. Somut olayda başvurucu hakkındaki yargılama 6/11/2005 tarihinde başvurucunun gözaltına alınmasıyla başlamış, Yargıtayın onama kararı verdiği 8/3/2014 tarihine kadar sürmüştür. Bu itibarla başvurucu açısından dikkate alınması gereken yargılama süresi 8 yıl 4 ay 22 gündür.
37. Başvuruya konu ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, konunun kapsamı, davanın kapsadığı sanık sayısı gözönünde tutulduğunda karmaşık bir nitelik taşımaktadır. Somut olaydaki yargılamanın karmaşık bir nitelik taşıdığı anlaşılmakla birlikte davaya bütün olarak bakıldığında 8 yıl 4 ayı aşan yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucu, tazminat talebinde bulunmamıştır.
41. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucuna ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Akhisar 2. Asliye Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
9/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.